Nohut Burunlu Neşeli Naci
Naci, diğer çocuklardan biraz farklıydı. En belirgin özelliği ise burnuydu. Burnuna "nohut burun" diyorlardı. Çünkü burnu, tam da kocaman bir nohut tanesi gibi yuvarlak ve hafif çıkıktı. Bu durum, Naci’yi bazen üzse de o genelde neşeli ve haylaz bir çocuktu.
Naci’nin nohut burnu, ona türlü maceralar yaşatıyordu. Bir gün, okulda saklambaç oynarken, Naci’nin burnu, saklandığı ağacın kovuğuna sıkışmıştı. Tüm sınıf kahkahalarla gülmüştü. O kadar çok gülmüşlerdi ki, öğretmenleri bile gülmekten kendini alamamıştı. Naci, o gün biraz utanmış olsa da, arkadaşlarının gülüşüne dayanamayıp o da katılmıştı kahkahalara.
Başka bir gün, Naci ve arkadaşları, okulun bahçesinde futbol oynuyorlardı. Naci, topa kafa vurduğunda top, burnuna çarpıp havalanarak tam da okulun çatısına gitmişti. O gün, tüm okul, çatıda kalan topu konuşmuştu. Naci ise bir yandan burnunun beceriksizliğine gülerken, diğer yandan da bu durumdan gurur duyuyordu. Sonuçta, sıradan bir çocuğun burnu, topu çatıya gönderemezdi!
Naci’nin nohut burnu, bazen de işe yarıyordu. Bir keresinde, mahallenin kedisi Mırmır, yaşlı teyzenin bahçesine düşmüştü. Bahçenin duvarı çok yüksek olduğundan hiç kimse Mırmır’ı oradan çıkaramıyordu. Naci, hemen atılmıştı. Küçük burnunu duvardaki küçük bir deliğe sokarak içeriye seslenmişti. Mırmır, bu sesi duyunca hemen deliğin yanına gelmiş ve Naci onu oradan çekip kurtarmıştı. O günden sonra, Mırmır, Naci’nin en yakın arkadaşı olmuştu.
Yaz tatilinde, Naci ailesiyle birlikte deniz kenarına gitmişti. Orada, kumdan kaleler yaparken, nohut burnunu adeta bir kepçe gibi kullanıyordu. Kumu burnuyla iterek kalelere şekil veriyordu. Diğer çocuklar, Naci’nin bu yöntemine çok şaşırmıştı. Bir anda, Naci kumdan kale yapma yarışmasının en gözde ismi olmuştu.
Naci’nin nohut burnu, bazen ona zorluklar yaşatsa da, o her zaman pozitif kalmayı başarıyordu. Çünkü o, burnunun farklılığını bir kusur değil, bir özellik olarak görüyordu. Naci, burnuyla dalga geçenlere bile gülerek cevap veriyordu.
Bir gün, okulda bir yetenek gösterisi düzenlendi. Naci, sahneye çıktığında, kalabalığın gülüşmelerini duydu. Ama Naci, hiç istifini bozmadı. Burnunu kullanarak bir dizi komik taklitler yaptı. Nohut burnuyla maymun, kuş, hatta bir fil bile taklit edebiliyordu! İzleyiciler kahkahalara boğulmuştu. O gün, Naci, sadece okulun en komik çocuğu değil, aynı zamanda en çok sevilen çocuğu da olmuştu.
Naci, o günden sonra nohut burnuyla barışmıştı. Hatta, burnunu bir süper güç gibi görmeye başlamıştı. Çünkü o biliyordu ki, farklılıklar insanı özel yapardı. Ve Naci, nohut burnuyla özel bir çocuktu. Neşeli, haylaz ve her zaman güler yüzlü Naci, nohut burnuyla dünyayı eğlendirmeye devam etti. Onun maceraları hiç bitmedi ve her zaman kahkahalarla doluydu. Çünkü Nohut Burunlu Naci, hayatı bir oyun gibi yaşamayı çok iyi biliyordu.
Naci, diğer çocuklardan biraz farklıydı. En belirgin özelliği ise burnuydu. Burnuna "nohut burun" diyorlardı. Çünkü burnu, tam da kocaman bir nohut tanesi gibi yuvarlak ve hafif çıkıktı. Bu durum, Naci’yi bazen üzse de o genelde neşeli ve haylaz bir çocuktu.
Naci’nin nohut burnu, ona türlü maceralar yaşatıyordu. Bir gün, okulda saklambaç oynarken, Naci’nin burnu, saklandığı ağacın kovuğuna sıkışmıştı. Tüm sınıf kahkahalarla gülmüştü. O kadar çok gülmüşlerdi ki, öğretmenleri bile gülmekten kendini alamamıştı. Naci, o gün biraz utanmış olsa da, arkadaşlarının gülüşüne dayanamayıp o da katılmıştı kahkahalara.
Başka bir gün, Naci ve arkadaşları, okulun bahçesinde futbol oynuyorlardı. Naci, topa kafa vurduğunda top, burnuna çarpıp havalanarak tam da okulun çatısına gitmişti. O gün, tüm okul, çatıda kalan topu konuşmuştu. Naci ise bir yandan burnunun beceriksizliğine gülerken, diğer yandan da bu durumdan gurur duyuyordu. Sonuçta, sıradan bir çocuğun burnu, topu çatıya gönderemezdi!
Naci’nin nohut burnu, bazen de işe yarıyordu. Bir keresinde, mahallenin kedisi Mırmır, yaşlı teyzenin bahçesine düşmüştü. Bahçenin duvarı çok yüksek olduğundan hiç kimse Mırmır’ı oradan çıkaramıyordu. Naci, hemen atılmıştı. Küçük burnunu duvardaki küçük bir deliğe sokarak içeriye seslenmişti. Mırmır, bu sesi duyunca hemen deliğin yanına gelmiş ve Naci onu oradan çekip kurtarmıştı. O günden sonra, Mırmır, Naci’nin en yakın arkadaşı olmuştu.
Yaz tatilinde, Naci ailesiyle birlikte deniz kenarına gitmişti. Orada, kumdan kaleler yaparken, nohut burnunu adeta bir kepçe gibi kullanıyordu. Kumu burnuyla iterek kalelere şekil veriyordu. Diğer çocuklar, Naci’nin bu yöntemine çok şaşırmıştı. Bir anda, Naci kumdan kale yapma yarışmasının en gözde ismi olmuştu.
Naci’nin nohut burnu, bazen ona zorluklar yaşatsa da, o her zaman pozitif kalmayı başarıyordu. Çünkü o, burnunun farklılığını bir kusur değil, bir özellik olarak görüyordu. Naci, burnuyla dalga geçenlere bile gülerek cevap veriyordu.
Bir gün, okulda bir yetenek gösterisi düzenlendi. Naci, sahneye çıktığında, kalabalığın gülüşmelerini duydu. Ama Naci, hiç istifini bozmadı. Burnunu kullanarak bir dizi komik taklitler yaptı. Nohut burnuyla maymun, kuş, hatta bir fil bile taklit edebiliyordu! İzleyiciler kahkahalara boğulmuştu. O gün, Naci, sadece okulun en komik çocuğu değil, aynı zamanda en çok sevilen çocuğu da olmuştu.
Naci, o günden sonra nohut burnuyla barışmıştı. Hatta, burnunu bir süper güç gibi görmeye başlamıştı. Çünkü o biliyordu ki, farklılıklar insanı özel yapardı. Ve Naci, nohut burnuyla özel bir çocuktu. Neşeli, haylaz ve her zaman güler yüzlü Naci, nohut burnuyla dünyayı eğlendirmeye devam etti. Onun maceraları hiç bitmedi ve her zaman kahkahalarla doluydu. Çünkü Nohut Burunlu Naci, hayatı bir oyun gibi yaşamayı çok iyi biliyordu.