• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabulü Kompozisyonu

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
Türk milletinin İstiklal Harbi’nde verdiği mücadeleyi, sahip olduğu bütünlük ve beraberliği, milli bilinci son derece etkili bir şekilde ifade eden, dinlendiğinde herkesin tüylerini diken diken eden milli marşımız olan İstiklal Marşı; şair Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmıştır.

İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır, anayasanın değiştirilemez maddeleri arasında yer almaktadır.

Tarihi olarak, milli marşımızın kabulünün nasıl gerçekleştiğine bakacak olursak; Maarif Vekaleti tarafından, 1921 senesi içerisinde bir yarışma düzenlenmiştir. Yarışmanın amacı, milli marşımızı seçmektir ve bu yarışmaya 700’ün üzerinde şair katılmıştır. Yarışmanın para ödüllü olmasından dolayı yarışmaya katılmayan o dönemin Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy, sonrasında arkadaşlarının ısrarı üzerine yazdığı şiiri Heyet’e göndermiştir.

Sonrasında ise, bazı vekillerin itirazlarına karşın İstiklal Marşı’mız, büyük bir coşku ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1921’deki oturumunda kabul edilmiştir. İstiklal Marşı’mızı o gün, Meclis kürsüsünden ilk okuyan isim, Hamdullah Suphi Tanrıöver’dir.

İstiklal Marşı’nın kabulünden sonra, beste için de ayrı bir yarışma düzenlenmiştir. Bunun sonucunda, ilk olarak Ali Rıfat Çağatay’ın İstiklal Marşı bestesi kabul edilmiştir. Ancak daha sonrasında, yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyularak 1930 senesi içerisinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 senesinde hazırlamış olduğu beste yürürlüğe konmuştur. Bugün geçerli olan İstiklal Marşı’nın bestesi, Üngör’ün 1922 senesinde hazırlamış olduğu bestedir.
 
TEK YÜREK

Dünyanın her milletinde gelişmişlik düzeyi nasıl olursa olsun o milletin zor zamanlarında ortaya çıkan yüksek şahsiyet sahibi milletine yol gösteren insanlar vardır. Bunlardan biri de Mehmet Akiftir. Mehmet Akif milletimizin bekası için itilafa düştüğü insanlarla bile birlikte çalışarak milletimizin yeniden özgür muassır medeniyet seviyesini yakalamış bir millet olabilmesi için çalışmaktan çekinmemiş, varını yoğunu bu vatan için harcamıştır.
Bir enkazın üstüne kurulmuş çiçeği burnunda bir devletti Türkiye. Kara bir gökkubbe altında yorgun bir milletle koşuyordu aydınlığa. Her köşesinde bir feryat Anadolu’nun. Kanla yıkanmış bir vatanın evlatları Allah Allah nidalarıyla arıyorlardı bağımsızlıklarını. Binbir türlü yeisle kuşatılmış gönüller güçlü bir imanla arıyordu hakkını.
İşte böyle bir zemheride yazmıştı Akif Anadolu’yu bir güneş gibi aydınlatan satırlarını. Tarihin ölü şahitlerine duvarlara sıralamıştı dize dize umutlarını. Her bedende cılızca çarpan kalplerin ritmini arttırmıştı. Bu satırlar zafere olan inancı bir kat daha güçlendirmişti.Anadolu insanının direnme gücüne güç katmıştı.
Mehmet Akif Ordunun Duası’nı Çanakkale Destanı’nı ve İstiklal Marşı ‘nı yazarken bu manzumelerin her kelimesine binbir duygu yüklemiş yıllar sonra bizleri bile o gün yaşayanlar kadar etkilemiştir. Akif vatanını öylesine çok sever ki
“ Bir dileğim var, ölürüm isterim
Yurduma tek düşman ayak basmasın”
der. Ölümün esaretten daha güzel bir şey olduğunu vurgular şairimiz. On yıllarca Filistin’de Çanakkale’de Yemen’de Galiçya ve Kafkas Cephesinde vatanı için kendini feda eden genç Mehmetçiklerle kendisini aynı yola baş koymuş bir aşık gibi kabul etmiş, onlarla ağlamış, onlarla gülmüştür. Milletimizin en ümitsiz günlerinde bu ümitsizliğe karamsarlığa Akif kadar gözyaşı döken olmamıştır.
“ Gel yolcu beraber oturup ağlaşalım
Elemin bir yüreğin kârı değil, paylaşalım”
diyen Mehmet Akif birçok Türk aydını gibi ağlamakla yetinmeyip on yıldan fazla süren bir savaşta, hayata dair tüm ümitlerini kaybetmek üzere olan bir halkın yeni bir şevkle, yeni bir heyecanla ayağa kalkmasını ve zafere inanmasını sağlamıştır. Bu kutlu zaferin kazanılmasında canını, kanını tam bir teslimiyetle ortaya koyan Mehmetçiği, her sözünde, her yazısında yüceltmiş; onları Bedir şehitlerine,Uhut şehitlerine denk tutmuştur. İşte bu vatan evlatlarına
“ Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın”
dizeleriyle hitap etmiştir. İstiklal mücadelesine, Türk milletine olan inancı hayatı boyunca hiç eksilmemiş, onun tek başına hissettiği İstiklal ve millet aşkı sonsuza kadar yaşayacak bağımsız bir devletin marşı olarak dökülmüştür yüreğinin en derinlerinde.
Çoğu milletin milli marşı şarkı sözlerine benzer. Genellikle anlamı zayıf, tekerlemeleri hatırlatan, dile kolay gelen ve içeriği boş manzumelerdir. Bizim marşımız ise bir haykırışla başlar. İki asırdır savaşa savaşa çekilen ve sonunda dokuz asırlık anayurdunda var olma mücadelesi veren yüce Türk Milletinin yüreklere parçalayan haykırışıdır bu.
“ Korkma ! Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak.
Sönmeden Yurdumun Üstünde Tüten En Son Ocak “
Çünkü Mehmet Akif Safahatta İdealize ettiği gibi Asımın nesline Canı gönülden inanmıştır.
Ona göre, Asımın nesli haksızlıklara karşı koyabilen, kavgacı bir nesildir ; Ancak bu neslin kavgası ülkesi ve vatanı içindir. Bu neslin kavgası dedelerinin kanlarıyla sulanmış bu topraklara fütursuzca
Sahip olmayı düşünen; Ama bunu hiçbir şekilde hak etmeyen insanlarladır.şairimiz hissiyatını şu dizelerle çok daha açık ve net ortaya koyar:
‘’ Asım ‘ın nesli diyordun ya nesilmiş gerçek.
İşte çiğnetmedi namusunu,çiğnetmeyecek’’
Mehmet Akif vatanına yapılan zulmün haksızlığın sona erdirilebilmesi için canla başla mücadele etmiş, biz enkazın üzerine Taptaze Bir devletin kurulmasına vesile olmuştur. O, yaşamı boyunca zulmün ve
Haksızlığın karşısında olmuş ; Dini, milleti ve ırkı ne olursa olsun, hep haksızlığa uğrayanın yanında yer almıştır.
“ Kanayan bir yara gördüm mü yanar ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim
Adam Aldırmadan geç git diyemem, aldırırım
Çiğnerim ; Hakkı Tutar kaldırırım “
Bir milletin dünya siyasetine var olabilmesi için çalışması, evrensel ahlak değerlerine sahip olması,
İlimle, fenle, sanatla yoğrulması gerektiğini sık sık vurgulamıştır, Mehmet Akif ;
“Alınız ilmini Garbın alınız sanatını
Veriniz hem de mesainize son Süratine “
Dizeleriyle ne güzel ifade bu duyguyu.
Mehmet Akif, milletine ışık olmuş bağımsızlığa giden kör karanlık tünellerde Osman Beyin Kendi Eli
İle Çizdiği çınarı –altı yüz yirmi bir yıllık Osmanlıyı – Yeniden yeşertmek Osmanlı olmasa da Osmanlı
Ruhuyla gününe Yön veren Yeni Bir Türk Devleti kurma inancını hem Kaybetmemiş hem de Tüm milletimize elinden geldiği ölçüde aşılamıştır

Bu yolda Türklerin Türk vatanını paylaşan tüm yurttaşların kayıtsız şartsız birleşmelerini sen ben kavgasına son vermelerini öğütlemiştir.Tek vücuttaki tek kalp durunca hayat sona erer;ancak tek vücutta yüzlerce kalp bulunduğu takdirde sonsuza kadar devam eder hayat. Bu duyguyu şu dizelerle ne güzel ifade etmiştir:
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top bile sindiremez
Şairimiz Türk milletini hep aklın ve bilimin ışığında yönlendiren ilerici bir vatan sever olmuştur.
O ölümsüzlüğü mısralarında Türk milletine olan inancıyla yakalamıştır. Yüce Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmak zorunda bırakmasın milletimiz sonsuza dek mesut ve bahtiyar olsun.
Sözleriyle Mehmet Akif’i bir daha kendisi için çarpan çarpmaya devam eden küçük büyük tüm yüreklere emanet ediyorum.Allah Mehmet Akif gibi yüce şahsiyetlerin eksikliğini hissettirmesin. Ruhu şaad olsun.

Elif ÇÖLPEZ
 
Geri
Top