MİLLİ MÜCADELEDE BANDIRMA:
Mondros Ateşkes anlaşmasının imzalanmasından sonra, konumu nedeniyle Bandırmanın da işgal edileceği tahmin ediliyordu. Bu nedenle, Bandırmada yaşayan Rum ve Ermenilerin olası taşkınlıklarından korunmak ve işgale hazırlıklı bulunmak amacıyla Bandırmada da Cemiyet-i İslamiye adıyla bir örgüt oluşturulmuştur. Bu örgüt, işgale karşı halkın örgütlenmesi konusunda çok başarılı olamamıştır. Özellikle Rum ve Ermenilerin tavırları buna engel olmuştur.
Cemiyet-i İslamiye örgütü 15 Mayıs 1918de Kuvvay-ı Milliye Teşkilatına katılmıştır.
Vasfi ŞENSÖZENin notlarında Kuvvay-ı Milliye Merkez heyetinin şu isimlerden oluştuğu belirtilmektedir:
Mülkübey Zade Mehmet Bey, Kepeklerli Mehmet Bey, Hafız Mustafa Efendi, Kemalmaz Zade İsmail Efendi, Karabekir Efendi, Kitapçı Mehmet Ali Efendi.
İzmirin işgal edilmesinden sonra, Bandırmada yaşayan Rumların Yunan ordusunun Bandırmayı da işgal edeceği beklentileri daha da kuvvetlenmişti. Bu amaçla şehrin çeşitli yerlerinde zafer takları yapılmıştı.
İlhan SELÇUKun Yüzbaşı Selahattinin Romanı adlı eserinde o günlerin Bandırması şöyle anlatılır:
21 Mayıs 1919 günü Bandırmaya geldiğimiz zaman, şehirde Yunan bayraklarıyla süslenmiş zafer takları gördük. Şehri gezdiğimizde derin bir acıya gömüldük. Her yanda Venizelosun resimleri, Yunan bayraklı taklar ve sokaklarda Rumların sesleri
Zito Venizelos
İkide birde uzaklardan görünen bir vapur dumanı üzerine Yunan donanması geliyor sanısıyla, Rumlar kıyıya sevinç çığlıklarıyla koşuyorlardı.
Manisadaki 17. kolordu Komutanlığına atanan ve buraya gitmek üzere Bandırmaya gelen Bekir Sami Bey, Bandırmanın bu durumu karşısında bir şeyler yapma gereği hissetmiştir.
Kendisi de aslen Manyas Haydar Köyünden olan Bekir Sami Bey, 22 Mayıs 1919 sabahı Yaveri Yüzbaşı Selahattini göndererek, Bandırmada görevli tümen komutan vekilini kaldığı otele çağırmış ve ona şehirdeki Yunan bayraklarını toplatması emrini vermiştir. Yarım saat sonra şehirdeki bütün Yunan bayrakları indirilmiş ve Türk halkı da bu olayda askerlere yardımcı olmuştur.
Bekir Sami Bey ayni gün öğle namazından sonra halkı camide toplayarak bir konuşma yapmıştır. Yüzbaşı Selahattinin Romanında camideki konuşmasında şunları söylediği aktarılmaktadır:
Müslümanlar! Eğer bu camide çan görmek istemiyorsanız, eğer ailelerinizi Yunan palikaryalarının kucağında görmek istemiyorsanız, haydi silah başına! Bugün ne hükümet ne devlet kalmıştır. Devlet de siz, hükümet de sizsiniz! Ya düşmanları öldüreceğiz bu vatan bize kalacak; ya biz öleceğiz, bu vatanı alanlar burada tek bir Türk bulamayacak. Her yabancı bayrak düşmandır, yırtın ve yakın!
Kemal Tahirin Yorgun Savaşçı adlı eserinde de, Bekir Sami Beyin camide yaptığı konuşmada söylediklerini bir bildiri halinde yazdırarak şehrin çeşitli yerlerine astırdığı belirtilmektedir. Bildiride özetle şöyle denmektedir:
Bandırmalılar,
Dinimizde gavurla vuruşmak Tanrı buyruğudur. ...Yurdu düşman bastı mı, Müslüman olanlar birleşip karşı çıkacak... Aramızdaki geçimsizlikleri unutacağız. Kardeş olmanın zamanıdır. Sinmekte hiçbir fayda yok... Ben Bandırma milletini yiğit bilirim... Yunan yürümektedir arkadaşlar... Sevgili Bandırmamızın düşman ayağı altında kalmasını istemiyorsak, düşmanı uzaklarda karşılamalıyız. Herkes birbirini güçlendirsin...
02 temmuz 1920 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilen Bandırma 2 yıl 2 ay 15 gün işgal altında kalmıştır.Bandırmada çok uzun yıllar Türklerle bir arada, kardeşçe yaşayan Ermeniler ve Rumlar özellikle işgal yıllarının son zamanlarında Türklere büyük baskılar ve işkenceler yapmışlardır.
Büyük kurtarıcı Mustafa KEMAL ATATÜRKün önderliğinde birer birer işgalden kurtarılan Anadolu toprakları özgürlüğün doyumsuz tadını yaşıyorlardı
Bandırmada daha fazla kalamayacaklarını anlayan ve Anadoludan gelen Türk ordusunun zafer haberleriyle telaşa kapılan Yunanlılar, önceden Mamun bahçelerinin bulunduğu bölgede topladıkları erkekleri ve çocukları 16 Eylül günü eski Haydarçavuş Camiine kapatmışlardır. Camiye koydukları bombalarla masum insanları acımasızca katletmeyi planlayan işgalciler, şehri yakarak Erdekte bekleyen gemilerle kaçmak üzere yola çıkmışlardır. Düşmanı kovalayan ordumuz Bugün Ayyıldıztepe Son Kurşun Anıtının bulunduğu bölgede düşmanla savaşa başlamıştır. Burada yaşanan şiddetli çarpışmalarda, Kocaeli Grubu Kumandanlığına bağlı 61. Alay Komutanı Yarbay Vecihibey başta olmak üzere toplam 80 askerimiz şehit olmuştur. Vatanımızın her karış toprağı gibi Bandırmada şehit kanlarıyla sulanarak 17 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılmış, düşman yenilmiş ve zafer kazanılmıştır.
Ayyıldıztepedeki çarpışmalarda bulunan Mehmet Ali OĞUZ, o günü şöyle anlatıyor:
17 Eylül 1922 tarihinde şafak vakti Bandırmaya vardık. Emir beklemeden Bandırmaya girdik. Bandırma yanıyordu. İki arkadaş iskeleye doğru indik. Yunan askerleri bağrışıp kaçışıyorlardı. Koşa koşa Ayyıldıztepeye geldik. Alay harbe başlamıştı, biz de katıldık.
Ayyıldıztepede bir tümsek vardı. Yunanlılar tepede biz aşağıda idik. Çarpışma iki saat kadar devam etti. Alay komutanı Hasan Vecihibey adında bir kurmay kaymakamdı. Alay komutanı benim yanımda bir kayayı siper almıştı. Biz ayakta idik. Çarpışmalar sırasında alay komutanı başına bir kurşun yedi ve orada şehit oldu. Bandırma körfezinden Kelheş, Erdek Körfezinden Averof zırhlısı bize ateş ediyordu. Yunanlıları kovaladık, Bandırma kurtulmuştu.
Bu zafer, Kurtuluş Savaşımızda düşmanla yaşanan son silahlı çarpışmalar sonucu elde edildiği için ayrı bir önem taşımaktadır. İşgalden en son kurtulan Edincik ve Erdek, silahlı çarpışmalar yaşanmadan kurtarılmıştır. Hasan Tahsinin ilk kurşunuyla başlayan Kurtuluş Savaşımız, Bandırma Ayyıldıztepede yaşanan çarpışmalarda düşmana sıkılan son kurşunla, zaferle sonuçlanmıştır.
Kurtuluş Savaşımızın son şehitleri olan kahramanlar için, Cumhuriyetimizin 50. yıldönümü nedeniyle bir anıt yapılması gündeme gelmiş ve 1972 yılında Bandırmada bu konuyla ilgili bir dernek kurulmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir Plancılığı Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Gündüz ÖZDEŞe bununla ilgili bir proje hazırlatılmış, projenin ilk bölümü olan çatılmış silahlardan oluşan bu anıt Bandırmalıların katkıları ve Ankaradan gönderilen yardım ile 1974 yılında tamamlanmıştır.
Anıtın bu bölümünde 28 metre çaplı daire bir zemin üzerinde 25 metre yüksekliğinde 8 adet çatılmış silah bulunmaktadır. Çatılmış silahlar; Kurtuluş Savaşında son kurşunların atıldığını, zaferin kazanıldığını, vatanın kurtulduğunu, silahların işinin bittiğini, artık barış zamanı olduğunu simgelemektedir.
Projenin tamamı bu anıttan ibaret değildir. Projede ayrıca; 19 Mayıstan başlayarak Kurtuluş Savaşımızın önemli adımlarının anlatıldığı panolar, müze, kafeterya, idari bina ve otopark bulunmaktadır. Projenin diğer bölümleri bugüne kadar yapılmamıştır.
Projede yer alan panolar şunlardır:
19 Mayıs
Erzurum Kongresi
Sivas Kongresi
İsyanlar
1. İnönü Savaşı
2. İnönü Savaşı
Sakarya Meydan Muharebesi
Dumlupınar Muharebesi
Başkomutanlık Meydan Savaşı
İzmirin Kurtuluşu
Bandırmanın Kurtuluşu
Anıt, bu pano ve kabartmalar ile bir bütün olarak anlamını tamamlayacaktır. Kurtuluş Savaşının bütün aşamaları anlatıldıktan sonra 17 Eylülde Bandırmada atılan son kurşunlar, kazanılan zafer ve savaşın bitimi ile birlikte silahlar çatılacaktır.
Anıtın 1974 yılında yapılan çatılmış silahlardan oluşan bölümü, zamanla yıpranmış, bazı bölümlerde betonların dökülmesi nedeniyle demirler açığa çıkmıştır.
Anıtın bu kötü görünümünü ortadan kaldırmak amacıyla Valilik, Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığının işbirliği ile 2002 yılında bir onarım çalışması yapılmıştır.
Onarımdan sonra da uzaktan rahatlıkla görülebilmesi için anıt beyaz yol boyası ile boyanmış, anıt zemini mermerle kaplanmış, anıta çelenk sunulması için platform ve buradaki çarpışmalarda şehit olan 80 şehidimizin isimlerinin yer aldığı kitabeler yapılmıştır.
Anıtın geceleri de tüm heybetiyle görülebilmesi için özel aydınlatma sistemi kurulmuştur. Anıt geceleri sürekli aydınlatılmaktadır.