KURTULUŞ SAVAŞINDA SİVRİHİSAR
a-Anadolu işgaline bir bakış:
I.Dünya savaşında Türk ordusu birçok cephelerde maddi gücünden çok üstün ve sayıca Daima üstün düşmanları ile kahramanca dövüşmelerine ve hatta savaşı kazanmamıza rağmen, müttefiklerimizin yenilmiş olmaları nedeniyle, bizim için çok ağır şartlar taşıyan Mondros Mütarekesini imzalayarak savaşa son verdik.Anlaşma nedeniyle , savaşın galibi olan büyük devletler, karadan ve denizden, yüzyıllardır yurdumuz olan Anadolu'ya işgale başladılar. Türk'ten gayri unsurlarla birlikte padişah ve saraylardakilerde düşmana sığındılar. Anadolu'nun ta içlerine kadar mümessiller göndererek ordumuzun elindeki malzemeleri almaya başladılar.Avrupa Devletlerince "Hasta Adam" olarak bilinen Osmanlı İmparatorluğu'nun artık öldüğü sanılarak Türk'ün öz yurdu olan Anadolu paylaşılmaya ve işgale başlandı. Bir vakitler ; Aden'den Macaristan'a, Kırım'dan Cezayir'e kadar hükmeden Türk Devleti ; şimdi Anavatanı dahi koruyamıyacak duruma düşmüştü. Türk Devleti üzerinde ölüm ifade eden kara bulutlar görünmeye başladı.Ama büyük Türk Devleti esir olarak yaşamaya alışmamıştı.Tarih boyunca dünyaya devlet nizamını , devlet kurmayı öğreten büyük Türk Milleti kendisine asırlarca hizmet eden milletlerin esaretine giremezdi.Onları , evinin eşiğinde yok etmek üzere görmeye tahammül edemezdi.Taa asırlar önce Oğuz Atasının "Ey Türk! titre ve kendine dön!..."sözlerine kulak verip hiçbir ölçüye bakmadan en kutsal kudreti olan Feragat ve Fedakarlığına güvenerek vatanı ve bağımsızlığını kurtarmak için ayaklandı.Şimdi artık Anadolu'nun dört bir yanından bu amaç için silah sesleri gelmekteydi.
15 MAYIS 1919'da İzmir'e çıkan Yunanlılar, Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlayınca; evvela Milli Kuvvetler tarafından karşılandı. Sonra da yer yer bu karşı koyma genişleyerek umumi bir hal aldı. Yunanlılar bu şekilde ilerleyerek 26 EKİM 1920 tarihine kadar Bursa-Uşak hattına kadar Batı Anadolu'yu istila ettiler.
Ankara'da henüz T.B.M.M. yeni kurulduğu bir devrede Yunanlıların bu ileri harekatı büyük bir buhrana yol açtı. Düşmana karşı koyacak olan bir ordunun en kısa zamanda teşkili ihtiyacı görüldü. Yunan düşmanı 6 OCAK 1921'de İnönü'deki Albay İsmet(İnönü) Paşa komutasındaki mevzilerimize saldırdı. Dört gün süren çok çetin bir savaştan sonra Yunanlılar mağlup olarak geri çekilmek zorunda kaldılar. 21 MART 1921'de ikinci defa İnönü'ye saldırdılar. Bu defada ağır mağlubiyete uğrayan Yunanlılar barış hattına çekilmek zorunda kaldılar. Böylece batıda milli ordunun kurulduğunu ve bir müdafaa savaşını yapacak kudrete geldiğini herkes gibi gafil Yunanda anladı. Yunanlılar milli bir orduyu taarruz ordusu haline getirmemek için hemen yok etmek istediler. 10 TEMMUZ 1921'de bütün varlığıyla tekrar ileri harekete geçtiler. Ağırlık merkezleriyle Döğer-Seyitgazi istikametindeki yaptıkları kuşatma ile savaş durumu aleyhimize dönmüştü. Bunun üzerine ordumuz ilk önce Eskişehir- Seyitgazi hattına çekildi. Yunanlılar aynı planlı taarruzlarına devam edince ordumuza yeni bir mevzi bulmak ve yeni bir düzen vermek amacıyla , düşmanla süratle muharebe teması kesildi. Ve büyük bir düzen içinde Sakarya gerisine çekilerek Yunan ordusu kuşatmasından kurtuldu. Böylece Yunanlılar amaçlarına ulaşamamışlardır.
Bilindiği gibi ; bunları Sakarya Meydan Muharebesi , 26-30 Ağustos Büyük Taarruz Başkomutanlık Meydan Muharebesi izlemiştir.
b. Sivrihisar Yunanlılar Tarafından İşgal ediliyor :
Ordumuz Sakarya'ya doğru çekilme kararı almıştı. Bundan dolayı Yunan birlikleri önlerindeki baş şehir ve kasabalarla birlikte köyleri de işgal etmeye başlamışlardı. Ordumuzun geri çekilmesi nedeniyle Sivrihisar ve köyleri de Yunan birliklerince işgal edilmek istenmiştir.Ancak, Sivrihisar'lılar önce Yunanlılara karşı koymuşlar. Ancak yeterli cephane ve kuvvetlerinin olmaması nedeniyle karşı koyan kuvvet Sivrihisar dağlarına çekilmek zorunda kalmış. Neticede Sivrihisar 12 Ağustos 1921 , Kurban Bayramının birinci günü Yunanlılarca işgal edilmiştir. İşgal olayı o zamanı yaşayanların ifadesine göre ;
Düşman öncü kuvvetleri Musallah önüne geldiler. Kaza ileri gelenlerinden ordumuz hakkında bilgi almak istedikleri sırada, Sakarya istikametine çekilmekte olan birliklerimizin artçıları asıl ordumuzun tehlikeli bir duruma düşmesini istemediklerinden ve Sivrihisar'lı sivil halkı tehlikeye atmamak için çatışmayı bırakarak geri çekildiler. Ama gafil Yunan süvarileri buna kızarak ve korkarak , Sivrihisar kaza eşrafından , Hekimin Osman, Selim Hoca ve halktan birkaç kişiyi rehin alarak gittiler. Daha sonra bu kişileri serbest bıraktılar. Serbest bıraktıkları kişilere " Biz sizin iyiliğinizi istiyoruz, size kötü davranmak istemiyoruz , işte sizi serbest bırakmakla bunu ispatlıyoruz" demişlerdir. Çok kısa bir zaman sonra Yunan Kolordusu geldi Düşman Kaza'yı işgal ettikten sonra kolordu karargahını ve hastanesini Sivrihisar'a yerleştirmek istediler. Ordumuzla Ankara'ya giden Belediye Başkanına Vekalet etmekte olan Hekim'in Osman'dan bu amaca uygun yerler istemişlerdir. Ancak Belediye Başkanı Vekili Hekimin Osman , Yunanlılara yardım etmek istememiş. Bunun üzerine Yunan komutanı sivil halka ateş açılması için emir veririm diye tehdit etmesinden korkan Hekimin Osman mecburen onların isteklerini yerine getirmiştir. Sivrihisar'da bulunan Tenekeli mektup ve kazanın okulları hastane, Bicerli Hasan Bey'in evinide karargah binası olarak kullanmışlardır. Bu sıralarda Yunan askerinin yağma ve talana giriştikleri görüldü. Bunun üzerine halk yunan askerine direnmiş gerekirse bu uğurda canlarını bile esirgemeyeceklerini göstermiş ve dağlardan silah seslerinin gelmesi üzerine , karşılıklı temaslar yapılmıştır. Temaslar sonunda , sokaklara çıkarılan iki sivil Türk ile iki Yunan devriyesi , askerlerin yağma ve talan etmelerini önlemiş , alınan malları geri sahiplerine iade etmişlerdir. Düşman kuvvetleri Sivrihisar'a uğrayarak gerekli talimatı aldıktan sonra taburlar halinde Ankara'ya doğru geçiyorlar ve her geçtiği yeri harabe haline çeviriyorlardı. Sivrihisar köylerinden olsun diğer yerlerden olsun para ve altın almak için insanlık dışı işkenceler yapıyorlardı.
Ahali bunu kendisine yediremiyor , ancak silahı ve askeri kuvveti olmadığından elinden de bir şey gelmiyordu. Fakat yine boş durmayıp , Sivrihisar'ın işgali sırasında dağlara çekilen bir avuç evlatlarını arayıp , onlardan yardım bekliyorlardı. Ama nafile , dağlara çekilen kuvveti bir türlü bulamıyorlardı. Çaresiz gafil Yunan süvarilerine istemeyirekte olsa boyun eğiyorlardı. Yunanlılar ilk başta ordusu için gerekli yiyecek ve içecekleri parayla alıyordu. Ancak , daha sonra yiyecek ve içecekler için verdiği paraları türlü bahaneler uydurarak zorbaca ve barbarca yollardan almaya başlamışlardır. Zaten esaret nedir bilmeyen Büyük Türk Milleti bu durumu hiç hazmedememiş, karşı koymuştur. Ama neticede yüzlerce şehit vermiştir. Yunan askerlerine saklayamadıkları malları vermek zorunda kalmışlardır.
Sivrihisar işgalinin 33. günü yani 14 EYLÜL 1921'de düşman mevzilerinden sızarak dağlara çekilen 8 ila 10 Sivrihisar'lı ile birlikte 60 ile 70 civarındaki akıncı süvarileri Ada tepe mevkiinden Sivrihisar merkezine 2-3 km. mesafede bulunan gavur bağlarına kadar gelmişlerdi. Bağlarda üzüm toplamakta olan halk , bunları görünce kaçmaya başlamış , ancak Sivrihisar'lıları tanıyarak bu sefer Türk kuvvetlerinin yanına koşmuşlardır. Akıncılar Sivrihisar merkezindeki düşman kuvvetleri hakkında bilgi almışlar, halka acele evlerine dönmelerini istemişlerdir. Akıncıların yanında bulunan 8-10 Sivrihisar'lı , halktan alınan bilgiler doğrultusunda Akıncılar ile birlikte güneyden ve Şinşırak kayasından düşmanı çevirme hareketine koyuldular. Düşman nöbetçilerini avlamaya başladılar. Bir Yunan devriyesinin bunları görmesiyle saldırı başlamıştır. Saldırıya uğradığını anlayan düşman, ağır ve makineli silahlarla karşı koymaya çalışmış. Fakat bir avuç Türk'ün Kaza'dan içeri girmesini engelleyememiştir. Sivrihisar sokaklarında amansızbir çatışma başlamış , Türk akıncı kuvvetlerine yaşlısıyla , genciyle , kadınıyla, kızıyla Sivrihisar haklıda yardım etmiştir. Yunan askerleri ne olduğunu anlayamamışlar, fakat sayıca üstün olduklarından yinede karşı koymuşlardır. Gün boyunca çatışma devam etmiş akşama doğru, akıncı kuvvetleri üstünlüğü ele geçirmiş ve düşmanı kaçmaya zorlamıştır.Ancak düşmana çevreden yardımcı kuvvetler yardıma gelmiştir. Bir ara üstünlük Yunanlıların eline geçmişse de sonunda bir çok zayiat vererek , ağırlıkların bir kısmıyla hastalarının çoğu yaralıların bir çoğunu bırakarak Sivrihisar yakınlarındaki Dürmek köyüne çekilmişlerdir. Yunanlılar Sivrihisar'da yaşayan Ermeni azınlığın yardımları sayesinde ağırlıklarının önemli kısmını kurtarmışlardır. Eğer Ermeniler Yunanlılar'a yardım etmeseydi, belki de Türk Milletinin bu kadar uğraşması gerekmeyecekti. Onlar sayesinde Anadolu'nun içlerine kadar gelmişlerdir. Halbuki Türk Milleti onları yani Ermenileri bazı azınlıkları içinde barındırmış, onları korumuş ve gözetmiştir. Onlar yüzyıllarca atalarımızın ekmeğinin kırıntısıyla geçinmişler ve atalarımızın üzengesini öpmüşlerdi. Kurtuluş savaşımızda ise her yerde olduğu gibi Sivrihisar'da da düşmandan yana olmuşlar ve Yunanlıların katliamına yardımcı olmuşlardır.
Yunanlılar Sivrihisar'dan kaçarken Türk esirlerini de götürmek istemişler (Türk esirleri Sivrihisar Şubesinde tutuluyorlardı) Akıncı kuvvetlerin arkadan takip ettiğini anlayınca buna fırsat bulamamış tek çareyi şubeyi yakmakla bulmuşlar. Bir kısım esirlerimiz yangında ölmüş , fakat çoğunluğu Akıncılar ve Sivrihisar halkı tarafından kurtarılmıştır.Yunanlılarla Akıncılar arasında çıkan silahlı çatışmada , çok sayıda Yunan askeri öldürülmüş, Sivrihisar halkından da bir çok kişi ölmüştür. Halktan ölenlerin ellerinde bıçak, kazma, kürek, ve balta gibi silahlar bulunmuştur. İşte gafil Yunanın gücünün böyle çaresiz kişileri öldürmesi nasıl barbar olduklarını bir kez daha göstermiştir. Ayrıca ölenlerinin çoğunun yaşlı ve oluştuğu da göze çarpan bir diğer özelliktir.Buna karşılık asıl çatışmaya giren Türk Akıncı Müfrezesinden ise bir kişi şehit olmuştur. Bu şehidimiz çok sayıda düşman öldürmüş siper ettiği kulübenin nazpalından giren bir kurşunla alnından vurularak şehit olmuştur. Vurulduğu yerde bir kalbur fişek kovanı bulunması kahramanca savaştığının bir delilidir. Şehidimiz nur içinde yatsın.
Çatışma bitip Yunan askerleri kaçtıktan sonra müfreze komutanı Sivrihisar ileri gelenlerini toplayarak "bizim görevimiz bitmiştir. Düşman tekrar gelecektir, onun için ne kadar gebereği varsa kaybedin". Demiştir. Sivrihisar halkı Yunan gebereklerini çeşitli yerlere gömerek kaybettiler. Bu bir günlük kurtuluş sevincinden sonra Akıncıların Sivrihisar'dan ayrılmalarından sonra Yunanlılar pür hiddet Sivrihisar'ı tekrar işgale koyuldu. Bir avuç Türk'ten yediği darbe düşmanı çılgına çevirdi. Bunun neticesi olarak "Kemal Çet" (Mustafa Kemal Paşa ), buradan çıktı diye kazayı topa tutarak yakmak istemiştir. Ancak nedense yakmaktan vazgeçmiştir. Yunan Komutanının Sivrihisar'ı yakmaması kesin olarak bilinememekte beraber, o günü yaşayanların dediğine göre bazı görüşler öne sürülmektedir. Birincisi düşman belli bir süre kalmış, daha sonra kaçarken yakmak fırsatını bulamamış, ikincisi Sivrihisar'ı Yunan komutanı sevdiği eğer Sivrihisar ellerinde kalırsa buraya yerleşmek istediği, üçüncüsü ise , Sivrihisar'da kilisenin olması nedeniyle buranın bir Bizans Köyü olduğunu sanarak yakmak istememesi, yani buranın Bizanslılardan kaldığını sanması yıkma fikrinden caydığını kabul edenler vardır.Tabi bunların hepsi hilafi hakikattir. Kaynaklara göre birinci görüş daha ağır basmaktadır.
Yunan birliklerinin işgali sırasında Sivrihisar'da pek çok zulüm yapmış, yağma , talan,hırsızlık ve çeşitli işkencelerde korkunç derecede olmuş , bağlar bahçeler ve ekinler tahrip edilmiştir.
Akıncı Müfrezesinin Sivrihisar'dan ayrılması ve Yunan işgalinin tekrar başlaması üzerine halk tedirginleşmiştir. Ama çok soğukkanlı bir biçimde düşmana davranıyor.Bir yandan da çevre köylerden yardım topluyorlardı.Ancak Sivrihisar'ı kurtarmak için ordunun geleceği haberinin duyulması Yunanlıları telaşa düşürmüş , Sivrihisar'lıları ise sevince boğmuştur. Sakarya meydan muharebesinin Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanması zaten Yunanlıları büyük bir hüsrana uğratmıştır.Eğer bir de Sivrihisar elden giderse Anadolu'nun belki de işgali şimdiden Türklerin lehine sonuçlanacağını düşünen Yunan komutanı, Sivrihisar'daki Yunan birliklerine yardımcı kuvvet bulma yoluna gitmişti.Ancak telgraf haberleşmesini daha önce Sivrihisar'lı bir grup kesmişti. Tek çare adamla haber yollamaktı. Yardım gönderilmesi için gönderilen adamlardan is hiçbir haber alınamamıştır. Bu nedenle Yunan komutanı Sivrihisar'ı kendi kuvvetleriyle savunmak zorunda kaldı. Sakarya savaşının galibi Türk'ler is 18 EYLÜL 1921'de Sivrihisar üzerine yürümeye başladı. Daha önce Sivrihisar'ı bir günlükte olsa kurtaran Akıncı müfreze komutanından Sivrihisar hakkında bilgi alındı. Elde edinilen bilgiler doğrultusunda saldırı başladı. Yunan komutanı umutsuzca Sivrihisar'ı savunuyordu. Çünkü Sakarya galibi Türk kuvvetleri büyük bir moralle ve kahramanca ilerliyorlardı. Ayrıca Sivrihisar haklıda evlerde sokakta geçen Yunan askeri ya bıçakla ya da kızgın yağ ve su dökerek haklamaya koyulmuştu. Hem Türk kuvvetlerinin hem de Sivrihisar'lı kahraman halkın gayretleriyle , Sivrihisar 20 EYLÜL 1921'de Yunanlıların elinden alındı. Ve bir daha da Türk'ten başkası Sivrihisar'a adımını dahi atamadı.
20 EYLÜL 1921'de kurtulan Sivrihisar, eski devirlerde olduğu gibi Kurtuluş savaşımızın son harbinde yine önemli rol oynamıştır. Mustafa Kemal Atatürk , Başkomutan Meydan Muharebesi'nin bazı planlarını bizzat Sivrihisar'a gelerek Sivrihisar'da hazırlamıştır. Başkomutanlık savaşında yardımcı kuvvetlerin bir kısmı Sivrihisar'da konaklamışlar. 27 AĞUSTOS'ta Sivrihisar'dan ayrılarak asıl ordumuza katılmışlardır. Bu konaklama sırasında Sivrihisar halkı yiyecek ekmeğine kadar neyi varsa ordumuzun askerine vermiştir. Dişinden tırnağından arttırdığı neyi varsa Türk ordusunun kahraman askerine göndermiştir.
Sivrihisar halkı Kurtuluş savaşında bir çok fedakarlıklar göstermiştir. Fedakarlıkların bir kısmı şunlardır. Anadolu'da 1335 yılında ilk uçağı Sivrihisar almış ve ordumuza hediye etmiştir. Sivrihisar halkı Kuva-yi Milliye'ye bir çok evladını asker olarak vermiş, Sivrihisar ve köylerinde savaşabilecek ne kadar kişi varsa Kuva-yi Milliye'ye katılmışlardır. Maddi yönden de bir çok fedakarlık yapmıştır.Kadınlarımızın verdiği ziynet eşyası dışında, Maraş Müdafai Hukuk Cemiyetine 50.000 lira ve diğer müfrezelerin her türlü eksikliklerini elinden geldiğince karşılamış, nakit olarak 5 milyon 877 bin kuruş para ile 500 adette mavzer tüfeği ile 43 adet reis takımı da ordumuza verilmiştir. Bundan başka Yozgat'ta bulunan Sivrihisar hastanesinin İnönü savaşı nedeniyle Sivrihisar'da bulunması nedeniyle 2500 tam techizatlı yatak takımı verilmiştir. Kızılay'a bir çok eşya verildiği gibi 10 bin lirada nakit para verilmiştir.
Yunan işgalinde ellerinden geldiğince ziynet eşyasıyla her türlü yiyecek ve mallarını saklayarak , gizli yollardan Türk ordusuna göndermiştir. Yunanlılara sadece canlarını kurtarabilmek için gözle görülen mallarını vermişlerdir. Aslında onları da vermek istememişler, fakat Yunanlıların hunharca ve vahşice saldırıları nedeniyle mecburiyet karşısında vermişlerdir. Malları vermemek için bir çok şehit verilmiştir.
Sakarya zaferini takiben ordunun yiyecek ve içeceklerini yaşlı ana ve babalar sırtlarında taşıyarak yine fedakarlıklarını yapmışlardır. Çünkü ilçede eli silah tutan herkes Milli ordumuzun saflarında savaşmak üzere yerlerini almışlardı. Ordumuzun savaş esnasında zayıflayan hayvanlarını besleyerek son ve kesin zaferimiz olan büyük zafere yani 30 AĞUSTOS Başkumandanlık ,Meydan ,muharebesine göndermişlerdir.