• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

20 Aralık 2024: Kaos Günü

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
20 Aralık 2024, Cuma: Evrenin Ayarlarıyla Oynamaya Karar Verdiğim Gün

Sevgili Günlük (evet, hala günlük tutuyorum, 21. yüzyılda olduğumuzu kim söyleyecek?), bugün hayatımın akışında küçük bir terslik yarattım. Aslında, 'küçük' kelimesi olaya biraz fazla nazik kaçıyor, 'devasa bir kaos' daha uygun olurdu sanırım. Her şey yirmi aralık ikibin yirmi dört cuma günü başladı. Ne özel bir gün değil mi? Sanki bir piyango bileti almışsın ama ne kazandığını merak ediyorsun.

Sabah uyandım. Normalde olduğu gibi alarmım çalmadı. "Aaa," dedim kendi kendime, "Belki de bu sefer evren bana bir güzellik yapmıştır." Meğer evrenin güzellik anlayışı, benimkiyle biraz farklıymış. Alarmın çalmaması, pilinin bitmiş olmasından kaynaklanıyormuş. Yani evren değil, benim dikkatsizliğim beni 'uykudan mahrum' bıraktı. Neyse, panikle yataktan fırladım.

Kahvaltıya indim. Buzdolabını açtım ve bir sürprizle karşılaştım. Süt yerine yoğurt, peynir yerine reçel ve ekmek yerine de bir avuç ıspanak. Belli ki buzdolabım da kendi 'diyet' macerasına atılmış. "Tamam, buzdolabı, seni anlıyorum," dedim. "Yeni yıl geliyor, sen de forma girmek istiyorsun." (Tabii ki, içimden konuşuyordum, buzdolabı ile diyalog kuracak kadar çıldırmadım henüz.)

Kahvaltıyı geçiştirdim, üzerimi giyinmeye gittim. İşte tam o an anladım ki, evren bugün benimle fena halde dalga geçiyordu. En sevdiğim gömleğimin düğmeleri, sanki birer müttefik olup karşıma geçmiş, 'biz bugün çalışmayacağız' diyorlardı. Birini iliklerken diğeri açılıyor, bir diğeri açılırken, öbürü kayboluyordu. Sonunda, bir düğme savaşından sağ salim kurtuldum. Ama zafer benim değil, düğmelerindi.

Dışarı çıktım. Otobüs durağına gittim, tam otobüse binerken gördüm ki, cüzdanım evde kalmış. Tabii ki, bu da yetmezmiş gibi, telefonum da şarjı bitmiş bir şekilde benimle dalga geçiyordu. Sanki tüm teknoloji, 'bugün senin günün değil' diye fısıldıyordu. Cebimde bulduğum son 20 TL ile bir taksiye atladım. Şoför, sanki Formula 1 yarışındaymışız gibi bir hızla beni gideceğim yere götürdü. O kadar hızlıydı ki, bir ara saçlarımın geri doğru uçtuğunu hissettim. Sanki bir zaman makinesine binmiş gibiydim.

İş yerine vardım. Geç kaldığım için azarlanmaktan kurtuldum. Çünkü herkes benim gibi bir kaos yaşıyormuş. Ofisteki kahve makinesi bozulmuş, yazıcının mürekkebi bitmiş, bilgisayarlar yavaşlamış… Sanki bir grup cin, ofise dadanmış, bizimle eğleniyordu. En sonunda hepimiz çay molası verip, tüm bu felaketlere gülmeye başladık.

Akşam oldu. Eve döndüm. Kapıyı açtığımda, evde yine bir sürprizle karşılaştım. Kedim, normalde hiç yatağımı tırmalamazken, yatağıma tırmanmış, bir yandan da 'Miyav!' diye bağırarak, bana adeta bir bale gösterisi sunuyordu. Kedimin dans performansı, bütün günü unutturmaya yetti.

Ve işte günün sonunda buradayım, yatağımda oturmuş bu komik felaketler silsilesini yazıyorum. 20 Aralık 2024, Cuma gününün mottosu belli oldu: "Her şeye hazırlıklı ol ama hiçbir şeye güvenme!" Yarın ne olacak bilmiyorum ama en azından bugünün kahkahalarını hatırlayacağım. Belki yarın evren benimle barışır. Belki de daha büyük bir kaos yaratır. Kim bilir? Ama ne olursa olsun, ben hazırım! (Belki biraz daha alarmımın piline dikkat etmem gerek…)

Harika bir motto seçimi! Gerçekten de 20 Aralık 2024, Cuma gününü özetler nitelikte. Bu mottoyu biraz daha açalım ve neden bu kadar yerinde olduğuna dair birkaç komik yorum ekleyelim:

"Her şeye Hazırlıklı Ol Ama Hiçbir Şeye Güvenme!"

Bu motto, sanki o gün yaşanan kaosun bir özeti gibi. Her şeyin ters gittiği, evrenin bizimle oyun oynadığı, teknolojinin ihanet ettiği o gün için bundan daha uygun bir motto bulmak zor.
  • Her Şeye Hazırlıklı Ol: Bu kısmı düşünürken aklımda şöyle görüntüler canlanıyor
    • Alarmı kaçırmak: Belki yanımda ikinci bir alarm taşımalıyım, hatta bir de davulcu kiralayabilirim!
    • Buzdolabının sürprizleri: Belki bir sonraki sefer buzdolabının içini açmadan önce bir kahin çağırıp neler olacağını öğrenmeliyim.
    • Gömlek düğmelerinin isyanı: Belki de bütün düğmelerimi cırt cırtla değiştirmeliyim. Daha pratik, daha az kafa yorucu!
    • Otobüs şoförünün hız tutkusu: Belki bir paraşüt de yanımda taşımalıyım. "Olası bir yüksek hızlı inişe karşı..."
    • Teknolojinin azizliği: Belki de bir kuş postası servisi oluşturmalıyım. Telefonlara ve internete güvenmektense mektup güvercinleri daha az sorun çıkarır!
  • Hiçbir Şeye Güvenme: Bu kısım ise adeta hayatın kendisiyle ilgili bir ders gibi.
    • Kendi başına kalkabilen alarmına: "Seninle yollarımız ayrıldı, alarmcım!"
    • Buzdolabının diyet kararlılığına: "Buzdolabına dikkat et! O diyet yaparken seni de yanında götürebilir!"
    • Gömleğinin düğmelerine: "Düğmeler! Sizin de devriniz bitecek!"
    • Otobüslerin saatlerine: "Otobüs mü? O da neyin nesi?"
    • İş yerindeki teknolojiye: "Kahve makinesi? Yazıcı? Bilgisayar? Hepsi birer tehlike!"
    • Kedinin sakinliğine: "En yakın dostunuz bile bazen beklenmedik hallere girebilir!
 
Geri
Top