Sevgili dostlar, yılın son Pazar'ına hoş geldiniz! Evet, takvimler 29 Aralık'ı gösteriyor ve bizler, 'Pazar sendromu' adlı o meşhur canavarın final boss'uyla yüzleşiyoruz. Bu Pazar, sadece bir Pazar değil, aynı zamanda koca bir yılın tembellik ve rehavet zirvesi! Yani anlayacağınız, bugün koltuktan kalkmak, Everest'e tırmanmakla eşdeğer bir cesaret gerektiriyor.
Sabah uyandığınızda, muhtemelen yatağınızla aranızda duygusal bir bağ oluşmuş olabilir. Yorganınız size "Gitme, buralar çok güzel!" der gibi bakarken, siz de "Haklısın, haklısın! Bence de gitmemeliyim," diyerek geri dönüyorsunuz. Yatak, bugün gerçek aşkınız, en iyi arkadaşınız ve hatta belki de terapistiniz. Çünkü o, sizi tüm yılın yorgunluğundan arındıran, güvenli bir liman.
Kahvaltıya gelince, bu saatte artık "kahvaltı" demek biraz ayıp kaçabilir. Belki adına "öğle kahvaltısı" veya "brunch'ımsı bir şey" demeliyiz. Ne de olsa Pazar günü saat kavramını bir kenara bırakıyoruz. Buzdolabını açtığınızda, geçen haftadan kalma ne varsa değerlendirme günüdür. Belki bir dilim bayat kek, belki de yarım kalmış bir pizza. Unutmayın, bugün şefler değil, hayatta kalma uzmanları sahneye çıkıyor!
Peki ya ev işleri? Ah, o 'ev işleri'... Onlar da sanki bugün greve çıkmış gibiler. Tozlar bile "Bugün benim dinlenme günüm!" diye bağırmak istiyor. Çamaşır makinesi, "Bana bir hafta izin verin, lütfen!" diye fısıldarken, bulaşık makinesi ise "Ben artık emekli oldum, siz yıkayın!" bakışları atıyor. Ev, sanki bir öğrenci evine dönüşmüş durumda ve siz de o evin yorgun yöneticisi gibisiniz.
Bu Pazar, sosyal medyada da enteresan bir enerji var. Herkes "Yeni yıl hedefleri" ve "2024'ten beklentiler" temalı postlar atarken, siz sadece "Yataktan kalkamıyorum, yardım edin!" temalı bir story paylaşmayı düşünüyorsunuz. Instagram'da mükemmel hayatları yaşayan insanlar, bugün sizde sadece "Onların hayatı da mı hep böyle?" sorusunu uyandırıyor. Unutmayın, sosyal medya bir illüzyondan ibaret! Onlar da muhtemelen bu Pazar, sizin gibi yorganın altında kaybolmuş durumda.
Akşamüstüne doğru, belki bir umutla dışarı çıkmayı düşünebilirsiniz. Ama o da ne? Sanki tüm sokaklar, "Evde kal, hiçbir yere gitme!" diye haykırıyor. Mağazaların önünde yılbaşı indirimleri olsa da, siz sadece "Evde dizi izlemek daha cazip geliyor," diyerek o cazip teklifleri geri çeviriyorsunuz. Dışarıda insanlar mutlu mesut dolaşırken, siz evdeki pijamalarınıza sıkı sıkıya sarılıyorsunuz.
Akşam yemeği de ayrı bir macera. Belki kendinize bir ziyafet çekmeyi düşünebilirsiniz, ama sonra o yorucu mutfak macerasına girmek istemiyorsunuz. Sonuç? Ya bir sipariş veriyorsunuz ya da "Yine ne yapsak?" sorusuyla buzdolabının önünde bir süre daha bekliyorsunuz. Belki de ekmek arası peynir ve çay, bu akşam için en ideal seçenek!
Yılın son Pazar akşamı, televizyonda genellikle yılın en çok izlenen dizilerinin tekrar bölümleri yayınlanır. Siz de o dizilerin tekrar bölümlerini izlerken, kendinize "Bu yıl neler yaşadım?" sorusunu soruyorsunuz. Belki bir kahkaha atıyorsunuz, belki de hüzünleniyorsunuz. Ama her ne olursa olsun, bu Pazar günü, her zamankinden daha çok kendinizle baş başa kalıyorsunuz.
Ve sonunda, gece yarısı yaklaşırken, yatağınıza geri dönüyorsunuz. Yılın son Pazar günü, sona eriyor. Ama unutmayın, bu Pazar sadece bir Pazar değil, koca bir yılın son tembelliğiydi. Yarın yeni bir hafta, yeni bir yıl ve yeni maceralar bizi bekliyor. Ama şimdilik, bırakın tüm dertleri, bırakın tüm sorunları. Sadece bu anın tadını çıkarın ve kendinizi yorganın kollarına bırakın.
İyi geceler! Ve unutmayın, pazartesi sendromu da yakında sizi bekliyor! (Şaka şaka... ya da değil...)