Aç Kapıyı Ben Geldim Kapıyı tıklattı… içerden ses yok, Bir daha tıklattı, yine yok… Belki uyuyan vardır, rahatsız etmeyeyim diye düşünerek çalmadığı kapı ziline gitti bu sefer eli. Zili çaldı, yine ses yok, bir kere daha çaldı… YOK… Biraz da nefesini tutup içeriye kulak kabarttı, Evet; içerden ses geliyor yani o aslında içerde, diye düşündü ve bu durumda aklında iki şık belirdi.
Ya duymuyor ya da özellikle açmıyor (?)!.. İşte; bu ikincisi biraz içini yaktı, açmıyor olamaz dedi ve bu sefer sağlam yüklendi zile… Yüzünün kızardığını ve kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Hazin bir hikayenin kapısında cereyana tutulduğunu anladı ve titredi. Bu arada bir de cepten aramak geldi aklına; eli telefona gitti, aradı çalıyor ama cevap yok!… Bir eli telefonda diğer eli zildeyken ve içinden “duymaması imkansız” diye düşünürken, yan komşunun kapısı açıldı, bir müddet tek kelime konuşmaksızın ikisi de birbirine baktı…
Komşu gayet kendinden emin, O ise telefonla kapı zilinin arasına sıkışmış bir gayretkeşlikle dibine kadar mahcup, bir o kadar ezgin. “Evde yok mu acaba?” diye utanarak sordu komşuya. Komşu gayet sakin cevap verdi. “Sence?” Evet, bu sorunun mahcubiyeti var ama cevabı yoktu işte… Sadece “şeyy” dedi, “şeyyy yani!” “Bence içerde de, duymuyor gibime geldiydi de o yüzden yani, neyse gidiyim ben ‘şeyy’ özür dilerim, çok özür dilerim…” “Bak” dedi komşu; “O kapının sana açılmayacağını anlamadın mı? İstediğin kadar zile bas, kapıyı vur, telefonunu aç, bir kapı açılmıyorsa açılmayacak demektir. O kapı sana açılacak olsa ilk tıklatışta açılmaz mıydı? Daha sen çalmadan o kapı açılmış olmaz mıydı? Demin sormuştum şimdi söyle, öyle olmaz mıydı ‘sence’de?” Bir anda gerçeğin böyle üstelik tanımadığı biri tarafından yüzüne direk söylenmesi mahcup etmekle birlikte biraz da kızdırmıştı ve ses tonunu biraz da sertleştirerek; “Siz kimsiniz Allah aşkına?” dedi. “Ben mi?” dedi. “Ben gerçeğim, senin görmek ve duymak istemediğin gerçek, o kapının açılmasının senin için bir hayal olduğunu bilecek kadar gerçek, mesela seni ‘O’ mu çağırdı? Hayır. Sana bir söz mü verdi? Hayır. Sen sadece giderim ve o kapı bana açılır dedin. Peki, özellikle çağrılmadığın halde, kapının açılmayışına ve senin hiddetine sebep olan ne? Şimdi beni iyi dinle; Sen yanlış kapıdasın… Yanlış kapılarda zaman kaybetme, şimdi git çalınmadan açılacak kendi kapını ara, gereksiz ısrarcılığının utancını taşımana gerek yok ve açılmayan bir kapı, yüzüne kapanan bir kapıdan daha iyidir, bunu da unutma…” Komşu içeri girerken, kapıdan geri çekildi ve asansörü bile beklemeden merdivenden süratle inmeye başladı… Komşu GERÇEK dedi içinden bense HAYAL ve kulaklarında son söz.
Ya duymuyor ya da özellikle açmıyor (?)!.. İşte; bu ikincisi biraz içini yaktı, açmıyor olamaz dedi ve bu sefer sağlam yüklendi zile… Yüzünün kızardığını ve kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Hazin bir hikayenin kapısında cereyana tutulduğunu anladı ve titredi. Bu arada bir de cepten aramak geldi aklına; eli telefona gitti, aradı çalıyor ama cevap yok!… Bir eli telefonda diğer eli zildeyken ve içinden “duymaması imkansız” diye düşünürken, yan komşunun kapısı açıldı, bir müddet tek kelime konuşmaksızın ikisi de birbirine baktı…
Komşu gayet kendinden emin, O ise telefonla kapı zilinin arasına sıkışmış bir gayretkeşlikle dibine kadar mahcup, bir o kadar ezgin. “Evde yok mu acaba?” diye utanarak sordu komşuya. Komşu gayet sakin cevap verdi. “Sence?” Evet, bu sorunun mahcubiyeti var ama cevabı yoktu işte… Sadece “şeyy” dedi, “şeyyy yani!” “Bence içerde de, duymuyor gibime geldiydi de o yüzden yani, neyse gidiyim ben ‘şeyy’ özür dilerim, çok özür dilerim…” “Bak” dedi komşu; “O kapının sana açılmayacağını anlamadın mı? İstediğin kadar zile bas, kapıyı vur, telefonunu aç, bir kapı açılmıyorsa açılmayacak demektir. O kapı sana açılacak olsa ilk tıklatışta açılmaz mıydı? Daha sen çalmadan o kapı açılmış olmaz mıydı? Demin sormuştum şimdi söyle, öyle olmaz mıydı ‘sence’de?” Bir anda gerçeğin böyle üstelik tanımadığı biri tarafından yüzüne direk söylenmesi mahcup etmekle birlikte biraz da kızdırmıştı ve ses tonunu biraz da sertleştirerek; “Siz kimsiniz Allah aşkına?” dedi. “Ben mi?” dedi. “Ben gerçeğim, senin görmek ve duymak istemediğin gerçek, o kapının açılmasının senin için bir hayal olduğunu bilecek kadar gerçek, mesela seni ‘O’ mu çağırdı? Hayır. Sana bir söz mü verdi? Hayır. Sen sadece giderim ve o kapı bana açılır dedin. Peki, özellikle çağrılmadığın halde, kapının açılmayışına ve senin hiddetine sebep olan ne? Şimdi beni iyi dinle; Sen yanlış kapıdasın… Yanlış kapılarda zaman kaybetme, şimdi git çalınmadan açılacak kendi kapını ara, gereksiz ısrarcılığının utancını taşımana gerek yok ve açılmayan bir kapı, yüzüne kapanan bir kapıdan daha iyidir, bunu da unutma…” Komşu içeri girerken, kapıdan geri çekildi ve asansörü bile beklemeden merdivenden süratle inmeye başladı… Komşu GERÇEK dedi içinden bense HAYAL ve kulaklarında son söz.