Adalet Nedir? Adalet Kavramı

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Adalet
Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Bu anlamda herhangi bir durumun adil (adaletli) olup olmadığından söz edilebilir. Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. Öte yandan, adalet insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir.
Adalet; kısaca haklılık ve hakka uygunluktur. Öznel anlamda adalet, herkesin hakkını tanıma konusunda değişmez ve kesin istektir. Nesnel anlamda adalet, karşıt çıkarlar arasında hakka (hukuka) uygun bir denkliktir, eşitlik düşüncesidir. Adelet 4 tür altında toplanabilir. Bunlar:
  • Dağtıcı adalet
  • Dekleştirici adalet
  • Hakkaniyet
  • Sosyal adelet
Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur. Eski Yunanlı düşünür Platon'a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles'in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Örneğin, günümüzde kişinin tükettiği herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi adil bir vergi değildir. Çünkü kişinin gelir düzeyini dikkate almaz. Buna karşılık, kişinin geliri üzerinden alınan ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi daha adil bir uygulamadır.
18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.
Günümüzde adalet kavramı sosyal adaleti de kapsamaktadır. Sosyal adalet, ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerin dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini, toplumdaki zayıf ve güçsüzlere devletçe yardım edilmesini içerir.
 
Adalet, genel anlamıyla hakka uygunluk, haklı ile haksızın ayırt edilmesi demektir. Bu anlamda hem bir durumu, hem de insanların davranışlarını tanımladığı için ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir. Adalet, bir kavram olarak, insan davranışını ahlak açısından ince*leyen ve eleştiren bir düşünceyi de içermek*tedir.

Kutsal kitaplarda adil (adaletli) olmaya ve yöneticilerin adil karar vermelerine ilişkin bölümler vardır. Üstelik ilkçağlardan bu yana düşünürlerin en çok ilgilendiği kavramlardan biri de adalet olmuştur. Sözgelimi Platon adaleti en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralı olarak tanımla*mıştır. Aristo da eşitlik kavramından yola çıkarak, bir hukuk düzeninin güçsüzleri koru*duğu ölçüde adaletli olabileceğini ileri sür*müştür. 18. yüzyılın Aydınlanma Çağı düşü*nürleri ise "doğal hukuk" kavramına yer vererek, hukuka ve hukuksal eşitliğe uygun*luğu adalet için yeterli saymışlardır. Yüzyıllar boyunca top*lumlar değişirken adalet kavramı da değiş*miştir.

Eskiden olduğu gibi bugün de hukuk düzeni ile adalet kavramı tam anlamıyla örtüşmez. Daha dar bir anlamı olan hukuk adaleti sağlamakla yükümlüdür, ama her za*man adil olmayabilir. Çünkü hukuk düzenini oluşturan yasalar uygulamada esnekliğe yer vermez. Bu durum zaman zaman adaletsizliğe yol açtığı için, yargıç bir olaya yasaları uygu*larken adalete uygunluk ilkesini de gözetir. Böylece, yasaların katılığını uygulamada dü*zeltmeye ve adalete daha çok yaklaşmaya çalışır.

Örneğin herkesten kazancıyla orantılı ola*rak alınan gelir vergisi adil bir vergidir. Oysa kişinin gelir durumuna bakılmaksızın tüketti*ği herhangi bir maldan (örneğin şekerden) alınan vergi adaletsiz sayılabilir. Çünkü bu vergi karşısında herkes eşit sayıldığı için zengin ile yoksul eşit oranda vergi ödemiş olur.
 
Adalet Nedir?

Herkese hakkı olanın verilmesini öngören ahlakî ilke. Toplum örgütlenmesinde malların, hakların ve görevlerin veya şereflerin aril-metİkbölüşiiJmesincadaletiııyerine getirilme*si denir. Adalet herkesin yeteneğine ve top*lumda oynadığı role uygun olarak dağıtıldığı zaman doğru dağıtılmış kabul edilir. Aynı za*manda, neyin doğru, neyin yanlış (ya da haklı veya haksız) olduğunu karara bağlamak da adalet olarak adlandırılır. Bu, ya haksızlığa uğ*rayanın (mağdur) zararını telafi etmek, ya da haksızlık yapanı cezalandırmak suretiyle yeri*ne getirilir.

üenel anlamda "adalet" kelimesi, hükümran devletin kendi uyrukları arasındaki uyuşmaz*lıklar! veya anlaşmazlıkları kanuna göre bir hükme bağlama işiyle ve toplum aleyhine tu*tumları olan yurttaşları kanunlar temelinde engelleyici tedbirler alma İşiyle uğraşan belli bir güvenilir organa bırakma fonksiyonu ola*rak anlaşılır. Bu anlamda adalet terimi, "yargı gücü"nü ifade eden diğer kelimelerle karıştırı*lır. Çünkü modern toplumlarda adalet hem bir faaliyet (adalet dağıtma faaliyeti) olarak, hem de bir teşkilât (bir ülkedeki mahkemeler ve yargı görevlileri) olarak algılanır.

Aynı zamanda siyasî adaletten de bahsedil*mektedir. Bir anlamda bülün adalet siyasîdir. Çünkü adalet ister islemez toplumun örgüt*lenme biçimini yansıtır. Fakat terimin özel an*lamı bunun dışında şekillenmiştir: Bir ülkenin siyasî iktidarına verilecek zararları karara bağ*layacak şekilde adlî organların uzmanlaşması. Siyasî adalet, siyasî kişiliklere karşı olduğu ka*dar siyasî rejime ve onun unsurlarına karşı İş*lenen suçlara da yönelmiştir.
 
Geri
Top