Adolphe William Bouguereau (1825-1905)
Bouguereau Resim Sanatını bu sanatın yetenekli olduğu sonsuzluğa, Doğanın üstünde ve ötesinde yalnızca insan Tininin üretebileceği, daha Güzeli olmayan Güzellik Biçimlerine ulaştırır. Onda gördüğümüz ve bizi çarpan öğeler renkler ve şeyler değil, ama insan ruhunun — duyguların — kendisidir. Bouguereau insan ruhunun iç güzelliğini, erdemi görsel Güzelliğe çevirir, duyguyu duyusal kılar. Onun yapıtında ruhumuz sıradan sonluluk dünyasından yükselir ve Güzellik olarak Gerçekliğin ne olabileceğinin, İnsanın neleri yaşayabileceğinin bir sezgisine ulaşır. Varoluştaki Anlam olan bu aşkınlığı onun dehasına borçlu kalırız. Bouguereau’nün karakterleri realiteyi gerçekte onun kendi ruhunun sonsuz Güzellikteki kaynaklarında yeniden üretirler, ve bu biçimlerde nihilistin saçma, anlamsız bulduğunu sonsuz idealite olarak sunarlar. Duyarlığımız onunkini izlerken, yetenekli olduğumuz estetik sonsuzluğa doğru eğitiliriz. Bouguereau varoluşta gizli bütün bir idealizmi duyusal Güzelliğe çevirir, insan duyusunu, insan duyarlığını daha ötesi olmayanın, tanrısalın önüne çıkarır.‘‘Doğanın içtenlikle incelenmesini, Gerçek ve Güzel için arayışı kendilerine temel alan tüm sanat okullarına saygı duyarım. Mistiklere, izlenimcilere, noktalamacılara [örneğin Seurat ve izleyicileri], vb. gelince, onlar gibi görmem. Onlardan hoşlanmayışımın biricik nedeni budur.’’
‘‘Her gün stüdyoma sevinçle dopdolu giderim; akşam karanlık yüzünden durmam gerektiğinde, neredeyse sabahın gelişini bekleyemem. ... Çalışmam yalnızca bir haz değil, ama bir zorunluk oldu. Yaşamımda başka ne kadar çok şeyim olursa olsun, eğer kendimi sevgili resmime veremezsem sefil olurum.’’
‘Each day I go to my studio full of joy; in the evening when obliged to stop because of darkness I can scarcely wait for the morning to come...My work is not only a pleasure, it has become a necessity. No matter how many other things I have in my life, if I cannot give myself to my dear painting I am miserable.
Bouguereau Resim Sanatını bu sanatın yetenekli olduğu sonsuzluğa, Doğanın üstünde ve ötesinde yalnızca insan Tininin üretebileceği, daha Güzeli olmayan Güzellik Biçimlerine ulaştırır. Onda gördüğümüz ve bizi çarpan öğeler renkler ve şeyler değil, ama insan ruhunun — duyguların — kendisidir. Bouguereau insan ruhunun iç güzelliğini, erdemi görsel Güzelliğe çevirir, duyguyu duyusal kılar. Onun yapıtında ruhumuz sıradan sonluluk dünyasından yükselir ve Güzellik olarak Gerçekliğin ne olabileceğinin, İnsanın neleri yaşayabileceğinin bir sezgisine ulaşır. Varoluştaki Anlam olan bu aşkınlığı onun dehasına borçlu kalırız. Bouguereau’nün karakterleri realiteyi gerçekte onun kendi ruhunun sonsuz Güzellikteki kaynaklarında yeniden üretirler, ve bu biçimlerde nihilistin saçma, anlamsız bulduğunu sonsuz idealite olarak sunarlar. Duyarlığımız onunkini izlerken, yetenekli olduğumuz estetik sonsuzluğa doğru eğitiliriz. Bouguereau varoluşta gizli bütün bir idealizmi duyusal Güzelliğe çevirir, insan duyusunu, insan duyarlığını daha ötesi olmayanın, tanrısalın önüne çıkarır.‘‘Doğanın içtenlikle incelenmesini, Gerçek ve Güzel için arayışı kendilerine temel alan tüm sanat okullarına saygı duyarım. Mistiklere, izlenimcilere, noktalamacılara [örneğin Seurat ve izleyicileri], vb. gelince, onlar gibi görmem. Onlardan hoşlanmayışımın biricik nedeni budur.’’
‘‘Her gün stüdyoma sevinçle dopdolu giderim; akşam karanlık yüzünden durmam gerektiğinde, neredeyse sabahın gelişini bekleyemem. ... Çalışmam yalnızca bir haz değil, ama bir zorunluk oldu. Yaşamımda başka ne kadar çok şeyim olursa olsun, eğer kendimi sevgili resmime veremezsem sefil olurum.’’
‘Each day I go to my studio full of joy; in the evening when obliged to stop because of darkness I can scarcely wait for the morning to come...My work is not only a pleasure, it has become a necessity. No matter how many other things I have in my life, if I cannot give myself to my dear painting I am miserable.