Esnaf Teşkilatına Dönüştükten Sonra Ahîlik kurumunun Yöneticileri ve Mevkileri
• Genel
• Yiğitbaşı ve Görevleri
• Kethüda ve Görevleri
• Nakip ve Görevleri
• Şeyh ve Görevleri
• Esnaf ve Görevleri
• Üyeler ve Görevleri
• Kadı ve Görevleri
Bilindiği gibi loncalar, esnaf ve sanatkârların toplanıp işlerini görüştükleri yerlerdir. Loncalar; esnaf, tüccar ve san'atkârların davranışlarının, birbirlerine karşı tutumlarının, şikayetlerini ve bu şikayetlere çare bulma yollarının, tecziye ve terbiye yöntemlerini tesbit edildiği yerlerdir.
Ahîlerin meydana getirdikleri esnaf teşkilatlarında, yani lonca olarak da ifade edilen yerlerde, tasavvufî düşüncenin ahlâk prensipleri ve yönetimi hâkim ögedir. Gerçi, bu prensiplerin giderek zayıflamış olduğu gözlenir. Ancak tamamen ortadan kalktığı görüşü ileri sürülemez.
Ahîlik esnaf teşkilatına dönüştükten sonra, fütüvvet yaşayışında görülen yönetim basamakların bazıları burada da varlığını devam ettirmiştir. Hatırlanacağı üzere Ahîliğin oluşmasında fütüvvetin de etkisi olduğu belirtilmişti.
Fütüvvet kurumlarında ise bölgeden bölgeye farklılık olmakla beraber şu yöneticiler bulunmaktadır:
- Kadı
- Muhtesib
- Şeyh
- Nakib
- Duacı
- Çavuş
- Yiğitbaşı
- Kethüda
- Kolbaşı
- Yiğitbaşı
- Bölükbaşı
Fütüvvetteki yönetim basamaklarından bir kısmı Ahî esnaf kurumunda de görülür. Ahî esnaf kurumunda yönetim hiyerarşik bir kademeleşmeye göre olmaktadır. Yönetim kademelerinin her basamağı bir üst basamağa bağlar. Yönetim dikey teşkilatlanma metoduna uygun bir şekilde oluşturulmuştur. Aynı şekilde denetim ve kontrol dikey olarak gerçekleştirilir.
İlk devirlerde Ahî esnaf teşkilatının yönetim kademesinde dokuz mevki bulunmakta idi. Yönetim hiyerarşisinde mevkiler aşağıdan yukarıya şu biçimde sıralanır:
1. Yiğitlik mertebesi
2. Ahîlik mertebesi
3. Nakipler mertebesi
4. Nakipler mertebesi
5. Nakipler mertebesi
6. Nakipler mertebesi
7. Halife mertebesi
8. Şeyh mertebesi
9. Şeyh'ul-Meşayih mertebesi
Yönetim basamakları ise şu şekilde şemalandırılabilir:
Selçuklu devrinden, Osmanlı devletinin ilk kuruluş asrına kadar fazla bir farklılık göstermeyen Ahîlik esnaf yönetim tarzının zamanla bazı değişikliklere uğradığı ve özellikle Osmanlı döneminde devletin daha sıkı kontrolüne girdiği görülür. Bu değişikliklerden sonra yönetimden bazı basamaklar çıkarılmış ve yönetime seçimle yönetici tayin edilme şekli benimsenmiştir. Yönetimdeki değişikliklerden sonra, yönetim zincirinde şu basamaklar kalmıştır:
Yiğitbaşı
Kethüda
Nakip
Şeyh.
Kademeler şu şekilde şemalandırılabilir:
Bunlar seçimle işbaşına gelmekte ve ehl-i hibreden bir veya daha çok kişinin katılmasıyla esnaf heyetini meydana getirmekte idiler. İdare heyeti, bir nev'î komiteler yoluyla yönetim tarzının benimsendiğini gösterir. Bununla birlikte yönetim heyetinin üzerinde iki makam bulunmakta olduğu görülür. Bu merciler hükümetin temsilcisi olup, doğrudan doğruya yönetim faaliyetlerinde yer almamışlardır. Bunların görevi denetim ve anlaşmazlıkların giderilmesiyle ilgilidir. İdare heyetini denetleyen ve anlaşmazlıkları gidermeye çalışan kurumlar şunlardır:
- Üyelerlik
- Kadılık
Ahî teşkilatının esas yönetim heyetini meydana getiren yöneticilerle denetleyici merci durumundaki Üyeler ve kadının vazifeleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
Yiğitbaşının başlıca vazifeleri şunlardır:
1. Kethüda ile esnaf arasındaki işleri takip etmek,
2. Esnafı kontrol edip, anlaşmazlık ve problemleriyle meşgul olmak, ilk planda esnafın karşılaştığı sorunları halletmek,
3. Esnafı kethüda ile beraber mahkemede temsil etmek,
4. Ceza verilen esnafın cezasını infaz etmek,
5. Kendi esnafına alınan malzemeyi, esnaf arasında paylaştırmak,
6. Usta olacak kalfaları tesbit etmek ve onların usta olabilmeleri için olumlu kanaat bildirmek,
7. Ustalık törenlerde kethüdaya yardımcı olmak,
8. Kethüda olmadığı zamanlar onun işlerini yapmak.
Kethüdalık yarı resmi bir görev olduğundan uzun süre boş bırakılamaz. Kethüdalığın boş kalması sakıncalar doğurduğundan, herhangi bir sebeple uzun bir zaman bu görevi yürütemeyecek olan, kadıdan izin almaları gerekir. Görevi yürütemeyeceklerin yerine yenileri tayin edilir.
Kethüda'nın görevleri şunlardır:
1. Esnafın bütün işlerine nezaret etmek,
2. "Gedik" tabir edilen esnaflık ruhsatının ulaşmasını sağlamak ve ustalık aletlerinin devir-teslimini yapmak,
3. Esnaf arasında çıkan anlaşmazlıkları halletmek,
4. Hükümetin emirlerini yiğitbaşı aracılığıyla esnafa bildirmek,
5. Ceza vermek, kadılıkça verilen cezayı infaz etmek,
6. Usta olacakların tören gününü tesbit etmek.
Nakibin görevleri şunlardır:
1. Esnafı denetlemek,
2. Törenlerde şeyhi temsil etmek,
3. Ustalık törenlerinde dua okumak,
4. Yeni usta olacaklara peştemal kuşatmak,
5. Şeyhin istediği esnafı zaviyeye davet etmek,
6. Esnafın isteklerini şeyhe iletmek,
7. Zaviyenin hizmetlerine bakmak.
Şeyhin başlıca görevleri şunlardır:
1. Törenlerde esnafa başkanlık etmek,
2. Kendisine getirilen suç ve hatalar hususunda, gerekirse ehl-i hibreden olanların onaylarını cezalar vermek,
3. Esnafın hükümete karşı temsilciliğini yapmak,
4. Esnafa lazım olan malzemeyi temin etmeye çalışmak,
5. Esnaf ile ilgili çeşitli işleri yürütmek.
Bu kademeye kadarki yöneticiler seçimle işbaşına getirilir. Bu sebeple, Ahî teşkilatında demokratik yönetim görülür. Ahî esnaf teşkilatında, başta tasavvufî hayat tarzından kaynaklanan özellikleri ile baskının olmadığı bir yönetim tarzının benimsendiği görülür.
"Heyeti idareye bağlanabilmek için, beş seneden beri üstad sınıfında bulunmak, bir gûna mahkumiyeti olmamak, beynelesnaf (esnaf arasında) sadık ve emanet ve salah-hal (iyi durum) ile mevsuf bulunmak, meşrut (şart olup), intihab edebilmek (seçebilmek) için de yalnız üstad sınıfında olmak labuddü (lazımdı)".
İdare heyeti her ayın birinci ve üçüncü cuma günleri mütevellinin başkanlığında heyete ayrılmış bulunan odada toplanır. Mütevelli başkanı onbeş gün içerisinde esnaf ile ilgili cereyan eden olayları ve borç para isteyen esnafın isimlerini heyete arzeder. Heyet de gereken kararları alır.
Esnaf heyetinin başlıca vazifeleri şunlardır:
1. Esnaf arasında meydana gelen ihtilafları halletmek,
2. Kahyalar meclisine sunulacak hususları görüşmek ve karara bağlamak,
3. Üyelerin onbeş gün içerisinde görüp veya işittikleri konuları (esnafla ilgili) görüşmek,
4. Borç para isteyenlerin durumunu görüşmek ve karara bağlamak,
5. Meslek ve ticaret ahlâkının korunması için gerekli tedbirleri almak,
6. Malın kalitesini kontrol etmek ve kalitesini yüksek tutmak,
7. Fiyatları tespit etmek,
8. Üretimde düşmeyi önleyici tedbirler almak ve bunları uygulamak,
9. Esnafı zarara sokacak fiyat hareketlerini kontrol etmek,
10. Üretim için gerekli malları temin etmek,
11. Kalfaların, ustalığa yükseltilmesi durumunu görüşmek ve karara bağlamak,
12. Esnaf-hükümet ilişkilerini düzenlemek,
13. Mütevelliye esnaf ile ilgili önerilerde bulunmak,
14. Borç para isteyenlerin durumunu tetkik için iki kişiyi görevlendirmek.
Üyeler esnafın davranışlarını ve imalatını denetleyen, fertlerin mağduriyetlerini gidermeye çalışan ve mülkî idarenin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmeye çalışan kişidir.
Özellikle Ahîlerin kendi birliklerinde halledilemeyen meseleler veya Ahîlerle birlikte başkalarını da ilgilendiren konular muhtesip tarafından kadılığa iletilir ve kadılık, anlaşmazlıkları yürürlükteki hukuka göre çözer. Kadılığın Ahî birliklerinin yönetimini ilgilendiren yönü, hukuk kurumu oluşudur.
Muhtesiplik ve Kadılığın Ahî birliklerinin hukuki yönü ile ilgisini Claude Farrere'nin Anadolu'daki şu serüveni açık bir şekilde ortaya koymaktadır; Claude Farrere, Anadolu'nun bir köyünde alış-veriş yapar ve pazarda ucuz bulduğu için sebze ve meyveden bolca alır. Kiraladığı eşeklerle aldıklarını teknesine götürmek üzere yola koyulur. Ancak, köyden gönderilen süvariler önünü keser ve onu tekrar köye götürür. Serüvenin geri kalan kısmını Farrere şöyle anlatmakta:
"Döndük. Köyde, pazar yerinin ortasında, pazarın gürültüleri arasında beş altı beyaz sakallı bizi bekliyordu. Bunlar, kadı ve köyün ileri gelenleriydi. Hemen yerlere kadar eğilip selamlamakta fayda gördüm. En büyük ciddiyetle selamımı iade ettiler.
Ama bu selamın altında başka şeyler olduğunu seziyordum. Kadının arkasında bir sıra adam suçlu gibi dizilmişti; hepsi alışveriş ettiğim adamlardı. Hiç şüphesiz bu zavallılar, mallarını benim gibi kafir köpeğe sattıkları için alenen cezalandırılacaklardı.
Yanlış anlamamışım. Kadı, eşeklerimdeki yükün hepsini indirtti. Sonra bütün aldıklarımı cins cins ayırttı; her cins ayrı ayrı tartıldı. Patatesleri bile saydılar.
Tahmin edeceğiniz gibi itiraz etmeyi aklımdan bile geçirmiyordum. Bu durumu kötüleştirmekten başka bir işe yaramazdı. Tartı işi bitince, satıcılar birer birer heyetin huzuruna geldiler. Tek kelimesini anlamıyordum ama, şüphesiz sorular soruluyor, ithamlar yapılıyordu. Kadı, sert bir ifadeyle parmağını uzatmış, domatesleri, salatalıkları teker teker işaret ediyordu. Suçlular pişman bir halde suçlarını itiraf ettiler.
Sonra bir küçük torba getirildi. Her satıcı kesesini açtı ve kadıya bir kaç kuruş ceza ödedi. Kadı aldığı paraları önündeki torbaya atmadan önce ince ince hesap ediyor, paraları kuruş kuruş sayıyordu. Herkes cezayı ödedikten sonra, torba kapandı ve ağzı bükülerek bağlandı.
Sonra... Sonra... Hikaye inanılmaz bir gidiş almaya başladı. İyi dinleyin: Kadının bir işareti üzerine aldığım eşyalar, bir tanesi eksik olmamak üzere tekrar eşeklerime yüklendi. Ve kadı... Dinleyin... Duyun bunu... Ve kadı, nazik bir el hareketi ile bana izin verdiğini belirterek, kuruşlarla dolu torbayı bana verdi... Evet, bana verdi.
Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Aynı zamanda cami imamı olan kadı, çeşitli diller bilen muhterem bir zattı. Bildiği kadar Fransızcasıyla bana izahat verdi:
- Çünkü satıcılar sana sattıkları eşyalardan kâr ettiler... Evet... Yüzde on kazandılar. Halbuki yabancıdan kâr alınmaz... Kitapta şöyle yazar: "Yabancıya misafirin gibi muamele edeceksin..." ifadesiyle anlatmaktadır.
Yukarıda anlatıldığı gibi esnaf (Ahîler)la ilgili hukukî ihtilaflar kadıya intikal ettirilir ve kişilerin mağduriyeti giderilir.
Sonuç olarak muhtesiplik ve kadılık doğrudan doğruya Ahî birliklerinin yönetimi ile ilgili olmamakla birlikte genel yönetim ve hukuki yönlerini ilgilendiren denetim ve hukuk mevkileridir.
Ayrıca, muhtesip, kadı ile esnaf arasındaki vasıtayı sağlayan kişi durumundadır. Muhtesip bugünkü belediye zabıtaları gibi bir görev icrâ eder. Uzunçarşılı: "Kadının emrinde, mühtesib, yahut ihtisap ağası denilen bir büyük beledî zabıta memuru vardır ki, bunun vazifesi kadının verdiği hükümleri tatbik ettirmek ve çarşı ve pazardaki hayatın intizamını temin etmektir." diyerek, muhtesibin fonksiyonunu ortaya koymaktadır.
• Genel
• Yiğitbaşı ve Görevleri
• Kethüda ve Görevleri
• Nakip ve Görevleri
• Şeyh ve Görevleri
• Esnaf ve Görevleri
• Üyeler ve Görevleri
• Kadı ve Görevleri
• Genel
Ahîlik kurumunun, Osmanlı İmparatorluğunun teşkilatlanması tamamlamasından sonra bazı fonksiyonları sona ermiş ve bir esnaf teşkilatına dönüşmüştür. Bu safhadaki teşkilatlanma tarzı loncaya benzemektedir.Bilindiği gibi loncalar, esnaf ve sanatkârların toplanıp işlerini görüştükleri yerlerdir. Loncalar; esnaf, tüccar ve san'atkârların davranışlarının, birbirlerine karşı tutumlarının, şikayetlerini ve bu şikayetlere çare bulma yollarının, tecziye ve terbiye yöntemlerini tesbit edildiği yerlerdir.
Ahîlerin meydana getirdikleri esnaf teşkilatlarında, yani lonca olarak da ifade edilen yerlerde, tasavvufî düşüncenin ahlâk prensipleri ve yönetimi hâkim ögedir. Gerçi, bu prensiplerin giderek zayıflamış olduğu gözlenir. Ancak tamamen ortadan kalktığı görüşü ileri sürülemez.
Ahîlik esnaf teşkilatına dönüştükten sonra, fütüvvet yaşayışında görülen yönetim basamakların bazıları burada da varlığını devam ettirmiştir. Hatırlanacağı üzere Ahîliğin oluşmasında fütüvvetin de etkisi olduğu belirtilmişti.
Fütüvvet kurumlarında ise bölgeden bölgeye farklılık olmakla beraber şu yöneticiler bulunmaktadır:
- Kadı
- Muhtesib
- Şeyh
- Nakib
- Duacı
- Çavuş
- Yiğitbaşı
- Kethüda
- Kolbaşı
- Yiğitbaşı
- Bölükbaşı
Fütüvvetteki yönetim basamaklarından bir kısmı Ahî esnaf kurumunda de görülür. Ahî esnaf kurumunda yönetim hiyerarşik bir kademeleşmeye göre olmaktadır. Yönetim kademelerinin her basamağı bir üst basamağa bağlar. Yönetim dikey teşkilatlanma metoduna uygun bir şekilde oluşturulmuştur. Aynı şekilde denetim ve kontrol dikey olarak gerçekleştirilir.
İlk devirlerde Ahî esnaf teşkilatının yönetim kademesinde dokuz mevki bulunmakta idi. Yönetim hiyerarşisinde mevkiler aşağıdan yukarıya şu biçimde sıralanır:
1. Yiğitlik mertebesi
2. Ahîlik mertebesi
3. Nakipler mertebesi
4. Nakipler mertebesi
5. Nakipler mertebesi
6. Nakipler mertebesi
7. Halife mertebesi
8. Şeyh mertebesi
9. Şeyh'ul-Meşayih mertebesi
Yönetim basamakları ise şu şekilde şemalandırılabilir:
Selçuklu devrinden, Osmanlı devletinin ilk kuruluş asrına kadar fazla bir farklılık göstermeyen Ahîlik esnaf yönetim tarzının zamanla bazı değişikliklere uğradığı ve özellikle Osmanlı döneminde devletin daha sıkı kontrolüne girdiği görülür. Bu değişikliklerden sonra yönetimden bazı basamaklar çıkarılmış ve yönetime seçimle yönetici tayin edilme şekli benimsenmiştir. Yönetimdeki değişikliklerden sonra, yönetim zincirinde şu basamaklar kalmıştır:
Yiğitbaşı
Kethüda
Nakip
Şeyh.
Kademeler şu şekilde şemalandırılabilir:
Bunlar seçimle işbaşına gelmekte ve ehl-i hibreden bir veya daha çok kişinin katılmasıyla esnaf heyetini meydana getirmekte idiler. İdare heyeti, bir nev'î komiteler yoluyla yönetim tarzının benimsendiğini gösterir. Bununla birlikte yönetim heyetinin üzerinde iki makam bulunmakta olduğu görülür. Bu merciler hükümetin temsilcisi olup, doğrudan doğruya yönetim faaliyetlerinde yer almamışlardır. Bunların görevi denetim ve anlaşmazlıkların giderilmesiyle ilgilidir. İdare heyetini denetleyen ve anlaşmazlıkları gidermeye çalışan kurumlar şunlardır:
- Üyelerlik
- Kadılık
Ahî teşkilatının esas yönetim heyetini meydana getiren yöneticilerle denetleyici merci durumundaki Üyeler ve kadının vazifeleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
YİĞİTBAŞI ve GÖREVLERİ
Kethüdanın yardımcısı durumundadır. Esnafın önde gelenlerden seçimle tayin edilir. Yiğitbaşı olarak seçilen kişinin vazifesi kadılıkça da uygun görülüp, onaylanması gerekir. Esnaf'ın sorunlarını ve şikayetlerini halletmeye çalışan ilk merci durumundadır. Halledemediği sorunları kethüdaya iletir.Yiğitbaşının başlıca vazifeleri şunlardır:
1. Kethüda ile esnaf arasındaki işleri takip etmek,
2. Esnafı kontrol edip, anlaşmazlık ve problemleriyle meşgul olmak, ilk planda esnafın karşılaştığı sorunları halletmek,
3. Esnafı kethüda ile beraber mahkemede temsil etmek,
4. Ceza verilen esnafın cezasını infaz etmek,
5. Kendi esnafına alınan malzemeyi, esnaf arasında paylaştırmak,
6. Usta olacak kalfaları tesbit etmek ve onların usta olabilmeleri için olumlu kanaat bildirmek,
7. Ustalık törenlerde kethüdaya yardımcı olmak,
8. Kethüda olmadığı zamanlar onun işlerini yapmak.
KETHÜDA ve GÖREVLERİ
Esnaf, tüccar ve sanatkârların devletle olan ilişkilerini yürüten kişidir. Kethüdalar seçimle işbaşına getirilir. Kethüdalık, yiğitbaşılığında da olduğu gibi, kadı tarafından onaylanması zorunlu bir mevkidir. Bir kişinin kethüdalığa seçilebilmesi için üç usta yetiştirmiş olması ve kıdemli usta olması şartları aranır. Aynı zamanda, kethüdası olacağı esnafın işini bilmesi de gerekir.Kethüdalık yarı resmi bir görev olduğundan uzun süre boş bırakılamaz. Kethüdalığın boş kalması sakıncalar doğurduğundan, herhangi bir sebeple uzun bir zaman bu görevi yürütemeyecek olan, kadıdan izin almaları gerekir. Görevi yürütemeyeceklerin yerine yenileri tayin edilir.
Kethüda'nın görevleri şunlardır:
1. Esnafın bütün işlerine nezaret etmek,
2. "Gedik" tabir edilen esnaflık ruhsatının ulaşmasını sağlamak ve ustalık aletlerinin devir-teslimini yapmak,
3. Esnaf arasında çıkan anlaşmazlıkları halletmek,
4. Hükümetin emirlerini yiğitbaşı aracılığıyla esnafa bildirmek,
5. Ceza vermek, kadılıkça verilen cezayı infaz etmek,
6. Usta olacakların tören gününü tesbit etmek.
NAKİP ve GÖREVLERİ
Esnaf, sanatkâr ve tüccarlar arasında şeyhin temsilcisi durumundadır. Nakiplik, fütüvvet geleneğinden kalmadır. Esnaf üzerinde kontrolörlük görevini yürütür. Gerektiğinde onlara kefil olur. Nakip, esnafın seçimi ile işbaşına getirilir. Nakip daha çok esnaf üzerinde dinî bir otorite durumundadır.Nakibin görevleri şunlardır:
1. Esnafı denetlemek,
2. Törenlerde şeyhi temsil etmek,
3. Ustalık törenlerinde dua okumak,
4. Yeni usta olacaklara peştemal kuşatmak,
5. Şeyhin istediği esnafı zaviyeye davet etmek,
6. Esnafın isteklerini şeyhe iletmek,
7. Zaviyenin hizmetlerine bakmak.
ŞEYH ve GÖREVLERİ
Şeyh, Ahî esnaf teşkilatında tam bir otoriteye sahiptir. Esnaf kendi aralarında, büyük ve bilgili olanlardan şeyhini seçerdi. Şeyhliğe seçilecek kişinin mutlaka dindar olmasına özen gösterilir, dinî kusurları olanlar seçilmezdi. Şeyh, yiğitbaşı ve kethüdalar tarafından halledilemeyen sorunları halleder, esnaf ve hükümet arasında temsilcilik yapar, hükümete karşı esnafın temsilciliğini yapar.Şeyhin başlıca görevleri şunlardır:
1. Törenlerde esnafa başkanlık etmek,
2. Kendisine getirilen suç ve hatalar hususunda, gerekirse ehl-i hibreden olanların onaylarını cezalar vermek,
3. Esnafın hükümete karşı temsilciliğini yapmak,
4. Esnafa lazım olan malzemeyi temin etmeye çalışmak,
5. Esnaf ile ilgili çeşitli işleri yürütmek.
Bu kademeye kadarki yöneticiler seçimle işbaşına getirilir. Bu sebeple, Ahî teşkilatında demokratik yönetim görülür. Ahî esnaf teşkilatında, başta tasavvufî hayat tarzından kaynaklanan özellikleri ile baskının olmadığı bir yönetim tarzının benimsendiği görülür.
ESNAF HEYETİ ve GÖREVLERİ
Esnaf teşkilatındaki idare heyeti (yönetim kurulu) seçimle işbaşına gelen Yiğitbaşı, Kethüda, Nakip ve Şeyh'ten ve seçkin, sözüne itibar edilir, ahlâken ve sanat yönleriyle yükselmiş ustalardan oluşmaktadır. İdare heyetine seçileceklerin durumu Mecelle'de şöyle anlatılmaktadır:"Heyeti idareye bağlanabilmek için, beş seneden beri üstad sınıfında bulunmak, bir gûna mahkumiyeti olmamak, beynelesnaf (esnaf arasında) sadık ve emanet ve salah-hal (iyi durum) ile mevsuf bulunmak, meşrut (şart olup), intihab edebilmek (seçebilmek) için de yalnız üstad sınıfında olmak labuddü (lazımdı)".
İdare heyeti her ayın birinci ve üçüncü cuma günleri mütevellinin başkanlığında heyete ayrılmış bulunan odada toplanır. Mütevelli başkanı onbeş gün içerisinde esnaf ile ilgili cereyan eden olayları ve borç para isteyen esnafın isimlerini heyete arzeder. Heyet de gereken kararları alır.
Esnaf heyetinin başlıca vazifeleri şunlardır:
1. Esnaf arasında meydana gelen ihtilafları halletmek,
2. Kahyalar meclisine sunulacak hususları görüşmek ve karara bağlamak,
3. Üyelerin onbeş gün içerisinde görüp veya işittikleri konuları (esnafla ilgili) görüşmek,
4. Borç para isteyenlerin durumunu görüşmek ve karara bağlamak,
5. Meslek ve ticaret ahlâkının korunması için gerekli tedbirleri almak,
6. Malın kalitesini kontrol etmek ve kalitesini yüksek tutmak,
7. Fiyatları tespit etmek,
8. Üretimde düşmeyi önleyici tedbirler almak ve bunları uygulamak,
9. Esnafı zarara sokacak fiyat hareketlerini kontrol etmek,
10. Üretim için gerekli malları temin etmek,
11. Kalfaların, ustalığa yükseltilmesi durumunu görüşmek ve karara bağlamak,
12. Esnaf-hükümet ilişkilerini düzenlemek,
13. Mütevelliye esnaf ile ilgili önerilerde bulunmak,
14. Borç para isteyenlerin durumunu tetkik için iki kişiyi görevlendirmek.
ÜYELER ve GÖREVLERİ
Üyeler doğrudan doğruya Ahî birlikleriyle de ilgili olmayan ancak Ahî birliklerini de ilgilendiren bir yönetim birimidir. Üyelik genel olarak toplum hayatının denetimi ile ilgilidir. Emr-i bi'l-Maruf ve Nehy-i ani'l-münker ile ilgili ayetlerden ilham alınarak oluşturulduğu bilinmektedir. Üyelik özellikle Ahîlerin esnaf olarak icrâatlarıyla ilgilenen ve mülkî yönetim içinde yer alan mevkidir.Üyeler esnafın davranışlarını ve imalatını denetleyen, fertlerin mağduriyetlerini gidermeye çalışan ve mülkî idarenin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmeye çalışan kişidir.
KADI ve GÖREVLERİ
Kadılık, muhtesiplik gibi doğrudan doğruya Ahî birliklerinin yönetim hiyerarşisinde yer almayan ancak genel yönetimin bir parçası olması hasebiyle Ahî birliklerini de ilgilendiren hukuki bir otoritedir.Özellikle Ahîlerin kendi birliklerinde halledilemeyen meseleler veya Ahîlerle birlikte başkalarını da ilgilendiren konular muhtesip tarafından kadılığa iletilir ve kadılık, anlaşmazlıkları yürürlükteki hukuka göre çözer. Kadılığın Ahî birliklerinin yönetimini ilgilendiren yönü, hukuk kurumu oluşudur.
Muhtesiplik ve Kadılığın Ahî birliklerinin hukuki yönü ile ilgisini Claude Farrere'nin Anadolu'daki şu serüveni açık bir şekilde ortaya koymaktadır; Claude Farrere, Anadolu'nun bir köyünde alış-veriş yapar ve pazarda ucuz bulduğu için sebze ve meyveden bolca alır. Kiraladığı eşeklerle aldıklarını teknesine götürmek üzere yola koyulur. Ancak, köyden gönderilen süvariler önünü keser ve onu tekrar köye götürür. Serüvenin geri kalan kısmını Farrere şöyle anlatmakta:
"Döndük. Köyde, pazar yerinin ortasında, pazarın gürültüleri arasında beş altı beyaz sakallı bizi bekliyordu. Bunlar, kadı ve köyün ileri gelenleriydi. Hemen yerlere kadar eğilip selamlamakta fayda gördüm. En büyük ciddiyetle selamımı iade ettiler.
Ama bu selamın altında başka şeyler olduğunu seziyordum. Kadının arkasında bir sıra adam suçlu gibi dizilmişti; hepsi alışveriş ettiğim adamlardı. Hiç şüphesiz bu zavallılar, mallarını benim gibi kafir köpeğe sattıkları için alenen cezalandırılacaklardı.
Yanlış anlamamışım. Kadı, eşeklerimdeki yükün hepsini indirtti. Sonra bütün aldıklarımı cins cins ayırttı; her cins ayrı ayrı tartıldı. Patatesleri bile saydılar.
Tahmin edeceğiniz gibi itiraz etmeyi aklımdan bile geçirmiyordum. Bu durumu kötüleştirmekten başka bir işe yaramazdı. Tartı işi bitince, satıcılar birer birer heyetin huzuruna geldiler. Tek kelimesini anlamıyordum ama, şüphesiz sorular soruluyor, ithamlar yapılıyordu. Kadı, sert bir ifadeyle parmağını uzatmış, domatesleri, salatalıkları teker teker işaret ediyordu. Suçlular pişman bir halde suçlarını itiraf ettiler.
Sonra bir küçük torba getirildi. Her satıcı kesesini açtı ve kadıya bir kaç kuruş ceza ödedi. Kadı aldığı paraları önündeki torbaya atmadan önce ince ince hesap ediyor, paraları kuruş kuruş sayıyordu. Herkes cezayı ödedikten sonra, torba kapandı ve ağzı bükülerek bağlandı.
Sonra... Sonra... Hikaye inanılmaz bir gidiş almaya başladı. İyi dinleyin: Kadının bir işareti üzerine aldığım eşyalar, bir tanesi eksik olmamak üzere tekrar eşeklerime yüklendi. Ve kadı... Dinleyin... Duyun bunu... Ve kadı, nazik bir el hareketi ile bana izin verdiğini belirterek, kuruşlarla dolu torbayı bana verdi... Evet, bana verdi.
Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Aynı zamanda cami imamı olan kadı, çeşitli diller bilen muhterem bir zattı. Bildiği kadar Fransızcasıyla bana izahat verdi:
- Çünkü satıcılar sana sattıkları eşyalardan kâr ettiler... Evet... Yüzde on kazandılar. Halbuki yabancıdan kâr alınmaz... Kitapta şöyle yazar: "Yabancıya misafirin gibi muamele edeceksin..." ifadesiyle anlatmaktadır.
Yukarıda anlatıldığı gibi esnaf (Ahîler)la ilgili hukukî ihtilaflar kadıya intikal ettirilir ve kişilerin mağduriyeti giderilir.
Sonuç olarak muhtesiplik ve kadılık doğrudan doğruya Ahî birliklerinin yönetimi ile ilgili olmamakla birlikte genel yönetim ve hukuki yönlerini ilgilendiren denetim ve hukuk mevkileridir.
Ayrıca, muhtesip, kadı ile esnaf arasındaki vasıtayı sağlayan kişi durumundadır. Muhtesip bugünkü belediye zabıtaları gibi bir görev icrâ eder. Uzunçarşılı: "Kadının emrinde, mühtesib, yahut ihtisap ağası denilen bir büyük beledî zabıta memuru vardır ki, bunun vazifesi kadının verdiği hükümleri tatbik ettirmek ve çarşı ve pazardaki hayatın intizamını temin etmektir." diyerek, muhtesibin fonksiyonunu ortaya koymaktadır.