Mai
Usta
Galatasaray ve Türk futbolunun yaşayan efsanesi Hakan Şükür, Galatasaray Televizyonu’nda yayınlanan “Aslanlar Konuşuyor” isimli programda Mustafa Muratoğlu ve Veli Yiğit’in sorularını yanıtladı. Sarı kırmızılı kulübün resmi internet sitesinde de yer alan röportajda, Hakan Şükür, sezonun merak edilenlerine dair soruları yanıtladı.
İşte o ropörtaj:
"ŞAMPİYON OLACAĞIMIZI HİÇBİR ZAMAN DİLLENDİRMEDİK"
- Sezona yeni bir kadroyla girdiniz, gidenler gelenler oldu. Sezon öncesi takımın en tecrübelisi olarak senin öngörün neydi?
- Şimdi Galatasaray camiası içinde uzun zamandır bulunan bir oyuncuyum. Çok farklı oyuncu tipleriyle çalıştım. Yeni bir yapılanma vardı ve yıldız transferler yapılmıştı sezon başında. Bir kaynaşma vardı ve bu kaynaşmayı bir araya getirmek çok zordu. Hoca ve yönetim buna soyunduklarında bizlerin de yardımını istediler. İstemelerine gerek yok aslında, biz takımın büyükleri olarak genç oyunculara gereken şeyleri zaten ağabeyleri olarak yaptık. Sezona şampiyon olmak için giriyorduk tabii ama bunu hiçbir zaman dillendirmedik. Bütün oyuncularımızın bu şampiyonlukta gerçekten çok büyük payı var. Bana böyle bir şampiyonluk yaşattıkları için gerçekten hala da söylüyorum hepsine çok teşekkür ediyorum.
LINCOLN İLE KADRO DIŞI KALMALARININ PERDE ARKASI...
- Feldkamp ile daha önce çalışma fırsatı bulmuştun onun gelişini nasıl karşıladın?
- Öncelikle benim için bir avantajdı. Beni çok iyi biliyor demek doğru değil çünkü Avrupa'da birçok insan beni çok iyi biliyor. Neler yapabileceğimi düşünüyor. Feldkamp benim nasıl çalışabileceğimi çok iyi bildiği için kendimi anlatma ve gösterme gereği duymadım. Hatta ilk geldiği dönemde bir konuşmamız oldu. "Ben burada sadece rekoru kırmak için bulunmak isteyen bir Hakan Şükür istemiyorum" dedi. "İlk dönemde geldiğim; takımı ateşleyici Hakan Şükür istiyorum" dedi. Ben de Galatasaray sevgisinin her şeyden önemli olduğunu ve bu görevi fazlasıyla yerine getirebileceğimi söyledim. Bir kadro dışı olayı vardı. Milli takımdan yeni dönmüştüm ve yeni koyulan bir kural yüzünden kadro dışı kalmıştım. Hayatı disiplin içinde geçmiş bir Hakan Şükür’e böyle bir cezanın verilmesi gerçekten üzücüydü. Ama Galatasaray sevgisi benim icin her şeyden önemli olduğu için tekrar elimden gelen her şeyi yapmak için çalıştım. O dönem; sıcağı sıcağına Mustafa Turgun ile birlikte Lincoln’ün evine gittik. Menajeriyle görüşüyordu. Tabii gitme durumu yoktu. Ama çok üzülmüştü, "arkadaşlarımı getiremeyecek miyim" diyordu. Benim olayım daha küçüktü belki ama ben böyle bir kural vardı diyerek üstesinden gelmeye çalışıyorum. Biraz da o yumuşattı, ertesi gün de zaten antrenmanımız yoktu tekrar hayata dönmeye çalıştık.
- Şunu söyleyebilir miyiz? Hakan Şükür belki de çıkabilecek bir krizi önledi.
- Ben hiçbir zaman kendi etkimi söylemek istemiyorum. Ben bir takım oyuncusu olarak değerlendirilmek istiyorum. Ama önemli bir kariyeriniz var. Avrupa’da da oynamışsınız, buraya gelen oyuncular size farklı bakıyor.
"TAKIM ARKADAŞLARIM KADRO DIŞI KALMAMA İTİRAZ ETTİ AMA..."
- Ahmet Akcan’a da bu olay nedeniyle o dönem bazı eleştiriler yöneltildi. Bu konuda neler söylersin?
- Hayır hayır. Çok önemli bir yer Galatasaray. Ahmet Akcan da Kalli’nin kopyası gibi. Uzun süreli bir arakadaşlıkları var ve onun gibi davranıyor. Bu kararı maç toplantısında öğrenmiştik ve ben çok şaşırdım. Odama gittim, eşyalarımı toplamaya eve gidecekken 7-8 arkadaşım geldi. "Olmaz böyle şey" diyerek "hocayla konuşalım" dediler ama ben kabul etmedim. Verilmiş bir karar ve uyacağımı söyledim.
"LINCOLN ÇALIŞMAYI SEVMİYOR"
- Lincoln’ün performans düşüklüğünü bu kadro dışı bırakma olayına bağlıyor musun?
- Ben bu olguya kesinlikle katılamam. Performans düşüklüğü olmaması lazım. Ancak Lincoln’ü de kendime benzetiyorum. O da benim gibi çok duygusal. Çok büyük paralar kazanan bir futbolcunun daha az parayla top oynayan insanlarla bir arada olması zordur. Ama kendisine çok yardımcı olmaya çalıştık bu konuda. Duygusal olduğu için biraz uzun sürdü. Futbol yetenekleri iyi olduğu için çalışmayı sevmeyen bir yapısı var. Bu da beraberinde adale sakatlıklarını getirdi. Onun ki darbe sakatlığıydı gerçi ama bir tek bu duygusal yapısının etkisinin olduğunu düşünüyorum.
"SEYİRCİSİZ OYNAMAMIZ AVANTAJDI"
- Sezona 5 maçlık seyircisiz oynama cezası ile başladı Galatasaray; genç oyuncular vardı ve taraftar baskısı olmadı. Bunu bir avantaj olarak görüyor musun?
- Evet ben bunu bir avantaj olarak gördüm. Şöyle gördüm. Taraftarın etkisi tabii ki çok farklı ama genç arkadaşlarımıza bunu anlatmamız gerekiyordu. Seyircisiz oynayacaktık ve itici bir güç olmadan da kazanmayı bilmeleri gerekiyordu. Biz bunları anlattık. Sezona iyi başlayıp iyi bitirmek istiyorduk. Öyle de oldu, iyi başladık iyi bitirdik.
"GENÇ ARKADAŞLARLA ÇOK ŞEY PAYLAŞTIM"
- Sezon başında yeni transferler vardı. Ve her konuşmalarında "Hakan Şükür ile oynamak bizim için gurur" diyorlardı. Sen onları motive etmek için ekstra bir çaba harcadın mı?
- Evet çok genç oyuncular vardı. Benden 17 yaş küçükler ve ilk kez profesyonelliğe burada adım atan oyuncular. Onların da gözlerinden anlayabiliyordum heyecanlarını. Soyunma odasında maçta çok rahat anlayabiliyordum. Galatasaraylı olmanın önemini ehemmiyetini anlattım onlara. Bir kaptandan daha çok şeyler paylaştım. Bazı dönemlerde zora girsek de öyle oldu. Çalışmayı seven bir yapımın olduğunu biliyorlardı. Buraya antrenmandan 5 dakika önce gelmeleri ya da duş alıp gitmelerinin değil de burada zaman geçirmeleri gerektiğini anlattım. Onlar da buna gerçekten fazlasıyla inandılar ki başarı geldi. Tekrar hepsini çok tebrik ediyorum.
"BU ŞAMPİYONLUK GENÇ FUTBOLCULARA ÇOK ŞEY KATACAK"
- İsim vermek belki doğru değil ama bu oyunculardan mutlaka performansı düşenler oldu. Bir ağabeyleri olarak konuştun mu onlarla?
- Şimdi futbolda şöyle bir şey var; her zaman genelde genç futbolcunun performansı düşer. Çünkü maç sayısı bize göre çok az. Heyecanı çok fazladır. Zaman zaman sistem dışında daha fazla şey yapmak ister ve daha fazla emek harcamak ister. Bu da otomatik olarak bir sonraki maçtaki performansını etkiler. Böyle düşündüğüm için kimsenin performans düşüklüğüne bir şey diyemem. Tabiri caizse bizim deyimimizle sallayamazsınız. Şunu anlattım onlara, pas hatası yapabilirsiniz ama topu kazanmak için çok daha fazla koşmalısınız. Kendimi örnek gösterdim. Bu takımın en önemli mevkisinde oynuyorum ve zaman zaman gol kaçırdığım oluyor. Bu sizi demoralize etmemeli dedim. Bu arkadaşların performans düşüklükleri çok normal, yani olmazsa olmazlardan bir tanesi. Ama şampiyon olduk diye söylemiyorum. Önemli bir performans gösterdiler. İleriki yıllarda bu şampiyonluk onlara çok şey katacaktır.
"15 SENEDİR STAT HAYALİYLE BÜYÜDÜM"
- Olimpiyat Stadı'nda Ç. Rize maçında iki gol atarak başladın sezona; Olimpiyat Stadı senin için uğurlu sanırım. Birçok golün var burada. Olimpiyat Stadı'nı seven ender oyunculardan birisi diyebilir miyiz senin için?
- Tabii ki Fenerbahçe maçının etkisi var. Oraya çıktığımda gol atabileceğim inancına daha çok sahibim. Ama Ali Sami Yen’in benim gözümde yeri doldurulamaz. Ben 15 senedir stat hayaliyle büyüyen bir insanım, hep tesislerimize projeler getirildi, maketler konuldu. Ben de o statta oynayacağım hayaliyle yaşadım. Ama bir türlü bu stat yapılamadı. En son temelleri yapıldı ama biz yetişemeyeceğiz heralde. Ali Sami Yen’de bu şekilde oynamak güzel oldu tabii. Ama Olimpiyat Stadı’nın uğuruna da inanıyorum.
"LINCOLN SENEYE FARKLI OLACAK"
- Ligde kazanılan 6-0’lık Konyaspor maçı vardı. Seni de çok yakından biliyoruz antrenman disiplinine en fazla bağlı futbolculardan birisin. Bu maç sonrasında Lincoln biraz daha çalışırsa daha iyi işler yaparız demiştin. Bu konuyu biraz daha açar mısın?
- Bunun örneğini biraz önce de verdim. Bazı oyuncular var çok yetenekli ama çalışmayı sevmeyen. Türk futbolunda da var. Yeteneklerine güvenirler. Ben kendisine de bunu söylüyordum tabii. Lincoln yetenekli bir futbolcu; forvet oyuncusunu oynatabilecek yeteneklere sahip. Bunu da söylememin amacı Türkiye’de futbol oynamak çok zor; ben yaparım diye buraya gelirseniz zorlanırsınız, tekmeler de yersiniz. Bu yıl onun için bence tecrübe oldu önümüzdeki yıl farklı olacaktır.
"REKORUMDA ARDA'NIN KATKISI BÜYÜK"
- Manisa’da Arda’nın köşe vuruşundan kafa ile attığın gol senin için farklı bir önem taşıyordu. 241. goldü bu. Neler hissettin bu golü attığın an?
- Tabii büyük bir baskı vardı ister istemez. Ne zaman atacağım da rahatlayacağım gibilerinden. Arda’nın çok enteresan bir şeyi var; her zaman konuşmaz, her zaman söylemez. Ligin ilk maçında iki tane gol attım. İşte bu maçtan önce bana dedi ki, abi iki tane gol atacaksın. İkisini de ben attıracağım sana. Şimdi öyle deyince o olay gerçekleşti. Maç bitti birbirimize sarılıyoruz. O dönemde televizyonlara da söylemiştik. Sonra seyircisiz bir Ankaragücü maçı vardı. Bu maçta rekoru kırarım diye söyledim o da bana “yok abi” dedi. “Ben sana ne zaman kıracağını söyleyeceğim” dedi. Beni de bu tip şeyler etkiler. Hakikaten birkaç tane pozisyona girdim atamadım. Sonra Manisa maçına geldik “Hadi hadi iyisin” dedi. “Yine benim pasımla golü atacaksın” dedi ve nitekim de attım. Arda’nın hakikaten bu rekor sırasında manevi anlamda büyük katkısı oldu.
"ÇOK FEDAKARLIK YAPTIM"
- Yaklaşık 20 yıllık futbol hayatında çok fazla sakatlanmadın. Bunun sırrı var mı?
- Sakatlıklar tabii farklı oluyor. Bir adale sakatlıkları var, bir de darbeye bağlı sakatlıklar. Çok şükür bugüne kadar adale sakatlığı hiç yaşamadım. Öyle çok büyük oranda bir sakatlık da yaşamadım. Hafif hafif spazmlar oldu. İğneyle oynadım hep. Oynamayacak sakatlık yaşamadım. Sadece bir bel sakatlığı yaşadım. Bazen uçağa bile binme konusunda zorluyordu beni. Bel fıtığı başlangıcı vardı. Tabii onu da çalışarak atlattım. O da adale sakatlığı değil. Çok fedakarlık yaptım, zaten fedakarlık yapmadan büyük başarılara da ulaşamazsınız.
"SAKATLARA RAĞMEN GENÇ OYUNCULARLA SONUCA ULAŞACAĞIMIZI KANITLADIK"
- Evet bu yıl sen belki çok sakatlanmadın, fazla da sakatlık geçirmiyorsun ama Galatasaray sakatlık rekoru kırdı diyebiliriz. Ankaragücü maçında da çok eksikle oynadınız ve sen golü attığında PAF Takım'a koştun. Orada nasıl bir kenetlenme oldu?
- Tabii o maç çok farklıydı. 11 oyuncu da Türk’tü ve çok sakat oyuncu vardı. Yedek kulübesinde de PAF Takım oyuncuları vardı. Onlar için çok farklı bir duyguydu. Ve çok heyecanlıydılar. Otelde konuşma gereksinimi duydum, bir konuşma yapacaktım. Sizin de bahsettiğiniz gibi çok genç oyuncular vardı ve onların da takıma katkı yapabileceklerini söyledim. Para konusunu konuşmam ama onların alacakları para da önemli bir paraydı ve hayatları boyunca da o ana kadar görecekleri en büyük prim olacaktı. O maç kırılma noktasıydı bence; iyi performans gösterdik ve kazandık. O maçla şunu kanıtladık. Biz sakatlara rağmen genç oyuncularımızla sonuca ulaşabilecek gücü taşıyoruz. Kesinlikle kilit maçlarımızdan birisiydi Ankaragücü deplasmanı. Gençlere güven vermek açısından ve şampiyonluk ruhunu takıma tamamiyle yaymamız bakımından çok önemli bir sınavdı.
"LEVERKUSEN MAĞLUBİYETİNDE HEPİMİZ SUÇLUYUZ"
- Lige ara verecek olursak; UEFA Kupası macerası da vardı Galatasaray’ın; Hırvatistan’da başlayıp Almanya’da sona eren. Öncelikle Galatasaray neden Leverkusen deplasmanında 5 gol yedi ? İkinci olarak da Slaven deplasmanında rakip takımın antrenörüyle maç öncesinde bir tartışma yaşamıştın, bu konuda da bizi aydınlatabilir misin?
- Slaven maçında biz maç öncesinde arkadaşlarımızla ters tarafta ısınmaya çıkmıştık. Rakip takımın antrenörü ters bir üslupla bizi uyardı ve bizim hocalarımız da olay çıkmaması için daha yatıştırıcı davrandılar. Maç öncesinde bir rehavet halindeydik ve ben de takımı motive etmek için rakip takımın antrenörüne "Biz misafiriz, biz burada ısınacağız" şeklinde sözler söyledim. İlk başta arkadaşlarım da beni görmüyorlardı ama daha sonra görünce Ümit ve diğer arkadaşlarım hemen geldi; öyle bir ambiyans yaşandı orada ve biz de bunu motive etme anlamında kullandık. İşte bu maçla başlayan Avrupa maceramız Leverkusen maçıyla son buldu. Ben gerçekten bahanelerin arkasına sığınmayan bir futbolcuyum ama ilk yarım saatte çok kötü bir futbol oynadık ve üst üste golleri yedik. Bir Avrupa kupası maçında böylesine güçlü bir rakip karşısında ki o dönem zirvede olan bir takıma karşı maçı çevirmek çok zordu. Karlı bir Konya deplasmanında maçın 1 gün ertelenmesi, ertesi günü maçı oynadıktan sonra 10 saatlik bir yolculuk ve aynı akşam İstanbul’da antrenman yapıp Almanya’ya gittik ki ben bunun bir hata olduğunu düşünüyorum. Ayrıca tarifeli bir uçakla gittik ve arkadaşlarımız üçerli, beşerli oturdular. Açıkçası tam konsantre olamadığımız bir maçtı. Yıldız olarak alınan oyuncularımızın bu maçta forma giymemesi de bir etkendi mesela. Hem böyle bir yorgunluk, hem de bu tip olaylarla o maça çıkmak bazı oyuncular için hataydı ve bunu da anlatmaya çalıştık ama onların da farklı bir heyecanı vardı. Sonuçta orada aileleri vardı. Biz defalarca uyarmaya çalıştık, bu şartlar altında maça çıkmanın yanlış olacağını ve neticede de arka arkaya goller yedik, bunlar olmayabilirdi de. Galatasaraylı futbolcular maçın ardından inanılmaz bir derecede demoralize olmuşlardı ama biz biraz da sert bir tabirle bu işin burada bittiğini, bu defterin artık kapandığını ve önümüzde başka hedeflerin olduğunu söyleyerek takımın tekrar kendine gelmesi gerektiğini belirttik. Hepimiz elbette suçluyuz; biz kimsede suç aramadık ve bu zorlu periyodu çabuk atlattık. Fakat Kasımpaşa maçında da bu maçın etkilerini gördük. Hocamız belki de yorgunlukları dikkate alarak çok değişik bir kadro sürdü sahaya…
İşte o ropörtaj:
"ŞAMPİYON OLACAĞIMIZI HİÇBİR ZAMAN DİLLENDİRMEDİK"
- Sezona yeni bir kadroyla girdiniz, gidenler gelenler oldu. Sezon öncesi takımın en tecrübelisi olarak senin öngörün neydi?
- Şimdi Galatasaray camiası içinde uzun zamandır bulunan bir oyuncuyum. Çok farklı oyuncu tipleriyle çalıştım. Yeni bir yapılanma vardı ve yıldız transferler yapılmıştı sezon başında. Bir kaynaşma vardı ve bu kaynaşmayı bir araya getirmek çok zordu. Hoca ve yönetim buna soyunduklarında bizlerin de yardımını istediler. İstemelerine gerek yok aslında, biz takımın büyükleri olarak genç oyunculara gereken şeyleri zaten ağabeyleri olarak yaptık. Sezona şampiyon olmak için giriyorduk tabii ama bunu hiçbir zaman dillendirmedik. Bütün oyuncularımızın bu şampiyonlukta gerçekten çok büyük payı var. Bana böyle bir şampiyonluk yaşattıkları için gerçekten hala da söylüyorum hepsine çok teşekkür ediyorum.
LINCOLN İLE KADRO DIŞI KALMALARININ PERDE ARKASI...
- Feldkamp ile daha önce çalışma fırsatı bulmuştun onun gelişini nasıl karşıladın?
- Öncelikle benim için bir avantajdı. Beni çok iyi biliyor demek doğru değil çünkü Avrupa'da birçok insan beni çok iyi biliyor. Neler yapabileceğimi düşünüyor. Feldkamp benim nasıl çalışabileceğimi çok iyi bildiği için kendimi anlatma ve gösterme gereği duymadım. Hatta ilk geldiği dönemde bir konuşmamız oldu. "Ben burada sadece rekoru kırmak için bulunmak isteyen bir Hakan Şükür istemiyorum" dedi. "İlk dönemde geldiğim; takımı ateşleyici Hakan Şükür istiyorum" dedi. Ben de Galatasaray sevgisinin her şeyden önemli olduğunu ve bu görevi fazlasıyla yerine getirebileceğimi söyledim. Bir kadro dışı olayı vardı. Milli takımdan yeni dönmüştüm ve yeni koyulan bir kural yüzünden kadro dışı kalmıştım. Hayatı disiplin içinde geçmiş bir Hakan Şükür’e böyle bir cezanın verilmesi gerçekten üzücüydü. Ama Galatasaray sevgisi benim icin her şeyden önemli olduğu için tekrar elimden gelen her şeyi yapmak için çalıştım. O dönem; sıcağı sıcağına Mustafa Turgun ile birlikte Lincoln’ün evine gittik. Menajeriyle görüşüyordu. Tabii gitme durumu yoktu. Ama çok üzülmüştü, "arkadaşlarımı getiremeyecek miyim" diyordu. Benim olayım daha küçüktü belki ama ben böyle bir kural vardı diyerek üstesinden gelmeye çalışıyorum. Biraz da o yumuşattı, ertesi gün de zaten antrenmanımız yoktu tekrar hayata dönmeye çalıştık.
- Şunu söyleyebilir miyiz? Hakan Şükür belki de çıkabilecek bir krizi önledi.
- Ben hiçbir zaman kendi etkimi söylemek istemiyorum. Ben bir takım oyuncusu olarak değerlendirilmek istiyorum. Ama önemli bir kariyeriniz var. Avrupa’da da oynamışsınız, buraya gelen oyuncular size farklı bakıyor.
"TAKIM ARKADAŞLARIM KADRO DIŞI KALMAMA İTİRAZ ETTİ AMA..."
- Ahmet Akcan’a da bu olay nedeniyle o dönem bazı eleştiriler yöneltildi. Bu konuda neler söylersin?
- Hayır hayır. Çok önemli bir yer Galatasaray. Ahmet Akcan da Kalli’nin kopyası gibi. Uzun süreli bir arakadaşlıkları var ve onun gibi davranıyor. Bu kararı maç toplantısında öğrenmiştik ve ben çok şaşırdım. Odama gittim, eşyalarımı toplamaya eve gidecekken 7-8 arkadaşım geldi. "Olmaz böyle şey" diyerek "hocayla konuşalım" dediler ama ben kabul etmedim. Verilmiş bir karar ve uyacağımı söyledim.
"LINCOLN ÇALIŞMAYI SEVMİYOR"
- Lincoln’ün performans düşüklüğünü bu kadro dışı bırakma olayına bağlıyor musun?
- Ben bu olguya kesinlikle katılamam. Performans düşüklüğü olmaması lazım. Ancak Lincoln’ü de kendime benzetiyorum. O da benim gibi çok duygusal. Çok büyük paralar kazanan bir futbolcunun daha az parayla top oynayan insanlarla bir arada olması zordur. Ama kendisine çok yardımcı olmaya çalıştık bu konuda. Duygusal olduğu için biraz uzun sürdü. Futbol yetenekleri iyi olduğu için çalışmayı sevmeyen bir yapısı var. Bu da beraberinde adale sakatlıklarını getirdi. Onun ki darbe sakatlığıydı gerçi ama bir tek bu duygusal yapısının etkisinin olduğunu düşünüyorum.
"SEYİRCİSİZ OYNAMAMIZ AVANTAJDI"
- Sezona 5 maçlık seyircisiz oynama cezası ile başladı Galatasaray; genç oyuncular vardı ve taraftar baskısı olmadı. Bunu bir avantaj olarak görüyor musun?
- Evet ben bunu bir avantaj olarak gördüm. Şöyle gördüm. Taraftarın etkisi tabii ki çok farklı ama genç arkadaşlarımıza bunu anlatmamız gerekiyordu. Seyircisiz oynayacaktık ve itici bir güç olmadan da kazanmayı bilmeleri gerekiyordu. Biz bunları anlattık. Sezona iyi başlayıp iyi bitirmek istiyorduk. Öyle de oldu, iyi başladık iyi bitirdik.
"GENÇ ARKADAŞLARLA ÇOK ŞEY PAYLAŞTIM"
- Sezon başında yeni transferler vardı. Ve her konuşmalarında "Hakan Şükür ile oynamak bizim için gurur" diyorlardı. Sen onları motive etmek için ekstra bir çaba harcadın mı?
- Evet çok genç oyuncular vardı. Benden 17 yaş küçükler ve ilk kez profesyonelliğe burada adım atan oyuncular. Onların da gözlerinden anlayabiliyordum heyecanlarını. Soyunma odasında maçta çok rahat anlayabiliyordum. Galatasaraylı olmanın önemini ehemmiyetini anlattım onlara. Bir kaptandan daha çok şeyler paylaştım. Bazı dönemlerde zora girsek de öyle oldu. Çalışmayı seven bir yapımın olduğunu biliyorlardı. Buraya antrenmandan 5 dakika önce gelmeleri ya da duş alıp gitmelerinin değil de burada zaman geçirmeleri gerektiğini anlattım. Onlar da buna gerçekten fazlasıyla inandılar ki başarı geldi. Tekrar hepsini çok tebrik ediyorum.
"BU ŞAMPİYONLUK GENÇ FUTBOLCULARA ÇOK ŞEY KATACAK"
- İsim vermek belki doğru değil ama bu oyunculardan mutlaka performansı düşenler oldu. Bir ağabeyleri olarak konuştun mu onlarla?
- Şimdi futbolda şöyle bir şey var; her zaman genelde genç futbolcunun performansı düşer. Çünkü maç sayısı bize göre çok az. Heyecanı çok fazladır. Zaman zaman sistem dışında daha fazla şey yapmak ister ve daha fazla emek harcamak ister. Bu da otomatik olarak bir sonraki maçtaki performansını etkiler. Böyle düşündüğüm için kimsenin performans düşüklüğüne bir şey diyemem. Tabiri caizse bizim deyimimizle sallayamazsınız. Şunu anlattım onlara, pas hatası yapabilirsiniz ama topu kazanmak için çok daha fazla koşmalısınız. Kendimi örnek gösterdim. Bu takımın en önemli mevkisinde oynuyorum ve zaman zaman gol kaçırdığım oluyor. Bu sizi demoralize etmemeli dedim. Bu arkadaşların performans düşüklükleri çok normal, yani olmazsa olmazlardan bir tanesi. Ama şampiyon olduk diye söylemiyorum. Önemli bir performans gösterdiler. İleriki yıllarda bu şampiyonluk onlara çok şey katacaktır.
"15 SENEDİR STAT HAYALİYLE BÜYÜDÜM"
- Olimpiyat Stadı'nda Ç. Rize maçında iki gol atarak başladın sezona; Olimpiyat Stadı senin için uğurlu sanırım. Birçok golün var burada. Olimpiyat Stadı'nı seven ender oyunculardan birisi diyebilir miyiz senin için?
- Tabii ki Fenerbahçe maçının etkisi var. Oraya çıktığımda gol atabileceğim inancına daha çok sahibim. Ama Ali Sami Yen’in benim gözümde yeri doldurulamaz. Ben 15 senedir stat hayaliyle büyüyen bir insanım, hep tesislerimize projeler getirildi, maketler konuldu. Ben de o statta oynayacağım hayaliyle yaşadım. Ama bir türlü bu stat yapılamadı. En son temelleri yapıldı ama biz yetişemeyeceğiz heralde. Ali Sami Yen’de bu şekilde oynamak güzel oldu tabii. Ama Olimpiyat Stadı’nın uğuruna da inanıyorum.
"LINCOLN SENEYE FARKLI OLACAK"
- Ligde kazanılan 6-0’lık Konyaspor maçı vardı. Seni de çok yakından biliyoruz antrenman disiplinine en fazla bağlı futbolculardan birisin. Bu maç sonrasında Lincoln biraz daha çalışırsa daha iyi işler yaparız demiştin. Bu konuyu biraz daha açar mısın?
- Bunun örneğini biraz önce de verdim. Bazı oyuncular var çok yetenekli ama çalışmayı sevmeyen. Türk futbolunda da var. Yeteneklerine güvenirler. Ben kendisine de bunu söylüyordum tabii. Lincoln yetenekli bir futbolcu; forvet oyuncusunu oynatabilecek yeteneklere sahip. Bunu da söylememin amacı Türkiye’de futbol oynamak çok zor; ben yaparım diye buraya gelirseniz zorlanırsınız, tekmeler de yersiniz. Bu yıl onun için bence tecrübe oldu önümüzdeki yıl farklı olacaktır.
"REKORUMDA ARDA'NIN KATKISI BÜYÜK"
- Manisa’da Arda’nın köşe vuruşundan kafa ile attığın gol senin için farklı bir önem taşıyordu. 241. goldü bu. Neler hissettin bu golü attığın an?
- Tabii büyük bir baskı vardı ister istemez. Ne zaman atacağım da rahatlayacağım gibilerinden. Arda’nın çok enteresan bir şeyi var; her zaman konuşmaz, her zaman söylemez. Ligin ilk maçında iki tane gol attım. İşte bu maçtan önce bana dedi ki, abi iki tane gol atacaksın. İkisini de ben attıracağım sana. Şimdi öyle deyince o olay gerçekleşti. Maç bitti birbirimize sarılıyoruz. O dönemde televizyonlara da söylemiştik. Sonra seyircisiz bir Ankaragücü maçı vardı. Bu maçta rekoru kırarım diye söyledim o da bana “yok abi” dedi. “Ben sana ne zaman kıracağını söyleyeceğim” dedi. Beni de bu tip şeyler etkiler. Hakikaten birkaç tane pozisyona girdim atamadım. Sonra Manisa maçına geldik “Hadi hadi iyisin” dedi. “Yine benim pasımla golü atacaksın” dedi ve nitekim de attım. Arda’nın hakikaten bu rekor sırasında manevi anlamda büyük katkısı oldu.
"ÇOK FEDAKARLIK YAPTIM"
- Yaklaşık 20 yıllık futbol hayatında çok fazla sakatlanmadın. Bunun sırrı var mı?
- Sakatlıklar tabii farklı oluyor. Bir adale sakatlıkları var, bir de darbeye bağlı sakatlıklar. Çok şükür bugüne kadar adale sakatlığı hiç yaşamadım. Öyle çok büyük oranda bir sakatlık da yaşamadım. Hafif hafif spazmlar oldu. İğneyle oynadım hep. Oynamayacak sakatlık yaşamadım. Sadece bir bel sakatlığı yaşadım. Bazen uçağa bile binme konusunda zorluyordu beni. Bel fıtığı başlangıcı vardı. Tabii onu da çalışarak atlattım. O da adale sakatlığı değil. Çok fedakarlık yaptım, zaten fedakarlık yapmadan büyük başarılara da ulaşamazsınız.
"SAKATLARA RAĞMEN GENÇ OYUNCULARLA SONUCA ULAŞACAĞIMIZI KANITLADIK"
- Evet bu yıl sen belki çok sakatlanmadın, fazla da sakatlık geçirmiyorsun ama Galatasaray sakatlık rekoru kırdı diyebiliriz. Ankaragücü maçında da çok eksikle oynadınız ve sen golü attığında PAF Takım'a koştun. Orada nasıl bir kenetlenme oldu?
- Tabii o maç çok farklıydı. 11 oyuncu da Türk’tü ve çok sakat oyuncu vardı. Yedek kulübesinde de PAF Takım oyuncuları vardı. Onlar için çok farklı bir duyguydu. Ve çok heyecanlıydılar. Otelde konuşma gereksinimi duydum, bir konuşma yapacaktım. Sizin de bahsettiğiniz gibi çok genç oyuncular vardı ve onların da takıma katkı yapabileceklerini söyledim. Para konusunu konuşmam ama onların alacakları para da önemli bir paraydı ve hayatları boyunca da o ana kadar görecekleri en büyük prim olacaktı. O maç kırılma noktasıydı bence; iyi performans gösterdik ve kazandık. O maçla şunu kanıtladık. Biz sakatlara rağmen genç oyuncularımızla sonuca ulaşabilecek gücü taşıyoruz. Kesinlikle kilit maçlarımızdan birisiydi Ankaragücü deplasmanı. Gençlere güven vermek açısından ve şampiyonluk ruhunu takıma tamamiyle yaymamız bakımından çok önemli bir sınavdı.
"LEVERKUSEN MAĞLUBİYETİNDE HEPİMİZ SUÇLUYUZ"
- Lige ara verecek olursak; UEFA Kupası macerası da vardı Galatasaray’ın; Hırvatistan’da başlayıp Almanya’da sona eren. Öncelikle Galatasaray neden Leverkusen deplasmanında 5 gol yedi ? İkinci olarak da Slaven deplasmanında rakip takımın antrenörüyle maç öncesinde bir tartışma yaşamıştın, bu konuda da bizi aydınlatabilir misin?
- Slaven maçında biz maç öncesinde arkadaşlarımızla ters tarafta ısınmaya çıkmıştık. Rakip takımın antrenörü ters bir üslupla bizi uyardı ve bizim hocalarımız da olay çıkmaması için daha yatıştırıcı davrandılar. Maç öncesinde bir rehavet halindeydik ve ben de takımı motive etmek için rakip takımın antrenörüne "Biz misafiriz, biz burada ısınacağız" şeklinde sözler söyledim. İlk başta arkadaşlarım da beni görmüyorlardı ama daha sonra görünce Ümit ve diğer arkadaşlarım hemen geldi; öyle bir ambiyans yaşandı orada ve biz de bunu motive etme anlamında kullandık. İşte bu maçla başlayan Avrupa maceramız Leverkusen maçıyla son buldu. Ben gerçekten bahanelerin arkasına sığınmayan bir futbolcuyum ama ilk yarım saatte çok kötü bir futbol oynadık ve üst üste golleri yedik. Bir Avrupa kupası maçında böylesine güçlü bir rakip karşısında ki o dönem zirvede olan bir takıma karşı maçı çevirmek çok zordu. Karlı bir Konya deplasmanında maçın 1 gün ertelenmesi, ertesi günü maçı oynadıktan sonra 10 saatlik bir yolculuk ve aynı akşam İstanbul’da antrenman yapıp Almanya’ya gittik ki ben bunun bir hata olduğunu düşünüyorum. Ayrıca tarifeli bir uçakla gittik ve arkadaşlarımız üçerli, beşerli oturdular. Açıkçası tam konsantre olamadığımız bir maçtı. Yıldız olarak alınan oyuncularımızın bu maçta forma giymemesi de bir etkendi mesela. Hem böyle bir yorgunluk, hem de bu tip olaylarla o maça çıkmak bazı oyuncular için hataydı ve bunu da anlatmaya çalıştık ama onların da farklı bir heyecanı vardı. Sonuçta orada aileleri vardı. Biz defalarca uyarmaya çalıştık, bu şartlar altında maça çıkmanın yanlış olacağını ve neticede de arka arkaya goller yedik, bunlar olmayabilirdi de. Galatasaraylı futbolcular maçın ardından inanılmaz bir derecede demoralize olmuşlardı ama biz biraz da sert bir tabirle bu işin burada bittiğini, bu defterin artık kapandığını ve önümüzde başka hedeflerin olduğunu söyleyerek takımın tekrar kendine gelmesi gerektiğini belirttik. Hepimiz elbette suçluyuz; biz kimsede suç aramadık ve bu zorlu periyodu çabuk atlattık. Fakat Kasımpaşa maçında da bu maçın etkilerini gördük. Hocamız belki de yorgunlukları dikkate alarak çok değişik bir kadro sürdü sahaya…