Ahtapotlar, sevk-i İlâhî'yle, zekice davranışlar gösterir. Ömrü fazla olmayan, yumuşakçalar grubunda yer alan ahtapotların derisi pürüzsüz ve yumuşaktır. Keskin bir ağza sahip olan ahtapotların dilleri de törpü gibidir. Bu canlılar, başlarının altındaki huni benzeri bir uzantı vasıtasıyla su akımı meydana getirerek hızla yol alabilmekte; avlanma esnasında da hızlarını artırmak için su püskürtmektedir. Bu özelliği sayesinde bu canlılar, roketlere benzer bir sistemle geri tepme kuvveti uygular. Kendilerine bahşedilen ileri-geri hareket kabiliyetiyle ve su püskürtmesi yardımıyla ahtapotlar, aynı zamanda istedikleri ânda âni manevralar yapabilir, kavisler çizebilir.
Ahtapotlar, görmenin yanında, çok kuvvetli bir algılama sistemiyle de donatılmıştır. Meselâ görmesi engellenen bir ahtapot, nesnelerin büyüklüğünü ve aralarındaki farkı ayırt edebilir. Ahtapotlarda gözün ayarlama ve uyumu, insanın aksine merceğin içe ve dışa doğru hareketiyle gerçekleştirilir. Bir tehditle karşılaştığında, koyu mavi-siyah renkteki mürekkebini salarak, düşmanını uzaklaştırmaya çalışır. Fışkırtma işleminden hemen sonra rengi değişir ve oradan güvenli bir şekilde uzaklaşır. Kesenin iç yüzeyinde bulunan salgı bezleri, hayvan korkutulduğu ânda mürekkebini salıverecek şekilde programlanmıştır. Mürekkebin bir diğer fonksiyonu da, saldırgan hayvanın koku alma duyusunu köreltebilmesidir. Bu süre zarfında onu takip eden hayvan, dokunsa bile ahtapotu tanıyamaz.
Ahtapota verilen dikkat çekici bir başka önemli özellik de, kamuflaj kabiliyetidir. Bu özelliğiyle bazı durumlarda saklanarak tehlikelerden korunmaya çalışır. Eğer saklanabilecek uygun bir yer bulamamışsa, küçük mercanların arasına girer ve deri altında bulunan, zengin renk maddeleri (kromatoforlar) ihtiva eden renk hücreleri yardımıyla çevrenin rengine ve şekline bürünerek kendini mükemmel şekilde gizler.
Bir ahtapotun emicileri (vantuzları), ilk bakışta, pürüzsüz yüzeylere vakumla yapışan emicilerden farksızdır. Ancak gerçekte bu organ görünenden daha karmaşıktır. Bu organ, sadece nesnelere yapışmak maksadına matuf yaratılmamıştır. Kendine has kaslar vasıtasıyla ahtapotun çeşitli manevralar yapabilmesine imkân sağlar.
Ahtapotun her bir kolunda iki sıra hâlinde yaklaşık 200250 vantuz bulunmaktadır. Bu da onun sekiz kolunda ortalama 2 bin vantuz olduğu mânâsına gelmektedir. Emici vantuzun iki odacığı vardır. Dışta bulunan odacık huni, içte bulunan ise çanak olarak adlandırılmıştır. Avını gözüne kestirdiği zaman dıştaki huni yapısının kasları, avın yüzeyine göre şekil alıp onu tamamen kaplar. İçteki çanak yapısının kasları ise, içi suyla dolu bir vaziyette ve dışarıyla irtibatı kesilmiş bir şekilde, iç kısımdaki basıncı düşürüp, dışarıyla basınç farkı oluşturur. Bu fark vakum tesiri yapar. Hâricî kas yapısı, emicinin tutulan nesne etrafında basınç farkını azaltarak ve vantuzun fonksiyonel yapısını bozmadan dik veya paralel bir açıda dönebilmesini sağlar.
Yukarıda ifade edilen karmaşık kas yapılarının yanında emiciler, harika bir sinir sistemine sahip kılınmıştır. Emicilerin kenarında bulunan kimyevî algılayıcılar (kemoreseptörler), cismin tadı; basınç ve pozisyon algılayıcıları ise, basınç ve dokunma hakkında veri toplar. Bu algılayıcılara ait sinirler, bir boğumda toplanarak, âdeta minik bir beyin gibi vazife görür. Ahtapotun kolu boyunca uzanan zincir yapısı, emicilerin boğumlarını birbirine bağlamakta ve bunlar arasındaki uyumu sağlamaktadır. Bu yapı, ana beynin emrine ihtiyaç duymadan kolu indirip kaldırma imkânı sağlar. Beynin, kolun ve emicilerin bu iş bölümünü nasıl yaptıkları incelenmesi gereken bir konudur.
Ahtapot sadece vantuzlarıyla bile, İlâhî isimlere mazhar, mükemmel sanatlarla donatılmış bir canlı olarak karşımıza çıkar. Bu mükemmel kabiliyetlerin kaynağını aciz bir hayvana vermek, akla ve mantığa aykırıdır. Hayvanlardaki özelliklerin hikmetli ve en uygun şekilde olması, şefkat ve merhamet sahibi Yaratıcı'nın lütuf ve ihsanının en açık delillerinden biridir.
Ahtapotlar, görmenin yanında, çok kuvvetli bir algılama sistemiyle de donatılmıştır. Meselâ görmesi engellenen bir ahtapot, nesnelerin büyüklüğünü ve aralarındaki farkı ayırt edebilir. Ahtapotlarda gözün ayarlama ve uyumu, insanın aksine merceğin içe ve dışa doğru hareketiyle gerçekleştirilir. Bir tehditle karşılaştığında, koyu mavi-siyah renkteki mürekkebini salarak, düşmanını uzaklaştırmaya çalışır. Fışkırtma işleminden hemen sonra rengi değişir ve oradan güvenli bir şekilde uzaklaşır. Kesenin iç yüzeyinde bulunan salgı bezleri, hayvan korkutulduğu ânda mürekkebini salıverecek şekilde programlanmıştır. Mürekkebin bir diğer fonksiyonu da, saldırgan hayvanın koku alma duyusunu köreltebilmesidir. Bu süre zarfında onu takip eden hayvan, dokunsa bile ahtapotu tanıyamaz.
Ahtapota verilen dikkat çekici bir başka önemli özellik de, kamuflaj kabiliyetidir. Bu özelliğiyle bazı durumlarda saklanarak tehlikelerden korunmaya çalışır. Eğer saklanabilecek uygun bir yer bulamamışsa, küçük mercanların arasına girer ve deri altında bulunan, zengin renk maddeleri (kromatoforlar) ihtiva eden renk hücreleri yardımıyla çevrenin rengine ve şekline bürünerek kendini mükemmel şekilde gizler.
Bir ahtapotun emicileri (vantuzları), ilk bakışta, pürüzsüz yüzeylere vakumla yapışan emicilerden farksızdır. Ancak gerçekte bu organ görünenden daha karmaşıktır. Bu organ, sadece nesnelere yapışmak maksadına matuf yaratılmamıştır. Kendine has kaslar vasıtasıyla ahtapotun çeşitli manevralar yapabilmesine imkân sağlar.
Ahtapotun her bir kolunda iki sıra hâlinde yaklaşık 200250 vantuz bulunmaktadır. Bu da onun sekiz kolunda ortalama 2 bin vantuz olduğu mânâsına gelmektedir. Emici vantuzun iki odacığı vardır. Dışta bulunan odacık huni, içte bulunan ise çanak olarak adlandırılmıştır. Avını gözüne kestirdiği zaman dıştaki huni yapısının kasları, avın yüzeyine göre şekil alıp onu tamamen kaplar. İçteki çanak yapısının kasları ise, içi suyla dolu bir vaziyette ve dışarıyla irtibatı kesilmiş bir şekilde, iç kısımdaki basıncı düşürüp, dışarıyla basınç farkı oluşturur. Bu fark vakum tesiri yapar. Hâricî kas yapısı, emicinin tutulan nesne etrafında basınç farkını azaltarak ve vantuzun fonksiyonel yapısını bozmadan dik veya paralel bir açıda dönebilmesini sağlar.
Yukarıda ifade edilen karmaşık kas yapılarının yanında emiciler, harika bir sinir sistemine sahip kılınmıştır. Emicilerin kenarında bulunan kimyevî algılayıcılar (kemoreseptörler), cismin tadı; basınç ve pozisyon algılayıcıları ise, basınç ve dokunma hakkında veri toplar. Bu algılayıcılara ait sinirler, bir boğumda toplanarak, âdeta minik bir beyin gibi vazife görür. Ahtapotun kolu boyunca uzanan zincir yapısı, emicilerin boğumlarını birbirine bağlamakta ve bunlar arasındaki uyumu sağlamaktadır. Bu yapı, ana beynin emrine ihtiyaç duymadan kolu indirip kaldırma imkânı sağlar. Beynin, kolun ve emicilerin bu iş bölümünü nasıl yaptıkları incelenmesi gereken bir konudur.
Ahtapot sadece vantuzlarıyla bile, İlâhî isimlere mazhar, mükemmel sanatlarla donatılmış bir canlı olarak karşımıza çıkar. Bu mükemmel kabiliyetlerin kaynağını aciz bir hayvana vermek, akla ve mantığa aykırıdır. Hayvanlardaki özelliklerin hikmetli ve en uygun şekilde olması, şefkat ve merhamet sahibi Yaratıcı'nın lütuf ve ihsanının en açık delillerinden biridir.