Görüş yeteneği oldukça yetersiz olan kum akrepleri nasıl oluyor da gece avlarının yerlerini hiç şaşırmadan belirleyebiliyorlar?
Biyologlar daha önce bu beceriyle akrebin sekiz bacağında da bulunan yarık biçimli bir algılayıcı arasında bağ kurmuşlardı. Şimdiyse Münih Teknik Üniversitesi'ndeki fizikçiler akrebin bu algılayıcılardan gelen sinyalleri işleyerek avlarının yerini nasıl belirlediklerini ortaya koymuş bulunuyorlar. Akrebin yakınlarına bir yere bir kelebeğin konduğunu düşünün. Kelebek iki tür dalga yayacaktır. Birincisisaniyede 150 m hızla ilerleyen hacim dalgaları; ikincisiyse yüzeye paralel olarak saniyede 50 m hızla yol alan Rayleigh dalgaları. Ava olan mesafe bu iki dalganın akrebe ulaşma süreleri arasındaki farktan belirleniyor. Ancak sadece avla arasındaki mesafeyi bilmek akrebin onu yakaladığı anlamına gelmiyor. Avın hangi yönde olduğunu da bilmesi gerekiyor. İşte tam burada devreye akrebin bacakları giriyor. Akrebin bacakları yaklaşık 5 cm çaplı bir daire üzerinde yere basıyor. Dolayısıyla avın yaydığı Rayleigh dalgasının akrebin ava en yakın bacağına ulaşmasıyla en uzaktaki algılayıcıya varması arasında 5 milisaniye kadar bir fark oluyor. Algılayıcılardan biri Rayleigh dalgasını saptadığında bir ya da daha fazla nöron (sinir hücresi) akrebin beynine yüksek frekansta bir sinyal gönderiyor bu uyarıcı sinyalbeyinde diğer üç bacaktan gelen sinyalleri de alan bir nörona ulaşıyor. Münih araştırma ekibinin vardığı sonuçlar bacaklardan gelen sinyalleri işlemden geçiren sekiz nöronun bir komite gibi toplanıp avın yönünü oylama yöntemiyle belirlediğini gösteriyor. Sistem ayrıca her algılayıcı için bir ya da iki nöronun avın yönünün duyarlı bir biçimde belirlenmesi için yeterli olduğunu gösteriyor. Tüm bu bilgiler Allah'ın sonsuz aklının birer tecellisidir ve bu akıl her canlıda açıkça gözükmektedir.
Biyologlar daha önce bu beceriyle akrebin sekiz bacağında da bulunan yarık biçimli bir algılayıcı arasında bağ kurmuşlardı. Şimdiyse Münih Teknik Üniversitesi'ndeki fizikçiler akrebin bu algılayıcılardan gelen sinyalleri işleyerek avlarının yerini nasıl belirlediklerini ortaya koymuş bulunuyorlar. Akrebin yakınlarına bir yere bir kelebeğin konduğunu düşünün. Kelebek iki tür dalga yayacaktır. Birincisisaniyede 150 m hızla ilerleyen hacim dalgaları; ikincisiyse yüzeye paralel olarak saniyede 50 m hızla yol alan Rayleigh dalgaları. Ava olan mesafe bu iki dalganın akrebe ulaşma süreleri arasındaki farktan belirleniyor. Ancak sadece avla arasındaki mesafeyi bilmek akrebin onu yakaladığı anlamına gelmiyor. Avın hangi yönde olduğunu da bilmesi gerekiyor. İşte tam burada devreye akrebin bacakları giriyor. Akrebin bacakları yaklaşık 5 cm çaplı bir daire üzerinde yere basıyor. Dolayısıyla avın yaydığı Rayleigh dalgasının akrebin ava en yakın bacağına ulaşmasıyla en uzaktaki algılayıcıya varması arasında 5 milisaniye kadar bir fark oluyor. Algılayıcılardan biri Rayleigh dalgasını saptadığında bir ya da daha fazla nöron (sinir hücresi) akrebin beynine yüksek frekansta bir sinyal gönderiyor bu uyarıcı sinyalbeyinde diğer üç bacaktan gelen sinyalleri de alan bir nörona ulaşıyor. Münih araştırma ekibinin vardığı sonuçlar bacaklardan gelen sinyalleri işlemden geçiren sekiz nöronun bir komite gibi toplanıp avın yönünü oylama yöntemiyle belirlediğini gösteriyor. Sistem ayrıca her algılayıcı için bir ya da iki nöronun avın yönünün duyarlı bir biçimde belirlenmesi için yeterli olduğunu gösteriyor. Tüm bu bilgiler Allah'ın sonsuz aklının birer tecellisidir ve bu akıl her canlıda açıkça gözükmektedir.