Kürtçe "Seni seviyorum" dedi ya Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener geçenlerde Diyarbakır'da...
CNN Türk'te Sedat Ergin bunun nedenini sorduğunda "Bu sözleri bir köşe yazısında okumuştum" dedi Şener:
"Yazıda diyordu ki 'İngilizce "Seni seviyorum" demeyi biliriz de kaç nesildir birlikte yaşadığımız Kürtlerin dilinde nasıl ilan - ı aşk edildiğinden haberimiz yoktur'. Yazıdan çok etkilendim ve Diyarbakır'da bu sözleri kullandım".
Çok hoşuma gitti.
Çünkü Şener'in adını hatırlayamadığı o köşe yazarı bendim...
O yazıyı bir Hakkari şenliğinden yazmıştım.
Bir bakana ilham verebileceğini hiç düşünmemiştim.
* * *
Nereden nereye...
1939'da Mardin'de belediyenin bir duyurusuyla Türkçeden başka dil konuşulması yasaklanmıştı. Duyuruda "Türkçe bilmeyen köylülerle dahi Türkçe konuşulacak" deniliyor ve yasağa uymayanlardan 50 kuruş ceza alınacağı belirtiliyordu.
Latif Öztürkatalay "Mardin ve Mardinliler" (İst. 1995) kitabında yasağın uygulanışını şöyle anlatıyordu:
"Bir kelime Arapça konuşmanın cezası 5 kuruştu. Babamın o tarihte 42 lira maaşı vardı. 2 ablam ben ve 2 benden sonraki kardeşlerimle tam 5 öğrenci idik. Yani her birimiz günde bir kelime Arapça (Mardinlice) söyleyip ceza yesek gitti 25 kuruş... 4 kelime konuşsak gitti 1 lira... Bir ay zarfında 5 kardeş toplam 820 kelime Arapça konuşup kelime başına 5'er kuruş ödedik mi gitti pederin aylık maaşı kaldık mı aç..."
* * *
O yasaktan 65 yıl sonra bugün Türkiye radyoları Arapça yayına başlıyor. Dün Boşnakça vardı yarın Kirmanca perşembe Çerkesçe cuma Zazaca yayın var.
Avrupa Birliği itelemesiyle ve bir hayli gönülsüzce alınmış olsa da bence bu karar Türkiye'nin tarihinde bir dönüm noktasını mimliyor.
Türkiye yıllar yılı görmezden geldiği toprağa gömdüğü zaaf saydığı bir zenginliğini şimdi çeyiz sandığından çıkarıp tozunu alıp iftiharla çocuklarına gösterebilir.
"Ben Anadolu'yum. Bir kolum Akdeniz'e uzanır öbürü Mezopotamya'ya... Türlü çeşit dil bilirim. Her bir kavmim ayrı bir medeniyet benim" diyebilir.
* * *
Korkan çok biliyorum.
"Bu iş bizi böler mi?" "Diline kavuşan toprak da ister mi?" diye kaygılananlar var.
Oysa yaşadığımız onca facia özgürlükten gelmedi başımıza... Tersine baskıdan geldi.
Cumhuriyet bir üst kimlik olarak yeterince kucaklayıcı olabilse adil ve cömert bir ana gibi davranabilsebelki insanlar alt kimliklerine bu kadar sıkı sarılmayacaktı.
Şimdi o kucaklayıcılığa ihtiyaç var.
Öyle yasak savıcı yayınlarla filan da değil...
Çokkültürlülüğümüzü hayatla buluşturup alımlı bir ebemkuşağına çevirebiliriz.
Düğün alayını "Bir Kürt türküsü" ile horona çağırabiliriz.
Boşnak yemekleri sergisinde buluşabiliriz.
Çerkes güzelleriyle övünebiliriz.
Süryanice İbranice romanlar yayımlayabiliriz.
Rum mimarları anabiliriz.
Necdet Mahfi Ayral'ı kaybettiğimizde "Osmanlı tiyatrosunun Ermeniler sayesinde var olduğunu" hatırlayabiliriz.
Şu mümbit toprak üzerinde 10 dilde "Seni seviyorum" diyebilme şansımız varsa bunu niye kullanmayalım?
Can Dündar.
CNN Türk'te Sedat Ergin bunun nedenini sorduğunda "Bu sözleri bir köşe yazısında okumuştum" dedi Şener:
"Yazıda diyordu ki 'İngilizce "Seni seviyorum" demeyi biliriz de kaç nesildir birlikte yaşadığımız Kürtlerin dilinde nasıl ilan - ı aşk edildiğinden haberimiz yoktur'. Yazıdan çok etkilendim ve Diyarbakır'da bu sözleri kullandım".
Çok hoşuma gitti.
Çünkü Şener'in adını hatırlayamadığı o köşe yazarı bendim...
O yazıyı bir Hakkari şenliğinden yazmıştım.
Bir bakana ilham verebileceğini hiç düşünmemiştim.
* * *
Nereden nereye...
1939'da Mardin'de belediyenin bir duyurusuyla Türkçeden başka dil konuşulması yasaklanmıştı. Duyuruda "Türkçe bilmeyen köylülerle dahi Türkçe konuşulacak" deniliyor ve yasağa uymayanlardan 50 kuruş ceza alınacağı belirtiliyordu.
Latif Öztürkatalay "Mardin ve Mardinliler" (İst. 1995) kitabında yasağın uygulanışını şöyle anlatıyordu:
"Bir kelime Arapça konuşmanın cezası 5 kuruştu. Babamın o tarihte 42 lira maaşı vardı. 2 ablam ben ve 2 benden sonraki kardeşlerimle tam 5 öğrenci idik. Yani her birimiz günde bir kelime Arapça (Mardinlice) söyleyip ceza yesek gitti 25 kuruş... 4 kelime konuşsak gitti 1 lira... Bir ay zarfında 5 kardeş toplam 820 kelime Arapça konuşup kelime başına 5'er kuruş ödedik mi gitti pederin aylık maaşı kaldık mı aç..."
* * *
O yasaktan 65 yıl sonra bugün Türkiye radyoları Arapça yayına başlıyor. Dün Boşnakça vardı yarın Kirmanca perşembe Çerkesçe cuma Zazaca yayın var.
Avrupa Birliği itelemesiyle ve bir hayli gönülsüzce alınmış olsa da bence bu karar Türkiye'nin tarihinde bir dönüm noktasını mimliyor.
Türkiye yıllar yılı görmezden geldiği toprağa gömdüğü zaaf saydığı bir zenginliğini şimdi çeyiz sandığından çıkarıp tozunu alıp iftiharla çocuklarına gösterebilir.
"Ben Anadolu'yum. Bir kolum Akdeniz'e uzanır öbürü Mezopotamya'ya... Türlü çeşit dil bilirim. Her bir kavmim ayrı bir medeniyet benim" diyebilir.
* * *
Korkan çok biliyorum.
"Bu iş bizi böler mi?" "Diline kavuşan toprak da ister mi?" diye kaygılananlar var.
Oysa yaşadığımız onca facia özgürlükten gelmedi başımıza... Tersine baskıdan geldi.
Cumhuriyet bir üst kimlik olarak yeterince kucaklayıcı olabilse adil ve cömert bir ana gibi davranabilsebelki insanlar alt kimliklerine bu kadar sıkı sarılmayacaktı.
Şimdi o kucaklayıcılığa ihtiyaç var.
Öyle yasak savıcı yayınlarla filan da değil...
Çokkültürlülüğümüzü hayatla buluşturup alımlı bir ebemkuşağına çevirebiliriz.
Düğün alayını "Bir Kürt türküsü" ile horona çağırabiliriz.
Boşnak yemekleri sergisinde buluşabiliriz.
Çerkes güzelleriyle övünebiliriz.
Süryanice İbranice romanlar yayımlayabiliriz.
Rum mimarları anabiliriz.
Necdet Mahfi Ayral'ı kaybettiğimizde "Osmanlı tiyatrosunun Ermeniler sayesinde var olduğunu" hatırlayabiliriz.
Şu mümbit toprak üzerinde 10 dilde "Seni seviyorum" diyebilme şansımız varsa bunu niye kullanmayalım?
Can Dündar.