1. Bazı Arapça kelimeler gırtlak ünsüzü taşıdıkları, Türkçede de bu özelliği anlaşılacak şekilde telâffuz edildiği için kesme işreti barındırırlar:
Örnek: anane, ananevî, bidat, cüret, cüretkâr, cüzî, izan, katî, katiyen, katiyet, kıta, kura, Kuran, melun, mesul, mesuliyet, mesut, meşale, sunî, sürat, şerî, vaka.
2. Alıntı olup da kesmesiz kullanılan bu yapıda kelimeler de vardır.
Örnek: defa, defetmek, heyet, menetmek, mesele, neşe, neşet, sanat
3. Aşağıdaki kelimelere iyelik ekinin getirilmesi, aslında kelimenin sonunda bulunup da dilimizde eriyen gırtlak ünsüzünü ortaya çıkarır ve kesme işaretini gerektirir. (Bu kelimelerdeki ekler iyelik ekidir.)
Örnek: cem>cemi, cüz>cüzü, kat>katı, men>meni, nev>nevi, tab>tabı
4. Sonunda gırtlak ünsüzü bulunan kelimeler iyelik ekini -ı, -i biçiminde alırlar. Bunlardan cami ve mâni kelimeleri camisi ve mânisi şeklinde de olabilir. Bunlar yalın hâlde kullanıldıklarında sonlarında tek ünlü vardır.
Örnek: bayi>bayii, cami>camii veya camisi, mâni>mânii veya mânisi,
memba>membaı, mısra>mısraı, sanayi>sanayii
5. Bu kelimelere yönelme hâl eki getirildiğinde araya y sesi girebilir de girmeyebilir de. Her iki kullanış da doğrudur:
Örnek: bayiye, bayie; camiye; camie; membaya, membaa; mevzuya, mevzua, mısraya, mısraa
bayiyi, bayii; camiyi; camii; membayı, membaı; mevzuyu, mevzuu, mısrayı, mısraı
6. Bazı Arapça kelimelerde kısa ünlüden sonra gelen gırtlak ünsüzü dilimizde kaybedilerek ondan önceki ünlü uzun okunur.
Örnek: dava, mamur, mana, memur, resen, tamim, tecil, tediye, tehir, telif, tesir