Almanya antlaşmaları

Suskun

V.I.P
V.I.P
  • Brest Litovsk Barış Antlaşması‎ (3 M)
  • Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı
  • Almanya ile ateşkes antlaşması (1918)
  • III. Cenevre Sözleşmesi
  • Locarno Antlaşması
  • Londra Konferansı ve Antlaşması (1912-1913)
  • Münih Antlaşması (1938)
  • Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması
  • Üç İmparator Birliği

Brest Litovsk Barış Antlaşması‎​

Brest Litovsk Barış Antlaşması, 3 Mart 1918 tarihinde Rusya ile Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan Krallığı arasında imzalanmış, İttifak Devletleri'nin yenilmesi üzerine geçersiz kalmış bir barış antlaşmasıdır. Osmanlı Devleti'nin toprak kazandığı en son antlaşmadır.
Antlaşmaya Zemin Hazırlayan Ortam

Çanakkale Savaşları'nda sonra yardım bulamayan Rusya İmparatorluğu, ekonomik alanda son büyük darbeyi yemiş oldu; ve iki iç savaş yaşadı. Şubat 1917 ve Ekim 1917'de gerçekleşen bu iki devrim sonucunda başa gelen komünist hükümet (Lenin'in hükümeti, Sovyet Rusya), savaşa karşıydı. O yüzden hükümet Avrupalı devletlerle (Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan Krallığı ile) hemen barış antlaşması imzalamaya girişti. Bu devletler büyük miktarda toprak istedi. Ama toprak kaybına Rusya komünistleri karşıydı. Yeni Sovyet Hükümeti, barış antlaşmalarını kendi içinde görüştükten sonra, toprak kaybını savaşa tercih etti. Antlaşma sonucunda:
Alman İmparatorluğu'na Baltık ülkeleri (Estonya, Litvanya and Letonya), Polonya, Belarus, Ukrayna ve Finlandiya Osmanlı Devleti'ne Kars, Ardahan, Batum (sonradan Sovyetlere verildi) ve Artvin verildi.
İmza Rusya'nın Brest-Litovsk Kenti'nde imzalandığından dolayı, antlaşmaya bu isim verilmiştir.

Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı​

Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı, Molotov-Ribbentrop Paktı olarak da bilinir. II. Dünya Savaşı öncesi Münih Anlaşması ile Çekoslavakya'nın Südetler bölgesinin Almanya'ya bırakılması üzerine Batı ile yaptığı ittifaklara güveni azalan Stalin, yaklaşan savaş için hazırlıkları tamamlamak için gerekli olan zamanı kazanabilmek maksadıyla Hitler'le anlaşmaya karar verdi. Yahudi asıllı Dışişleri Bakanı Litvinov'u görevden alarak yerine Molotov'u atadı. Yine 10 Mart'ta verdiği bir demeçte Batılıları bir Alman-Sovyet savaşı çıkarmakla suçladı. Aynı şekilde Adolf Hitler de bir Batı-Sovyet yakınlaşmasından endişe ediyordu. Bütün bu gelişmeler sebebiyle 20 Ağustos'ta Hitler, Dışişleri Bakanı Ribbentrop'u görüşmek üzere Moskova'ya yolladı ve 23 Ağustos'ta da Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalandı. Diğer yönleriyle normal bir saldırmazlık paktı olan bu antlaşmanın gizli maddelerinde Doğu Avrupa üzerindeki Alman ve Sovyet etki alanları belirleniyordu. Bu paktın ışığında Almanya Polonya'ya girecek ve II. Dünya Savaşı başlayacaktır.

Paktın içeriği​

Antlaşmanın odak noktasını Doğu Avrupa'nın paylaşımına dair gizli protokol oluşturuyordu.[1] Ribbentrop Polonya'nın 1914 sınırları doğrultusunda etki alanlarına bölünmesini önerdi. Tek fark Varşova'nın Almanya'ya bırakılan batı bölümünde yer alması olacaktı. Bu etki alanlarında ayrı bir Polonya devletinin varlığının sürdürülüp sürdürülmeyeceği veya bu alanların Almanlar veya Sovyetlerce işgal edilip edilmeyeceği konusu protokole dahil edilmedi. Baltık devletleri konusunda Ribbentrop'un önerisi Finlandiya ve Estonya'nın Sovyet etki alanı, Litvanya'nın Alman etki alanına dahil edilmesi; Letonya'nın ise bölüşülmesi idi.

Paktın sonu​

Almanya 22 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği'ne saldırarak bu paktı çiğnemiştir.

Paktın etkileri​

Komintern üzerinden Sovyetler Birliği Komünist Partisine bağlı olan kardeş komünist partilerde bu antlaşma ölümcül sarsıntlara yol açacaktır. Örneğin işgal altındaki Yunanistan'da faaliyet gösteren Yunanistan Komünist Partisi dağılmanın eşiğine gelecektir. 1941 yılında Almanya'nın Sovyetler Birliğine saldırmasıyla komünist partiler Avrupa çapında işgale karşı direniş mücadelesine önderlik edeceklerdir.

Almanya ile ateşkes antlaşması (1918)​

Almanya ile ateşkes antlaşması, 1918 yılında Rethondes ga*rının yakınında, Compiegne ormanında, bir demiryolu vagonunun içinde mü*tareke imzalanmıştır.

Müttefikler ile Al*manlar arasında 1 Ekim 1918′de imzalanan birinci mütareke ile Birinci Dünya savaşı fiilen sona ermiş oldu. Müttefiklerin yüce savaş konseyi tarafından 4 Ekim günü Versaillesda kararlaştırılan mütareke şartları 8 Ekim'de Almanlara bildirildi. Mütareke Versailles Antlaşması'nın imzalanmasına (28 Ha*ziran 1919) kadar yenilendi.

III. Cenevre Sözleşmesi​

1949 Cenevre Savaş Esirleri Sözleşmesi, (ingilizce : Geneva Convention Relative to the Treatment of Prisoners of War), 1949 yılında Cenevre'de, savaş sırasında insani değerler temelinde uyulması gereken devletlerarası hukuk kurallarını saptamak amacı ile bazı devletlerin 21 Nisan-12 Ağustos 1949 tarihleri arasında bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası hukuk.

Bu konvansiyonun 2 maddesi, bu konvansiyonda sağlanan hakların hangi durumlarda uygulanacağına açıklık getirmektedir ve daha sonraki maddelerinde, kimlere savaş esiri (prisoner of war) deneceğini, bu kişilerin ele geçirilmesinden serbest bırakılmalarına kadar sahip oldukları hakları düzenlenmektedir.

Locarno Antlaşması​

5-16 Ekim 1925 tarihleri arasında İsviçrenin Locarno kentinde müzakere edilen ve 1 Aralık 1925te Londrada imzalanan antlaşma.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi hedefleyen çabaların bir zinciri olan Locarno Antlaşması Batı Avrupadaki sınırların değişmezliğini teyid ederken, Doğu Avrupadaki sınırların revizyona tâbi tutulmasına imkân tanıdı

Sebepler​

Fransa, Almanyanın Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalamak zorunda kaldığı Versailles Anlaşması ile 1871de kaybettiği Alsace-Lorraine bölgesini geri almıştı. Ancak, savaşın sonunda Almanyanın zamanlıca ateşkes teklif etmiş olması neticesinde, Alman ordusu örselenmeden kalmıştı.

Versailles Antlaşmasının kısıtlayıcı hükümleriyle tatmin olmayarak savaş sonrasında Almanya çevresinde bir ittifak zinciri kurmak isteyen Fransa, aynı zamanda Almanya'nın sınırlarının değişmeyeceği hakkında güvenceler istemekteydi.

Bu tarihlerde Almanya da, kötü giden ekonomisini tamirat ve tazminat sorununda Fransa ile iyi ilişkiler kurarak ferahlatmayı hedefliyordu. Bu nedenle Alman Hükümeti, Şubat 1925'te, Fransa'ya bir nota göndererek, bir karşılıklı güvenlik paktı kurulmasını önerdi. Böylece, Fransa ile Almanya arasındaki ilişkilerde, bir yumuşama başladı.

Anlaşma​

Bunun üzerine Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya arasında, 5 Ekim 1925'te, Locarno'da bir konferans toplandı. Müzakereler sonunda, 16 Ekim 1925'te, Locarno Antlaşması imza için hazırlanmıştır ve 1 Aralık 1925'te Londra'da imzalanmıştır. Antlaşmaya göre, Almanya, Fransa ve Belçika sınırlarının kesin ve sürekli olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda bir anlaşmazlık çıkması halinde kuvvete başvurulmaması ve sorunun Milletler Cemiyeti'ne götürmesi hususunda da mutabık kalınmıştır. Bundan dolayı, Antlaşmanın Almanyanın Milletler Cemiyeti'ne üye olduğunda yürürlüğe girmesi kabul edilmiştir.

Sonuçlar​

Almanya, Locarno Antlaşması ile yeniden dışlanmış olduğu uluslararası sisteme dahil edilmiştir. Antlaşmalardan hemen sonra da, bu ülke 1926'da, Milletler Cemiyeti'ne üye olmuştur. Öte yandan, Almanya bu antlaşma ile batı sınırlarının değişmezliğini kabul etmiş, ancak aynı güvenceyi doğu sınırları için vermemiştir. Bu durumda Fransa kendi sınırlarını garanti almaya çalışırken, Polonya ve Çekoslovakyaya kefil olmak zorunda kalmış ve bu ülkelere güvenilirlikleri şüpheli ilave taahhütler vermek zorunda kalmıştır.

Antlaşma kırılgan diplomasinin örneklerinden biri olmaktan kurtulamadı. Antlaşmadan büyük düşkırıklığına uğrayan Polonyanın o dönemdeki Dışişleri Bakanı Józef Beck varılan mutabakatı "Almanyaya Batıdaki barışın korunmasını teminen Doğuya saldırması resmi olarak rica edilmiştir" şeklinde yorumladı .

1922 yılında Almanya ile imzaladığı Rapallo Antlaşmasına rağmen bu ülkenin yeniden Batı Avrupa eksenine girmesi, Sovyetler Birliğinin de dışlanmışlık hissini pekiştirdi.

Buna rağmen, anlaşma Batı Avrupada bir diplomasi zaferi olarak kutlandı. Anlaşmanın müzakerecilerinden İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Austen Chamberlain 1925te, Fransız Dışişleri Bakanı Aristide Briand ve Alman Dışişleri Bakanı Gustav Stresemann 1926da Nobel Barış Ödülüne layık görüldüler.

Anlaşmanın anlamını yitirmesi​

Barış ödüllerine rağmen barışın kendisi sağlanamadı. Weimar Cumhuriyetinin çöküşü ve Nazilerin iktidara gelişinden sonra Batılı devletlerin uyguladıkları Yatıştırma politikasının ilk kurbanı 1938de Çekoslovakya oldu ve İkinci Dünya Savaşı da 1939da Almanyanın Polonyaya taarruzu ile başladı. Bu iki devletten sonra da sıra Almanyanın batı sınırına geldi ve Belçika ile Fransa 1940ta Alman işgaline girdi.

Londra Konferansı ve Antlaşması (1912-1913)​

Londra Antlaşması, 30 Mayıs 1913 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilmesiyle sonuçlanan I. Balkan Savaşı sonunda Bulgaristan Krallığı ile imzalanmıştır.

Bu antlaşmaya göre;
  • Osmanlı Devleti'nin batı sınırı Midye-Enez hattı olacaktır.
  • Selanik, Güney Makedonya ve Girit, Yunanistan'a verilecektir.
  • Orta ve Kuzey Makedonya, Sırbistan'a bırakılacaktır.
  • Ege Adaları'nın geleceğinin saptanması büyük devletlere bırakılacaktır. (Osmanlı Devleti, Ege Adaları'nı fiilen kaybetmiştir.)

Londra Antlaşması'ndan en kârlı çıkan devlet Bulgaristan Krallığı olmuştur. Savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun yalnızca Bulgaristan ile sınırı kalmış, Bulgaristan Batı Trakya'nın büyük bir bölümünü (Kavala ve Dedeağaç arası) ele geçirerek Ege Denizi'nde hakimiyet kurmuştur. Ancak II. Balkan Savaşı'nda Enver Paşa komutasındaki Türk ordusu Midye-Enez hattını geçerek, bu antlaşmayı ihlal edecek ve Edirne ve Kırklareli'yi geri alacaktır.

Münih Antlaşması (1938)​

Münih Antlaşması, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya arasında Çekoslovakya'nın Südet bölgesinin Almanya'ya verilmesini öngören 29 Eylül 1938 tarihli antlaşmadır.

Avrupanın büyük devletleri arasında başgösteren Südet Krizi sonucu olarak 1938'de Münih'te toplanan Münih Konferansı, Hitler, Mussolini, İngiliz başbakanı Neville Chamberlain ve Fransız başbakanı Édouard Daladier arasında düzenlenmiştir. Konferansa Fransa'nın taraf olması, Çekoslovakya ile aralarındaki 1924 yılında yapılmış olan ve Çekoslovakya'nın toprak bütünlüğünün garantisi niteliğindeki antlaşmadır. İtalya ise konferansa, 7 Ocak 1935 tarihli Laval - Mussolini Antlaşması dolayısıyla taraf olmuştur. Sovyetler Birliği ile Çekoslovakya arasında, bu ülkenin toprak bütünlüğü konusunda bir antlaşma vardır. Bu antlaşma, Çekoslovakya'nın toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir saldırı durumunda Sovyetler Birliği'nin askeri müdahalesini, Fransa'nın müdahalesi önşartına bağlamaktadır. Dönemin Sovyet Dışişleri Komiseri Maxim Litvinov, Sovyetler Birliği'nin bu antlaşmadan doğan yükümlülüğünü yerine getireceğini sıklıkla belirtmiştir. Bununla birlikte Sovyetler Birliği konferansta temsil edilmemiştir.

Konferans sırasında toplantı salonuna alınmamakla birlikte yan odada iki Çek temsilcisi bulunmaktadır. Berlindeki Çekoslovak elçisi Dr. Vojtek Matni ile Pragdaki Dışişleri Bakanlığı elemanı Dr. Hubert Masaryk.

Südetler, Çekoslavakya'nın stratejik öneme sahip bir bölgesiydi. Büyük bir silah fabrikası olan Skoda bu bölgedeydi. 2.5 miyon Almanca konuşan nüfusa sahip olan bölge, Versay Antlaşmasının Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı kuralına göre, Almanya'nın kontrolü altında olmalıydı. Konferansın amacı Südet Krizi nedeniyle bir Avrupa savaşını önlemekti ve bölgenin neredeyse tamamının Almanya'ya teslim edilmesiyle sonuçlandı. Bu, Yatıştırma Politikasının en bariz örneği oldu. Çekoslavakya konferansa çağrılmadığı için anlaşma Çekler tarafından Münih Diktesi olarak adlandırılmaktadır. Hatta çoğu zaman Münih İhaneti olarak da isimlendirirler zira Çekoslavakya'nın Fransa'yla, Fransa'nın da İngiltere'yle askeri ittifakı vardı ve bunlar konferansta hiç gündeme gelmedi.

Mart 1938'de Almanya Avusturya'yı ilhak etti (Anschluss). Nazi politikacı Konrad Henlein tarafından yönetilen ve nüfusunun çoğunluğu Alman kökenli olan Çekoslavakya'nın Südetlerinin, Hitler'in bir sonraki isteği olacağı beklenmeye başlamıştı. Hem Fransa'nın hem de Sovyetler Birliğinin Çekoslavakya ile askeri ittifakı vardı ama ne Fransa ne de Sovyetler bir savaşa hazır değildi. Gerçekte, Sovyet Rusya ve Stalin kapitalist anlaşmalardan oldukça rahatsızdı ve Fransa'nın başında ise yatıştırıcı bir dış politika izlemekten yana olan Edouard Daladier vardı. 1938'de Fransa'da yapılan genel seçimler de Fransa'nın askeri güç göndermesinin mümkün olmadığını göstermişti. Batı Avrupa'daki hiçbir devlet savaş istemiyordu. Nazi Almanyasının askeri harekat kabiliyetini fazla abartmışlardı. Öte yandan Hitler'in çeşitli kamuoyu açıklamalarında ısrarla vurguladığı barış çağrıları, Avrupa kamuoyunda son derece olumlu karşılanmaktaydı ve ikna ediciydi.

Diğer taraftan Hitler ise Batı'nın bu zaaflarını iyi değerlendiriyordu ve bir an Orta Avrupa'da hedeflerine ulaşacak bir dış siyaset izliyordu. Konferans yapılması için Benito Mussolini tarafından ikna edildi. Zira İtalya da henüz Avrupa çapında bir çatışmaya hazır değildi. Alman askeri liderliği de ordunun durumunun farkındaydı ve savaşı engelleyebilmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Konferansa giden günlerde Avrupanın süper güçleri, I. Dünya Savaşından sonra ilk defa ordularını mobilize ettiler. Birçokları savaşın kaçınılmaz olduğunu ve herkesi memnun edecek bir barışın mümkün olmadığını düşünüyordu.

Fakat bir anlaşmaya varıldı ve 29 Eylülde Adolf Hitler, Neville Chamberlain, Édouard Daladier ve Benito Mussolini Münih Anlaşmasını karara bağladılar. Her ne kadar antlaşma 29 Eylül tarihini taşıyorsa da imzalanması 30 Eylül 1938 gününün ilk saatleridir.

Çek hükümeti anlaşmaya uymayı kabul etti. Anlaşma Südetlerin kontrolünü 10 Ekimden itibaren Almanya'ya veriyordu.

Antlaşmada kabul edilen metin, Mussolininin teklif ettiği metindir. İtalyan Dışişleri Bakanı Galeazzo Cianonun yayımlanmış anılarında ve Erich Kordtun 4 Haziran 1948 tarihinde Nürnberg mahkemesindeki ifadesinde, sözkonusu belgenin aslında Alman teklifi olduğu belirtilmektedir. Her iki şahıs da Münih Konferansında onaylanan antlaşma metninin, gerçekte Alman planı olduğunu iddia etmektedirler.

Antlaşmanın hemen ardından, antlaşma şartlarına göre kurulan uluslararası komisyon, İngiliz, Fransız, Çek ve İtalyan elçileriyle Alman Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Ernst von Weizsäckerden oluşmaktadır ve antlaşma metninde yeralmayan ama Hitlerin vazgeçmediği toprakların da Almanyaya verilmesini karara bağlamıştır.

İlaveten Hitler ve Chamberlain olası bütün anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmek konusunda bir anlaşmaya vararak bunu da imzaya döktüler. Bu anlaşma ise çoğu zaman Münih Anlaşmasıyla karıştırılmaktadır zira Chamberlain'ın İngiltere'ye dönüşünü gösteren fotoğraflardaki kâğıt Münih Anlaşması değil Hitler ve Chamberlain'ın imzaladığı iyi niyet anlaşmasıdır.

İngiltere'ye dönüşünde Chamberlain için resepsiyon verildi ve yaptığı anlaşmayı sabırsız kalabalığa göstererek meşhur "zamanımızın barışı" konuşmasını yaptı. İngilizler ve Fransızlar mutluydu, Alman generaller de savaş çıkmadığı için rahatlamışlardı ama Hitler kızgındı. Diplomatlarının ve generallerinin kendisini bir burjuva politikacı olarak davranmaya zorladığını düşünüyordu.

Joseph Stalin de Münih Anlaşmasından memnun değildi. Sovyetler konferansta temsil edilmemişti ve büyük güçlerden biri olarak en azından bilgilendirilmeleri gerektiğini düşünüyordu. İngiltere ve Fransa ise Sovyetleri daha çok Almanya'ya karşı bir denge unsuru olarak kullanıyorlardı. Stalin, batının bir müttefiki bu kadar kolay satmasından da rahatsız olmuştu ve gelecekte aynı şeyi Sovyetlere de yapıp Nazilerle Komünistleri birbiriyle savaştırarak her şey bittiğinde onların gelip geride kalanları toplayacağını düşünmeye başlamaıştı. Bu endişe ve İngiltere ve Fransa'ya yaptığı, Almanya'ya karşı bir ittifak önerilerinin dikkate alınmayışı, Stalin'in 1939'da Nazi Almanyasıyla Molotov-Ribbentrop Paktını imzalamasına neden oldu.

Çekler de durumdan hiç hoşnut değildi. Südetleri Almanya'ya vermek zorunda kalan ve daha sonra da Cieszyn Silesya bölgesi de Polonya tarafından geri alınan Çekoslavakya Almanya'ya karşı savunma hatlarını tamamen kaybetmişti. Mart 1939'da Chamberlain'ın sözlerine inananlar yanıldıklarını anladılar. Almanlar, Bohemya ve Moravya'nın geri kalanını da işgal ettiler ve daha doğudaki topraklar da Slovakya adıyla Almanya'nın kontrolünde bir kukla devlet haline geldi.

Başbakan Chamberlain Nazilerin Çekoslavakya'yı işgal etmesiyle ihanete uğradığını ve artık Münih Anlaşmasının bir ehemmiyetinin kalmadığını düşünerek İngiliz İmparatorluk Kuvvetlerine savaş hazırlığı emri verdi. Fransa da aynısını yaptı ancak ikisi de herhangi bir girişimde bulunmadı. Ta ki Polonya'nın işgali savaşı artık kaçınılmaz hale getirene kadar.

Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması​

Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması, I. Dünya Savaşı'na girerken Osmanlı yönetimi üzerinde artan Alman etkisini ittifakla sonuçlandıran ve Osmanlı Devleti'ni resmen İttifak Devletleri safında savaşa sokan gizli ittifak antlaşmasıdır.

2 Ağustos 1914'te İstanbul'da imzalanmıştır. Osmanlı tarafından antlaşmayı Sait Halim Paşa, Almanya adına ise Alman Büyükelçisi Baron Wangenheim imzalamıştır. Bu antlaşmaya Said Halim Paşa'nın Yeniköy'deki yalısı ev sahipliği yapmıştır. Aynı gün ülke çapında seferberlik ve sıkıyönetim ilan edilmiştir.

Antlaşmaya göre Osmanlı ve Almanya, Avusturya-Sırbistan savaşına tarafsız kalacak; Rusya, Almanya'ya karşı bir saldırı hareketinde bulunursa Osmanlı da savaşa girecek, Osmanlı Devleti'ne herhangi bir saldırı olursa da Almanya Osmanlı'ya yardım edecekti.

Anlaşma maddeleri şöyledir:​

1. Anlaşma tarafları Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasındaki mevcut ihtilafta tarafsız kalmayı taahhüt eder.

2. Rusya faal askeri adımlarla müdahele eder ve Avusturya-Macaristan dolayıyla casus foederis ile Almanyayı karşısına alırsa, Türkiye de casus foederis'e tabidir.

3. Almanya savaş durumunda askeri misyonunu Türkiyede bırakacaktır. Anında yürürlüğe girmiş olan, Türk Savaş Bakanı Ekselansları ve Alman Askeri Misyon Şefi arasında gerçekleşen önceki anlaşmalara göre, Türkiye adı geçen askeri misyonun Türk ordusunun genel komutasında etkin nüfuz sahibi olacağını garanti eder.

4. Tehdit durumunda ve gerekli olduğunda Almanya Osmanlı İmparatorluğu topraklarını silahlı kuvvetlerle savunmayı taahhüt eder.

5. İşbu anlaşma iki ülkeyi mevcut ihtilaftan doğabilecek uluslararası karışıklıklardan korumak için yapılmıştır; belirtilmiş tam yetkili kişiler tarafından imzalandığı andan itibaren yürürlüğe girer ve 31 Aralık 1918 tarihine kadar, mevcut tüm kararlarla bağlayıcıdır.

6. İmza taraflarından herhangi biri anlaşma bitim tarihinden altı ay öncesine kadar anlaşmanın iptal olacağını bildirmezse anlaşma beş yıl daha uzamış olur.

7. İşbu belge Alman Kayser Ekselansları, Prusya Kralı ve Osmanlı İmparatoru Ekselansları tarafından tasdik edilecektir. Tasdikler imza tarihinden bir ay sonra takas edilecektir.

8. İşbu anlaşma gizli kalacaktır ve imza taraflarının biri tarafından ancak diğer tarafın onayı ile yayınlanabilir

Üç İmparator Birliği​

Üç İmparator Birliği, Alman şansölyesi Otto von Bismarck'ın gerçekleştirdiği ittifaklar serisinin önemli bir bölümüdür. Bismarck'ın girişimleriyle Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Almanya ve Rusya arasında gerçekleştirilen ve birkaç kez yenilenen antlaşmalar dizisidir.

Bismarck bu antlaşmalar dizisiyle ikili bir amaca yönelmiştir. Bir yandan doğu ve güney sınırlarında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında süregelmekte olan Balkanlar konusundaki gerginliği gidermiş, öte yandan da batıdan, Fransa'dan gelebilecek bir tehdide karşı müttefikler edinmiştir.

İlk antlaşma 1871 yılında Berlin'de düzenlenen toplantıda karara bağlanan, yazılı olmayan bir protokol niteliğindedir ve Avrupa'da barışı tehdit eden gelişmeler karşısında üç imparatorun birlikte hareket edeceği yönünde bir mutabakattır. Rusya'nın çekildiği 1875 yılında geçerliliğini yitirmiştir.

93 Harbi'nin ardından 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki toprakları üzerinde ortaya çıkan Rus hakimiyeti, Batılı devletler açısından sakıncalı bir durum yaratmıştı. Bu durumun düzeltilmesi için Berlin'de bir konferans düzenlenmişti. İngiltere, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya, Fransa ve İtalya arasında 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması ile bölgeye yeni düzenlemeler getirilmişti. Bu antlaşmayla Ayastefanos Antlaşması kazanımlarının bir kısmından vazgeçmek zorunda kalan Rusya, Üç İmparator Birliği'ni yenilemek gereği duymuştur.

İkinci Üç İmparator Birliği, 18 Haziran 1881 tarihinde, bu kez yazılı ve üç yıl süreli olarak yenilenmiştir. 1884 yılında yenilenen antlaşma, 1887 yılında geçerliliğini yitirmiştir.

Üç İmparator Birliği'nin en önemli sonuçlarından biri yıllar sonra kendini göstermiştir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun, Bosna-Hersek'i ilhak etme girişimine diğer iki ülkenin destek olacağı kararı, Bulgaristan'ın Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bağımsızlığını ilan etmesinin ertesi günü ve Girit'in Yunanistan'la birleşme kararını ilan ettiği 6 Ekim 1908 tarihinde, Bosna-Hersek'in ilhak edilmesiyle sonuçlanmıştır.
 
Geri
Top