Altınordu Devleti

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Altın Ordu Devleti Moğol İmparatoru Cengiz Han ölmeden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırmıştı. Seyhun Irmağı ile Balkaş Gölü'nün batısındaki yerleri büyük oğlu Cuci Han'a vermişti. Cuci Han'ın küçük oğlu Batu Han, batıya doğru giriştiği seferlerle bu toprakları genişletti. Cuci'nin toprakları sonradan Batu Han ile ağabeyi Orda Han arasında paylaşıldı. Balkaş ile Aral gölleri arasındaki ve Seyhun Irmağı'nın güneyindeki yerler Orda'ya verildi. Harezm ve yeni alınan topraklar Batu'nun yönetimine bırakıldı. Orda'nın yönetimindeki doğu bölgesine Ak Orda, Batu'nun yönetimindeki batı bölgesine de Gök Orda adı verildi. Gök Orda sonradan Altın Orda olarak adlandırıldı.

1242'de Altın Orda Devleti'ni kuran Batu Han, İdil Nehri'nin aşağı havzasındaki Saray kentini kendine başkent edindi ve topraklarını genişletti. 1256’da Batu Han öldüğünde devletin sınırları Kıpçak Bozkırı'nı (Deşt-i Kıpçak), İdil'in aşağı ve orta havzasını, Seyhun ve İdil ırmakları arasındaki Aral Gölü yöresini, Kafkaslar'ın Azerbaycan'a kadar olan kesimini kapsıyordu. Altın Orda Devleti, Lehistan (Polonya) ve Litvanya'yı vergiye bağlamıştı.

Batu Han'ın yerine Berke Han geçti. Berke Han, İslam dinini benimsedi ve Moğolların bir başka kolu olan İlhanlılarla savaştı. Bulgaristan'da Bizans ordusunu yendi. 1260'ta, ortaçağın en büyük kentlerinden biri sayılan Saray Berke kentini kurdu.

Berke Han'ın ölümünden sonra Mengü Timur Han, Özbek Han ve Canıbek Han Altın Orda Devleti’nin gücünü korudular. Canıbek Han'ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Toktamış Han 1380'de Timur'un desteğiyle tahta çıkarak bu çatışmalara son verdi. Daha sonra Timur’un Altın Orda topraklarına sefer düzenlemesi ve taht kavgalarının yeniden başlaması Altın Orda Devleti'ni güçsüz düşürdü. Bu kavgalarla parçalanan Altın Orda Devleti topraklarında Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Nogay Hanlığı, Sibir Hanlığı kuruldu ve daha sonra Rusya Çarlığı olacak Moskova Knezliği bağımsız kaldı.[1] Moskova Knezliği dışında kalan toprakları Kırım Hanlığı ele geçirdi ve 1502'de Altın Orda Devleti tarihten silindi.

Altın Orda Devleti'de yönetsel konular soyluların oluşturduğu Kurultay'da görüşülür ve karara bağlanırdı. Topraklar ve otlaklar Moğol soylularının elindeydi. Halk bu toprakları işler, ürünlerin belirli bir bölümünü bağlı oldukları beye verirdi. Göçebe bir toplumdan gelen Altın Orda hükümdarları, göçebeleri yerleşik düzene geçirmeye çalıştılar. Aşağı İdil'de 20'den çok kent kurdular. Bu kentlerin en büyüğü olan Saray Berke’nin nüfusunun 100 binden daha fazla olduğu sanılır.

 
SİYASİ TARİH

Cengiz Han'ın 1227'de ölümünden sonra büyük hanlık makamını Ögedey işgal etti. Onun hâkimiyeti, Türk-Moğol Hakanlığı'nın teşkilâtlandırılması bakımından mühimdir. Bu maksatla kurultaylar toplanmış ve bazı umumî kurallar konulmuş, Cengiz'in "yasa"sı tatbik edilmekle beraber, şehirli ve köylü ahalinin ihtiyacına göre bir idare kurulmuştu. 1235'te devlet işlerini alâkadar eden yeni meseleler münasebetiyle toplanan büyük kurultayda Batı Seferi, yani Doğu Avrupa'nın istilâsı kararlaştırıldı. Bu maksatla bilhassa Türklerden olmak üzere büyük bir ordu toplandı. Miktarı bilinmeyen bu Moğol-Türk ordusunun birkaç yüz bin kişiden ibaret olduğu muhakkaktır. Fetihlerin başlangıcı 1236 yılına rastlar.

Bu muazzam ordunun başında Cengiz'in torunu, Batu (Çoçi Oğlu) bulunuyordu. Aslında Harezm, Kafkasya ve İrtiş'in batısı büyük oğlu Cuci'ye düşmüştü (1224). Fakat Cuci, Cengiz Han'dan az önce öldü ve ona ayrılan yerler oğlu Batu Han'a verildi. Ona verilen bölgede kurulan devletin adı "Altınordu", asıl kurucusu da Batu Han'dır. Altınordu adı Moğolca'da çadır demek olan "Orda" kelimesinden gelir. Hanların ordugahında han çadırının üzeri altın kaplama olduğu için, bu çadıra "Altınordu" deniliyordu. Zamanla bu kelime Türkçe'de "Altınordu" şeklinde yazılır.
Hem Altınordulular, hem de "kral sarayı" ve "ordugah" anlamlarında kullanılır. Batu Han'a ait olan yerlere, babasının adından dolayı "Cuci Ulusu" deniyordu. Ulus, "Birleşik İller" anlamında, yani yer adı olarak kullanıyordu.Sefere, ondan başka birçok Cengiz oğulları (prensleri) de iştirâk edeceklerdi. Ön kıtaların kumandanı olarak da en meşhur generallerden biri olan Sobutay'ı (Sübegetey, Sübetey) görüyoruz. Askerlerin büyük bir çoğunluğunu Orhun ile Yayık ve İrtiş aralarında yaşayan Türk kabileleri teşkil ediyordu. İlk darbe Bulgarlar üzerine oldu. Bu hareket 1224'de Bulgarların Don boyundan dönen Moğol kıtalarına hücumlarının öcünü almak için yapılmıştı.
Bulgarlar az bir zaman içinde yenildiler; başta Bulgar olmak üzere şehirleri tahrip edildi. Şehirlerden ve büyük yollardan uzakta kalan halkın, bu istilâdan zarar görmediği muhakkaktır; şehirli ve köylü ahaliden birçoğunun da kaçarak, ormanlarda saklandığı anlaşılmaktadır. Bu suretle Moğol istilâsından sonra Orta İdil sahasındaki Bulgar unsuru ortadan kaldırılmış olmadı; yok olan şey: müstakil bir Bulgar devletiydi. Nitekim, çok geçmeden bu bölgede Bulgar beylerinin yeniden faaliyette bulunduklarını görüyoruz.
1237 sonunda kış mevsimi olmasına rağmen, Moğol-Türk ordusu Rus bölgesinin istilâsına başladı. Bu sıralarda Rus yurdu birçok knezliklere bölünmüştü. Ryurik sülâlesine mensup olmak üzere, muhtelif mıntıkalarda, knezleri, müstakil birer beylik hâlinde hükümet etmekte idiler; artık Kiyef merkez olmaktan çıkmıştı; onun yerine Suzdal Rusyası (Merkezi Vladimir) yükselmişti; batıda da Haliç knezleri kuvvet bulmuşlardı.
İlmen gölü'nün kuzey sahilindeki Novgorod şehri de mühim bir iktisadî ve siyasî merkez vaziyetinde idi. Bu Rus knezlikleri arasında mücadeleler eksik olmadığından Rus yurdu, âdeta, daimî bir anarşi manzarası arz etmekte idi. Batu Han'ın orduları 1237'de Bulgar memleketinden hareketle Suru (Sura) ırmağının baş kısmını geçtikten sonra Ryazan üzerine yürüdüler; bir darbe ile burayı ele geçirdiler; o sıralarda ehemmiyetsiz bir kasaba olan Moskova'yı yaktılar. Vladimir, Suzdal, Rostov ve Volga kıyısındaki Yaroslav şehirlerini zaptettiler; bütün bu şehirler birer kale idi.
Türk-Moğol ordusunun, yalnız açık meydan muharebesinde değil, kaleleri kuşatmak ve zaptetmek hususunda da fevkalâde becerikli oldukları görülüyor. Kışın şiddetine rağmen Batu Han kuvvetleri 2-3 ay zarfında birçok kale ve şehirleri ele geçirdiler. 1238 baharı geldiği zaman bu ordu İlmen gölünün güneyinde, Lovat ırmağına varmış bulunuyordu; fakat mevsimin icabı olarak, daha fazla kuzeye, yani Novgorod istikametine gidilmemiş, orduların güneye dönmesi uygun görülmüştü.
Bu defa Oka nehrine yakın Kozelsk şehrinin fazla direnmesi, ordunun hareketini biraz yavaşlatmışsa da, bu kale zapt ve ahalisi kılıçtan geçirilince, Moğol-Türk kuvvetleri 1238 ilkbaharında Don ile Dinyeper nehirleri arasındaki sahaya gelmişlerdi. Bununla seferin ilk safhası sona erdi. Gayet kısa bir zaman içinde, hem de kış olmasına rağmen, Batu Han "yıldırım" harbiyle Rus yurdunun en mühim kısmını zapt ve Rus knezlerinin askerî kuvvetlerinin dayanak noktalarını imha etmişti. Tarihte ilk defa olmak üzere, doğudan gelen Türk istilâsı, bir darbede Rus knezlerinin siyasî varlıklarını ortadan kaldırmıştı.
Bu Moğol-Türk hareketinin ikinci safhası Kumanlar'a karşı oldu. 1224'de Kalka boyundaki savaştan sonra, Kumanlar Türk-Moğol İmparatorluğunun düşmanları arasında sayılıyorlardı. 1238-39 yılındaki seferlerin neticesinde Don boyu ve bütün Kıpçak sahrasından Kumanlar kovuldu; bir kısmı kuzeydoğu'da Kama Bulgarları arasına gitmiş, kalanları da Macaristan'a iltica etmişlerdi.
Bu suretle, Kama boyundaki Kıpçak ve galiba Kumanlar'la birlikte olan, Yimekler'in gelmesiyle Türk unsuru artmış ve hattâ Bulgarlar bile Kıpçaklaşmışlardı. Bu suretle Moğol istilâsının bir neticesi de Orta İdil boyundaki Türk ahalisinin yeni şekilde karışmasını mümkün kılmasıdır; bugünkü Kazan Türklerinin kavmî oluşumları işte bu tarihî olaylarla izah olunmaktadır.
Batu Han, Kumanlar'ın işini bitirdikten sonra, 1240'da Kiyef şehrini, kısa süren bir muhasaradan sonra zaptetti. O sıralarda Kiyef'in zaten büyük bir ehemmiyeti kalmamıştı. Daha batıda olan Vladimir ve Haliç şehirleri de Moğol-Türkler tarafından işgal edilerek bütün Rus yurdu Batu Han'ın eline geçmiş oldu. İstilâ kuvvetlerinin büyük bir kısmı, Kumanlar'ın gittikleri, Macaristan'a yürürlerken, bir kolu da Lehistan'ın güney eyaletleri üzerinden Silezya'ya kadar ilerlediler.
 
Geri
Top