Millî Mücadele'de 'Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti'
1919 yılı sonlarında Sivas’ta kurulan “Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti”, Millî Mücadele’deki faaliyetleri arasında zaman zaman Padişah’a, Sadrazam’a, Dahiliye Nazırı’na ve bazı kuruluşlara telgraflar çekerek yurdumuza ve milletimize karşı yapılan haksızlıkların düzeltilmesi amacıyla gerekli girişimlerde bulunulmasını istemiş, bu arada yabancı devlet başkanlarına, İstanbul’daki İtilâf Devletleri temsilcilerine de protestolar göndermiştir.
Bu yazıda Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin Padişah’a, İstanbul Hükûmeti’ne, bazı kuruluşlara ve yabancı devlet temsilcilerine gönderdiği yazı ve protestolar bulunmaktadır
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti üyelerinin Padişah’a çektikleri, Cemiyetin amacını açıklayan ve yurdumuza karşı yapılmakta olan haksızlıkların düzeltilmesi için hükümetçe gerekli girişimlerde bulunulmasını isteyen 28 Kasım 1919 tarihli telgraf:
Eb-i müşfikimiz Halife-i zî-şanımız Efendimiz Hazretlerinin hak-i pây-ı meâli-ihtivây-ı Hümayunlarına
Sivas’ın islâm kadınları bugün içtima ederek Numune Mektebinde mevlid-i şerif-i Hazret-i Nebevî kıraatini ve tezayüd-i ömr ü ikbal-i Hazret-i Hilâfetpenâhî ed’iye-i ma’rûzasının edasını müteakip, mütarekeden beri memleketimizin duçar olduğu tarizat ve tecavüzât-ı hak-şikenâneden meyus ve müteessir olarak öteden beri bütün dünyaya hürriyet ve adalet vaat eden Düvel-i İtilâfiyenin mümessillerine müracaatla, hukuk-ı meşruamızın tanınması ve şimdiye kadar yapılan haksızlıkların bir an evvel tamiri esbabının istikmâli talep ve rica edilmiş olduğundan hükümet-i seniyyelerinin de teşebbüsat-ı lâzımede bulunarak bu maksadın bir an evvel husulüne sarf-ı mesai eylemesi hususunun emrü ferman buyurulması südde-i seniyye-i Hazret-i Şehriyarîlerine yüz sürerek arz ve istirham eyleriz Efendimiz Hazretleri.
28 Teşrin-i sanî 1335
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti Efradı
Sivas’ın islâm kadınları bugün içtima ederek Numune Mektebinde mevlid-i şerif-i Hazret-i Nebevî kıraatini ve tezayüd-i ömr ü ikbal-i Hazret-i Hilâfetpenâhî ed’iye-i ma’rûzasının edasını müteakip, mütarekeden beri memleketimizin duçar olduğu tarizat ve tecavüzât-ı hak-şikenâneden meyus ve müteessir olarak öteden beri bütün dünyaya hürriyet ve adalet vaat eden Düvel-i İtilâfiyenin mümessillerine müracaatla, hukuk-ı meşruamızın tanınması ve şimdiye kadar yapılan haksızlıkların bir an evvel tamiri esbabının istikmâli talep ve rica edilmiş olduğundan hükümet-i seniyyelerinin de teşebbüsat-ı lâzımede bulunarak bu maksadın bir an evvel husulüne sarf-ı mesai eylemesi hususunun emrü ferman buyurulması südde-i seniyye-i Hazret-i Şehriyarîlerine yüz sürerek arz ve istirham eyleriz Efendimiz Hazretleri.
28 Teşrin-i sanî 1335
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti Efradı
**********************************************************
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti üyelerinin Sadrazam’a ve Dahiliye Nezaretine aynı anlamda çektikleri 28 Kasım 1919 tarihli telgraf:
Huzur-ı Sâmi-i Sadaret-penâhîye-Dahiliye Nezaret-i Celîlesine
Sivas’ın îslâm kadınları bugün içtima ederek Numune Mektebinde mevlid-i şerif-i Hazret-i Nebevî kıraatim ve izdiyâd-ı ömr ü ikbal-i Hazret-i Hilâfetpenâhî duasını müteakip mütarekeden beri memleketimizin duçar olduğu tarizat ve tecavüzat-ı hak-şikenâneden müteessir ve meyus olarak, öteden beri bütün dünyaya hürriyet ve adalet vaat eden Düvel-i îtilâfıye mümessillerine müracaatla hakk-ı meşrûamızın tanınması ve şimdiye kadar yapılan haksızlıkların bir an evvel tamiri esbabının istikmâli taleb ve rica edilmiş olduğundan hükümet-i Seniyyenin de teşebbüsat-ı cedîdede bulunarak bu maksadın bir an evvel husulüne sarf-ı mesai eylemesi arz ve istirham ve bize ümit verecek emr-i cevabîlerine intizar eyleriz.
28 Teşrin-i sâni 335
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti Efradı
Sivas’ın îslâm kadınları bugün içtima ederek Numune Mektebinde mevlid-i şerif-i Hazret-i Nebevî kıraatim ve izdiyâd-ı ömr ü ikbal-i Hazret-i Hilâfetpenâhî duasını müteakip mütarekeden beri memleketimizin duçar olduğu tarizat ve tecavüzat-ı hak-şikenâneden müteessir ve meyus olarak, öteden beri bütün dünyaya hürriyet ve adalet vaat eden Düvel-i îtilâfıye mümessillerine müracaatla hakk-ı meşrûamızın tanınması ve şimdiye kadar yapılan haksızlıkların bir an evvel tamiri esbabının istikmâli taleb ve rica edilmiş olduğundan hükümet-i Seniyyenin de teşebbüsat-ı cedîdede bulunarak bu maksadın bir an evvel husulüne sarf-ı mesai eylemesi arz ve istirham ve bize ümit verecek emr-i cevabîlerine intizar eyleriz.
28 Teşrin-i sâni 335
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti Efradı
**********************************************************
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti üyelerinin İstanbul’daki Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya siyasî temsilcilerine çektikleri, yapılan haksızlıkların düzeltilmesini isteyen 28 Kasım 1919 tarihli telgraf:
Dersaadet’te Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya Mümessil-i Siyasîliği Cânib-i âlisine
Sivas’ın umum İslam kadınları bugün içtima ederek işbu telgrafname-mizle sizlere, milletlerin hukukunu ve cihanın sulh u müsâlemetini temin için harp ettiklerini ilân etmiş olan İtilâf Devletlerinin mümessillerine hitap etmeğe karar verdik. Resmî vazifenizden mâada insanlığınız bu hitabımızın milletlerinize, devletlerinize îsâl ve iblâğını tekeffül eder ümidindeyiz. Bugüne kadar milletimizin mütevlî kararlarına rağmen medenî Avrupa ve Amerika efkâr-ı umumiyesinin vatanımızda vukua getirilmekte olan fecâyıa atf-ı ehemmiyet etmedikleri anlaşılıyor. Vicdan-ı beşeri sızlatan, binlerce yetim ve öksüzü ağlatan vâki-i hâzıradan bu medenî ve münevver milletler vicdan azabı hissetmek istemiyorlar mı? Mütareke akdolunduğu günden beri milletimiz hakkında reva görülen hak-şikenlikler, tarih-i milelde nadir tesadüf olunur dereceyi geçmiştir. Ekseriyet-i kahiresi Türk ve İslâm olan İzmir, Antalya,Urfa, Maraş, Ayıntap gibi, vatanımızın en aziz aksamı işgal olunduktan başka ahd üzerine silâhını bırakmış olan masum milletimizin boğazlanması, şeref ve namusunun pâymâl edilmesi arzu olunuyor. İzmir’den vahşi ve zalim Yunanlıların ihracıyla işgal sahasında kalmış olan kardeşlerimizin tahlîsine ve Yunan vahşetinden kaçmış ve bugün karlar, çamurlar üzerinde aç, sefil, çıplak ölüm ile pençeleşmekte bulunan zavallı muhacirlerimizin yurtlarına avdetlerine intizar ediyorduk. Halbuki maattessüf devletlerinizin ve cümlenizin gözleriniz önünde Yunanlıların şedît tarizler icrasıyla oradaki kardeşlerimizi imhaya çalıştıkları görülüyor. Fransızlar Mütarekeyi müteakip Adana havalisini adi ü hak ve insaniyete mugayir olarak işgal etmiş olmakla iktifa etmeyerek ahîren Maraş, Ayıntap, Urfa’da İngilizlerin tatbik ettikleri bir haksızlığı ihya ile buralarını işgal ve milletimize karşı görülen tecavüzat ve itisafâtda fiilen zî-medhal olduklarını gösterdiler. Günden güne artmakta olan haksızlıklar, zulümler karşısında biz islam kadınları da erkeklerimizle bir safta vatanımızı, istiklâlimizi, din ve namusumuzu muhafaza ve müdafaa için her türlü fedakârlığı kabule ahd u peymân eyledik. Fakat öyle ümit ediyoruz ki Avrupa ve Amerika’nın hür ve medenî milletleri kendi tarihlerini de şâibedâr edecek olan bu badire-i uzmâya sebebiyet vermeden, hak ve adlin icabatını ifaya müsâraat edeceklerdir. Yine pek ziyade ümit ediyoruz ki zat-ı âli-i asilâneleri de bizim şu muhik kararımızdan müteessir olarak bütün dünyaya hürriyet ve adalet vaat eden devletlerinize bu hakikatleri lâzımı veçhile anlatacaksınız. İşte bu emniyye ile ihtiramât-ı mahsusamızı takdim eyleyerek bir an evvel icraat-ı âdilâneye intizar eyleriz.
28 Teşrin-i sanî 335.
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti Efradı
Sivas’ın umum İslam kadınları bugün içtima ederek işbu telgrafname-mizle sizlere, milletlerin hukukunu ve cihanın sulh u müsâlemetini temin için harp ettiklerini ilân etmiş olan İtilâf Devletlerinin mümessillerine hitap etmeğe karar verdik. Resmî vazifenizden mâada insanlığınız bu hitabımızın milletlerinize, devletlerinize îsâl ve iblâğını tekeffül eder ümidindeyiz. Bugüne kadar milletimizin mütevlî kararlarına rağmen medenî Avrupa ve Amerika efkâr-ı umumiyesinin vatanımızda vukua getirilmekte olan fecâyıa atf-ı ehemmiyet etmedikleri anlaşılıyor. Vicdan-ı beşeri sızlatan, binlerce yetim ve öksüzü ağlatan vâki-i hâzıradan bu medenî ve münevver milletler vicdan azabı hissetmek istemiyorlar mı? Mütareke akdolunduğu günden beri milletimiz hakkında reva görülen hak-şikenlikler, tarih-i milelde nadir tesadüf olunur dereceyi geçmiştir. Ekseriyet-i kahiresi Türk ve İslâm olan İzmir, Antalya,Urfa, Maraş, Ayıntap gibi, vatanımızın en aziz aksamı işgal olunduktan başka ahd üzerine silâhını bırakmış olan masum milletimizin boğazlanması, şeref ve namusunun pâymâl edilmesi arzu olunuyor. İzmir’den vahşi ve zalim Yunanlıların ihracıyla işgal sahasında kalmış olan kardeşlerimizin tahlîsine ve Yunan vahşetinden kaçmış ve bugün karlar, çamurlar üzerinde aç, sefil, çıplak ölüm ile pençeleşmekte bulunan zavallı muhacirlerimizin yurtlarına avdetlerine intizar ediyorduk. Halbuki maattessüf devletlerinizin ve cümlenizin gözleriniz önünde Yunanlıların şedît tarizler icrasıyla oradaki kardeşlerimizi imhaya çalıştıkları görülüyor. Fransızlar Mütarekeyi müteakip Adana havalisini adi ü hak ve insaniyete mugayir olarak işgal etmiş olmakla iktifa etmeyerek ahîren Maraş, Ayıntap, Urfa’da İngilizlerin tatbik ettikleri bir haksızlığı ihya ile buralarını işgal ve milletimize karşı görülen tecavüzat ve itisafâtda fiilen zî-medhal olduklarını gösterdiler. Günden güne artmakta olan haksızlıklar, zulümler karşısında biz islam kadınları da erkeklerimizle bir safta vatanımızı, istiklâlimizi, din ve namusumuzu muhafaza ve müdafaa için her türlü fedakârlığı kabule ahd u peymân eyledik. Fakat öyle ümit ediyoruz ki Avrupa ve Amerika’nın hür ve medenî milletleri kendi tarihlerini de şâibedâr edecek olan bu badire-i uzmâya sebebiyet vermeden, hak ve adlin icabatını ifaya müsâraat edeceklerdir. Yine pek ziyade ümit ediyoruz ki zat-ı âli-i asilâneleri de bizim şu muhik kararımızdan müteessir olarak bütün dünyaya hürriyet ve adalet vaat eden devletlerinize bu hakikatleri lâzımı veçhile anlatacaksınız. İşte bu emniyye ile ihtiramât-ı mahsusamızı takdim eyleyerek bir an evvel icraat-ı âdilâneye intizar eyleriz.
28 Teşrin-i sanî 335.
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti Efradı
**********************************************************
Kilis’te Fransız tabur komutanının yayınladığı sert bir bildiri üzerine Melek Reşit ve Şefika Kemal imzalarıyla Sadaret’e ve Dahiliye Nezareti’ne çekilen ve bu vahşice davranışa engel olunmasını isteyen,yoksa ister istemez ulusal görevin yapılması zorunda kalınacağını bildiren 24 Aralık 1919 tarihli telgraf:
Huzûr-ı Sâmi-i Sadaretpenâhîye Dahiliye Nezaret-i Celilesine
Adana vilâyetimizin Kilis kasabasında Fransız tabur kumandanının ahaliye hitaben neşreylediği beyannamede üzerinde revolver bulunan bir adamı bilâsual kurşuna dizeceğini ve bir kargaşalıkta yaralanacak bir Fransız neferine mukabil ahaliden kura ile intihap olunacak iki kişiyi kurşuna dizeceğini ve hükümet-i Osmaniye memurlarının hakk-ı idare ve hâkimiyetlerini iskat eylediğini ve sokakların bomba, mitralyöz ve gazlı obüslerle süpürüleceğini derç ve bu suretle kurûn-i vustâda bile emsali görülmeyen bir hareket-i vahşiyaneye cüret edeceğini bu beyannamesiyle ilân eden mezkûr kumandanın ilaveten muvakkat bir işgali hükümet memurlarının hâkimiyetlerini iskat ile istilaya çevirmiş bulunduğunu Dersaadet’teki îtilâf mümessilleri nezdinde protesto eyledik. Hükümet-i Seniyyenin bu babda teşebbüsât-ı cedîdede bulunarak Kilis kuvve-i işgaliyesi kumandanının bu beyannamesinin hemen geri aldırılması ve orada kemâ-kân Osmanlı memurlarının hâkimiyetlerinin idamesi hususuna bezl-i makderet olunması, aksi takdirde vazife-i milliyemizin bütün icabâtıyla bizzarûr ifasına azmedileceği maruzdur.
24 Kânun-ı evvel 335
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Reis-i evveli
Melek Reşit
Kâtibe-i Mesule Şefika Kemal
Adana vilâyetimizin Kilis kasabasında Fransız tabur kumandanının ahaliye hitaben neşreylediği beyannamede üzerinde revolver bulunan bir adamı bilâsual kurşuna dizeceğini ve bir kargaşalıkta yaralanacak bir Fransız neferine mukabil ahaliden kura ile intihap olunacak iki kişiyi kurşuna dizeceğini ve hükümet-i Osmaniye memurlarının hakk-ı idare ve hâkimiyetlerini iskat eylediğini ve sokakların bomba, mitralyöz ve gazlı obüslerle süpürüleceğini derç ve bu suretle kurûn-i vustâda bile emsali görülmeyen bir hareket-i vahşiyaneye cüret edeceğini bu beyannamesiyle ilân eden mezkûr kumandanın ilaveten muvakkat bir işgali hükümet memurlarının hâkimiyetlerini iskat ile istilaya çevirmiş bulunduğunu Dersaadet’teki îtilâf mümessilleri nezdinde protesto eyledik. Hükümet-i Seniyyenin bu babda teşebbüsât-ı cedîdede bulunarak Kilis kuvve-i işgaliyesi kumandanının bu beyannamesinin hemen geri aldırılması ve orada kemâ-kân Osmanlı memurlarının hâkimiyetlerinin idamesi hususuna bezl-i makderet olunması, aksi takdirde vazife-i milliyemizin bütün icabâtıyla bizzarûr ifasına azmedileceği maruzdur.
24 Kânun-ı evvel 335
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Reis-i evveli
Melek Reşit
Kâtibe-i Mesule Şefika Kemal
**********************************************************
Melek Reşit ve Şefıka Kemal imzalarıyla, Kilis’teki Fransız işgal kuvvetleri komutanının davranışını protesto etmek üzere, Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya devletlerinin İstanbul’daki temsilcilerine çekilen 24 Aralık 1919 tarihli telgraf:
Dersaadet’te İngiltere, Fransa, Amerika, italya Devletlerinin Mümessil-i Siyasîliği canib-i âlisine,
Adana vilâyetimizin Kilis kasabasındaki Fransız kuvve-i işgaliyesi kumandanının ahali-i mahalliyeye hitaben neşr ve ilân ettiği beyannamenin elimize geçen bir suretini aynen zire derç ile nazar-ı ıttılaınıza arz ediyoruz.
1- Ne için taşıdığını bile tahkike lüzum görmeksizin üzerinde bir revolver bulunan bir adamın bilâsual ve cevap kurşuna dizilmesi.
2- Bir kargaşalık zuhurunda telef olacak veyahut yaralanacak bir Fransız neferine mukabil, yerliden iki adamın kurşuna dizilmesi ve bunların da kura ile intihabı.
3- Hükümet-i Osmaniye memurlarının hakk-ı idare ve hâkimiyetlerinin iskatı.
4- Sokakların mitralyöz, bomba ve gazlı obüslerle süpürülmesi gibi tedâbir-i zecriye, doğrusu kurûn-ı vustâda bile emsali görülmemiş vahşetlere benzer şeyler olduğu gibi bugüne kadar Afrika içlerindeki vahşilere bile tatbik edilmemiş bir muamele-i gayr-ı insanî olmasına ve asırlardan beri şanlı bir tarihe, kadim bir medeniyete sahip olan Müslümanlara karşı şu yolda muamele edilmesi, Müslümanların Afrika vahşilerinden de aşağı tutulmakta olduğu fikrini hasıl etmekte bulunmasına mebnî garp medeniyetinin henüz bizim vakıf olmadığımız yeni bir usûl-i işgal ve idaresi bundan ibaretse bu cihetin bütün dünyaya ilânını rica ve aksi halde Avrupa ve Amerika’nın hür ve medenî tanıdığımız milletleri nezdinde mezkûr beyannameyi şiddetle protesto ederiz.
24 Kânun-ı evvel 335
Kâtibe-i mesule
Şefika Kemal
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti
Reis-i evveli Melek Reşit
Adana vilâyetimizin Kilis kasabasındaki Fransız kuvve-i işgaliyesi kumandanının ahali-i mahalliyeye hitaben neşr ve ilân ettiği beyannamenin elimize geçen bir suretini aynen zire derç ile nazar-ı ıttılaınıza arz ediyoruz.
1- Ne için taşıdığını bile tahkike lüzum görmeksizin üzerinde bir revolver bulunan bir adamın bilâsual ve cevap kurşuna dizilmesi.
2- Bir kargaşalık zuhurunda telef olacak veyahut yaralanacak bir Fransız neferine mukabil, yerliden iki adamın kurşuna dizilmesi ve bunların da kura ile intihabı.
3- Hükümet-i Osmaniye memurlarının hakk-ı idare ve hâkimiyetlerinin iskatı.
4- Sokakların mitralyöz, bomba ve gazlı obüslerle süpürülmesi gibi tedâbir-i zecriye, doğrusu kurûn-ı vustâda bile emsali görülmemiş vahşetlere benzer şeyler olduğu gibi bugüne kadar Afrika içlerindeki vahşilere bile tatbik edilmemiş bir muamele-i gayr-ı insanî olmasına ve asırlardan beri şanlı bir tarihe, kadim bir medeniyete sahip olan Müslümanlara karşı şu yolda muamele edilmesi, Müslümanların Afrika vahşilerinden de aşağı tutulmakta olduğu fikrini hasıl etmekte bulunmasına mebnî garp medeniyetinin henüz bizim vakıf olmadığımız yeni bir usûl-i işgal ve idaresi bundan ibaretse bu cihetin bütün dünyaya ilânını rica ve aksi halde Avrupa ve Amerika’nın hür ve medenî tanıdığımız milletleri nezdinde mezkûr beyannameyi şiddetle protesto ederiz.
24 Kânun-ı evvel 335
Kâtibe-i mesule
Şefika Kemal
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti
Reis-i evveli Melek Reşit
**********************************************************
Erzurum İslâm Kadınlarının İstanbul’daki İtilâf Devletleri temsilcilerine ve Amerika Ayanına gönderdikleri protesto telgrafı:
Erzurum vilâyetinin 23 Kânun-i evvel 335 tarihli şifresi mahlûlüdür.
C. 29 Teşrin-i sânî 335 ve 192 numaralı şifreye numara iki. Erzurum tslam kadınlarının Muradiye nam câmi-i şerifte içtima ederek mevlid-i nebevinin kıraatini müteakip merkez Inas Mektebi müdiresi Faika Hakkı Hanım tarafından nutuk iradından sonra, Sadaret-i uzmâ ile Dahiliye Nezaretine ve Dersaadet’te Düvel-i îtilâfiye mümessilleriyle Amerika Ayanına keşide etmiş oldukları telgraf sureti ber vech-i zîr arz olunur.
Suret
Avrupa devletlerinin adalet ve insaniyetin hadimi olduklarına sarsılmaz bir itikat ve kanaatimiz vardı. Zevçlerimizin, biraderlerimizin ve oğullarımızın da sizin gibi en kadim ve kıymettar dostlarımızla harbe iştirakleri cây-ı bahs ve nazar ise de bunun kendi arzularıyle (değil), bir tesir tahtında cebren ve kerhen vukubulduğu cihetle masumiyetleri tabiîdir. Mütarekeden sonra Avrupa medeniyetinin sayısız cerihalarımızı saracağına kaail olmuş iken hâlâ sulh akdolunmadığı gibi, İzmir’den başlayarak İzmir, Antalya ve Urfa ve Maraş’ta dahi biz Osmanlılar haklarında zalimane ve gaddarane muamelâtın envai tatbik ediliyor. Kollarımızı bağlayarak gözlerimizin önünde baltalarla evlâtlarımızın kanlarını akıttıkları, erkeklerimizi bir araya toplayarak ateşle yaktıkları, kadın ve çocuklarımızdan pek çoklarının azay-ı mühimmelerini katederek mürde bıraktıkları, memleketimizi viraneliğe çevirdikleri, sizlerin tahkikatınızla bil-etraf anlaşılmış iken biz Osmanlılara insafınızı çevirmeyerek elan o gibi canileri himaye ve vikaye etmek teşebbüsünü anlamıyoruz. Medeniyetle kabil-i telif olmayan yabancılığınız bizim size olan hürmetimizi ihlal etmedi. Medeniyet, vahşeti izale içindir. Yoksa zat-ı âlileri gibi necip ve refik ecanib mensubunun bu gayr-ı mülayim ahval ile rencide ederek hürmetimizi haleldar etmeğe çalışmalarına akıl erdiremiyoruz. Tazyikin son raddesi izhâr-ı hak için vesait-i mevcûdeye müracaatı intaç eder. Ümmit varız ki anın vicdanlarına kandan derya olan memleketimizin son felâketinin mesuliyetini kabul etmek zilletinde bulunmazlar. Bundan sonra olsun biz Osmanlıları ifna ve imha ile zevkıyab olmak işine muhalefet lütfunda bulununuz. İnsaniyet de bunu icap eder. Mütareke, tarafeyn-i âkkıdeynin olduğu yerde tevakkuf için bir yemin demektir. Bunun akdinden sonra bir kısım mülkümüzün işgali nasıl tecvîz buyuruldu ve hangi hak ve salâhiyet buna müsait oldu. Wilson cenapları, ekseriyetin hukuku ekalliyetin efrad-ı ahaliye feda edilemez, diyorlar. İngilizlerle Fransızlar ve İtalyanlar da ilhaksız, tazminatsız sulh akdedeceklerini kâinata ilân ediyorlardı. Söz, insaniyetlerinin hakk-ı tabiîsi, izzet-i nefistir. Daha doğrusu namustur. Namus ise ayaklar altına alınmaz, mevki-i ihtiramda tutulur. Biz Erzurum muhiti, Düvel-i Mütelifenin namuslara müdaheleyi menedeceklerine kaniiz. Bu ciheti, medenî adaletin, şefkat ve insaniyetin timsali olan İtilâf Devletlerinin nazar-ı dikkatlerine arz ile mevcudiyet ve istiklâlimizi muhafazaya kâfi, insanlığa lâyık devamlı bir sükûnun temini esbabını ihzar buyurmalarını insaniyet namına rica ederim.
C. 29 Teşrin-i sânî 335 ve 192 numaralı şifreye numara iki. Erzurum tslam kadınlarının Muradiye nam câmi-i şerifte içtima ederek mevlid-i nebevinin kıraatini müteakip merkez Inas Mektebi müdiresi Faika Hakkı Hanım tarafından nutuk iradından sonra, Sadaret-i uzmâ ile Dahiliye Nezaretine ve Dersaadet’te Düvel-i îtilâfiye mümessilleriyle Amerika Ayanına keşide etmiş oldukları telgraf sureti ber vech-i zîr arz olunur.
Suret
Avrupa devletlerinin adalet ve insaniyetin hadimi olduklarına sarsılmaz bir itikat ve kanaatimiz vardı. Zevçlerimizin, biraderlerimizin ve oğullarımızın da sizin gibi en kadim ve kıymettar dostlarımızla harbe iştirakleri cây-ı bahs ve nazar ise de bunun kendi arzularıyle (değil), bir tesir tahtında cebren ve kerhen vukubulduğu cihetle masumiyetleri tabiîdir. Mütarekeden sonra Avrupa medeniyetinin sayısız cerihalarımızı saracağına kaail olmuş iken hâlâ sulh akdolunmadığı gibi, İzmir’den başlayarak İzmir, Antalya ve Urfa ve Maraş’ta dahi biz Osmanlılar haklarında zalimane ve gaddarane muamelâtın envai tatbik ediliyor. Kollarımızı bağlayarak gözlerimizin önünde baltalarla evlâtlarımızın kanlarını akıttıkları, erkeklerimizi bir araya toplayarak ateşle yaktıkları, kadın ve çocuklarımızdan pek çoklarının azay-ı mühimmelerini katederek mürde bıraktıkları, memleketimizi viraneliğe çevirdikleri, sizlerin tahkikatınızla bil-etraf anlaşılmış iken biz Osmanlılara insafınızı çevirmeyerek elan o gibi canileri himaye ve vikaye etmek teşebbüsünü anlamıyoruz. Medeniyetle kabil-i telif olmayan yabancılığınız bizim size olan hürmetimizi ihlal etmedi. Medeniyet, vahşeti izale içindir. Yoksa zat-ı âlileri gibi necip ve refik ecanib mensubunun bu gayr-ı mülayim ahval ile rencide ederek hürmetimizi haleldar etmeğe çalışmalarına akıl erdiremiyoruz. Tazyikin son raddesi izhâr-ı hak için vesait-i mevcûdeye müracaatı intaç eder. Ümmit varız ki anın vicdanlarına kandan derya olan memleketimizin son felâketinin mesuliyetini kabul etmek zilletinde bulunmazlar. Bundan sonra olsun biz Osmanlıları ifna ve imha ile zevkıyab olmak işine muhalefet lütfunda bulununuz. İnsaniyet de bunu icap eder. Mütareke, tarafeyn-i âkkıdeynin olduğu yerde tevakkuf için bir yemin demektir. Bunun akdinden sonra bir kısım mülkümüzün işgali nasıl tecvîz buyuruldu ve hangi hak ve salâhiyet buna müsait oldu. Wilson cenapları, ekseriyetin hukuku ekalliyetin efrad-ı ahaliye feda edilemez, diyorlar. İngilizlerle Fransızlar ve İtalyanlar da ilhaksız, tazminatsız sulh akdedeceklerini kâinata ilân ediyorlardı. Söz, insaniyetlerinin hakk-ı tabiîsi, izzet-i nefistir. Daha doğrusu namustur. Namus ise ayaklar altına alınmaz, mevki-i ihtiramda tutulur. Biz Erzurum muhiti, Düvel-i Mütelifenin namuslara müdaheleyi menedeceklerine kaniiz. Bu ciheti, medenî adaletin, şefkat ve insaniyetin timsali olan İtilâf Devletlerinin nazar-ı dikkatlerine arz ile mevcudiyet ve istiklâlimizi muhafazaya kâfi, insanlığa lâyık devamlı bir sükûnun temini esbabını ihzar buyurmalarını insaniyet namına rica ederim.
**********************************************************
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin, kimi İstanbul gazetelerinde yayınlanan zararlı yazılara son verilmesi için Osmanlı Matbuat Cemiyeti’ne gönderdiği telgraf:
İstanbul’da Osmanlı Matbuat Cemiyet-i Muhteremesine
İsimleri, meslekleri, maksatları ve sahib-i imtiyazlarının, müdir-i mesullerinin, muharrirlerinin şahsiyetleri herkesçe malûm olan iki üç gazetenin hayat ve memat mücadelesinde bulunduğumuz şu an-ı mühimde bütün millet-i necîbe-i Osmaniyeyi vahdet dairesinde harekete davetle memleketi kurtarmak için umuma nesâyih-i vatanperverânede bulunacakları yerde, sükûtu ihlal, sade dilânı iğfal, ahlak-ı umumiyeyi ifsat edecek neşriyat-ı nifakcuyanede bulunduklarını görüyor ve işitiyoruz. Memleketimizi düşmanlar taksime çalışırken onlara manen, maddeten yardım eden memleketin bu hayırsız evlâtlarını kadın kalbi ile telîn ediyoruz. Bu gazetelerde yazılanlarla yazanlardan nefret etmeyen hakikî bir Türk, bir Müslüman tasavvur edemeyiz. Bu efendiler acaba ne istiyorlar? Memleketimizin en mühim, en güzel aksamının işgal altında, dindaşlarımızın zulüm ve istibdat içinde inlediklerini bilmiyorlar mı? Bu efendiler, ağrâz-ı şahsiye ile uğraşacaklarına, ortalığa nifak, fesat tohumu saçacaklarına memleketin uğradığı bu felâkete karşı bir tedbirleri varsa onu söylesinler; yok ise memleketi badireden kurtarmak isteyen birtakım erbâb-ı hamiyyeti şu İttihatçı imiş, diğeri İtilâfçı imiş diye şaibedar etmekte memlekete, hatta kendilerine ne fayda olduğunu bir türlü anlayamıyoruz. Yalnız anladığımız, bildiğimiz bir şey varsa biz, bu ittihatçıdır, şu İtilâfçıdır propagandalarını artık dinlemiyoruz ve dinleyemeyiz. İttihatçı da, İtilâfçı da bu memleketin evlâdıdır. Elverir ki bunlar memleketi sevsin ve bu memleketin evlâdı olduğunu unutmasın, vicdanını milyonlar pahasına satmasın. İyi bilinmelidir ki birkaç alçak İttihatçı için memleketin bütün güzide evlâtları lekelenemez. Bugün Anadolu ahalisi, kadın erkek cümlemiz fırka isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık tefessüh etti. Bizler fırka falan istemediğimiz gibi birkaç kişinin hırka kavgasına da memleketimizi feda edemeyiz. Anadolu fırka istemiyor ve istemeyecek. Fakat evvelce fırkalara mensup olan namuslu vatandaşları İttihatçıdır, İtilâfçıdır diye feda edemeyiz. Biz bugün bütün Anadolu’nun müdafaa-i hukuku namına toplanmış kadın ve erkekten mürekkep bir kitle halinde memleketlerimizin müdâfileriyiz. Bunu bilsinler. Eğer bu efendilerin maksatları her teşebbüs-i hayrı akamete mahkûm eylemek, memlekette hiç namuslu adam bulunmadığını ilân eylemekten ibaret ise irtikâp ettikleri şu hal millet, memleket namına bir cinayettir. Tarihten korksunlar! Avrupalılar, bir memlekette intişar eden gazete o memleket ahalisinin efkâr-ı umumiyesini temsil eder itikadındadırlar. İşte bağırarak söylüyoruz ki bu efendilerin neşriyatını bütün kalbimizle protesto ediyoruz. Millet-i Osmaniyenin kitle-i vahide halinde memleketlerini kurtarmak için çalışmasını istiyoruz. Harpte en ziyade felâket çeken biz zavallı Anadolu kadınları beş senedir bu harbe evlâtlarımızı, kocalarımızı, kardeşlerimizi memleketin müdafaası için verdik; kendimiz toprak kazdık, öküzlerin yerine saban çektik, sahne-i harpte sırtımızda askerimizin erzakını taşıdık, taş taşıdık. O efendilerin hanımları gibi, paşa babalarımızdan kalan Büyükada’daki köşklerimizde, Şişli’deki konaklarımızda zevçlerimizle karşı karşıya oturup zevk etmedik. Ve şimdi de zevçlerimizin bol bol, kolay kolay kazandıkları paralarla tuvaletler yaparak otomobillerde gezmiyoruz. Verdiğimiz kurbanlara gözyaşları döküyoruz. Ve onların ruhunu şad etmek için elimizde kalan bu mübarek toprakların müdafaası yolunda erkeklerimizle beraber feday-ı cana azmettik. Bu efendiler damarlarında Türk ve Müslüman kanı varsa memleketin selâmeti namına rica ediyoruz, sükût etsinler. Eğer sükût etmeyip böyle ahlâksızca neşriyatlarında devam edecek olurlarsa gazetelerine boykot yapacağız. Gazetelerini okumadığımız gibi memleketlerimize de katiyyen sokmayacağız. Ve buna suret-i katiyyede muvaffak olacağız. Bizi buna mecbur etmesinler. Çünkü ne olursa olsun bir islâm gazetesi hakkında boykot yapmak vicdanımıza ağır gelecek ve izzet-i nefsimize dokunacak. Fakat ne yapalım! Bir de gazetelerde gördüğümüze nazaran Hürriyet ve itilâfa mensup mebusları Merkez-i Umumî istifaya davet ediyormuş. Bundaki maksat nedir? Bittabi uzak yerlerdeki mebuslar geç gelebilecekler, bir kısmı da bu suretle istifa ettirildiği takdirde sulh konferansının kararından evvel ekseriyet hasıl olamayarak Meclisin içtima edememesini temin etmekten başka ne fikre mahmul olunabilir? Şu halde bu felâketin müsebbipleri de memlekete bu nifakı sokan bu efendiler olmayacak mı? Hangi fırkaya mensup olursa olsun, muhterem mebuslarımızdan rica eyleriz, kendilerini intihap etmekle haklarında itimat göstermiş olan milletin emniyetini suistimal ile üç beş kişinin oyuncağı olarak istifa etmesinler. Bu vicdansız bir hareket olur. Bugün millet ittihat, itilâf Fırkası tanımıyor. Tekrar söylüyoruz, fırka istemiyoruz. Fırkayı memleketimizde adeta tefrika addediyoruz. Buna sebep olan üç beş kişiye diktatörlükleri, zulümleri, yanlış hareketleri ile memleketimizi felâkete sürükleyen Enver’lerden, Cemal’ler-den, Talât’lardan ziyade lanet ediyoruz. Çünkü bu efendiler bilerek, akılları ererek ilimleriyle, irfanlarıyla memleketlerine fenalık ediyorlar. Kendilerini büyüten, yetiştiren memleketleri namına insafa din kardeşleri namına davet ediyoruz.
8 Kânun-ı sanî 336
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti
İsimleri, meslekleri, maksatları ve sahib-i imtiyazlarının, müdir-i mesullerinin, muharrirlerinin şahsiyetleri herkesçe malûm olan iki üç gazetenin hayat ve memat mücadelesinde bulunduğumuz şu an-ı mühimde bütün millet-i necîbe-i Osmaniyeyi vahdet dairesinde harekete davetle memleketi kurtarmak için umuma nesâyih-i vatanperverânede bulunacakları yerde, sükûtu ihlal, sade dilânı iğfal, ahlak-ı umumiyeyi ifsat edecek neşriyat-ı nifakcuyanede bulunduklarını görüyor ve işitiyoruz. Memleketimizi düşmanlar taksime çalışırken onlara manen, maddeten yardım eden memleketin bu hayırsız evlâtlarını kadın kalbi ile telîn ediyoruz. Bu gazetelerde yazılanlarla yazanlardan nefret etmeyen hakikî bir Türk, bir Müslüman tasavvur edemeyiz. Bu efendiler acaba ne istiyorlar? Memleketimizin en mühim, en güzel aksamının işgal altında, dindaşlarımızın zulüm ve istibdat içinde inlediklerini bilmiyorlar mı? Bu efendiler, ağrâz-ı şahsiye ile uğraşacaklarına, ortalığa nifak, fesat tohumu saçacaklarına memleketin uğradığı bu felâkete karşı bir tedbirleri varsa onu söylesinler; yok ise memleketi badireden kurtarmak isteyen birtakım erbâb-ı hamiyyeti şu İttihatçı imiş, diğeri İtilâfçı imiş diye şaibedar etmekte memlekete, hatta kendilerine ne fayda olduğunu bir türlü anlayamıyoruz. Yalnız anladığımız, bildiğimiz bir şey varsa biz, bu ittihatçıdır, şu İtilâfçıdır propagandalarını artık dinlemiyoruz ve dinleyemeyiz. İttihatçı da, İtilâfçı da bu memleketin evlâdıdır. Elverir ki bunlar memleketi sevsin ve bu memleketin evlâdı olduğunu unutmasın, vicdanını milyonlar pahasına satmasın. İyi bilinmelidir ki birkaç alçak İttihatçı için memleketin bütün güzide evlâtları lekelenemez. Bugün Anadolu ahalisi, kadın erkek cümlemiz fırka isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık tefessüh etti. Bizler fırka falan istemediğimiz gibi birkaç kişinin hırka kavgasına da memleketimizi feda edemeyiz. Anadolu fırka istemiyor ve istemeyecek. Fakat evvelce fırkalara mensup olan namuslu vatandaşları İttihatçıdır, İtilâfçıdır diye feda edemeyiz. Biz bugün bütün Anadolu’nun müdafaa-i hukuku namına toplanmış kadın ve erkekten mürekkep bir kitle halinde memleketlerimizin müdâfileriyiz. Bunu bilsinler. Eğer bu efendilerin maksatları her teşebbüs-i hayrı akamete mahkûm eylemek, memlekette hiç namuslu adam bulunmadığını ilân eylemekten ibaret ise irtikâp ettikleri şu hal millet, memleket namına bir cinayettir. Tarihten korksunlar! Avrupalılar, bir memlekette intişar eden gazete o memleket ahalisinin efkâr-ı umumiyesini temsil eder itikadındadırlar. İşte bağırarak söylüyoruz ki bu efendilerin neşriyatını bütün kalbimizle protesto ediyoruz. Millet-i Osmaniyenin kitle-i vahide halinde memleketlerini kurtarmak için çalışmasını istiyoruz. Harpte en ziyade felâket çeken biz zavallı Anadolu kadınları beş senedir bu harbe evlâtlarımızı, kocalarımızı, kardeşlerimizi memleketin müdafaası için verdik; kendimiz toprak kazdık, öküzlerin yerine saban çektik, sahne-i harpte sırtımızda askerimizin erzakını taşıdık, taş taşıdık. O efendilerin hanımları gibi, paşa babalarımızdan kalan Büyükada’daki köşklerimizde, Şişli’deki konaklarımızda zevçlerimizle karşı karşıya oturup zevk etmedik. Ve şimdi de zevçlerimizin bol bol, kolay kolay kazandıkları paralarla tuvaletler yaparak otomobillerde gezmiyoruz. Verdiğimiz kurbanlara gözyaşları döküyoruz. Ve onların ruhunu şad etmek için elimizde kalan bu mübarek toprakların müdafaası yolunda erkeklerimizle beraber feday-ı cana azmettik. Bu efendiler damarlarında Türk ve Müslüman kanı varsa memleketin selâmeti namına rica ediyoruz, sükût etsinler. Eğer sükût etmeyip böyle ahlâksızca neşriyatlarında devam edecek olurlarsa gazetelerine boykot yapacağız. Gazetelerini okumadığımız gibi memleketlerimize de katiyyen sokmayacağız. Ve buna suret-i katiyyede muvaffak olacağız. Bizi buna mecbur etmesinler. Çünkü ne olursa olsun bir islâm gazetesi hakkında boykot yapmak vicdanımıza ağır gelecek ve izzet-i nefsimize dokunacak. Fakat ne yapalım! Bir de gazetelerde gördüğümüze nazaran Hürriyet ve itilâfa mensup mebusları Merkez-i Umumî istifaya davet ediyormuş. Bundaki maksat nedir? Bittabi uzak yerlerdeki mebuslar geç gelebilecekler, bir kısmı da bu suretle istifa ettirildiği takdirde sulh konferansının kararından evvel ekseriyet hasıl olamayarak Meclisin içtima edememesini temin etmekten başka ne fikre mahmul olunabilir? Şu halde bu felâketin müsebbipleri de memlekete bu nifakı sokan bu efendiler olmayacak mı? Hangi fırkaya mensup olursa olsun, muhterem mebuslarımızdan rica eyleriz, kendilerini intihap etmekle haklarında itimat göstermiş olan milletin emniyetini suistimal ile üç beş kişinin oyuncağı olarak istifa etmesinler. Bu vicdansız bir hareket olur. Bugün millet ittihat, itilâf Fırkası tanımıyor. Tekrar söylüyoruz, fırka istemiyoruz. Fırkayı memleketimizde adeta tefrika addediyoruz. Buna sebep olan üç beş kişiye diktatörlükleri, zulümleri, yanlış hareketleri ile memleketimizi felâkete sürükleyen Enver’lerden, Cemal’ler-den, Talât’lardan ziyade lanet ediyoruz. Çünkü bu efendiler bilerek, akılları ererek ilimleriyle, irfanlarıyla memleketlerine fenalık ediyorlar. Kendilerini büyüten, yetiştiren memleketleri namına insafa din kardeşleri namına davet ediyoruz.
8 Kânun-ı sanî 336
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti