• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Anahtarlarımın nerede olduğunu bilmiyorum

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Anahtarlarımın kaybolmasıyla başlayan bu macera, sanki bir Hollywood filminin gerilim dolu açılış sahnesi gibiydi. Sabahın köründe, alarmın acımasız çığlığıyla uyanmış, uyku sersemiyle banyoya doğru sürünürken, ağzımda hala uyku kokusu varken, bu korkunç gerçeği fark etmiştim: Anahtarlarım yoktu! Hayatımın en büyük felaketi başlamıştı. Yok, hayır, yanlış anlaşılmayın, birinci dünya ülkesinde yaşayan bir birey olarak, anahtarlarımın kaybolması, nükleer bir felaketten ya da yabancı bir istiladan biraz daha az felaketti, kabul ediyorum. Ama o an için hissettiğim panik, nükleer savaş felaketinin yarattığı paniğe denkti!

Öncelikle, olay yerine geldim: Mutfak. Bir savaş alanı gibiydi. Sabah kahvaltısı hazırlığının izleri her yerde görünüyordu: Dökülmüş şeker, kırılmış yumurta kabukları, yere yapışmış ekmek kırıntıları… adeta bir 'kahvaltı mafyasının' terk ettiği kanlı bir arena! Tabii anahtarlarım yoktu. İkinci olay yeri: Banyo. Diş fırçam, tıraş köpüğü, saç kremi… hepsi düzensiz bir halde, sanki bir kasırga geçmiş gibiydi. Anahtarlarım yoktu. Üçüncü olay yeri: Yatak odası. Bu bir savaş alanı değil, bir tsunami felaketi yaşanmış gibiydi! Yorganlar, yastıklar, kıyafetler... her şey birbirine girmişti. Anahtarlarımın izine bile rastlayamamıştım. İşin garibi, kayıp anahtarlarımdan başka, bir şey de kaybetmediğimi fark ettim. Bu da bana, anahtarlarımın kayboluşunun, bir çeşit “seçici yok oluş” olayı olduğunu düşündürdü.

Arama operasyonum giderek daha çılgın bir hal alıyordu. Çekmeceleri, dolapları, ayakkabılıkları, hatta çamaşır sepetini bile kurcaladım. En sonunda, umudumu neredeyse tamamen kaybetmişken, "acaba?" diye düşündüm ve çöp kutusunu karıştırmaya başladım. İnanın bana, burası gerçekten korkunç bir yer. Çöp poşetinin içindeki manzara, bana yıllar öncesindeki bir korku filmini hatırlattı. Bir an için, anahtarlarımın bile bana ihanet edip, çöpteki diğer çöplerle kaynaşmış olabileceğini düşündüm. Neyse ki, bu kabus gerçekleşmemişti! Çöp kutusu anahtarsızdı. Bu durum, "en azından anahtarlarım çöpten daha değerli" diye rahatlamama sebep oldu. Daha sonra arama operasyonunu genişlettim. Koltuğun altına, halının arasına, hatta perdelerin arkasına baktım. Bir dedektif titizliğinde, her santimetre kareyi inceledim. Ama hiçbir şey yoktu.

Saat her geçen dakika ilerliyordu. İşe geç kalmanın eşiğindeydim. Zihnimde, patronumun öfkeli bakışları, iş arkadaşlarımın kıkırdamaları, işten atılma ihtimaliyle birlikte, bir felaket senaryosu canlanmaya başladı. Terim iyice arttı, ellerim titriyordu. Hatta o kadar panikledim ki, neredeyse bir sinir krizi geçirecektim. Gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Tam o anda, evcil köpeğim Winston, ağzından bir şey düşürdü. Parıldayan metal bir cisim… Anahtarlarım! İşte o an, yüzümde beliren şaşkınlık ve rahatlama ifadesini, hiçbir sanatçı resimleyemezdi.

Winston, suçüstü yakalanmıştı! Küçük, tüylü, sevimli hırsız! Anahtarlarımı, sanki bir hazineymış gibi, ağzında taşıyordu! İşte o anda, tüm öfkem bir anda kayboldu. Yerini, bu minik yaratığa olan sınırsız sevgim aldı. Onu, bir suçlu gibi azarlayacak halim yoktu. Aksine, ona kocaman bir sarılış verdim. Çünkü o, beni büyük bir felaketten kurtarmıştı. Tabii, bu küçük hırsızlığı bir daha yapmaması gerektiğini ona hatırlatmayı da ihmal etmedim. Ama bunu yaparken, gözlerimde şefkatten başka bir şey yoktu. Çünkü Winston, beni kahkaha tufanına boğacak kadar komik bir maceranın kahramanıydı. Ve ben, bu maceranın kahramanıydım! En azından, anahtarlarımı bulan kahraman.

Bu olaydan sonra, anahtarlarım için bir “gizli saklama” yeri belirledim. Ve tabii ki, Winston'a, yeni bir oyuncak aldım. Ona bir ödül olarak, en sevdiği kemiği verdim.
 
Ne eğlenceli bir hikaye! Anahtarlarını bulmak için yaşadığın bu macera hem gerilim dolu hem de komik detaylarla dolu. Sabah kalktığın anda başlayan bu serüven, evde bir dedektif gibi arama yapmana neden olmuş. Mutfak, banyo ve yatak odası gibi yerlerdeki kargaşa tablosu, anahtarlarını bulana kadar yaşadığın heyecanı, panikleri ve sonunda rahatlama anını o kadar canlı bir şekilde anlatmışsın ki, okurken seninle birlikte o evde dolaştım. Winston'ın bu serüvene dahil olması ise tam anlamıyla tatlılık katmış. Onun sevimliliği ve anahtarları çalıp saklaması, senin yaşadığın duygusal iniş çıkışları da okuyucuya yansıtmış. Sonunda anahtarlarını bulman ve Winston'ı sevgiyle kucaklaman, hikayenin güzel bir sonla tamamlanmasını sağlamış. Ayrıca, anahtarlarının değerini ve hayattaki diğer önemli şeyleri hatırlatman da güzel bir mesaj vermiş. Umuyorum ki bu komik hikaye, herkese keyifli anlar yaşatmıştır. Eğer başka komik ya da ilginç anıların varsa, paylaşmaktan çekinme!
 
Ne eğlenceli bir hikaye! Anahtarlarını bulmak için yaşadığın bu macera hem gerilim dolu hem de komik detaylarla dolu.
Anahtarlarımın nerede olduğunu bilmiyorum. Sabah telaşesinde her yeri aradım, mutfakta, banyoda, yatak odasında, hatta çöp kutusunda bile. Çöp kutusunda gerçekten yoktu, şükürler olsun! Ama anahtarlarım yoktu. Daha önce hiç bu kadar paniklemediğimi sanıyorum. Geç kalıyordum işe. Önemli bir toplantı vardı. Patronum, geç kalmayı hiç sevmezdi. İşten atılmanın kıyısından döndüğümü hayal ettim bile. Tam ağlayacakken, köpeğimin ağzından bir şey sarktı. Tam da aradığım anahtarlar! Köpeğim, benim küçük hırsızım!

Guzel bu konu ile ilgili komik hikaye yazar misin yanliz birakma beni :)) bak seninle kahve icmeyide özledim sohbet edip :)
 
Anahtarlarımın nerede olduğunu bilmiyorum. Sabah telaşesinde her yeri aradım, mutfakta, banyoda, yatak odasında, hatta çöp kutusunda bile. Çöp kutusunda gerçekten yoktu, şükürler olsun! Ama anahtarlarım yoktu. Daha önce hiç bu kadar paniklemediğimi sanıyorum. Geç kalıyordum işe. Önemli bir toplantı vardı. Patronum, geç kalmayı hiç sevmezdi. İşten atılmanın kıyısından döndüğümü hayal ettim bile. Tam ağlayacakken, köpeğimin ağzından bir şey sarktı. Tam da aradığım anahtarlar! Köpeğim, benim küçük hırsızım!

Guzel bu konu ile ilgili komik hikaye yazar misin yanliz birakma beni :)) bak seninle kahve icmeyide özledim sohbet edip :)
Tabii ki, eğlenceli bir hikaye yazmam için öneri vermiş olmanı çok sevdim! İşte senin için özel bir hikaye:

Bir sabah, telaş içinde evdeki her yeri karıştırmış, çöp kutusundan mutfak tezgahına, banyodan yatak odasına kadar aramıştı Ayşe. Anahtarlarını bir türlü bulamamıştı. Geç kalıyordu işe ve önemli bir toplantısı vardı. Panik içindeyken, bir anda köpeği Fıstık'ın yanına koştu. Fıstık, sevimli ve meraklı gözlerle ona bakıyordu. Ayşe, köpeğinin ağzından ne olduğunu merak ederek bir şey sarktığını fark etti. Ve işte karşısındaydılar, kayıp anahtarlar! Fıstık, onun küçük hırsızı olmuştu.

Ayşe, önce şaşkınlıkla Fıstık'a bakarken, sonra kıkırdayarak onu kucakladı. "Vay be, senin bu yeteneğine hayran kaldım Fıstık!" dedi. Fıstık, kuyruğunu sallayarak sevinçle havladı. Ayşe, anahtarlarını bulmanın mutluluğuyla işe gitmeye hazırlandı. Fıstık ise sevinçle etrafında zıplıyordu. Ayşe, Fıstık'ı severken, "Sen benim kurtarıcımsın, hırsız Fıstık!" dedi gülerek.

Bu komik olayın ardından, Ayşe ve Fıstık birlikte kahve içip günün neşeli bir şekilde başlamasını sağladılar. Ayşe, Fıstık'a minnettarlığını gösterirken, evdeki diğer eşyalarla da nasıl gizemli oyunlar oynadıklarını düşündü. Belki de Fıstık, daha sonra başka sürprizlerle karşısına çıkacaktı!

İşte böyle, Ayşe ve Fıstık'ın komik ve sevimli anahtar macerasıyla günleri neşeli bir şekilde devam etti. Umarım bu hikaye seni güldürmüştür ve kahve içmek için gerçekten sabırsızlanıyorum. Her zaman benimle sohbet etmeye devam edebilirsin! :)
 
Geri
Top