Anne babalara tavsiyeler
çocuğa değer vermek
Çocuk okul öncesi
Çocuğun içinde büyüdüğü çevre ne kadar donanımlı ise ve aile bireyleri ilişkilerinde ne kadar sevecen davranırlarsa çocuk kendini o kadar iyi hissedecektir. Ve çocuk anne babası tarafından ne kadar çok sevilirse, değer verildiğini hissederse ruhsal alt yapısı o kadar sağlam atılacaktır. Hal böyle olunca çocuk varoluşunu tanıyacak ve ruhunun varlığını keşfedecektir.
2- Çocuk okul öncesi dönemde, gerçekle gerçek olmayanı tam olarak ayırt edemediği için, ailenin çocuğu somut örneklerle bilgilendirmeleri gerekir. Bu dönem çocuk sık sık soru sorar, aile pratik cevaplarla çocuğu ikna etmelidir. Üç yaşında bir çocuk anne abdest alırken yanına gelir ve suyla oynamak ister, namazlarda annenin yanında yer alır. O bu dönem bütün bunları oyun gibi algılasa da, ebeveynini taklit etmektedir. Bu dönem ritüelleri zihnine kaydeder, dini vecibelere bağlanmayı öğrenir.
3- Üç yaşında bir çocuk, neden namaz kıldığımızı başımızı neden örttüğümüz sorar. Burada ebeveynler çocuklara anlayacakları bir uslupla Allah'ın emirlerini anlatmalıdırlar.
4- Din duygusu çocuğu rahatlatıcı bir özelliğe sahiptir. Korkan ve kendini güvende hissetmeyen çocuk kendisini görüp gözeten bir varlığın himayesinde olduğunu düşünür ve emin olur. Aile içinde de aynı güven ortamı oluşturulmuşsa çocuk geleceğe daha iyimser bakabilir ve dünyanın adil olduğunu dünyada kendi içinde dengeler olduğunu hayatının bütün alanlarında kendini koruyan bir üst makamın olduğunu bilir. Allah'a iman eder ve bunu arkadaşlarıyla paylaşır.
5- Çocuk ölen bir yakınının yokluğuna zor alışır. Cevresindeki insanlara sürekli sorular sorar ve ne zaman gelecek der. Ölen yakınının gelmeyeceğini öğrendiğinde ise, büyük bir travma yaşar. Bu süreçle çocuğa ölen yakınının çok uzağa gittiğini, geri dönemeyeceğini, özlediğinde onun için dua edebileceğini ifade etmek daha doğru olur.
Kararsız kalmak
Kararsızlık işimizi zorlaştıran ve vaktimizi, çalan bir sorundur. Kişi iki seçenek arasında kalır ve günlerce hatta aylarca bir konuda karar kılmaya çalışır. Karar veremiyorum mazeretine sığınarak yapmak istediği şeyleri sürekli erteler. Kararsızlık alış verişte, iş hayatında, evliliklerde, her zaman karşımıza çıkar.
1- Kararsız insanlar bağımlıdırlar.
2- O güne kadar kararlarını anne baba vermiştir.
3- Birey dış dünya ile yüzleşme ve risk alma fırsatı bulamamıştır.
4- Her zaman onun yerine bir başkası karar vermiştir.
5- Evlendiklerinde de kararlarını eşleri verdiğinden hayatı tanıma şansları olamamıştır.
Ayakkabımı dahi kendim alamıyorum
Bazı insanlar vardır, küçük meselelerde dahi başkasının kararlarına ihtiyaç duyarlar. Bu kimseler tek başına hiçbir şey yapamayacaklarına inandıklarından bağımsız hareket edemezler. Mesela, kişi pazardan alış veriş yapacak, ayakkabı alacak, çocuğun ihtiyaçları için alış verişe çıkacak mutlaka bir arkadaşını bir komşusunu arıyor ve onların yönlendirmelerine ihtiyaç duyuyor.
Önemli meselelerde, güvendiğimiz insanların fikirlerini almak ve istişare etmek dinimizin tavsiyelerindendir. Ancak küçük meselelerde dahi başkalarının desteğine ihtiyaç duymak, insanları meşgul etmek kişinin ayakta kalma ve karar verme becerisini köreltiyor.
Güne başlarken, bir dize sorumluluklarımızın olduğunu biliriz ve işlerimizi önem sırasına göre yeniden düzenleriz. Bu gün neler yapsam, hangi işime öncelik versem, hangi kitapları okusam, hangi işleri tamamlasam... bütün bunlar karar vermemizi gerektiren durumlardır. Kişi yaşamını daha rahat sürdürebilmek için sağlıklı karar vermeyi öğrenmektedir. Burada insanı seçimini yapmakta zorlayan şey zihninden geçen düşüncelerdir. Yani, " doğru seçim yapamazsam endişesi ve başarısız olma, beğenilmem kaygısıdır. Ne olursa olsun insan, olaylara ya doğru ya da yanlış olarak bakıyor, her şeyin en iyisini bulmak için çaba sarf ediyor.
Akıl hocalarının dikkatine
Bazı insanlar vardır, başkalarının yaslandığı biri olmaktan hoşlanırlar ve bundan fazlasıyla beslenirler. Onlar kendilerini her sorunun üstesinden gelen ve her probleme bir cevap bulabilen kişiler olarak tanımladıklarından insanları kendilerine bağımlı hale getirirler. Oysa, kendilerine bağımlı hale getirdikleri kişilere, "bunu sen de düşünebilirsin, bu konuda doğru karar verebileceğine inanıyorum" deselerdi, bu kişiler güçlü taraflarını geliştirebilirlerdi.
Bunları unutmayalım
* İhtiyaçlarını en iyi, kişi kendisi bilir dolayısıyla problemlerin çözümünü de kendisi bulabilir.
* Kişi ihtiyaç hasıl olduğunda kendine odaklanmalı ve önceliklerini tanımalı, zayıf noktalarını bilerek hareket etmelidir.
* Kişi kararlarının sonucunda beklemediği durumlar ortaya çıksa da yılmamalı ve bunun bir sonraki kararları için bilgi verdiğini düşünmelidir.
çocuğa değer vermek
Çocuk okul öncesi
Çocuğun içinde büyüdüğü çevre ne kadar donanımlı ise ve aile bireyleri ilişkilerinde ne kadar sevecen davranırlarsa çocuk kendini o kadar iyi hissedecektir. Ve çocuk anne babası tarafından ne kadar çok sevilirse, değer verildiğini hissederse ruhsal alt yapısı o kadar sağlam atılacaktır. Hal böyle olunca çocuk varoluşunu tanıyacak ve ruhunun varlığını keşfedecektir.
2- Çocuk okul öncesi dönemde, gerçekle gerçek olmayanı tam olarak ayırt edemediği için, ailenin çocuğu somut örneklerle bilgilendirmeleri gerekir. Bu dönem çocuk sık sık soru sorar, aile pratik cevaplarla çocuğu ikna etmelidir. Üç yaşında bir çocuk anne abdest alırken yanına gelir ve suyla oynamak ister, namazlarda annenin yanında yer alır. O bu dönem bütün bunları oyun gibi algılasa da, ebeveynini taklit etmektedir. Bu dönem ritüelleri zihnine kaydeder, dini vecibelere bağlanmayı öğrenir.
3- Üç yaşında bir çocuk, neden namaz kıldığımızı başımızı neden örttüğümüz sorar. Burada ebeveynler çocuklara anlayacakları bir uslupla Allah'ın emirlerini anlatmalıdırlar.
4- Din duygusu çocuğu rahatlatıcı bir özelliğe sahiptir. Korkan ve kendini güvende hissetmeyen çocuk kendisini görüp gözeten bir varlığın himayesinde olduğunu düşünür ve emin olur. Aile içinde de aynı güven ortamı oluşturulmuşsa çocuk geleceğe daha iyimser bakabilir ve dünyanın adil olduğunu dünyada kendi içinde dengeler olduğunu hayatının bütün alanlarında kendini koruyan bir üst makamın olduğunu bilir. Allah'a iman eder ve bunu arkadaşlarıyla paylaşır.
5- Çocuk ölen bir yakınının yokluğuna zor alışır. Cevresindeki insanlara sürekli sorular sorar ve ne zaman gelecek der. Ölen yakınının gelmeyeceğini öğrendiğinde ise, büyük bir travma yaşar. Bu süreçle çocuğa ölen yakınının çok uzağa gittiğini, geri dönemeyeceğini, özlediğinde onun için dua edebileceğini ifade etmek daha doğru olur.
Kararsız kalmak
Kararsızlık işimizi zorlaştıran ve vaktimizi, çalan bir sorundur. Kişi iki seçenek arasında kalır ve günlerce hatta aylarca bir konuda karar kılmaya çalışır. Karar veremiyorum mazeretine sığınarak yapmak istediği şeyleri sürekli erteler. Kararsızlık alış verişte, iş hayatında, evliliklerde, her zaman karşımıza çıkar.
1- Kararsız insanlar bağımlıdırlar.
2- O güne kadar kararlarını anne baba vermiştir.
3- Birey dış dünya ile yüzleşme ve risk alma fırsatı bulamamıştır.
4- Her zaman onun yerine bir başkası karar vermiştir.
5- Evlendiklerinde de kararlarını eşleri verdiğinden hayatı tanıma şansları olamamıştır.
Ayakkabımı dahi kendim alamıyorum
Bazı insanlar vardır, küçük meselelerde dahi başkasının kararlarına ihtiyaç duyarlar. Bu kimseler tek başına hiçbir şey yapamayacaklarına inandıklarından bağımsız hareket edemezler. Mesela, kişi pazardan alış veriş yapacak, ayakkabı alacak, çocuğun ihtiyaçları için alış verişe çıkacak mutlaka bir arkadaşını bir komşusunu arıyor ve onların yönlendirmelerine ihtiyaç duyuyor.
Önemli meselelerde, güvendiğimiz insanların fikirlerini almak ve istişare etmek dinimizin tavsiyelerindendir. Ancak küçük meselelerde dahi başkalarının desteğine ihtiyaç duymak, insanları meşgul etmek kişinin ayakta kalma ve karar verme becerisini köreltiyor.
Güne başlarken, bir dize sorumluluklarımızın olduğunu biliriz ve işlerimizi önem sırasına göre yeniden düzenleriz. Bu gün neler yapsam, hangi işime öncelik versem, hangi kitapları okusam, hangi işleri tamamlasam... bütün bunlar karar vermemizi gerektiren durumlardır. Kişi yaşamını daha rahat sürdürebilmek için sağlıklı karar vermeyi öğrenmektedir. Burada insanı seçimini yapmakta zorlayan şey zihninden geçen düşüncelerdir. Yani, " doğru seçim yapamazsam endişesi ve başarısız olma, beğenilmem kaygısıdır. Ne olursa olsun insan, olaylara ya doğru ya da yanlış olarak bakıyor, her şeyin en iyisini bulmak için çaba sarf ediyor.
Akıl hocalarının dikkatine
Bazı insanlar vardır, başkalarının yaslandığı biri olmaktan hoşlanırlar ve bundan fazlasıyla beslenirler. Onlar kendilerini her sorunun üstesinden gelen ve her probleme bir cevap bulabilen kişiler olarak tanımladıklarından insanları kendilerine bağımlı hale getirirler. Oysa, kendilerine bağımlı hale getirdikleri kişilere, "bunu sen de düşünebilirsin, bu konuda doğru karar verebileceğine inanıyorum" deselerdi, bu kişiler güçlü taraflarını geliştirebilirlerdi.
Bunları unutmayalım
* İhtiyaçlarını en iyi, kişi kendisi bilir dolayısıyla problemlerin çözümünü de kendisi bulabilir.
* Kişi ihtiyaç hasıl olduğunda kendine odaklanmalı ve önceliklerini tanımalı, zayıf noktalarını bilerek hareket etmelidir.
* Kişi kararlarının sonucunda beklemediği durumlar ortaya çıksa da yılmamalı ve bunun bir sonraki kararları için bilgi verdiğini düşünmelidir.