Schweppes
Forum Tutkunu
Adım Ayşe, küçük Ayşe derler bana memleketimde. Yeşilin en güzel olduğu, papatyaların en canlı açtığı, kelebeklerin serbestçe uçtuğu bir yerde doğmuşum. Rüzgârların delice estiği, yağmurların amansız yağdığı bir dağ köyünde… Sevda şarkıları söyleyen kuşlardan, bana öğüt veren çiçeklerden ve derdimi okuduğum başı dumanlı dağlardan başka kimsem yok. Yalnızlığın kol gezdiği yüreğimle baş başa onca sene geçti, 'neden ben' diye sorup isyan etmedim. Rabbim soğuk ve sert geçen her kışın ardından baharı veriyor, yaprakları çiçekleri veriyor. Nasıl olur da 'neden' diye sorarım? Bu nankörlük olmaz mı?
Bunca güzelliğe ve hayatımın vazgeçilmezi olan umuda rağmen, yüreğim bazen sızlamıyor da değil, hani bir annem olsaydı diye. Hasretliğin o taşınması zor acısı yüreğime oturalı beri, bir kerecik bile rahat uyumadım. Dudaklarımda sonu gelmeyen bir beste oldu anne sevgisi. Bazen diyorum ki: 'Kırık yüreğimi; yaması sabır, dikişi hasret, azığı anne sevgisi olan bir bohça yapsam, aramaktan, özlemekten yılmayan bir seyyah olsam, sonra alıp bu dertli başımı, koca dünyayı karış karış dolaşsam, bu yürek sızısını dindirebilir miyim acaba?' Veya uğruna dünyayı hiçe saydığım bir buğday tarlasına bir han kursam, derdine derman arayıp da bulamayan gariplere sabır sunsam bu diyarlarda, yürekleri benimkinden daha yorgun olan insanları gördükçe rahatlar mıyım?.. Ah annem, bu acıyı çekmeye öyle aşina ki yüreğim, bırakıp gidemiyorum bile.
Küçük avuçlarıma köyümün en güzel çiçeklerini toplayıp bütün annelere hediye etmek istiyorum. Bir kerecik de anneme verebilseydim yüreğimden sızan damlalarla büyüyüp açan bu çiçekleri, ne güzel olurdu. Gözyaşlarım hep toprağa akıyor, bir kerecik de onun sinesine dökülseydi… Bir de ellerini öpebilseydim doya doya… Hep özlediğim duyguları hayallere sığdırmaya çalışıyorum. Yüreğim parça parça, bir tek dağlar anlıyor hâlden, dumanlı dağlar… Annemle konuşur gibi başlıyorum anlatmaya… Ben anlatıyorum onlar dinliyorlar. Dinliyorlar ama saçlarımı okşamıyorlar ki… Yüreğime o ılık sevgiyi akıtmıyorlar ki…
Canım annem, keşke anlatabilsem sana olan sevgimi, seni nasıl özlediğimi, senin hasretine nasıl katlandığımı, sensiz geçen karanlık gecelerde nasıl gözyaşı döktüğümü, yokluğunda boğazıma oturan düğümü nasıl hissettirmediğimi kimselere… Annem, toprak kokan canım annem… Yokluğun hasrete düşürdü beni.
Duyuyor musun sesimi bilmiyorum; ama ben ağlıyorum anne. Aç değilim, canım da acımıyor, sadece göğsümün tâ şurasında bir sızı var, hasretinden annem. Burada olsan ağlar mıydı bu garip? Hem bak, ellerimdeki çiçeklerim boyun büktü, gelincikler solmadan alsana anne. Hoyrat rüzgârlar var dışarıda, elleri üşüyen yavrucuğunu yüreğinle sarsana… Sana çiçeklerin ve duyguların en güzelleriyle geldim, yine mi boynum çiçekler gibi bükük kalacak ve körpe yüreğim gelincikler gibi soluk…
Şimdi gidiyorum anneciğim, seni hayallerimde canlandırıp, rüyalarıma taşıyacağım. Döndüğümde seni bulabilmek ümidiyle…
Alıntı..
Bunca güzelliğe ve hayatımın vazgeçilmezi olan umuda rağmen, yüreğim bazen sızlamıyor da değil, hani bir annem olsaydı diye. Hasretliğin o taşınması zor acısı yüreğime oturalı beri, bir kerecik bile rahat uyumadım. Dudaklarımda sonu gelmeyen bir beste oldu anne sevgisi. Bazen diyorum ki: 'Kırık yüreğimi; yaması sabır, dikişi hasret, azığı anne sevgisi olan bir bohça yapsam, aramaktan, özlemekten yılmayan bir seyyah olsam, sonra alıp bu dertli başımı, koca dünyayı karış karış dolaşsam, bu yürek sızısını dindirebilir miyim acaba?' Veya uğruna dünyayı hiçe saydığım bir buğday tarlasına bir han kursam, derdine derman arayıp da bulamayan gariplere sabır sunsam bu diyarlarda, yürekleri benimkinden daha yorgun olan insanları gördükçe rahatlar mıyım?.. Ah annem, bu acıyı çekmeye öyle aşina ki yüreğim, bırakıp gidemiyorum bile.
Küçük avuçlarıma köyümün en güzel çiçeklerini toplayıp bütün annelere hediye etmek istiyorum. Bir kerecik de anneme verebilseydim yüreğimden sızan damlalarla büyüyüp açan bu çiçekleri, ne güzel olurdu. Gözyaşlarım hep toprağa akıyor, bir kerecik de onun sinesine dökülseydi… Bir de ellerini öpebilseydim doya doya… Hep özlediğim duyguları hayallere sığdırmaya çalışıyorum. Yüreğim parça parça, bir tek dağlar anlıyor hâlden, dumanlı dağlar… Annemle konuşur gibi başlıyorum anlatmaya… Ben anlatıyorum onlar dinliyorlar. Dinliyorlar ama saçlarımı okşamıyorlar ki… Yüreğime o ılık sevgiyi akıtmıyorlar ki…
Canım annem, keşke anlatabilsem sana olan sevgimi, seni nasıl özlediğimi, senin hasretine nasıl katlandığımı, sensiz geçen karanlık gecelerde nasıl gözyaşı döktüğümü, yokluğunda boğazıma oturan düğümü nasıl hissettirmediğimi kimselere… Annem, toprak kokan canım annem… Yokluğun hasrete düşürdü beni.
Duyuyor musun sesimi bilmiyorum; ama ben ağlıyorum anne. Aç değilim, canım da acımıyor, sadece göğsümün tâ şurasında bir sızı var, hasretinden annem. Burada olsan ağlar mıydı bu garip? Hem bak, ellerimdeki çiçeklerim boyun büktü, gelincikler solmadan alsana anne. Hoyrat rüzgârlar var dışarıda, elleri üşüyen yavrucuğunu yüreğinle sarsana… Sana çiçeklerin ve duyguların en güzelleriyle geldim, yine mi boynum çiçekler gibi bükük kalacak ve körpe yüreğim gelincikler gibi soluk…
Şimdi gidiyorum anneciğim, seni hayallerimde canlandırıp, rüyalarıma taşıyacağım. Döndüğümde seni bulabilmek ümidiyle…
Alıntı..