Eski medeniyetlerin mitolojilerinde ve sanatlarında rastlanan doğaüstü yaratıklardan en ilginç olanlarından biri Kentaur'dur. Bu yarı insan yarı atın çıkışı diğer karışık yaratıklar gibi Doğu kökenli olsa da daha çok Yunan’da benimsenir. Kentaurların başları, göğüsleri, kolları ve bazen de ön bacakları insan, karınlarından arkası at biçimindedir. Yeleleri, kuyrukları vardır. Yabanıl ve azgındırlar. Dağlarda ve ormanlarda yaşarlar ve çiğ et yerler.
Kentaurlar ilk olarak Mezopotamya’da Babil sınır taşlarında görülürler. Kassiti’de ve Orta Asur döneminde mühür üzerinde de oldukları bilinir. Bazen kuyruğu aslan gibidir. İnsan kısmı genellikle bir sopa veya benzeri bir şeyle silahlandırılmış olarak diğer hayvanları avlarken gösterilirler. Orta Asur döneminden bir silindir mühürdeki sakallı ve kanatlı kentaur bir antilopu yakalar. Başında konik bir şapka ve elinde bir silah vardır. Asur sanatında üst kısmı erkek, belden aşağısı aslan olan aslan-kentaur’a da rastlanır. Genellikle boynuzlu tanrılık kasketi giyen bu yaratığın ismi Urmahlulluy’dur. Demon Mukilresule-muttiyle çarpıştığı sahneleri de bulunan ve kötü güçleri korkutan aslan-kentaur Ninive’den Asurbanipal’in sarayının bir odasındaki anıtsal kabartmada da yer alır.
Girit ve Miken sanat eserlerinde de bu figürler vardır. Girit’ten Arqiue Heraum’da bulunan bir mücevher taşında iki kentaur karşılıklı dururlar. Kentaur’un primitif örneklerinden sayılabilecek bu tasvirlerle Girit’ten bir mühründe de karşılaşılır. Burada mitolojik bir sahne içinde değildir. Girit ve Miken mücevherlerinde diğer karışık yaratıkların bir çeşididir ve dekoratif özellik taşır.
Anadolu’da Urartu krallığından kalan -M.Ö. 7. yüzyılda- Asur modelleri bronz ve fildişi eserlerde kentaur figürü uygulanır. Van yakınlarındaki Toprakkale’den bir mobilya parçasında kentaurun yüzü fildişi ve taşa oyuludur. Boynuzları kakmadır. Tüyleri, saçı, elbisesi ve süslemeler son derece düzgün ve ustalıkla yapılmıştır. Anadolu’da M. Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısında Pazarlı’dan Frigya döneminden pişmiş toprak levhada karşılıklı duran ve ellerinde dal tutarak koşan kentaurlar vardır. İyonyalı ustaların sevdiği bir tarz olan arka ayaklarından sadece sağdakinin göründüğü, soldakinin saklı kaldığı tasvir Larrisa’daki eserlerde de yer bulur. Pazarlı’dakiler Larissa’dan örnek alınmıştır.
Yunan mitolojisindeki kentaurlar İksion’un soyundandır. İksion Deioneus’un kızı Dia ile nişanlıyken kayınpederine armağanlar vermeye ant içer ama evlenince sözünü tutmaz. Üstelik Dia’nın babasını yanan bir kuyuya atar. Bu suçlarından dolayı kınanan İksion’a Zeus acır ve ona sığınak arar. İksion ise Zeus’un karısı Hera’ya gözünü diker. Zeus, Hera şeklinde bir bulut biçimlendirip Nephele adlı bu bulutu İksion’a gönderir. O da, bulutu Hera zannederek birleşir. Bu birleşmeden kentaur doğar. Zeus, İksion’u ateş içinde bir tekerleğe bağlar ve sonsuza dek yanmasını sağlayarak cezalandırır.
At adamlardan Kherion ile Pholos İksion’dan doğma değildir. Kronos’la Philyra’nın oğlu Kherion at adamların en iyisi, en ünlüsü ve en bilginidir. Kronos deniz perisi Philyra ile birleşmek için at biçimine girer. Adı elden gelir, eli her şeye yatkın anlamında “Kheir” dır. Bir doğa adamı olan Kheiron doğadan öğrendikleriyle en büyük yiğitleri yetiştirir. Asklepios, İason ve Tanrı Apollon bile ondan ders alırlar. En ünlü öğrencisi olan Akhilleus üstün yeteneklerini mağarada hocası Kheiron’la geçirdiği eğitim yıllarına borçludur. Bu bilge at adam, Akhilleus’a avlanmayı, savaşmayı öğretir, müzik, ahlak ve tıp dersleri verir. Kentaurlardan farklı olan diğer at adam Pholos’tur. Silenos’la bir orman perisinin birlikteliğinden dünyaya gelir. İnsansever, konuksever, bilgili ve yararlıdır. Her ikisi de diğer at adamlardan faklı olarak hoşgörülüdürler ve vahşi değillerdir...