Fikir ve sanat dünyamızın büyük ustalarından biri olan Cemil Meriç beyin eserlerini okumadıysanız ziyanda sayılırsınız.
Cemil Meriç muhteşem bir üslûp sahibi.
Kâmus, bildiğiniz gibi lügât demektir, sözlük demektir. Cemil Meriç merhum, sözlük için diyor ki:
Kâmus, bir milletin hafızasıdır. Kâmusa uzanan el, nâmusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilâli, tek mukaddese saygı göstermiş: Kâmusa. Heyhat! Batıda cinnet bile terbiyeli.
Cemil Meriç devam ediyor:
Argo, kanundan kaçanların dili. Uydurma dil ise târihten kaçanların. Argo: Korkunun ördüğü duvar; uydurma dil ise şuursuzluğun. Biri, günahları gizleyen peçe, öteki irfânı boğan kement. Argo, yaralı bir vicdânın sesi. Uydurma dil, hâfızasını kaybeden bir neslin. Argo her ülkenin, uydurma dil ülkesizlerin.
Cemil Meriç böyle diyor. Bunlar mükemmel tespitler.
Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılan Türkçe Sözlükte Fransızca bir kelime Argo şöyle tarif edilmiş: Argo, serserilerin, külhanbeylerin kullandığı söz veya deyim.
Bu açıklamalardan sonra, şimdi büyük gazetelerimizden birinin 3 Ağustos 1999 târihli sayısında yer alan müthiş bir dil fâciasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu gazetemizin 19. sayfasında, güneş tutulmasıyla ilgili haber aynen şöyle:
Herkes: Aman ne şahane olacak diye gaz veriyor. Kimse uyarmıyor. 11 Ağustosta bakışımız, milletçe bulanabilir
Ben, ''gaz verme''nin argoda ne demek olduğunu bilmediğim için sözlüklere baktım, bulamadım. Ama böyle kelimelerin, artık büyük gazetelerimize bile bulaşmasından derin bir acı duydum.
Gazetemizin 19. sayfasında, tam bir Türkçe sefâleti, bıçkın bir külhanbeyi edâsıyla nâralar atıyor. İlk nâra şöyle:
Çıplak bakmak yasak!
Allah Allah! Nereye çıplak bakmak yasak? Okumaya devam edince anlıyoruz ki güneş tutulmasına çıplak bakmamız yasakmış. Demek güneş tutulmasına elbiselerimizi çıkarmadan, soyunmadan bakmalıymışız! İyi de bu yasağı koyan kim? Sonra, bu yasağı çiğnemenin cezası ne? Önce burada yasak kelimesi yanlış kullanılmış. Yasak yerine tehlikeli, zararlı, sakıncalı kelimelerinden birini koymak lâzım.
Bitti mi? Bitmedi. Bu başlığın altında müthiş bir yanlışlık daha var. Türkçeye bakın lütfen. Deniliyor ki:
Güneş tutulmasını çıplak gözle izlemek kör olmaya neden açabilir.
Şimdi bu cümleyi bir de, neden uydurukçasını çıkarıp atarak yerine sebep kelimesini koyarak okuyalım:
Güneş tutulmasını çıplak gözle izlemek kör olmaya sebep açabilir.
Oldu mu şimdi? Türkçede kim, sebep açabilir diye konuşur ve yazar. Sebep açılmaz, sebep olunur. Sebep kelimesini kullanmak gericilik ise o zaman yol açabilir diyebiliriz. Bitti mi? Bitmedi. Güneş tutulması izlenmez; seyredilir. Güneş tutulmasına bakılır.
Bitmedi, iptidaî yöntemler özellikle tehlikeli deniyor. Bu cümlede özellikle kelimesi fazladır. Özellikle yerine çok kelimesi kullanılmalıdır. Türkçe yanlışları devam ediyor. Şu zavallı cümleye bakın:
Uzmanlar, kör olduğunuzu fark edemezsiniz çünkü acımaz diyor.
Önce, bir insan kör olduğunu nasıl fark etmez. Olur mu hiç? Bu argo üstâdı kör olduğunuzu, yerine kör olacağınızı diyemez. Çünkü Türkçemizi bilmiyor. Sonra ne demektir: çünkü acımaz cümlesi? Ne acımaz? Kim acımaz? Veya neremiz acımaz? Birazcık Türkçe bilen bir kimse bu cümleyi şöyle yazardı:
Acı çekmeyeceğiniz için kör olacağınızı fark edemezsiniz veya anlamazsınız.
10 satırlık bir güneş tutulması haberinde 8 Türkçe yanlışı yapan bu gazetemize sabah şerifleriniz hayrolsun demeliyiz.
(Yavuz Bülent BÂKİLER; Sözün Doğrusu I, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İst.2002 )
Cemil Meriç muhteşem bir üslûp sahibi.
Kâmus, bildiğiniz gibi lügât demektir, sözlük demektir. Cemil Meriç merhum, sözlük için diyor ki:
Kâmus, bir milletin hafızasıdır. Kâmusa uzanan el, nâmusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilâli, tek mukaddese saygı göstermiş: Kâmusa. Heyhat! Batıda cinnet bile terbiyeli.
Cemil Meriç devam ediyor:
Argo, kanundan kaçanların dili. Uydurma dil ise târihten kaçanların. Argo: Korkunun ördüğü duvar; uydurma dil ise şuursuzluğun. Biri, günahları gizleyen peçe, öteki irfânı boğan kement. Argo, yaralı bir vicdânın sesi. Uydurma dil, hâfızasını kaybeden bir neslin. Argo her ülkenin, uydurma dil ülkesizlerin.
Cemil Meriç böyle diyor. Bunlar mükemmel tespitler.
Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılan Türkçe Sözlükte Fransızca bir kelime Argo şöyle tarif edilmiş: Argo, serserilerin, külhanbeylerin kullandığı söz veya deyim.
Bu açıklamalardan sonra, şimdi büyük gazetelerimizden birinin 3 Ağustos 1999 târihli sayısında yer alan müthiş bir dil fâciasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu gazetemizin 19. sayfasında, güneş tutulmasıyla ilgili haber aynen şöyle:
Herkes: Aman ne şahane olacak diye gaz veriyor. Kimse uyarmıyor. 11 Ağustosta bakışımız, milletçe bulanabilir
Ben, ''gaz verme''nin argoda ne demek olduğunu bilmediğim için sözlüklere baktım, bulamadım. Ama böyle kelimelerin, artık büyük gazetelerimize bile bulaşmasından derin bir acı duydum.
Gazetemizin 19. sayfasında, tam bir Türkçe sefâleti, bıçkın bir külhanbeyi edâsıyla nâralar atıyor. İlk nâra şöyle:
Çıplak bakmak yasak!
Allah Allah! Nereye çıplak bakmak yasak? Okumaya devam edince anlıyoruz ki güneş tutulmasına çıplak bakmamız yasakmış. Demek güneş tutulmasına elbiselerimizi çıkarmadan, soyunmadan bakmalıymışız! İyi de bu yasağı koyan kim? Sonra, bu yasağı çiğnemenin cezası ne? Önce burada yasak kelimesi yanlış kullanılmış. Yasak yerine tehlikeli, zararlı, sakıncalı kelimelerinden birini koymak lâzım.
Bitti mi? Bitmedi. Bu başlığın altında müthiş bir yanlışlık daha var. Türkçeye bakın lütfen. Deniliyor ki:
Güneş tutulmasını çıplak gözle izlemek kör olmaya neden açabilir.
Şimdi bu cümleyi bir de, neden uydurukçasını çıkarıp atarak yerine sebep kelimesini koyarak okuyalım:
Güneş tutulmasını çıplak gözle izlemek kör olmaya sebep açabilir.
Oldu mu şimdi? Türkçede kim, sebep açabilir diye konuşur ve yazar. Sebep açılmaz, sebep olunur. Sebep kelimesini kullanmak gericilik ise o zaman yol açabilir diyebiliriz. Bitti mi? Bitmedi. Güneş tutulması izlenmez; seyredilir. Güneş tutulmasına bakılır.
Bitmedi, iptidaî yöntemler özellikle tehlikeli deniyor. Bu cümlede özellikle kelimesi fazladır. Özellikle yerine çok kelimesi kullanılmalıdır. Türkçe yanlışları devam ediyor. Şu zavallı cümleye bakın:
Uzmanlar, kör olduğunuzu fark edemezsiniz çünkü acımaz diyor.
Önce, bir insan kör olduğunu nasıl fark etmez. Olur mu hiç? Bu argo üstâdı kör olduğunuzu, yerine kör olacağınızı diyemez. Çünkü Türkçemizi bilmiyor. Sonra ne demektir: çünkü acımaz cümlesi? Ne acımaz? Kim acımaz? Veya neremiz acımaz? Birazcık Türkçe bilen bir kimse bu cümleyi şöyle yazardı:
Acı çekmeyeceğiniz için kör olacağınızı fark edemezsiniz veya anlamazsınız.
10 satırlık bir güneş tutulması haberinde 8 Türkçe yanlışı yapan bu gazetemize sabah şerifleriniz hayrolsun demeliyiz.
(Yavuz Bülent BÂKİLER; Sözün Doğrusu I, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İst.2002 )