• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Arkadaş, Dost, Sevgili.. Sizinki Hangisi?

iLk_NuR

Üstat
Arkadaş... Dost... Sevgili...Sizinki hangisi?

Çoğu zaman karıştırılır. Hatta çoğu zaman bilerek karıştırılır.
''Yok canım sadece arkadaşız...''
Konumuz başkalarını aldatmak için söylenen bu laf değil. Konumuz kendi kendimizi aldatıp aldatmadığımız...
Birisini severiz. Gerçekten severiz. Ama nasıl severiz, niye severiz? Dostumuz mu, arkadaşımız mı, sevgilimiz mi?
Çoğu zaman kendimiz bile yanıt veremeyiz bu soruya...
Oysa hiç şaşmaz bir ölçü var.
Zaman...
Ona nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Bakın...
Yapacak birşey bulamadınız. Vaktiniz bomboş. Telefon defterine bakıp birini arıyorsanız, bilin ki o arkadaştır...
Kendinizi yalnız, çaresiz hissediyorsunuz. Sıkıntıdasınız. Başınız dertte.Maddi olmasa bile manevi bir desteğe ihtiyacınız var. Her neyse... Özeti başınızı yaslayacak bir omuz arıyorsunuz. O zaman ararsınız... Onun adı dosttur...
İki eliniz kanda... Vaktiniz hemde nasıl dolu. İşler, toplantılar, randevular, seyahatler, okul, berber, kuaför, terziler, daha aklınıza ne gelirse.. .Kendinize ayıracak zamanınız yok. İmkansız. Bir saniye bile bulmanız mümkün değil.
Eğer birisi için imkansızı aşıyorsanız, eğer birisi için olmayan zamanı yaratıyor ve ona koşuyorsanız, kıymetini bilin... O en güzeldir, o en harikasıdır. O muhtesemdir...
O sevgilidir...
Yaşamımda pek çok ilişkim oldu. Ama birinin yeri ayrı... Onun benzeri bir daha gelmedi. Daha önce yazmıştım öyküsünü.
ODTÜ'lü...
Biz dört arkadaştık. Sadece arkadaş. Daha doğrusu o güne kadar ben öyle sanıyordum.
Ankara Kızılay'da köşe başında öbür üçüne rastladım. ODTÜ'lü kıza, ''Sinemaya gidelim'' diyorlardı ben yanlarına geldiğimde. Kız, ''İmkanı yok... Öğleden sonra final sınavım var'' diye diretiyordu. Şeytan mı dürttü bilmem. Müthiş bir şımarıklık yaptım. ''Benim hatırım için gelmez misin?'' dedim. ''Senin için herşeyi yaparım. Saat 2'de sinemanın önünde bekleyin'' dedi, koştu gitti...
Üçümüz 2'de sinemanın önündeydik. ODTÜ'lü yoktu.Bizimkiler güldüler. ''Sen de ne safsın, inandın. Kızın final sınavı var. Sınıf geçme meselesi. Nasıl gelir?''
''Gelecek,'' dedim. ''Alın biletleri siz girin.Ben bekleyeceğim...''
Beni inandıran neydi onu da bilmiyorum o zaman. Şimdi biliyorum artık.
Film başladıktan yarım saat sonra sinemanın önünde bir taksi durdu .ODTÜ'lü indi.
''Bekleyeceğini biliyordum,'' diye bağırdı uzaktan.''Bekleyeceğini biliyordum...''
Nefes nefese yanıma gelince anlattı. ''Final sınavına girmezsem bütünleme hakkımda olmayacaktı. Girdim, kağıdı boş verdim. Hızla taksiye koşarken ayakkabımın topuğu kırıldı, önce yurda uğrayıp ayakkabımı değişmem gerekti. Bu yüzden geç kaldım. Çok geç kaldım, ama senin beklemeyip sinemaya girmiş olacağın bir an aklımdan geçmedi. Bekleyeceğini biliyordum...''
İşte bu...
Sonra mı ne oldu?... Ayrı hikaye... 10 yıl önce okumuş olanlar hatırlarlar o ayrı hikayeyi...
Bugün demek istediğim...
Sevgilinize sakın vakit yokluğundan şikayet etmeyin. Vakit yokluğunu sakın ola özür yapmayın. Yapıyorsanız, sevgili değilsinizdir zaten!
Sevmek o vakti yaratmak, sevmek o vaktin yaratılacağına inanmaktır.

HINCAL ULUÇ
 
Geri
Top