Kalpli kahve içersen, belki senin de aşk hikâyen yazılır...
Kalpli Kahve ve Aşkın Büyüsü
Bir zamanlar, küçük bir kasabada, rüzgârın esintisiyle dans eden yaprakların arasında saklı bir kafe vardı: "Rüya Kafesi". Buranın en özel lezzeti, üzerine kalpler çizilen sıcacık kahvelerdi. Herkes bu kahvelerin büyülü olduğunu söylerdi, çünkü onu içenlerin kalpleri aşkla dolarmış...
Kafenin genç baristi Kaan, her sabah güneş doğmadan önce gelir, kahve çekirdeklerini özenle öğütür ve her fincana birer aşk duası fısıldarmış. Onun kahveleri öyle güzeldi ki, içenler bir anda huzurla dolarmış. Fakat Kaan’ın kendi kalbi, yıllardır bir sırla ağırlaşmış gibiydi...
Bir gün, kasabaya Leyla adında bir ressam geldi. Gözleri masmavi denizler gibi derin, gülüşü ise bahar meltemi gibi ılıktı. Rüya Kafesi’ne her sabah gelir, bir köşeye oturur ve kahvesini yudumlarken etrafını çizermiş. Kaan, onu ilk gördüğü anda kalbinin hızla çarptığını hissetmiş.
Günler geçtikçe, Kaan Leyla’nın kahvesine her seferinde daha özenle kalpler çizmeye başlamış. Bazen bir, bazen üç, bazen de gizlice bir "L" harfi... Leyla ise bu küçük dokunuşları fark edip gülümsermiş, ama ikisi de bir türlü konuşmaya cesaret edemezmiş.
Derken bir kış akşamı, kasabaya yoğun bir kar yağmış. Kafe boşalmış, sokaklar sessizleşmiş. Kaan, kapanma saatini beklemiş, Leyla’nın unuttuğu çizim defterini fark etmiş. Merakla açınca, sayfalarda kendisini, kahve yaparken, gülümserken çizilmiş halini görmüş. Kalbi yerinden çıkacak gibi olmuş.
Ertesi sabah, Leyla kafeye geldiğinde, Kaan ona her zamankinden farklı bir kahve hazırlamış. Fincanın üzerinde bir kalp ve içinde "Konuş artık benimle" yazıyormuş. Leyla kızararak gülümsemiş ve sonunda, "Ben senin çizimlerini yaparken, sen de benim kahveme aşk işledin" demiş.
O günden sonra, Rüya Kafesi’nde her sabah iki fincan kahve yan yana durur oldu. Biri üzerinde "Seni seviyorum" yazan kalplerle, diğeri ise Kaan’ın yüzünü gülümseten resimlerle süslü...
Ve böylece, kalpli kahvenin büyüsü, iki yalnız kalbi birbirine bağlamış.