Atatürk tarihin nereye doğru aktığını iyi görmüştür. Çağdaş uygarlık düzeyini, Batı’yı örnek almıştır.
"Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünya asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın, ilmin gelişimini inkâr etmek olur."
"Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk. Demokrasinin bütün icapları sırası geldikçe tatbikata konmalıdır."
"Biz öyle bir idare, öyle bir rejim istiyoruz ki, bu memlekette bir gün padişahlığa taraftar olanlar dahi bir fırka (parti) kursunlar."
Atatürk, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda, XIX. yüzyılın başlangıcından beri Batı’da etkisini sürdüren düşünce, fikir, felsefe düzeyindeki Aydınlanma ve ekonomik düzeydeki sanayi dev- rimlerinin dinamiğini kavramış, kapitalist gelişme sürecinin etkisini dikkate alırken, emperyalist ideolojiye karşı çıkmıştır.
Atatürk bu görüşünü şöyle dile getirmiştir:
"Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki, ilerlemeye refaha yönelmiş olacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere
ve bütün engellere karşın, zafer kazanmış olacaklar ve ken dilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır.
Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir işbirliği ve uyum çağı egemen olacaktır."
Atatürk 1927 yılında Ankara’yı ziyaret eden Romanya Dışişleri Bakanı Antuneşku onuruna Ankara Palas Oteli’nde verilen resmi bir yemekte şunları söylemiştir:
"Dünya milletlerini bir vücut ve her milleti onun bir parçası olarak kabul etmeliyiz. Eğer bu vücudun en uzak köşesinde bir ağrı, bir ıstırap varsa, tıpkı kendi parmağınızın ucundaki bir yara gibi, onun tedavisine koşmalıyız. Hem de bu ıstırap bizden ne kadar uzakta olursa olsun. Baskının, şiddetin, açlıkların, kinlerin, kıskançlıkların yerini milletlerin işbirliği almalıdır. Çocuklarımızı da kinden, hasetten uzak dünya vatandaşları olarak terbiye etmeliyiz."
kaynak:
Özcan Köknel'in Kimliğini Arayan Gençliğimiz kitabı
"Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünya asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın, ilmin gelişimini inkâr etmek olur."
"Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk. Demokrasinin bütün icapları sırası geldikçe tatbikata konmalıdır."
"Biz öyle bir idare, öyle bir rejim istiyoruz ki, bu memlekette bir gün padişahlığa taraftar olanlar dahi bir fırka (parti) kursunlar."
Atatürk, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda, XIX. yüzyılın başlangıcından beri Batı’da etkisini sürdüren düşünce, fikir, felsefe düzeyindeki Aydınlanma ve ekonomik düzeydeki sanayi dev- rimlerinin dinamiğini kavramış, kapitalist gelişme sürecinin etkisini dikkate alırken, emperyalist ideolojiye karşı çıkmıştır.
Atatürk bu görüşünü şöyle dile getirmiştir:
"Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki, ilerlemeye refaha yönelmiş olacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere
ve bütün engellere karşın, zafer kazanmış olacaklar ve ken dilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır.
Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir işbirliği ve uyum çağı egemen olacaktır."
Atatürk 1927 yılında Ankara’yı ziyaret eden Romanya Dışişleri Bakanı Antuneşku onuruna Ankara Palas Oteli’nde verilen resmi bir yemekte şunları söylemiştir:
"Dünya milletlerini bir vücut ve her milleti onun bir parçası olarak kabul etmeliyiz. Eğer bu vücudun en uzak köşesinde bir ağrı, bir ıstırap varsa, tıpkı kendi parmağınızın ucundaki bir yara gibi, onun tedavisine koşmalıyız. Hem de bu ıstırap bizden ne kadar uzakta olursa olsun. Baskının, şiddetin, açlıkların, kinlerin, kıskançlıkların yerini milletlerin işbirliği almalıdır. Çocuklarımızı da kinden, hasetten uzak dünya vatandaşları olarak terbiye etmeliyiz."
kaynak:
Özcan Köknel'in Kimliğini Arayan Gençliğimiz kitabı