• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Atatürk ve atatürk'ün çocuk sevgisi

Gül 34

Usta

Atatürk ve atatürk'ün çocuk sevgisi​

Atatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine hangi yaşta olursa olsun "çocuk" diye seslenirdi. Onun sözlüğünde çocuk sevgi demekti. O'nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Bundan dolayı yüreği arada burkulmuş mudur bilmiyorum ama galiba bu ihtimal çok düşük; bütün Türk çocukları onun öz yavruları gibiydi. Atatürk, çocukların riyakârlık bilmeden bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarından çok hoşlanırdı. Son yıllarını da çok sevdiği bir çocukla geçirdi. Ülkü, Atatürk'ün çocuk sevgisinin bir simgesi oldu.

O'nun açık mavi gözleri her yerde çocukları arardı. Çağdaş ve mutlu Türkiye'yi çocuklarda görür ve çocuklarda bulurdu. Tüm yurt gezilerinde çocuklara sevgi ile yaklaşır, onlarla uzun uzun konuşurdu. Vedat Demirci'nin anılarından öğrenildiğine göre; Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir oğlan salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk'e baktıktan sonra: "Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum" der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk'ün sesi bozar "Öyleyse, gel öp" der. Çocuk koşarak Atatürk'ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da: "Biz de.. Biz de.." diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata'yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Büyük Atatürk de ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: İşte benim kuşaklarım" der.

Atatürk çocuk davasının önemini her ortamda vurgulayarak çocuklara yönelik hizmetlerde rehberlik yapmayı sürdürmüştür. 17 Ekim 1922 yılında Bursa’da kendini karşılayan çocuklara aşağıdaki şekilde seslenerek nasıl bir gençlik istediğini belirtmiştir:

‘Küçük hanımlar, küçük beyler Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.Kendinizin Ne Kadar Önemli, Değerli Olduğunuzu Düşünerek Ona Göre Çalışınız. Sizlerden Çok Şey Bekliyoruz.’
(Atatürk Albümü–1992)

Evet, Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü, peki ya ondan sonra gelenlerin, her fırsatta ‘Atam İzindeyiz!’ diyenlerin çocuk sevgisi nasıldı? ‘Atatürk’ten sonra gelen hiç bir cumhurbaşkanı, başbakan veya bir asker bir çocuğu elinden tutup da resim sergisi gezmeye götürmedi. Hiç bir cumhurbaşkanı veya başbakan çocuğu protokol sırasının en önüne oturtmadı. Hiçbir başbakan bir çocuğu salıncakta sallamadı. Bir çocuğu taşıttan kendi elleriyle indirmedi. Bir yabancı konukla birlikteyken yanına çocuk almadı. Bir yetişkini dinlerken gösterdiği ciddiyetle dinlemedi. Onlarla birlikte denize girmedi, objektiflere poz vermedi. Onlarla gezintilere çıkmadı. Onlara el öptürtmemezlik yapmadı. Tüm bunlar bir yana, 1938’den itibaren bu ülkede yetişkin insan-çocuk insan dostluğu, arkadaşlığı diye bir şey kalmadı. Türkiye’nin markası, Atatürk’teki çocuk sevgisi ve onun çocuğa verdiği değer olmalıdır. Eşsiz bir örnektir. Ama o büyük insanın çocuklara yaklaşımını bu ülkenin anne babaları ve öğretmenleri bile örnek almıyor ki başkalarına örnek gösterilebilsin
 

Atatürk’ün Çocuk Sevgisi

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını biraz araştırdığımız zaman kendisine neden Ata yani baba soyadını aldığını daha iyi anlayabiliyoruz. Biyolojik olarak bir çocuk sahibi olmasa da Atatürk 8 Türk çocuğunu evlat edinmiştir ve iyi eğitimli yeni Cumhuriyete yakışır birer birey olmaları için uğraşmıştır. Şimdi çocukların isimlerini listelediğimizde Atamızın bu konuda ne kadar başarılı olduğunu da hep beraber bir kere daha anlayacağız.

Atatürk’ün manevi evlatları: Sabiha Gökçen, Ülkü Adatepe, Afet İnan, Nebile İrdelp, Rukiye Ergin, Abdürrahim Tuncak, Mustafa Demir, Zehra Aylin.


Ayrıca ulu önderin çocuk sevgisi sadece bu 8 çocukla sınırlı da değildi. Her girdiği ortamda bir çocuk görürse onunla özel olarak ilgilenir, sohbet ederdi. Atatürk’ün tarihe geçen birçok konuşmasının içinde çocuklara ve gençlere duyduğu sevgi ve güven sürekli olarak vurgulanırdı. Yazıda da bahsi geçen ve Dünya’nın her yerinden çocukların 23 Nisan dans gösterileri sayesinde elele tutuşup, şarkılar söylemesini de sağlayan yine Mustafa Kemal’di. Çünkü bu bayramı çocuklara o armağan etmişti.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun vatandaşlarını da bir babanın evlatlarını sevdiği gibi derin hislerle seven ve ömrünün sonuna kadar bu uğurda mücadele veren Atatürk’ün kendisine seçtiği soyadının “Türklerin Babası” anlamına geliyor olması da tesadüf değildi.

Özetle, okul öncesi eğitimde Atatürk ve 10 Kasım ile ilgili hikayeler günün ruhuna uygun şekillerde her yıl anlatılmalı ve anılmalıdır ki çocuklarımız kendilerine bırakılan bu Cumhuriyet’in kıymetini daha iyi anlayabilsin, Atatürk’ün durduğu konumu net olarak kavrayabilsin.

Biz de bu vesileyle ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kere daha minnet ve saygıyla anıyor, ruhu şad olsun diyoruz.​

 
Geri
Top