Conkbayırı’ndaki Yeni Zelanda Milli Anıtı'nın üzerindeki yazı.
Conkbayırı’nın doruğunda bulunan uzun bir sütunun üzerindeki bu sözler, onu oraya koyanların nereden geldiklerini belirtir:
DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN
Bu Yeni Zelanda Milli Anıtı’dır ve sözlerin yazılmış olduğu, sütunun doğu yüzündeki manzara, Müttefiklerin Gelibolu’da savaşma nedenini ortaya koyar. Buradan, Çanakkale Boğaz ve Boğazn uzantılarının tamamı gözükmektedir. Bunun ötesinde, Asya’daki eski çağlardan kalma Anadolu, kilometrelerce bir uçtan öbürüne görülür. Müttefiklerden bir grup asker olan, Yeni Zelanda Keşif Kuvvetlerinden, Wellington Piyade Bölüğü de, 9 Ağustos 1915 şafağının ışığında, Boğaz’ı işte buradan gördü. Bunlardan biri, orada olmalarını kısaca şöyle açıkladı:
Bazı arkadaşlar denizi ve denizle aramızda bulunan karayı gördü ve biz bu tepenin yarımadadaki zaferin veya yenilginin anahtarı olduğunu çok iyi anladık.
[Çavuş Daniel Curham, Wellington Piyade Bölüğü, Christopher Pugsley’nin Gallipoli, The New Zealand Story adlı kitabından alıntı. 1998, sayfa 286]
Gelibolu'nun Türk savunucuları da Conkbayırı’nın öneminden haberdardı. Ancak Türk komutanların birçoğu, bu yamacın altındaki denize bakan dik vadi ve yokuşların, büyük grup halindeki askerler için, Arıburnu’ndan Conkbayırı’na kadar uzanan Türk mevzilerinden görülüp, vurulabilecekleri için geçilmez olduğunu düşünmüşlerdi. Ancak bir komutan, Yarbay Mustafa Kemal, Müttefiklerin Arıburnu’ndan çıkıp, önemli tepeleri ele geçirmek için kullanacakları yolun bu yol olduğunu hissetti. Eğer bunu başarsaydılar, Türkler için bu seferin gidişatının ne olacağını kim bilebilirdi? Türklerin Çanakkale Boğazı boyunca olan arka iletişim hatları saldırıya açık kalacaktı ve Arıburnu’na inen yokuştaki Türk hattının tamamı, işgalciler tarafından yukarıdan görülebilecekti.
Conkbayırı’ndaki Atatürk Anıtı’nın üzerindeki İngilizce yazı.
Mustafa Kemal, Conkbayırı’nın savunmasının daha güçlendirilmesini istedi, fakat bu gerçekleştirilmedi. O, Müttefiklerin buraya gece hücumu düzenleyebileceklerini hayalinden bile geçirmemişti. Gerçekten bu büyük gece hücmu, 6 Ağustos 1915 gecesi başlayan Ağustos Hücumu boyunca, Müttefiklerin Conkbayırı’nı ve yakınındaki Çimentepe’yi ele geçirme planlarının çekirdeğini oluşturuyordu. 8 Ağustos günü, Wellington Bölüğünü Conkbayırı’na getiren bu atak Mustafa Kemal’i de Türk hattının yeni tehdit edilen bu bölümüne getirdi.
Conkbayırı’ndaki Conkbayırı Mezarlığı’nın sol tarafındaki duvardan aşağıya Çanakkale Boğazı’na bakan manzara. Boğaz uzakta pus içinde
Conkbayırı ve etrafındaki muharebe iki gün (8 ve 9 Ağustos günleri) çok şiddetlendi. Her iki tarafta çok sayıda kayıp verdi ve ölüler, ölmek üzere olanlar ve yaralılar doruğun her iki tarafındaki yokuşlara saçılmıştı. Buradaki Türk komutanlar korku ve hatta panik içindeydiler. Tüm kuzey cephesinin başına getirilen Mustafa Kemal, bu iki günü, Suvla Koyu’nda geçirdi. Britanyalılar Suvla Koyu’na bir çıkarma daha yaptılar ve eğer kararlılıkla ilerlemeye devam etmiş olsalardı, yarımadayı baştan sona geçebilirlerdi. Mustafa Kemal Conkbayırı’ndan umutsuz haberler aldı:
Bu alayın son komutanı öldürüldü. Subayların çoğu ölü ve yaralıdır. Ben üzerinde durduğum tepenin adını bile bilmiyorum. Hiç bir şey göremiyorum. Hiç bir şey bilmiyorum. Size yalvarıyorum, bu milletin hayrı için, bu araziyi ve bizi tanıyan birini gönderin.
[İsmi belli olmayan bir Türk subayı. Robert Rhodes James’in Gallipoli adlı kitabından alıntı. Londra, 1999, sayfa 286]
Conkbayırı’ndaki Atatürk Anıtı ve Yeni Zelanda Milli Anıtı, Gelibolu.
Mustafa Kemal, Suvla’nın güvencede olduğunu hissedince, 9 Ağustos 1915 gecesi Conkbayırı’na doğru yola koyuldu. Ayrılırken bütün subayları uyuyor bulunca şu iğneleyici sözleri söyledi: “Allaha emanet bir muharebe.”Bir bölükten başka ihtiyat bölüğü yoktu ve bölgenin yerlisi olan komutan Ali Rıza, Yeni Zelanda ve Britanya kuvvetlerini Conkbayırı’ndan atmayı başaramamıştı. Kendisi de savaş meydanında geçirdiği uykusuz gecelerin sonucu yorgun ve bitkin olan Mustafa Kemal daha sonra şunları yazdı: “Tüm insanlar, tüm yaratıklar yorgunluk çeker. Fakat insanoğlu kendilerini dinlenmeden ayakta tutacak zihin gücüne sahiptir.” O, dinlenmeden şafakta Müttefik gemileri, topçuları ve makineli tüfekleri harekete geçmeden yapılacak bir hücumla Conkbayırı’nın tekrar ele geçirilebileceği kararına vardı. Arazinin doğru dürüst bir haritası yoktu ve Mustafa Kemal doruğun öbür tarafınındaki arazinin uçurum olup olmadığını bilmiyordu. Eğer bu plan başarısızlığa uğrarsa, Conkbayırı, Gelibolu seferiyle birlikte kaybedilebilirdi. Bu Türkiye için umutsuz bir andı ve aynı zamanda karar anıydı. Bölgenin yerlisi olan komutanlar , böyle pervasız bir hareketle herşeyi riske etmemesi için ona yalvardılar. O, komutanların söylediklerine saygı göstermesine rağmen başka bir çaresi olmadığını hissetti. Beklemek, avantajı düşmana verecekti ve o zaman zaten savaşta kaybedilecekti. Binlerce Türk askeri şimdi karanlıkta, Conkbayırı’nın aşağısında toplanmıştı. 10 Ağustos 1915 günü saat sabahın 4.30’uydu. Mustafa Kemal şunları yazdı:
Gecenin örtüsü kalkmıştı. Şimdi hücum zamanıydı ... Hemen ileri atıldım ... ‘Askerler! karşımızdaki düşmanı yeneceğimize şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hepbirden ileri atılırsınız.’ Ondan sonra hücum safının önünde bir noktaya kadar gidildi ve kırbacımı kaldırarak hücum işaretini verdim.
[Mustafa Kemal. Robert Rhodes James’in Gallipoli adlı kitabından alıntı. Londra, 1999, sayfa 299]
Conkbayırı’ndaki Atatürk Anıtı, Gelibolu. Mustafa Kemal’in kırbacı arkasında açıkça gözükmekte. Anıtın önünde yerde duran beton toplar Mustafa Kemal’in şarapnelle yaralandığı noktayı gösterir
Türkler, askerler, tüfekler ve süngülerden oluşan ve sürekli hareket eden bir yığın halinde, Conkbayırı doruğunun üzerinden hücuma geçtiler ve Müttefik hattını silip süpürdüler. Onlar yokuşlardan aşağıya sel gibi akıp ve çiftlik diye bilinen yerde konuşlanan Britanya Tugayının tamamına ağır kayıplar verdirdiler (yaklaşık 3000 asker). O zaman Yeni Zelanda makineli tüfekleri ateşe başladılar:
çok şaşılacak bir manzara gördüm. Büyük bir yığın Türk tepeden aşağıya doğru geliyordu ... Tüfeğimle bu yığına nişan aldım ve yapmam gereken tek şey tetiği çekmekti ve tabii onlar her bir tarafa düştüler.
[Wellington Piyade Bölüğünden, Çavuş Daniel Curham. Christopher Pugsley’nin Gallipoli, The New Zealand Story adlı kitabından alıntı. Auckland, 1998, sayfa 309]
hatları, savaş gemilerinin, topçuların ve Yeni Zelanda makineli tüfekçilerinin ölümcül ateşleriyle, Conkbayırı’ndan aşağıya inen yokuşun üstünde tutundular. Türkler bir daha yerlerinden oynatılamadıkları yüksekliğe geri çekildiler. Bir bakıma, o sabah bir saat içinde Gelibolu seferi Müttefikler için kaybedilmişti ve Mustafa Kemal ve onun yorgunluktan tükenmiş fakat muzaffer askerleri, Conkbayırı’nın yükseklerinde dimdik durdular.
Yeni Zelanda Milli Anıtı Conkbayırı’ndaki tek anıt değildir. Buna bir kaç metre uzaklıkta Mustafa Kemal’in, Osmanlı Ordusunun subay üniformasında büyük bronz bir heykeli vardır. O, arkasında, o şafak vakti gerçekleşen olayı bilen herkese hatırlatan ve kaldırdığı zaman Conkbayırı’ndaki muazzam Türk hücumunu başlattığı kırbacını tutmaktadır. O gün olanlar yüzünden Mustafa Kemal’in burada anımsanıp ödüllendirilmesi hiç şaşırtıcı değildir. Her yıl 25 Nisan’da, Yeni Zelandalılar da Conkbayırı’ndaki anıtlarına gelip, milletlerinin Gelibolu’daki kayıplarını ve başarılarını anarlar. Yeni Zelanda törenininde ‘dünyanın öbür ucundan’ gelen bu kadın ve erkekler tarafından söylenen vakur sözler Conkbayırı’nın üzerine yayılırken, insan Mustafa Kemal’in buna tepkisinin ne olabileceğini merak ediyor. Şüphesiz, Yeni Zelandalıların, Türk insanının iyi niyetiyle, buraya barış içinde gelmiş olmalarına saygı duyardı. Ancak heykelin sessizce “geldiniz, gördünüz, ama biz yendik” dediğini duyuyoruz.