Atatürk ve Sanat

Suskun

V.I.P
V.I.P
Atatürk'ün sanata ve Sanatçıya Verdiği Önem
Atatürk'ün Sanatla İlgili Sözleri
Atatürk'ün Sanat Anlayışı
Atatürk'ün sanatçıya bakış Açısı


Yaratıcı bir düşünür ve kalbi insan sevgisine açık olan Atatürk’ün yeni Türkiye’yi
geliştirmesinde egemen olan duygu ve düşünce, sanat düşüncesi gibi, evrensel etkilidir.
Ulusal bilinci yerleştirme çabaları ve çağdaş bir devletin gerektirdiği toplumsal ve
kültürel kurumları oluşturma çalışmaları bir bakıma Türk sanatçısının yolunu aydınlatmıştır.
Atatürk’ün başlattığı aydınlanma olgusuna bilim ışığının yanı sıra sanatın estetik ve duygusal
güzelliği de olumlu katkı sağlamıştır. Atatürk, güzel sanatları, eğitim, bilim ve kültür
devriminin bir parçası olarak görür ve bunu her zaman yineler. Ayrıca, güzel sanatların
devrimler içindeki yerini şöyle açıklamıştır: “ Güzel sanatlarda başarı, bütün devrimlerin
başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarılı olamayan uluslara ne yazık ki
bütün başarılarına karşın uygarlık alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan her
zaman yoksun kalacaklardır.” Güzel sanatların gelişmesi ve halkın günlük yaşamında bir
ölçüde yer alabilmesi Atatürk döneminin kültür ve sanat politikasının bir sonucudur.
Atatürk’ün sanata ve resme olan ilgisi öğrencilik yıllarına dayanır. Bunu Lord
Kinross’un kitabından öğreniyoruz. Atatürk, dostu olan Ali Fuad’la bir hafta sonu
Büyükada’da dinlenirken: “ Fuad, eğer matematiğin üzerinde durduğum kadar şiir ve
resim üzerinde de dursaydım, Harbiye’de dört duvar arasında kapanıp kalmazdım.
Mehtaplı gecede okuldan kaçıp buraya gelir ve şiir yazardım. Sabahleyin ortalık
aydınlanır aydınlanmaz da resim yapmaya başlardım.” Bu alıntı Atatürk’ün bir birey
olarak sanata ne kadar yakın olduğunu bize en iyi anlatan bir bilgidir.
Ulusumuzu her konuda olduğu gibi, sanata yönelme konusunda da özendiren kişi
Atatürk’tür. Atatürk, 1923 yılında Ankara Halkevi’nde ressamlarla yaptığı bir söyleşide şöyle
demektedir: “…..Sanatçı da, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk
hisseden insandır.”
Yaşamı boyunca, sanata, sanatçıya ve estetiğe verdiği önemi 1930 yılında aşağıdaki
özdeyişi ile vurgulamıştır: “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta
cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız.” Ayrıca insan ruhunun
gelişimini düşünerek sanattan uzak bir ulus için “ Bir ulus sanattan ve sanatkardan
yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir ulus bir ayağı topal, bir kolu çolak,
sakat ve hastalıklı bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri
kopmuş demektir.” özlü tanımlamayı yapmıştır.
Atatürk’ün bilim ve fennin yanında sanata verdiği önemi yansıtan öngörüsü ise
şöyledir: “Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, bir ulus ki fennin
gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur.
Halbuki bizim ulusumuz, gerçek özellikleriyle uygar ve ileri olmaya layıktır ve
olacaktır” Ayrıca, “Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini
istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi
gerekli olan Türk müziğidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzikte değişikliği
alabilmesi, kavrayabilmesidir.”
Sanat eğitiminin yaşamsal önemini göstermek için Atatürk: “Güzel sanatlara da
ilginizi yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuar ve Temsil
Akademisi kurulmakta olmasını söylemek, benim için bir hazdır. Güzel sanatların her
şubesi için kamutay’ın göstereceği ilgi ve emek, ulusun insani ve medeni hayatı ve
çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.” diyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma
ülküsünü sanat eğitimi üzerinde de vurgulamıştır.
Rönesans’la birlikte Avrupa uyanıp bilim, sanat ve teknik alanında büyük ilerlemeler
gösterip bilim, sanat ve kültür alanlarında güçlenirken , gelişmelere ve yeniliklere uyum
gösteremeyen teokratik yapıdaki Osmanlı Devlet’inde yenilgi ve düşüşler olması
kaçınılmazdı. Böyle bir dönemde yetişen ve “Aydınlanma Dehası” olan Atatürk büyük bir
asker, devlet adamı ve diplomat olmanın ötesinde, büyük bir kültür devrimcisi ve
sanatseverdi. Atatürk’e göre “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, ezgi ile
olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa
mimarlık olur.” Öte yandan, “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür” diyen Atatürk,
güzel sanatlar alanındaki çalışmaları kendisi yönlendirmiş ve başarılı sanatçıları
ödüllendirmiştir.
Atatürk bir konuşmasında şöyle demişti: “Ulusumuzun güzel sanatlar sevgisini her
türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür.” Büyük Önder
Atatürk 1 Kasım 1934 te TBMM de açılış konuşmasında “…Ulusal, ince duyguları,
düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce, genel
son müzik kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak, bu güzeyde (gölgede kalan) Türk
ulusal müziği yükselebilir, evrensel müzikte yerini alabilir.”
Atatürk’ün sanatçıya verdiği önemi gösteren bir anıyı aktararak yazımıza son
vereceğim. Devlet tiyatrosu henüz kurulmamışken İstanbul’dan Ankara’ya gelen şehir
tiyatrosu sanatçıları dönemin Türk Ocağında temsiller verir. Atatürk’ün de bulunduğu bir
temsil sonrasında sanatçılar Çankaya’ya davet edilirler. Ayrılma vakti gelince bir süre Milli
Eğitim Bakanlığı da yapmış olan Dr. Reşit Galip sanatçılara Atatürk’ün elini öperek veda
etmelerini söylediğinde Atatürk’ün yanıtı şu olur: “Hayır, sanatkar el öpmez, sanatkarın eli
öpülür.”

Prof. Dr. Fikri AKDENİZ


Atatürk'ün Sanat İle İlgili Sözleri

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti'nin.tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz... Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız.
Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.
Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.
Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.
 
Geri
Top