• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Atatürk'ün Ailesi ve yakınları

  • Konuyu açan Konuyu açan Suskun
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

Suskun

V.I.P
V.I.P

Atatürk'ün Ailesi ve yakınları​

  • Ali Rıza Efendi #
  • Zübeyde Hanım #
  • Makbule Atadan #
  • Latife Uşşaki #
  • Ülkü Adatepe #
  • Sabiha Gökçen #
  • Zehra Aylin #
  • Rukiye Erkin #
  • Nebile İrdelp #
  • Abdurrahim Tuncak #
  • Fikriye #
  • Afet İnan #
  • Sığırtmaç Mustafa #

Ali Rıza Efendi​

smCve3W.webp
Ali Riza Efendi olduğu ileri sürülen Selânik Asâkir-i Mülkiye Taburu'ndan bir gönüllü subayın yaptığı portre

Ali Rıza Efendi (d. 1839, Selanik - ö. 1888, Selanik), Osmanlı Gümrük Muhafaza Teşkilâtı'nda bir memur, kereste tüccarı. Zübeyde Hanım'ın eşi, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Makbule Atadan'ın babasıdır. Bazı kaynaklarda ölüm tarihinin 28 Kasım 1893 olduğu ve hastalanarak öldüğü söylenmektedir.

Muhtemelen 1839 yılında Selanik'de dünyaya gelen Ali Rıza, kimi tarafından Arnavutlar kökenli olduğu, kimi tarafından Osmanlı Devleti'nin Makedonya ve Teselya'yı Türkleştirme politikası çerçevesinde 1460'larda Makedonya'nın Manastır Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık Köyü'ne; oradan 1830'larda Selanik'e göç etmiş olan Kocacık Yörüklerinden olduğu ve dedesi Ahmet Efendi ve Amcası Hafız Mehmet Emin Efendi'nin taşıdıkları Kızıl lakabının, Kocacık Yörüklerinin Orta Asya'dan gelerek Anadolu'da Konya-Karaman Bölgelerinde yaşayan "Kızıloğuz" Türkmenlerinden olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre, 1830'larda Selanik'e Söke'den göç etmiştir.

İlkokulu Abdi Hafız Mahalle Mektebi'nde okumuştur. Selanik'te Evkaf İdaresi'nde kâtiplik, sonra da Gümrük Muhafaza Teşkilatı'nda gümrük memurluğu yapmıştır. Memurluğunu, Osmanlı Rumelisi'nin Yunanistan sınırında, Olimpos Dağı eteklerinde, Çayağzı veya Papazköprüsü denilen dağlık, ıssız, Yunanlı eşkiyanın herkesi haraca bağladığı tehlikeli bir sınır geçidinde yapar.

Memurluğu sırasında, 1871 yılında Zübeyde Hanımla evlenir. Yeni Kapı Mahallesinde bir eve yerleşirler ve beş çocuklarından ilki, Fatma 1872 yılında bu evde dünyaya gelir. Fatma'dan sonra kısa aralıklarla iki erkek çocukları olur. Ahmet 1874'te, Ömer 1875'de doğar. Ömer'in doğduğu sene, ablası Fatma vereme yakalanır ve ölür.

1876 yılında, Selanik Asakir-i Milliye taburunda subay olan Ali Rıza Efendi, daha sonra da kereste ticareti yapmaya başlamıştır. Kereste ticareti sayesinde gelir düzeyi yükselen Ali Rıza Efendi, eşi Zübeyde Hanım, çocukları Ahmet ve Ömer'le birlikte, Selanik'in Islahane semtinin Ahmet Subaşı Mahallesi'ndeki bir eve taşınırlar. (Lozan Antlaşması ile kaybedilen bu ev, 1937 yılında Selanik Belediyesi tarafından Atatürk'e armağan edilir, günümüzde de müze olarak hizmet vermektedir.) Ali Rıza Efendi, 1881 yılında bu üç katlı evde dünyaya gelen oğluna, çocukken kazayla beşikten düşürüp ölümüne yol açtığı ve hiç unutmadığı kardeşinin ismini verir: Mustafa... Birkaç yıl sonra da Makbule doğar.

Zübeyde Hanım​

psgJOXr.webp

Zübeyde Hanım (d. 1857, Selanik- Langaza - ö. 14 Ocak 1923[1], İzmir), Ali Rıza Efendi'nin eşi, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Makbule Atadan'ın annesidir. Aslen Konya-Karamanlıdır

Osmanlı devrinde, Fatih Sultan Mehmet zamanında Anadolu Larende-Karaman'dan Rumeli’ye göçen ve Selanik yakınlarındaki Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen ailesi olan Hacı Sofu ailesindendir. Mustafa Kemal Atatürk'ün anne soyu da, Karaman'dan gelerek Selanik ile Manastır'ın arasında bulunan Vodina Sancağı'na bağlı "Sarıgöl" de denilen "Kayalar" Nahiyesine yerleştiler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza'ya yerleşmiştir. Dedesi Feyzullah Efendi'in taşıdığı "Sofu-zade" (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk'ün anne soyu Karaman'dan Rumeli'ye gelen ve bundan dolayı da "Konyarlar" olarak Rumeli'de anılan Yürük, Türkmenlerdendir. Zübeyde Hanım, 1857'de Lankaza'da dünyaya gelmiştir. kaynak :Kara harp okulu int.sitesi ve Karamanlı Sarı Paşa, doc.Albay Ali Guler. .] Babası: Sofuzade Feyzullah (Sadullah) Ağa, annesi : Molla Hanım olarak anılan Ayşe Hanım’dır. Döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı için, okur yazar oluşu nedeniyle kendisi de Zübeyde Molla olarak anılırdı.

Hacı Sofu gibi dinine bağlı bir aileden geldiği için kendisi de öyleydi. Türk tarih kitaplarında sıkça geçen, eğitim sisteminin karışık olduğu bir dönemde, Mustafa Kemal'in ne tür bir okula gideceği konusundaki tartışmalarda Zübeyde Hanım'ın, dini eğitim veren Mahalle Mektebi'ne gitmesinde ısrarcı oluşu bu yüzdendir.

Selanik'te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur Ali Rıza Efendi ile 1871 yılında henüz 14 yaşında iken evlendi. Ali Rıza Efendi, sarışın ve mavi gözlü bir kadınla evlenmeyi düşlerken, kendisinden 20 yaş küçük olan, siyah saçlı ve derin mavi gözlü bu kadına sevdalandığını belirtmiştir.

Yeni çift Selanik Yenikapı semtinde yeni hayatını başlatmış ve Zübeyde Fatma, Ömer ve Ahmet adlı çocukları doğmuştur. Ancak Fatma bu dönemde ölmüştür.

Eşi Ali Rıza'nın Yunanistan sınırında Çayağzı (ya da Papaz Köprüsü)'na tayin ediliği için taşınmış ve orda Ömer ve Ahmet ölmüş.

1881’de dördüncü çocukları Mustafa, 1885’te Makbule, 1889’da Naciye doğdu. Naciye’yi de küçük yaşta veremden kaybettiler. Ali Rıza Efendi de 1888 yılında öldü.

İkinci Evliliği
Bunun üzerine Zübeyde Hanım, çocuklarını da alarak abisi Hüseyin Bey'in Langaza'daki çiftliğine gitti. Babasının erken ölümünün ve dayısının çiftliğinde ailenin erkeği olarak yaşadıklarının Mustafa üzerinde derin etkileri olduğu düşünülür.

Abisine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde Hanım, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yaptı. Ragıp Bey'in de önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu evlilik, babasının hatırasına saygı gösterilmediğini düşünen Mustafa Kemal'i kızdırdı. Zübeyde Hanım, Balkan Savaşı’ndan sonra Ragıp Bey’den ayrıldı ve artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selanik’i terk ederek kızı Makbule ile birlikte İstanbul’a göç edip Beşiktaş Akaretler’de bir eve yerleşti.

Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy'a, Ragıp Bey hakkında
Bana karşı hep çok saygılı davranmış, büyük adam muameleri etmiştir. Nazik ve kibar bir insandır.
demiştir.

1919’da Anadolu'ya çıktığından beri görmediği ve üstelik Osmanlı Padişahı tarafından hakkında ölüm emri verildiğini öğrendiği oğlu Mustafa Kemal ile ancak 14 Haziran 1922’de Adapazarı’nda tekrar buluşan Zübeyde Hanım, onun yanına Ankara’ya yerleşti. Ancak bu şehrin sert iklim koşulları sağlığını olumsuz etkileyince tedavi amacıyla İzmir’e gitti. 14 Ocak 1923 günü 66 yaşında oğlunun başarılarını gördükten sonra hayatını kaybetti. İzmir’in Karşıyaka ilçesinde 1940 yılında yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır.

Makbule Atadan

DRQvoBi.webp
Makbule Atadan ya da evlendikten sonraki adıyla Makbule Boysan (d. 1885, Selanik - ö. 18 Ocak 1956, Ankara), Mustafa Kemal Atatürk'ün kız kardeşidir.

1885 yılında Selanik'te doğdu. Balkan savaşlarından sonra annesi Zübeyde Hanım ile birlikte İstanbul'a yerleşti. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Ankara'ya gitti. Bir süre ağabeyi Mustafa Kemal ile kaldıktan sonra Çankaya Köşkü arazisi içinde kendisi için inşa edilen Camlı Köşk'e yerleşti.

1930'da Atatürk'ün isteğiyle Fethi Okyar'ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası’na giren Makbule Hanım, birkaç ay sonra parti kapatılınca siyasetten çekildi 1935'de milletvekili Mecdi Boysan ile evlendi.

Ağabeyi ile ilgili anılarını Büyük Kardeşim Atatürk (1952) ve Ağabeyim Mustafa Kemal (1952) adlarıyla yayımlandı. 18 Ocak 1956 tarihinde saat 12:55'te 71 yaşındayken Ankara'da vefat etti.

Latife Uşşaki

rQ3AKKQ.webp
Latife Uşşaki (Uşakizade Latife veya daha sık anıldığı şekilde, Latife Hanım) (17 Haziran 1898; İzmir - 12 Temmuz 1975; İstanbul), Türkiye'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün eşidir. 29 Ocak 1923 - 5 Ağustos 1925 tarihleri arasında iki buçuk yıl Mustafa Kemal Atatürk ile evli kalmıştır.

Latife Hanım, 17 Haziran 1898 yılında İzmir'de doğdu. İzmir’in tanınmış ailelerinden olan Uşak kökenli Uşakizade (sonra Uşşaklı) Muammer Bey ile Adeviye Hanım'ın kızı olan Latife Hanım'ın Vecihe (ö.1992), İsmail, Münci, Ömer ve Rukiye adlarında 5 kardeşi vardı. İzmir Lisesi’ni bitirdi. Paris'te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk okudu. Londra'da dil öğrenimi gördü. Kurtuluş Savaşı henüz bitmeden Türkiye'ye döndü.

11 Eylül 1922'de, Türk ordusunun İzmir'e girişinin ardından, güvenli bir karargâh arayışındaki kurmayları, Başkumandan Mustafa Kemal’e Uşakizade ailesinin köşkünü de önerdiler. Ailesi yurtdışında olan ve köşkte babaannesiyle birlikte kalan Latife Hanım'dan bir davet mektubu istendi. Bu öneriyi sevinerek kabul eden Latife Hanım, davet mektubunu yazdı ve köşklerinde Atatürk’ü 20 gün ağırladı. Bu tanışmadan sonra haberleşmeleri devam etti. Bir süre sonra Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım da, sağlık sorunları nedeniyle İzmir'e gittiğinde köşkte ağırlandı. Zübeyde Hanım'ın 14 Ocak 1923'te ölümü üzerine İzmir’e giden Mustafa Kemal ile Latife Hanım 29 Ocak 1923'te Muammer Bey’in evinde, sade bir nikâhla evlendiler. Bu, nikâhta kendileri de bulunduğu için dönemin âdetlerine uymayan bir törendi. Mareşal Fevzi Çakmak ve Kâzım Karabekir Mustafa Kemal’in, Mustafa Abdülhalik Renda ile Salih Bozok ise Latife Hanım’ın tanıkları idi.

Yeni devletin başkenti Ankara’ya gelerek Çankaya’da ilk Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanılan Kuleli Köşk (günümüzde Atatürk Müzesi olarak kullanılan bugünkü adıyla Eski Köşk)’te yaşadı. Eşinin isteği üzerine TBMM’deki oturumları izlemeye giden Latife Hanım, TBMM'ye giren ilk Türk kadını oldu. Pek çok yurt gezisinde eşine eşlik etti. 1925 yazında Doğu Anadolu gezisinde aralarında geçen tatsız bir tartışmadan sonra Latife Hanım ve Atatürk boşandılar. Boşanma haberi, 12 Ağustos 1925 günü radyoda yayımlanan bir hükümet bildirisi ile duyuruldu.

Ölümüne kadar İzmir'de ve İstanbul'da yaşayan Latife Hanım, evliliği ve eşi hakkında konuşmayı ya da yazmayı kesinlikle kabul etmedi, ikinci kuşak yakınlarına da aynı yönde vasiyette bulundu. 12 Temmuz 1975'te İstanbul'da 77 yaşındayken göğüs kanserinden hayatını kaybetti. Dönemin İstanbul valisi Namık Kemal Şentürk'ün gayretiyle kara, hava ve deniz birliklerinden oluşan bir şeref kıtasının katıldığı cenazesi Teşvikiye Camisi'nden kaldırıldı; Edirnekapı Şehitliği'ndeki aile mezarlığına defnedildi. Latife Hanım'ın anıları ve sakladığı kıymetli belgeler Türk Tarih Kurumu'nda saklanmaktadır.

İzmir'de ailesi tarafından yaptırılmış ve sonradan Latife Hanım'ın mülkiyetine geçmiş iki köşk bulunmaktadır. Bunlardan Göztepe'deki günümüzde İzmir Özel Türk Koleji kampüsü içinde yer alan aile malikhanesi müze olarak hizmet vermekte olup, Karşıyaka Belediyesi tarafından restore edilmiş olan Karşıyaka'daki ikinci köşkten kültürel işlevlerde yararlanılmaktadır.

Ülkü Adatepe​

NvUHcTS.webp
Ülkü Çukurluoğlu (Adatepe) (27 Kasım 1932 - 1 Ağustos 2012), Mustafa Kemal Atatürk'ün en küçük manevi kızı. Bebekliğinden 6 yaşına kadar Atatürk'ün yanında Çankaya Köşkü'nde yaşamış; kendisi 6 yaşında iken manevi babası Atatürk hayatını kaybedinceye değin ona yurt gezilerinde eşlik etmiş ve onun çocuk sevgisinin simgesi olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın evlatlık kızı Vasfiye Hanım ile Fransızca öğretmeni ve gar şefi Mehmet Tahsin Çukurluoğlu'nun kızıdır. Zübeyde Hanım'ın küçük yaştan itibaren yetiştirdiği Selanikli Vasfiye Hanım, Zübeyde Hanım'ın ölümünden sonra bir süre Mustafa Kemal Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Hanım'la kalmış, Atatürk kendisini Gazi Orman Çiftliği'nde istasyon şefliği yapan Mehmet Tahsin Bey'le evlendirmişti. Vasfiye Hanım ile Mehmet Bey'in çocukları olacağını öğrendiğinde ister kız, ister erkek olsun Ülkü isminin verilmesini isteyen Atatürk, 9 aylıkken Ülkü'yü Çankaya Köşkü'ne aldırdı ve biraz büyüdüğünde onu yurt gezilerine götürmeye başladı. Yıllar boyu kullanılan ünlü Alfabe'nin kapağında Atatürk'ün isteği üzerine Atatürk'ü minik Ülkü'ye harfleri öğretirken gösteren İhap Hulusi tarafından yapılmış resimleri yer aldı. Ülkü, Atatürk'ün çocuk sevgisinin simgesi oldu.

Manevi babası Atatürk öldüğünde Ülkü altı yaşındaydı. Atatürk'ün ölümünden sonraki dönemde eğitimini tamamlamadı. Genç yaşta evlendi. İlk evliliğini Atatürk'ün bir diğer manevi kızı olan Sabiha Gökçen'in amcasının oğlu olan üsteğmen Fethi Doğançay, ikinci evliliğini yağ tüccarı Yeşua Bensusen, üçüncü evliliğini ise işadamı Öke Adatepe ile yaptı. İlk evliliğinden iki erkek çocuk sahibi oldu. 1962 yılında yaptığı ikinci evliliği, eşinin Musevi olması nedeniyle sansasyon yarattı. Yaşamını eşi Öke Adatepe ile İstanbul'da sürdürmekteydi. 1 Ağustos 2012'de TEM otoyolunun Sakarya-Akyazı yolu üzerinde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.
 

Sabiha Gökçen​

vXQNE6M.webp
Sabiha Gökçen (22 Mart 1913; Bursa – 22 Mart 2001, Ankara), dünyanın ilk kadın savaş pilotu. Mustafa Kemal Atatürk’ün sekiz manevî evladından biridir. Kariyeri boyunca 8.000 saat civarı uçuş gerçekleştirmiştir. Bunlardan 32'si muharebe görevidir.

Bursa Vilayet Baş katibi olan Hafız Mustafa İzzet Bey ile Hayriye Hanım’ın kızları Sabiha, 22 Mart 1913'te Bursa'da dünyaya geldi. Edirne Deftardarı olan babası Hafız İzzet Bey, 'Jön Türk' olduğu gerekçesiyle Bursa'ya sürülmüştü. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden ve ağabeyi tarafından büyütülen Sabiha, 1925'te henüz 12 yaşındayken Bursa ziyareti sırasında evlerinin yakınındaki Hünkar Köşkü’nde konaklayan dönemin cumhurbaşkanı Atatürk’e ulaşmayı ve okumak istediğini iletmeyi başarmıştı.

Atatürk, ağabeyinden izin alarak, zor şartlar altında yaşayan Sabiha'yı evlat edindi ve Ankara’ya götürdü.

Sabiha, Çankaya İlkokulu, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde eğitim gördü. Rahatsızlığı nedeniyle öğrenimini yarıda kesip Heybeliada ve Viyana’da tedavi gördü.

Bir süre Fransızcasını ilerletmek amacıyla Paris’te bulundu.

1934'te Soyadı Kanunu nun çıkmasından sonra Mustafa Kemal Sabiha'ya Gökçen soyadını verdi.

Havacılık kariyeri​

Sabiha Gökçen, 1935'te Türkkuşu'nun açılış töreninde yapılan planör gösterilerinden etkilenerek havacılığa ilgi duydu. Atatürk’ün de destek vermesi ile 1935'te Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi, Ankara'da yüksek planörcülük brövelerini aldı.

Gökçen, yedi erkek öğrenciyle birlikte Kırım'a gönderilerek altı aylık yüksek planörcülük eğitimini Koktebel Yüksek Planör Okulu'nda tamamladı. Moskova'ya motorlu uçak okuluna gitmeyi planlıyordu. Ancak manevi kız kardeşi Zehra'nın ölüm haberini alınca bu düşünceden vazgeçerek ülkesine döndü.

Bir süre dünyaya küsen Sabiha, Atatürk'ün ısrarları ile yeniden çalışmalara başladı. Eskişehir Havacılık Okulu’nda Sami Uçan ve Muhittin Bey’den özel uçuş eğitimi aldı. 25 Şubat 1936'da ilk defa motorlu uçak ile uçmaya başladı.

Gökçen'in, uçuş eğitimde gösterdiği başarılardan dolayı, Atatürk kendisine şunları söyledi:
“ “Beni çok mutlu ettin… Şimdi artık senin için planladığım şeyi açıklayabilirim… Belki de dünyada ilk askerî kadın pilot olacaksın… Bir Türk kızının dünyadaki ilk askerî kadın pilot olması ne iftihar edici bir olaydır, tahmin edersin değil mi? Şimdi derhal harekete geçerek seni Eskişehir’deki Tayyare Mektebi’ne göndereceğim. Orada özel bir eğitim göreceksin ” ”

O yıllarda kızlar askerî okullara alınmadığı için özel bir üniforma giydirilerek Eskişehir Uçuş Okulu’nda, 1936-1937 döneminde 11 ay boyunca özel eğitim aldı. Bu eğitim sırasında kendisine ilkokul öğretmeni Nüveyre Uyguç eşlik etti. Gökçen, brövesini aldıktan sonra Eskişehir’deki 1. Hava Alayı’nda altı ay görev yaptı, bu sırada Trakya ve Ege manevralarına katıldı.

Dersim Harekâtı​

1937 yılında Tunceli'de çıkan ayaklanmayı bastırmak için başlatılan Dersim Harekâtı'nın hava saldırısı safhasında yer alarak dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Bu harekâtta gösterdiği üstün başarı sebebi ile, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın da katıldığı bir törenle kendisine Türk Hava Kurumu Murassa (İftihar) Madalyası verildi. 30 Ağustos 1937'de askerî uçuş brövesi aldı.

1937'de Fransa'nın, Hatay'ı Suriye'ye devretmeye hazırlandığı yolundaki haberler, Ankara'da sert tepkiyle karşılandı. Atatürk'ün emriyle üniformasını giyen Sabiha Gökçen Fransız elçisinin önünde havaya üç el ateş etti ve "Hatay'ın vatana katılması için gerekirse silahlanırız" dedi. Olay sonunda yine Atatürk'ün emriyle tutuklanan ve mahkemeye çıkan ve yasa gereği bir gün hapis yatan Sabiha Gökçen'in çıkışı sayesinde Atatürk'ün planı tutmuş ve Fransızlara gözdağı verilmiş, kararlılık gösterilmiştir.

Balkan Turu​

1938'de uçağıyla beş gün süren bir Balkan Turu yapan Gökçen’in ünü bu turla dünyaya yayıldı. Ankara'da bulunan Balkan Paktı heyeti üyelerinin Sabiha Gökçen ile tanıştıktan sonra kendisine uçakla başkentlerine gelmeyi önermeleri üzerine bu tur fikri doğmuştu. Gökçen, Atatürk'ün arzusu üzerine bu turu yanına bir makinist dahi almadan, tek başına gerçekleştirdi.

Vultee tipi bir uçakla İstanbul'dan havalandıktan sonra Atina'ya ardından Sofya ve Belgrad'a gitti. Kendisine Yugoslav Genel Kurmay Başkanı tarafından "Beyaz Kartal" nişanı verildi. İstek üzerine Bükreş'te bir gösteri uçuşu yapktıktan sonra 6. gün olan 22 Haziran'da İstanbul'a döndü. Bu Balkan turu, basının büyük ilgisini uyandırmış, her yerde göklerin kızı olarak anılmasına neden olmuştur.

Atatürk'ün ölümünden sonraki dönem​

Manevi babası Atatürk öldükten sonra hayatını yeniden düzene sokan Gökçen, kadınların orduda görev yapmasına ilişkin yasa çıkmadığı için ordudan ayrıldı ve Türkkuşu Uçuş Okulu'na başöğretmen tayin edildi. 1955'e kadar bu görevini başarıyla sürdürdü. Türk Hava Kurumu yönetim kurulu üyesi oldu. Hayatı boyunca toplam 22 değişik hafif bombardıman ve akrobatik uçakla uçtu.

Gökçen, 1940 yılında Hava Okulu’nda askerî coğrafya ve topoğrafya öğretmeni Üsteğmen Kemal Esiner ile evlendi ve eşine kendi soyadını verdi; ancak üç yıl sonra, 12 Ocak 1943'te eşini kaybetti.

1953 ve 1959'da davet edildiği ABD'ye Türk toplumu ve Türk kadınını tanıtmak amacıyla giden Gökçen için büyük bir Amerika turu düzenlenmiştir. Son uçuşunu 1996'da 83 yaşında iken Fransız pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yapmıştır.

1996'da havacılık kariyerinin en büyük ödülünü almıştır. Amerikan Hava Kurmay Koleji'nin mezuniyet töreni için düzenlenen Kartallar Toplantısının onur konuğu olarak katıldığı Maxwell Hava Üssü'ndeki törende "dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri" seçildi. Bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı oldu.

Sabiha Gökçen 2001 yılında, doğum gününde (22 Mart) Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde 88 yaşında öldü.

Zehra Aylin​

Mtwwu7X.webp
Zehra Aylin, Rukiye Erkin, ve Sabiha Gökçen.

Zehra Aylin (d.1914 Giresun - ö. 1935 Amiens), Atatürk'ün manevi kızlarından birisidir. Çok genç yaşta trenden düşerek hayatını kaybetmiştir.

Zehra'nın babası Kurtuluş Savaşı'nda efsaneleşmiş bir yüzbaşıdır.

Zehra, kendisini Kağıthane'deki bir yetiştirme yurdundan alan Mustafa Kemal tarafından Ankara'ya getirilmişti. İlköğrenimini Ankara'da, Çankaya Köşkü'nün bahçesindeki ilkokulda tamamladı. Ortaöğrenim için İstanbul'a, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'ne gitti. Soyadı kanunu ile Aylin soyadını aldı. Kolejden mezun olduktan sonra yüksek öğrenim için Londra'da Saint Hilda College’e gönderildi. Ancak bir dönemlik eğitimden sonra yurda dönmek istedi. Eğitimini tamamlamayıp diplomasını aldıktan sonra yurda dönmesini isteyen manevi babası Atatürk, Zehra'nın hastalığı üzerine bir süre için Türkiye'ye gelmesine izin verince 1935 yılı sonunda Türkiye'ye doğru yola çıktı. Londra'dan gemi ile Fransa'ya geldikten sonra Paris eksperesine binen Zehra Amiens civarında trenden düşerek hayatını kaybetti. Amiens'te yapılan törenin ardından cenazesi İstanbul'a getirildi, Maçka Mezarlığı'na defnedildi. Ölümü gazetelerde büyük yer tutmuş, intihar ettiği söylentileri yayılmış; bu söylentileri Atatürk'ün bir diğer manevi kızı olan Sabiha Gökçen yalanlamıştır.

Rukiye Erkin​

ehX4vdO.webp
Rukiye Erkin (d.1911, Konya - ö. 1995, İstanbul)

Atatürk'ün manevi kızı. Atatürk, tarafından Ankara'ya getirilerek bakımı ve okutulması sağlanmıştır. Öğrenimini Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nde gördükten sonra bir Jandarma Yüzbaşısı olan Hüsnü Erkin ile evlendirilmiştir. Ankara Belediyesi'nde nikahları kıyılan çifte devrin İçişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanı da şahitlik etmiştir.Düğünleri ise Dolmabahçe Sarayı'nda yapılmıştır.Bu evlilikten bir oğlu ve iki kız torunu olan Erkin, 1966 yılında eşini kaybettikten sonra yaşamını Nişantaşı'nda sürdürmüştür.

Nebile İrdelp​

tW9dwFR.webp
Nebile İrdelp (d. 1910, İstanbul - ö. 1943, İstanbul), Atatürk'ün manevi kızı.

Beylerbeyi Tekkesi şeyhinin kızı ve İzmit valisi Eşref Bey'in yeğeni olan Nebile Hanım, Atatürk tarafından 1928 yılında evlat edinilmiştir. İlk evliliğini 1929 yılında Dışişleri Bakanlığı mensubu Tahsin Bey ile yapan Nebile Hanım 1931 yılında boşanmıştır. Bir süre sonra İzmit Kağıt Fabrikası'nda görevli mühendis Sabahattin İrdelp ile ikinci evliliğini yapan Nebile Hanım 1942 yılında eşinden ayrılmıştır. Menenjit ve tüberküloz hastalığına yakalanan Nebile Hanım değişik hastahanelerde tedavi görür ve en sonunda İstanbul Fransız La Paix Hastahanesi'nde 1943 yılında hayatını kaybetmiştir.

Abdurrahim Tuncak​

YgnwFat.webp
Abdurrahim Tuncak, (d. 1908 Diyarbakır - ö. 13 Ağustos 1999), Atatürk'ün manevî oğludur.

Abdurrahim, 8 yaşında iken 1916 yılında Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ailesini kaybetmişti. Mustafa Kemâl Paşa, Kafkas Cephesinde 2. Ordu Komutanlığına vekâleten atanmış ve komutanlığında Bitlis ve Muş illeri Rus işgâlinden kurtarılmıştı. Bu dönemde Mustafa Kemâl Paşa'ya aile bireyleri savaşta ölen öksüz ve yetimlerden bahsedilmişti. Bunlardan birisi de 8 yaşındaki Abdurrahim idi. Mustafa Kemâl Paşa, Abdurrahim'i evlâtlık edindi ve İstanbul'a yanında getirdi. Mustafa Kemâl Paşa, 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gittiğinde Abdurrahim, İstanbul'da Beşiktaş Akaretler'deki evde annesinin yanında kaldı. Abdurrahim, Mustafa Kemâl Paşa'nın annesi Zübeyde Hanım ve kızkardeşinin yanında bakıldı ve büyüdü.

Mustafa Kemal Atatürk'ün, öğrenimine yurtdışında devam etmesini uygun gördüğü Abdurrahim Tuncak, 1929 yılında Berlin Teknik Üniversitesi'ne gitmiş ve tüm giderleri karşılanmıştır. 1934 yılından sonra Tuncak soyadını almıştır. Tuncak Savarona yatının satın alınması görüşmelerinde tercümanlık yapmıştır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nda çalışmış ve oradan emekli olmuştur.

Fizikî olarak Atatürk'e çok benzemesi nedeniyle zaman zaman Atatürk'ün manevî değil öz oğlu olduğu şeklinde iddialar dile getirilmektedir.
 

Fikriye​

RkXSuQY.webp
Fikriye Hanım (d. 1887, Yenişehr-i Fener - ö. 31 Mayıs 1924, Ankara), Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın ikinci eşi Ragıp Bey'in kardeşi Memduh Hayrettin Bey ile Vasfiye Hanım'ın kızıdır.[1][2] Fransızca ve Yunanca biliyor, ud ve piyano çalıyordu. Fikriye Hanım'ın yeğeni Abbas Hayri Özdinçer başta olmak üzere akrabalarıyla mülakat etmiş ve bunu duymuştur.

1923 yılına değin Çankaya Köşkü'nde Mustafa Kemal'e yardımlarda bulundu. Narin olan ve hastalıklara karşı dayanıklı olmayan yapısı, eğitimini de engellemiş, Fikriye’nin ruh yapısını ve geleceğe dönük planlarını etkilemiştir. Ciğerlerinden rahatsızlandığı için Münih'e gitmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal'e âşık olan Fikriye Hanım, Mustafa Kemal'in Latife Hanım'la evliliğini öğrenince Türkiye'ye geri dönmüştür. İlk işi köşke gitmek olmuştur. Ancak Latife Hanım onun geldigini görünce Mustafa Kemal Atatürk'e haber vermeden yavere emir verir ve köşkten yaka paça attırır.

Tam olarak nasıl öldüğü bilinmemektedir. Çankaya Köşkü'nün önünde intihar ettiği iddia edilirken tabancayla vurulduğu da söylenmektedir. Fikriye Hanım'ın ölümünün Atatürk ile Latife Hanım'ın evliliğini etkilediği düşünülür. Şeceresinde ölüm tarihi 31 Mayıs 1924 olarak yazılmıştır, lâkin vurulduğu ya da kendini vurduğu tarih 23 Mayıs olarak bilinir. Hıfzı Topuz'un belgelere dayandırarak yazdığı Gazi ve Fikriye romanında ise Fikriye Hanım'ın intihara teşebbüs ettiği tarihten öldüğü tarihe kadar hastanede tedavi altında kaldığı, kurşun yarasıyla değil, kurşunun açtığı yaranın enfeksiyon kapması ve tam iyileşmeyen verem hastalığının iyice azması nedeniyle öldüğü yazılmaktadır. Yine aynı esere göre Atatürk, Fikriye Hanım'ın Köşk'e yerleşmesinin yarattığı dedikoduları önlemek için Fikriye Hanım'la sessizce ve gizlice evlenmiş, hatta nikahlarını da dönemin Şer'iye ve Evkaf Vekili, Cumhuriyet döneminin ilk Diyanet İşleri Başkanlarından Mustafa Fehmi Gerçeker kıymıştır.

Araştırmacı Eriş Ülger, Ata'nın yaveri Salih Bozok'un anılarına dayanarak mezar yerinin Kuğulu Park'ta olduğunu söylemektedir. Fikriye Hanım kitabının yazarı Fatih Bayhan ise Fikriye Hanım'ın bugün üzerinde bankaların bulunduğu Ankara'nın Ulus semtindeki eski mezarlıkta yatmakta olduğunu belirtmiştir. Can Dündar ise bugün Ankara Etnografya Müzesi'nde Mustafa Kemal Atatürk'ün at üzerinde dev bir heykelinin yükseldiği yere defnedildiğini yazmıştır.


Afet İnan​

jZX0r3A.webp
Afet İnan Atatürk ile

Ayşe Afet İnan (Uzmay)[1] (d. 30 Ekim 1908, Selanik - ö. 7 Haziran 1985, Ankara), Türk öğretmen, tarihçi ve sosyoloji profesörü. Atatürk’ün manevi kızıdır.

Cumhuriyetin ilk tarih profesörlerinden birisi olan Afet İnan, yıllar boyu kurucuları arasında yer aldığı Türk Tarih Kurumu'nun astbaşkanlığını yapmıştır. Türk Tarih Tezi’ni ortaya koyan tarihçiler arasında yer alır.

Yaşamı​

Ailesi ve öğrenimi
30 Ekim 1908 günü Selanik’in Doyran ( Doirani) kasabasında doğdu. Babası orman memuru İsmail Hakkı Bey (Uzmay), annesi Doyran Müderrisi Emrullah Efendi’nin torunu olan Şehdane Hanım’dır. Ailesi Balkan Savaşları’ndan sonra Anadolu'ya geçti.

Afet İnan, ilköğrenimine Eskişehir'in Mihalıççık ilçesinde başladı. Annesini 1915 yılında hayatını veremden yitirdi. Öğrenimini Ankara ve Biga'da sürdürdü, 1920'de altı yıllık ilkokul diplomasını aldı. Aile 1921'de Alanya'ya taşındı. Afet Hanım, 1922'de Elmalı'da öğretmenlik ehliyeti aldı ve Elmalı Kızokulu'na başöğretmen olarak atandı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirdi; 1925 yılında Bursa Kız Muallim Mektebi’ni bitirerek İzmir'de Redd-i İlhak İlkokulu'nda göreve başladı. Atatürk ile tanışması sonucu ileriki yıllarda öğrenimine devam etme fırsatı buldu.

Atatürk ile tanışması ve öğretmenlik yılları
Afet Hanım, 1925 yılında Redd-i İlhak İlkokulu'nda yeni göreve başladığı sırada bir çay ziyaretinde cumhurbaşkanı Atatürk ile tanışma fırsatı buldu. Annesinin ailesinin Selanik'in Doyran kasabasından olması nedeniyle cumhurbaşkanının ilgisini çekti ve Atatürk ertesi gün ailesiyle tanıştı. Gazi Paşa'ya öğrenimini sürdürmek ve yabancı dil öğrenmek istediğini açıklamış olan Afet Hanım, kısa bir süre sonra Ankara'ya atandı. Bakanlığın izniyle İsviçre'nin Lozan şehrine Fransızca öğrenmek için gönderildi.

1927'de yurda döndüğünde bir süre Fransız Kız Lisesi’nde öğrenim gördü. Bu arada ortaöğrenim tarih öğretmenliği sınavına girerek öğretmenlik belgesini aldı ve Ankara Musiki Muallim Mektebi’ne Tarih ve Yurt Bilgisi öğretmeni olarak atandı (1929-1930). Göreve başladığı zaman, yurt bilgisi için okutacağı kitabı Atatürk yetersiz bulmuştu. Bunun üzerine Fransız Kız Lisesi'nde okuduğu Instruction Civique adlı kitaptan çeviriler yaptı. Afet Hanım'ın çevirileri, Tevfik Bıyıklıoğlu'nun Almanca eserlerden yaptığı çeviriler ve bizzat Atatürk'ün bazı konularda yazıları birleştirilerek Vatandaş İçin Medenî Bilgiler kitabı oluşturuldu. Kitap, ortaokullarda ders kitabı olarak okutuldu ve 1935 yılına kadar çeşitli defalar basıldı. 1933'ten sonra öğretmenliğe Ankara Kız Lisesi'nde devam etti.

Kadınlara Siyasi Hakların Tanınması
Kadın hakları üzerinde çalışmaya ilgi duyan Afet Hanım, Atatürk'ün isteği üzerine 3 Nisan 1930'da Türk Ocağı'nda Türk kadınlarının seçim haklarına ilişkin bir konferans verdi. Bu konferans, Afet İnan'ın verdiği ilk konferanstı. Bu konferans için zamanın en ünlü hatibi Hamdullah Suphi Bey'den dersler alan Afet Hanım'ın giyeceği elbiseyi bizzat Atatürk çizmiş ve gömleği için kendi pırlanta kol düğmelerini hediye etmişti

Türk Tarih Kurumu Kuruculuğu
Atatürk, kendisinden Türk Ocakları Yasası’nın 2. ve 3. maddelerinin açıklanması konusunda çalışma yapmasını isteyince Afet Hanım 27 - 28 Nisan 1930 tarihlerinde gerçekleşen Türk Ocakları Kongresi'nde Aksaray delegesi olarak söz aldı; Türk Ocaklarının amacını, işlevini açıklayan bir nutuk okudu ve sonradan Türk Tarih Tezi olarak nitelenecek bir tezi dile getirdi ve Türk tarih ve medeniyetini bilimsel olarak incelemek üzere bir heyet kurulması için önerge verdi. Bu önerge üzerine kongreden sonra oluşturulan Türk Tarih Heyeti'nin 16 kişilik kurucu üyeleri arasında yer aldı.

Cenevre Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Bilimler Fakültesi’nin Yakın Çağ ve Modern Tarih Bölümü’nde İsviçreli antropolog Eugene Pittard’ın öğrencisi oldu; "Türk Osmanlı devrinin ekonomik tarihi" adlı tezini sunarak Temmuz 1938'de lisans diplomasını aldı, Temmuz 1939'da ise doktorasını tamamladı ve sosyoloji doktoru ünvanını aldı. Tezinin ismi “Türk Halkının ve Türk Tarihinin Antropolojik Karakteri Üzerine” idi. Bu çalışma için Anadolu’da 64bin iskelet kalıntısı üzerinde inceleme yaptı. Öğrenim yılları boyunca Cenevre ve Bükreş'te konferanslar verdi; Türk Tarih Kurumu kongrelerine bildiriler sunarak katıldı.

Yurda döndükten sonra Ankara Kız Lisesi'nde derslerine devam etmesinin yanın sıra Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne doçent vekili olarak atandı. 1940 yılında kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olan Rıfat İnan ile evlenen Afet Hanım, 1942'de doçent, 1950'de profesör oldu.

Afet İnan, 1950'den sonra Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi konularında Ankara Fen Fakültesi'nde, Hacettepe Üniversitesi'nde, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde, Ankara Harp Okulu'nda dersler verdi.

1961-1962 yıllarında İngiltere'de incelemeler yaptı. 1955-1979 arasında da UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nda Türk Tarih Kurumu’nu temsil etti. Ankara Üniversitesi Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrim Tarihi kürsüsü başkanlığını yaptı, 1977 yılında bu görevde iken kendi isteğiyle emekli oldu.

Vefatı
Afet İnan 7 Haziran 1985 tarihinde 77 yaşında Ankara`da yaşamını kaybetti.

Sığırtmaç Mustafa​

mvS5QDn.webp
Sığırtmaç Mustafa ile Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Demir, Yalovalı Sığırtmaç Mustafa (1918 - 15 Ocak 1987), Türk asker. 11 yaşında iken Mustafa Kemal Atatürk'ün himayesine aldığı bir çocuk olarak tanınmıştır. Atatürk'le tanışma serüveni gazete haberlerine, öykülere hatta şiirlere konu olmuştur.

Yaşamı​

1918 yılında Varna civarında doğdu. Annesinin adı Efide, babasının adı Recep’tir. 3 çocuklu ailenin ortanca evladı idi. Ailesi, bütün varlıklarını Bulgaristan'da bırakarak Türkiye'ye gelmiş bir göçmen aileydi. Çocukken Yalova'da sığırtmaçlık (çobanlık) yaparak ailesinin geçimine katkıda bulunmak zorundaydı. 1929 yılında gezinti yaparken yolunu kaybeden devrin cumhurbaşkanı Atatürk ile karşılaşması, bütün yaşamını etkiledi. Kendisine yolu tarif etmiş ve sorularına rahat tavırlarla cevap vermişti. Paşa, bir süre sonra kendisini buldurup yanına getirtti; tanıştığında sıtma olan Mustafa’yı ailesinin onayını aldıktan sonra tedavi ettirdi ve okuttu.

Okuma-yazma bilmeyen Sığırtmaç Mustafa, sağlığına kavuştuktan sonra okula gönderildi. Beşiktaş'taki 19. İlkokulu, Işık Lisesi'nin orta kısmını ve Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. 1941 yılında Kara Harp Okulu’ndan 1941/B’li Tankçı Teğmen olarak mezun oldu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katıldı.

Yüzbaşı rütbesindeyken Rıfkiye Hanım ile evlendi. 1954 yılında, Makbule Atadan tarafından manevi evlat olarak kabul edildi. Kızı Tacinur’a ismini Makbule Hanım verdi. Bir süre sonra sağlık sebebiyle orduda Personel sınıfına geçti. Çeşitli askerlik şubelerinde görev aldıktan sonra 1960 yılında kalp rahatsızlığı nedeniyle binbaşı rütbesindeyken emekliye ayrıldı ve ömrünün son yıllarını Yalova’da geçirdi. 15 Ocak 1987'de yaşamını yitirdi ve Yalova’da toprağa verildi.

Atatürk ile tanışması​

Sığırtmaç Mustafa ile Atatürk'ün karşılaşması 1929 yılının Eylül ayında gerçekleşti. 19 Ağustos'ta Yalova'ya gelen Mustafa Kemal, sık sık gezilere çıkarak yöreyi tanımaya çalışmaktaydı. Bir atlı gezi sırasında yanındakilerle birlikte Balabandere civarında yolunu kaybetti. Termal'e gitmek niyetindeki atlılar, sığır gütmekte olan 11 yaşında çıplak ayaklı bir çobanla karşılaştılar. Sıtma nedeniyle karnı şiş, rengi sarı olan çoban, cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'i tanımadı. Sorduğu soruları rahat tavırlarla cevaplandırdı ve yolu tarif etti. Davranışlarını beğenerek kendisine bir miktar para vermek isteyen cumhurbaşkanını reddetti; ancak cebindeki cevizleri alması karşılığında parayı kabul etti. Küçük Mustafa'yı unutmayan Mustafa Kemal, kısa bir süre sonra onu buldurtup yanına getirtti ve himayesine aldı.
 
Geri
Top