Trablusgarp Savaşı
Sanayi Devrimini ilk gerçekleştiren ülke olan İngiltere, kendisine hammadde ve Pazar bulmak amacı ile Akdenize geçerek Güney Asyaya (Hindistana) egemen oldu. İngiltere ilk olarak Hindistanın yolunu korumak amacıyla Kıbrısı daha sonra da Mısırı aldı.
Fransa; Cezayir ve Tunusu sömürge amacı ile ele geçirdi. 1870 yılında siyasi birliğini tamamlayan İtalya, sanayisini de geliştirerek kendisine sömürge arayışı içerisine girdi. Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İngiltere ve Fransanın desteğini alan İtalya Trablusgarpa girdi. İtalyanların Trablusgarpa saldırması sömürge arayışı içerisinde olmalarından kaynaklanıyordu.
İtalyanın Trablusgarpı işgalini kolaylaştıran en büyük sebep İngiltere, Fransa ve Rusyanın İtalyaya saldırmayacaklarına dair güvence vermesiydi.
Bütün bu gelişmeler devam ederken Osmanlı Devleti bölgeye ordu ve donanma gönderemedi. Sadece, Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi vatan sever bazı subaylar sivil kıyafetler içerisinde Trablusgarpa geçtiler.
Mustafa Kemal, Enver Paşa ve arkadaşları halkı ve askerleri teşkilatlandırmayı başararak, Derne, Tobruk ve Bingaziyi kurtardılar. İtalya, Trablusgarpı işgalinde başarılı olamayınca Osmanlı Devletini barışa zorlamak için On İki Adayı işgal etti. Bu arada Osmanlı Devletinin güçsüz durumunu fırsat bilen Balkan devletlerinin Osmanlıya savaş açması üzerine Osmanlı Devleti İtalyaya barış önerdi ve Uşi Antlaşması imzalandı.(1912)
Bu antlaşmaya göre Osmanlı Devleti Kuzey Afrikadaki son vatan toprağını da kaybederek Trablusgarpı İtalyaya verdi. On İki Ada ise Balkan Savaşları bitene kadar İtalyaya emanet edildi. Ancak İtalya, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti yenildiği için On İki Adayı geri vermedi. On İki Ada çok sonra Paris Antlaşması ile Yunanistana verildi.(1947)
Not: Trablusgarptaki Osmanlı birlikleri başlıca üç komutanlığa ayrılmıştır:
İkinci Balkan Savaşı (1913)
I. Balkan Savaşında Balkan topraklarının büyük bir bölümünün Bulgaristanın eline geçmesi nedeniyle aralarında ittifak yapan Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya Bulgaristana saldırdılar. Bu durumu fırsat bilen Osmanlı Devleti Bulgaristana savaş açtı.
Mustafa Kemalin kurmay başkanı olduğu Bolayır Kolordusu, Bulgaristana taarruz ederek 15 Temmuz 1913te Keşanı, 17 Temmuzda Enez ve İpsalayı, 18 Temmuzda Uzunköprüyü, 21 Temmuz günü de, Karaağaç ve Dimetokayı alarak Edirneye girdi. Bunun üzerine Bulgaristan barış istedi. 29 Eylül 1913te İstanbul Antlaşması imzalandı.
Çanakkale Savaşı
I. Dünya Savaşında İtilaf devletleri (İngiltere-Fransa-Rusya) Çanakkale Boğazını ele geçirerek Osmanlı Devletini tarih sayfasından silebileceklerini düşünüyorlardı. Ancak müttefiklerden Rusyanın Alman ve Avusturya ordularına karşı peş peşe aldığı yenilgiler İngiltere ve Fransayı oldukça rahatsız ediyordu. Avusturyaya karşı Balkanlar üzerinden bir cephe açılmasını da çok istiyorlardı. Bütün bu nedenlerden dolayı İtilaf devletleri Çanakkale Boğazını dönemin en kuvvetli savaş gemileriyle abluka altına aldılar.
Düşman kuvvetleri dönemin en gelişmiş savaş gemileri ile Kumkale ve Seddülbahir müstahkem mevkilerini 19 Şubat 1915te ağır bir bombardımana tuttu. Bombardıman bir ay kadar sürdü. Bu bombardıman sonucunda Türk mevzilerinin tamamen sustuğunu zanneden düşman gemileri Çanakkale Boğazından artık rahatça geçebileceklerini düşündüler. Ancak bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarpan dönemin en modern savaş gemileri, Türk topçusunun da aman vermez karşı koyuşu ile boğazın derin sularına gömüldü. (18 Mart 1915)
Bunun üzerine Çanakkale Boğazını geçemeyeceğini anlayan düşman kuvvetleri, ilkönce Gelibolu Yarımadasını işgal edip buradan Boğaza hakim olmayı hedefledi. 25 Nisan 1915te büyük bir çıkarma yapan on binlerce İngiliz ve Anzak askeri karaya çıkmaya başlamışlardı. Fransız ordusu da Kumkaleye ayak basmıştı.
Osmanlı ordusu büyük destanlar yazarak kahramanca Çanakkaleyi savunmaya başladı. İngilizlerin giriştiği çevirme hareketi Anafartalarda Mustafa Kemalin yerinde müdahalesiyle önlendi. Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı ve Kilitbahirde de düşman kuvvetlerini büyük yenilgiye uğratmıştır.
Artık tam bir siper savaşına dönen tarihin bu en kanlı savaşı göğüs göğüse devam ederken Bulgaristanda Almanya yanında savaşa girdi. Bulgaristanın savaşa girmesi ile Dimetokayı kendi rızamız ile Bulgarlara verdik. Böylelikle tarihimizde ilk kez bir vatan toprağı kendi rızamız ile elimizden çıkmış oldu. Bulgaristanın savaşa girmesi ile Almanya ile Osmanlı Devleti arasında bir köprü kurulmuş oldu. Almanyadan bir çok yardım malzemesi Osmanlı Devletine gelmeye başlayınca zaten savaşı kaybettiğini iyice anlayan İngilizlerde tamamen pes etti. İtilaf Devletleri 9 Ocak 1916ta son birliklerini de alarak Çanakkale Boğazını terk etti.
İtilaf devletlerinin Çanakkale Savaşını kaybetmesinin hemen ardından Çarlık Rusyasında Bolşevik ihtilali oldu.
Doğu (Kafkas) Cephesi
Osmanlı Devletinin savaşa girmesi ile doğuda büyük bir Rus cephesi açılmış oldu. Ruslar Berlin Barışı ile ellerine geçirdikleri Doğu Anadoludaki Kars, Ardahan ve Batumu ilerideki savaşlar için tam bir üs haline getirmişlerdi.
Yıllarca Osmanlı Devleti içinde huzur içinde yaşayan Ermenileri, Kafkas Ermenileri ile iş birliği içerisine sokarak kışkırtmışlar ve bilinçli bir şekilde bir Ermeni Sorunu oluşmasına neden olmuşlardı. Rusya ile Osmanlı Devleti savaşa başladığı anda Rusya bölümünde kalan ermeni çeteleri silahlandırılmış ve Türklere karşı kullanılabilecek önemli bir güç haline getirilmişlerdi. Rusların hedefinde Doğu Anadoludaki diğer illeri ele geçirmek ve bağlaşığı olan İngilizlerden önce Basra Körfezine inmek vardı.
Buna karşılık Enver Paşada Kars Ardahan ve Batumu kurtarmak ardından Güney Kafkasyaya girmek ve orada yaşayan Türkleri Rus ve Ermenilere karşı ayaklandırmak istiyordu.
2 Kasım 1914te Rus kuvvetlerinin Karsa doğru taarruz hareketine geçmesi ile savaş başladı. Bu sırada Enver Paşanın başında bulunduğu Osmanlı Ordusu da karşı saldırıya geçmişti. İlk önceleri Rus birlikleri biraz geri çekilse de, 22 Aralık 1914te Başkomutan Vekili Enver Paşanın çetin kış şartlarına rağmen Sarıkamış civarında Ruslara karşı yaptığı harekatta 3. Orduya mensup 60.000 asker Allahuekber dağlarında donarak şehit oldu.
1915 yılı baharında Ermenilerle birleşen Rus birlikleri Van ve Malazgirti aldılar. 22 Temmuzda başlayan karşı taarruzla Van ve Malazgirt 25-26 Temmuz 1915te kurtarıldı.
1916 yılında Ruslar Kafkasyadaki kuvvetlerini artırarak taarruza geçtiler. Şubat 1916da Erzurum ve Muş, 3 Martta Bitlis, 19 Nisanda Trabzon ve 25 Temmuzda da Erzincan Ruslar tarafından işgal edildi. Hükümet, Çanakkale bölgesinde bulunan 2.Orduyu Kazım Karabekir komutanlığında Doğu Cephesine kaydırdı. 10 Mart 1916da atama emrini alan Mustafa Kemal, Edirneden Diyarbakıra kaydırılan 16. Kolordunun komutanı olarak, 15 Mart 1916da Doğu Cephesinde göreve başladı. 7-8 ağustos 1916da Muş ve Bitlis Ruslardan kurtarıldı. Yıl sonuna kadar Ruslarla savaşa devam edildi.
1917 yılında Rusyada iç karışıklıklar başladı ve Bolşevikler devrimle yönetime el koydu. Yıl boyunca Rus birlikleri işgal ettikleri topraklardan çekildiler. 18 Aralık 1917de Ruslarla Erzincan Mütarekesi yapıldı. Mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu Anadoluyu tamamen terk etti. 1917 kışı, hem Türkler hem de Ruslar için güç şartlarda geçti. Soğuk ve hastalıklar sebebiyle iki tarafta ağır kayıplar verdi.
3 Mart 1918de Rusya ile Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan arasında Brest Litovsk Antlaşması yapılarak Kars, Ardahan ve Batumun Osmanlı İmparatorluğuna bırakılması sağlandı.
Brest Litovsk Barış Antlaşmasının Osmanlı açısından önemi:
-1878 Berlin Barışı ile Ruslara verdiğimiz Kars Ardahan ve Batumu geri aldık
-Rusların Kafkasları boşaltması ile Osmanlıya Kafkasya yolu açılmış oldu.
Suriye-Filistin Cephesi
Türklerin Süveyş Kanalına yaptıkları iki taarruz gerek Türk Ordusunun zayıf olması gerekse Almanların söz verdiği yardımları yapmaması üzerine başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine İngilizler Filistini işgal amacıyla karşı taarruza geçti ve Suriye Filistin Cephesi Osmanlıya karşı açılmış oldu.
1918 yılına kadar direnen Türkler, 400 bin kişilik büyük bir İngiliz ordusu karşısında 40 bin kişilik bir ordu ile karşı koymaya çalışmışlarsa da uzun süre direnemediler.
İngilizlerin Suriye içlerine ilerlemesi devam ederken Yıldırım Ordular Komutanı Liman von Sanders Halepte savunma düzeni kurma görevini Mustafa Kemal Paşaya bırakıp, Adanaya gitti.
Mustafa Kemal, bir yandan İngilizlerle mücadele ederken, diğer yandan Arap silahlı çeteleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Mustafa Kemal Paşa komutasındaki birliklerimiz İngilizleri bugünkü Suriye sınırında bir süre tutmayı başardı. 31 Ekim 1918de Mondros Mütarekesi imzalandı. Mustafa Kemal Paşada Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına atandı.
Sakarya Savaşı (23 Ağustos - 12 Eylül 1921)
İnönüde ikinci kez mağlup olan Yunan kuvvetleri hazırlıklarını tamamlayarak, 10 Temmuz 1921de iki ayrı cepheden taarruza geçerek Türk Ordusunu yok etmek istediler. Desteklenmiş kuvvetleriyle güçlü bir şekilde ilerlemeyi başardılar. Türk Ordusu, bu zor durumdan kendisini kurtarmak amacıyla Eskişehire kadar çekildi. Mustafa Kemal Paşa, 18 Temmuz 1921de Batı Cephesi karargahına geldi ve durumu yakından görüp inceledi. Taktiksel bir anlayış sergileyerek ordunun düzenlenip kuvvetlendirilmesi için, Sakaryanın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü. Bunun üzerine, Türk Ordusu, 25 Temmuz 1921de taktik savunma yapmak amacıyla Sakaryanın doğusuna çekildi.
Türk Ordusu Sakaryanın doğusuna çekilmekle askeri bakımdan büyük bir avantaj elde etti. Bu durum Türk kuvvetleri için zor olsa da, Yunanlılar için daha da zor olan bir durum oluşturmuş oluyordu. Bu sayede, Türk kuvvetleri düşmanın gelişen taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış, Sakaryanın doğusunda yeniden düzenlenerek savunma gücü artırılmıştı. Yunan ordusu ulaştırma şartları ağır bir ortamda ikmal yapma mecburiyeti içerisine giriyordu.
Türk Ordusunun Sakarya gerilerine çekilmesi halk arasında olduğu gibi TBMM içinde de bazı muhalif seslerin artmasına sebep olmuştu. Büyük Millet Meclisinde ve dışarıda son çare ve son tedbir olarak Mustafa Kemal Paşanın ordunun başına geçmesinde fayda umulduğu yolunda bir kanaat oluştu. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921de Büyük Millet Meclisine verdiği bir önerge ile Başkumandanlığı kabul ettiğini bildirdi ve Meclisin elindeki yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti. Bu önerge üzerine Mustafa Kemal Paşanın muhalifleri, kendisine Başkomutan ünvanını ve Meclisin yetkilerini kullanmak hakkını önce vermek istemediler. Ancak ünvan ve yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı.
Büyük Taarruz (Başkomutanlık Meydan Muharebesi)
Türk ordusunun Sakarya Savaşında elde ettiği başarı kamuoyunda büyük ses getirmiş, TBMMnde taarruza kalkılması gerektiği yönünde fikirlerin beyan edilmesine neden olmuştur. Elbetteki Türk ordusu Sakarya Savaşını kazanarak büyük bir moral içerisine girmiş ve bir an evvel düşmanı yurttan atmanın hesaplarını yapar hale getirmiştir. Ancak Büyük Taarruz öncesi bazı şartların oluşması gerektiğini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, acele edilmemesi gerektiğini 4 Mart 1922de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında yaptığı şu konuşma ile açıkça ifade ediyordu, Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.
Sakarya Savaşında Yunan ordusunun saldırma ve ilerleme gücünün iyice zayıflamış olması henüz yurdun kurtarılmış olması anlamına gelmiyordu. Anadoludan tamamen sökülüp atılması gerekiyordu.1922 yılının Haziran ayı ortalarına gelindiğinde Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa,artık taarruza geçilmesi gerektiği kararını almıştı. Büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen çalışmalarda düşmanın kuvvetlerinin dikkati başka yönlere çekiliyordu. Diğer taraftan Türk ordusu büyük bir zaferi sağlayacak olan bir taarruz hareketi için var gücüyle çalışıyordu. Mustafa Kemal Paşa ordu birlikleri arasında düzenlenecek futbol müsabakaları bahanesiyle tüm ordu komutanlarını Akşehire davet etti. 28 Temmuz gecesi ordu komutanları ile yapılacak taarruz hakkında bir toplantı yapan Mustafa Kemal Paşa, gereken talimatlarını burada ordu komutanlarına iletti. Basına 21 Ağustos günü Çankaya Köşkünde bir çay daveti verileceği haberi bildirilmişti.
Böylelikle gizli bir şekilde yürütülen Büyük Taarruz hareketinde son aşamalara hızla geliniyordu. Mustafa Kemal Paşa 20 Ağustos 1922de Ankaradan Akşehire giderek, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi. 26 Ağustos sabahı ordumuz Afyonkarahisar Kocatepede taarruza tam bir baskın şekline başlamış, düşman tam bir şaşkınlık içerisine girmişti. Sabah saat 04:30da topçu birliklerinin taciz ateşi ile başlattığı harekat, saat 05:00de önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti. Piyadelerimiz, Sabah 06:00da Tınaztepeye hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp, işgalci Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra, Tınaztepeyi ele geçirdiler. Daha sonra, saat 09:00da Belentepe, ardından Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi. Taarruzun birinci günü, 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepeden Çiğiltepeye kadar on beş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5.Süvari Kolordusu, düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu. Aynı zamanda 2.Orduda cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.
26 Ağustos günü Türk Ordusunun Büyük Taarruzu, Genelkurmay Başkanlığınca TBMMne bildirilmiş büyük bir sevinç ve gurur duyulmasına sebep olmuştur.
Genellikle süngü hücumları ile gerçekleştirilen taarruz harekatı, 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk Ordusunun bütün cephelerde yeniden taarruza geçmesi ile devam etmiştir. 27 Ağustos saat 18:00de, Afyon 8.Tümen tarafından kurtarıldı. Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyona taşındı. 28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı ile düşmanın 5.Tümeni tamamen çevrildi. 29 Ağustos gecesi yapılan toplantıda hızla harekete geçilerek artık muharebenin sonlandırılması gerektiği sonucuna varıldı. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar. Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruzun son safhası askeri tarihimize Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.
30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınarda Gazi Mustafa Kemal Paşanın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta yok edilmiş bir kısmı da esir alınmıştı. Böylelikle Büyük Taarruz hedeflendiği gibi 5 gün gibi kısa bir sürede gerçekleştirilerek kesin sonuç elde edilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, kaçan düşman askerlerinin takip edilmesini uygun görerek o ünlü sözünü söylemiştir, Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir İleri
Yunan ordusu kesin yenilgi ile kaçarken acımasızca geçtikleri yerdeki halkı öldürüyor ve her yeri yakıp yıkıyorlardı. İzmire doğru kaçan Yunan askerlerinin bir kısmı ve Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis esir olarak ele geçirilmişti. Ordumuz bu muharebede, on beş günde 400 kilometre katederek, 9 Eylül 1922 sabahı İzmire girdi. Sabuncu Belden geçen 2.Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmire doğru akarken, bunun solunda 1.Tümen de Kadife Kaleye doğru yürüyordu. Bu Tümenin 2.Alayı Tuzluoğlu Fabrikasından geçerek Kordonboyuna ulaştı. Yüzbaşı Şeref Bey Hükümet Konağına, 5.Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık dairesine, 4.Alay Komutanı Reşat Beyde Kadife Kaleye bayrağımızı çektiler.
Askerlerimiz İzmirde coşku ve sevinç gösterileri arasında çiçeklerle karşılandı. Süvarilerimizin Kordon boyundan geçişi çok görkemli idi. Kurtuluş zaferinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmirin kurtuluşunu Belkahveden seyretti. Türk Ordusunun, 400 kilometrelik bir mesafeyi savaşarak kat edip İzmire ulaşması yurt içinde ve yurt dışında hayret ve takdir uyandırdı.
Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmayı ve Türklerin haklı isteklerini yerine getirmeyi kendi çıkarlarına uygun buldular. 11 Ekim 1922de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla, silahlı çatışma durdurulmuş, Edirne dahil Trakyanın da Türkiyeye bırakılacağı ve bir ay içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacağı kabul edilmişti. Bu gelişmeler üzerine, Anadoluda Yunan politikasını yürüten İngiltere Başbakanı Lloyd George, istifa etti.
Sanayi Devrimini ilk gerçekleştiren ülke olan İngiltere, kendisine hammadde ve Pazar bulmak amacı ile Akdenize geçerek Güney Asyaya (Hindistana) egemen oldu. İngiltere ilk olarak Hindistanın yolunu korumak amacıyla Kıbrısı daha sonra da Mısırı aldı.
Fransa; Cezayir ve Tunusu sömürge amacı ile ele geçirdi. 1870 yılında siyasi birliğini tamamlayan İtalya, sanayisini de geliştirerek kendisine sömürge arayışı içerisine girdi. Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İngiltere ve Fransanın desteğini alan İtalya Trablusgarpa girdi. İtalyanların Trablusgarpa saldırması sömürge arayışı içerisinde olmalarından kaynaklanıyordu.
İtalyanın Trablusgarpı işgalini kolaylaştıran en büyük sebep İngiltere, Fransa ve Rusyanın İtalyaya saldırmayacaklarına dair güvence vermesiydi.
Bütün bu gelişmeler devam ederken Osmanlı Devleti bölgeye ordu ve donanma gönderemedi. Sadece, Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi vatan sever bazı subaylar sivil kıyafetler içerisinde Trablusgarpa geçtiler.
Mustafa Kemal, Enver Paşa ve arkadaşları halkı ve askerleri teşkilatlandırmayı başararak, Derne, Tobruk ve Bingaziyi kurtardılar. İtalya, Trablusgarpı işgalinde başarılı olamayınca Osmanlı Devletini barışa zorlamak için On İki Adayı işgal etti. Bu arada Osmanlı Devletinin güçsüz durumunu fırsat bilen Balkan devletlerinin Osmanlıya savaş açması üzerine Osmanlı Devleti İtalyaya barış önerdi ve Uşi Antlaşması imzalandı.(1912)
Bu antlaşmaya göre Osmanlı Devleti Kuzey Afrikadaki son vatan toprağını da kaybederek Trablusgarpı İtalyaya verdi. On İki Ada ise Balkan Savaşları bitene kadar İtalyaya emanet edildi. Ancak İtalya, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti yenildiği için On İki Adayı geri vermedi. On İki Ada çok sonra Paris Antlaşması ile Yunanistana verildi.(1947)
Not: Trablusgarptaki Osmanlı birlikleri başlıca üç komutanlığa ayrılmıştır:
- Derne Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal
- Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver Bey
- Trablus Komutanlığı: Kurmay Albay Neşet Bey
İkinci Balkan Savaşı (1913)
I. Balkan Savaşında Balkan topraklarının büyük bir bölümünün Bulgaristanın eline geçmesi nedeniyle aralarında ittifak yapan Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya Bulgaristana saldırdılar. Bu durumu fırsat bilen Osmanlı Devleti Bulgaristana savaş açtı.
Mustafa Kemalin kurmay başkanı olduğu Bolayır Kolordusu, Bulgaristana taarruz ederek 15 Temmuz 1913te Keşanı, 17 Temmuzda Enez ve İpsalayı, 18 Temmuzda Uzunköprüyü, 21 Temmuz günü de, Karaağaç ve Dimetokayı alarak Edirneye girdi. Bunun üzerine Bulgaristan barış istedi. 29 Eylül 1913te İstanbul Antlaşması imzalandı.
Çanakkale Savaşı
I. Dünya Savaşında İtilaf devletleri (İngiltere-Fransa-Rusya) Çanakkale Boğazını ele geçirerek Osmanlı Devletini tarih sayfasından silebileceklerini düşünüyorlardı. Ancak müttefiklerden Rusyanın Alman ve Avusturya ordularına karşı peş peşe aldığı yenilgiler İngiltere ve Fransayı oldukça rahatsız ediyordu. Avusturyaya karşı Balkanlar üzerinden bir cephe açılmasını da çok istiyorlardı. Bütün bu nedenlerden dolayı İtilaf devletleri Çanakkale Boğazını dönemin en kuvvetli savaş gemileriyle abluka altına aldılar.
Düşman kuvvetleri dönemin en gelişmiş savaş gemileri ile Kumkale ve Seddülbahir müstahkem mevkilerini 19 Şubat 1915te ağır bir bombardımana tuttu. Bombardıman bir ay kadar sürdü. Bu bombardıman sonucunda Türk mevzilerinin tamamen sustuğunu zanneden düşman gemileri Çanakkale Boğazından artık rahatça geçebileceklerini düşündüler. Ancak bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarpan dönemin en modern savaş gemileri, Türk topçusunun da aman vermez karşı koyuşu ile boğazın derin sularına gömüldü. (18 Mart 1915)
Bunun üzerine Çanakkale Boğazını geçemeyeceğini anlayan düşman kuvvetleri, ilkönce Gelibolu Yarımadasını işgal edip buradan Boğaza hakim olmayı hedefledi. 25 Nisan 1915te büyük bir çıkarma yapan on binlerce İngiliz ve Anzak askeri karaya çıkmaya başlamışlardı. Fransız ordusu da Kumkaleye ayak basmıştı.
Osmanlı ordusu büyük destanlar yazarak kahramanca Çanakkaleyi savunmaya başladı. İngilizlerin giriştiği çevirme hareketi Anafartalarda Mustafa Kemalin yerinde müdahalesiyle önlendi. Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı ve Kilitbahirde de düşman kuvvetlerini büyük yenilgiye uğratmıştır.
Artık tam bir siper savaşına dönen tarihin bu en kanlı savaşı göğüs göğüse devam ederken Bulgaristanda Almanya yanında savaşa girdi. Bulgaristanın savaşa girmesi ile Dimetokayı kendi rızamız ile Bulgarlara verdik. Böylelikle tarihimizde ilk kez bir vatan toprağı kendi rızamız ile elimizden çıkmış oldu. Bulgaristanın savaşa girmesi ile Almanya ile Osmanlı Devleti arasında bir köprü kurulmuş oldu. Almanyadan bir çok yardım malzemesi Osmanlı Devletine gelmeye başlayınca zaten savaşı kaybettiğini iyice anlayan İngilizlerde tamamen pes etti. İtilaf Devletleri 9 Ocak 1916ta son birliklerini de alarak Çanakkale Boğazını terk etti.
İtilaf devletlerinin Çanakkale Savaşını kaybetmesinin hemen ardından Çarlık Rusyasında Bolşevik ihtilali oldu.
Doğu (Kafkas) Cephesi
Osmanlı Devletinin savaşa girmesi ile doğuda büyük bir Rus cephesi açılmış oldu. Ruslar Berlin Barışı ile ellerine geçirdikleri Doğu Anadoludaki Kars, Ardahan ve Batumu ilerideki savaşlar için tam bir üs haline getirmişlerdi.
Yıllarca Osmanlı Devleti içinde huzur içinde yaşayan Ermenileri, Kafkas Ermenileri ile iş birliği içerisine sokarak kışkırtmışlar ve bilinçli bir şekilde bir Ermeni Sorunu oluşmasına neden olmuşlardı. Rusya ile Osmanlı Devleti savaşa başladığı anda Rusya bölümünde kalan ermeni çeteleri silahlandırılmış ve Türklere karşı kullanılabilecek önemli bir güç haline getirilmişlerdi. Rusların hedefinde Doğu Anadoludaki diğer illeri ele geçirmek ve bağlaşığı olan İngilizlerden önce Basra Körfezine inmek vardı.
Buna karşılık Enver Paşada Kars Ardahan ve Batumu kurtarmak ardından Güney Kafkasyaya girmek ve orada yaşayan Türkleri Rus ve Ermenilere karşı ayaklandırmak istiyordu.
2 Kasım 1914te Rus kuvvetlerinin Karsa doğru taarruz hareketine geçmesi ile savaş başladı. Bu sırada Enver Paşanın başında bulunduğu Osmanlı Ordusu da karşı saldırıya geçmişti. İlk önceleri Rus birlikleri biraz geri çekilse de, 22 Aralık 1914te Başkomutan Vekili Enver Paşanın çetin kış şartlarına rağmen Sarıkamış civarında Ruslara karşı yaptığı harekatta 3. Orduya mensup 60.000 asker Allahuekber dağlarında donarak şehit oldu.
1915 yılı baharında Ermenilerle birleşen Rus birlikleri Van ve Malazgirti aldılar. 22 Temmuzda başlayan karşı taarruzla Van ve Malazgirt 25-26 Temmuz 1915te kurtarıldı.
1916 yılında Ruslar Kafkasyadaki kuvvetlerini artırarak taarruza geçtiler. Şubat 1916da Erzurum ve Muş, 3 Martta Bitlis, 19 Nisanda Trabzon ve 25 Temmuzda da Erzincan Ruslar tarafından işgal edildi. Hükümet, Çanakkale bölgesinde bulunan 2.Orduyu Kazım Karabekir komutanlığında Doğu Cephesine kaydırdı. 10 Mart 1916da atama emrini alan Mustafa Kemal, Edirneden Diyarbakıra kaydırılan 16. Kolordunun komutanı olarak, 15 Mart 1916da Doğu Cephesinde göreve başladı. 7-8 ağustos 1916da Muş ve Bitlis Ruslardan kurtarıldı. Yıl sonuna kadar Ruslarla savaşa devam edildi.
1917 yılında Rusyada iç karışıklıklar başladı ve Bolşevikler devrimle yönetime el koydu. Yıl boyunca Rus birlikleri işgal ettikleri topraklardan çekildiler. 18 Aralık 1917de Ruslarla Erzincan Mütarekesi yapıldı. Mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu Anadoluyu tamamen terk etti. 1917 kışı, hem Türkler hem de Ruslar için güç şartlarda geçti. Soğuk ve hastalıklar sebebiyle iki tarafta ağır kayıplar verdi.
3 Mart 1918de Rusya ile Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan arasında Brest Litovsk Antlaşması yapılarak Kars, Ardahan ve Batumun Osmanlı İmparatorluğuna bırakılması sağlandı.
Brest Litovsk Barış Antlaşmasının Osmanlı açısından önemi:
-1878 Berlin Barışı ile Ruslara verdiğimiz Kars Ardahan ve Batumu geri aldık
-Rusların Kafkasları boşaltması ile Osmanlıya Kafkasya yolu açılmış oldu.
Suriye-Filistin Cephesi
Türklerin Süveyş Kanalına yaptıkları iki taarruz gerek Türk Ordusunun zayıf olması gerekse Almanların söz verdiği yardımları yapmaması üzerine başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine İngilizler Filistini işgal amacıyla karşı taarruza geçti ve Suriye Filistin Cephesi Osmanlıya karşı açılmış oldu.
1918 yılına kadar direnen Türkler, 400 bin kişilik büyük bir İngiliz ordusu karşısında 40 bin kişilik bir ordu ile karşı koymaya çalışmışlarsa da uzun süre direnemediler.
İngilizlerin Suriye içlerine ilerlemesi devam ederken Yıldırım Ordular Komutanı Liman von Sanders Halepte savunma düzeni kurma görevini Mustafa Kemal Paşaya bırakıp, Adanaya gitti.
Mustafa Kemal, bir yandan İngilizlerle mücadele ederken, diğer yandan Arap silahlı çeteleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Mustafa Kemal Paşa komutasındaki birliklerimiz İngilizleri bugünkü Suriye sınırında bir süre tutmayı başardı. 31 Ekim 1918de Mondros Mütarekesi imzalandı. Mustafa Kemal Paşada Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına atandı.
Sakarya Savaşı (23 Ağustos - 12 Eylül 1921)
İnönüde ikinci kez mağlup olan Yunan kuvvetleri hazırlıklarını tamamlayarak, 10 Temmuz 1921de iki ayrı cepheden taarruza geçerek Türk Ordusunu yok etmek istediler. Desteklenmiş kuvvetleriyle güçlü bir şekilde ilerlemeyi başardılar. Türk Ordusu, bu zor durumdan kendisini kurtarmak amacıyla Eskişehire kadar çekildi. Mustafa Kemal Paşa, 18 Temmuz 1921de Batı Cephesi karargahına geldi ve durumu yakından görüp inceledi. Taktiksel bir anlayış sergileyerek ordunun düzenlenip kuvvetlendirilmesi için, Sakaryanın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü. Bunun üzerine, Türk Ordusu, 25 Temmuz 1921de taktik savunma yapmak amacıyla Sakaryanın doğusuna çekildi.
Türk Ordusu Sakaryanın doğusuna çekilmekle askeri bakımdan büyük bir avantaj elde etti. Bu durum Türk kuvvetleri için zor olsa da, Yunanlılar için daha da zor olan bir durum oluşturmuş oluyordu. Bu sayede, Türk kuvvetleri düşmanın gelişen taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış, Sakaryanın doğusunda yeniden düzenlenerek savunma gücü artırılmıştı. Yunan ordusu ulaştırma şartları ağır bir ortamda ikmal yapma mecburiyeti içerisine giriyordu.
Türk Ordusunun Sakarya gerilerine çekilmesi halk arasında olduğu gibi TBMM içinde de bazı muhalif seslerin artmasına sebep olmuştu. Büyük Millet Meclisinde ve dışarıda son çare ve son tedbir olarak Mustafa Kemal Paşanın ordunun başına geçmesinde fayda umulduğu yolunda bir kanaat oluştu. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921de Büyük Millet Meclisine verdiği bir önerge ile Başkumandanlığı kabul ettiğini bildirdi ve Meclisin elindeki yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti. Bu önerge üzerine Mustafa Kemal Paşanın muhalifleri, kendisine Başkomutan ünvanını ve Meclisin yetkilerini kullanmak hakkını önce vermek istemediler. Ancak ünvan ve yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı.
Sakarya Savaşına Hazırlık
TBMM, 5 Ağustos 1921de çıkardığı yasa ile Mustafa Kemal Paşaya kendi yetkilerinin bir bölümünü üç ay süreliğine devretti. Bu yasa ile Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan (Başkumandan) atandı. Mustafa Kemal Paşanın bu üç aylık süre içinde verdiği kararlar kanun sayılacaktı. Başkomutan artık orduyu Yunan saldırısına karşı bütün olanakları en iyi şekilde kullanarak hazırlamaya başlamıştı.
Başkomutan ilk olarak, Türk ulusunu özveriye çağırdı. 7-8 Ağustosta yayınladığı Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler Buyrukları) ile ulustan özetle şunları istiyordu. Halkın ve tacirlerin elinde bulunan yiyecek ve giyecek maddelerinin yüzde kırkı, bedelleri sonradan ödenmek üzere orduya verilecekti. Öküz ve at arabalarının, binek ve taşıt hayvanlarının yüzde yirmisi teslim edilecekti. Halkın elinde ne kadar silah ve cephane var ise üç gün içinde orduya teslim edilecekti. Eli silah tutan herkes orduya katılacaktır. Teknik elemanların hepsi ordu emrine alınmıştı. Bütün teknik araç ve gereçlerin yüzde kırkına el konulmuştu. Her aile bir takım çamaşır ile bir çift çorap ve çarık hazırlayıp orduya verecekti. İlçelerde Milli Vergi Komisyonu kurulacak, rahat çalışabilmeleri için bölgede İstiklal Mahkemeleri kurulacaktır. Sahipsiz mallar, komisyonun denetiminde olacaktı. Bu emirlerin yerine getirilmesinin denetimini İstiklal Mahkemeleri yapacaktı.
Artık ulus tam anlamı ile bilinçli bir hale gelmişti. Bu sonuçla Başkomutanın bütün emirleri fazlasıyla yerine getirilmiş ve ordunun ihtiyaçları elden geldiği ölçüde giderilmiştir.
Sakarya Savaşı
Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos 1921de Polatlıdaki Cephe Karargahına giderek ordunun başına geçti. Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiği kırıldı. Savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sarılı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı.
14 Ağustos sabahı yunanlılar güçlendirdikleri birlikleriyle ilerlemeye başladılar. Kendilerini oyalamaya çalışan Türk kuvvetlerini önlerine alarak geldikleri Sakarya ırmağının kıyısında 23 Ağustosta Türk ordusu ile karşı karşıya geldiler. Asıl savaş o gün başladı. Çünkü Yunanlılar Sakarya ırmağını aşmaya başlamışlardı.Yunanlılar Ankaraya ulaşmak için var gücüyle saldırıyordu. Özellikle Sakaryanın doğusunda şiddetli çarpışmalar oluyordu.
Yunanlılar bir ara Ankaraya 50 km. kadar yaklaştı. Ancak her seferinde önlerine yeni birlikler yetiştirilerek durdurulmaları başarıldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa her seferinde değişik taktikler uygulayarak yeni savunma çizgileri oluşturdu. Bu taktiksel anlayışını Türk ordusuna ve milletine şu sözleriyle ifade ediyordu, Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz
Yirmi iki gün, yirmi iki gece süren ağır çatışmaların ardından Yunanlılar yenilerek geri çekilmeye başladılar. 13 Eylülde Sakarya Irmağının doğusunda tek bir yunan askeri bile kalmamıştı. Sakarya zaferi, geri çekilmenin durduğu, ileri gidişin başladığı noktayı oluşturmuştur.
Sakarya Savaşının Türk Ulusu açısından tarihsel önemi
Eğer bu savaş yitirilseydi Anadoluda Türk varlığı tamamen sona erecekti. Yunanlıların Ankaraya ulaşması demek, İngilizlerin yardımı ile Türk varlığının Anadolu topraklarından silinmesi işleminin hız kazanması demekti.
Sakarya Savaşının Sonuçları
- 22 gün süren savaş sonucunda Yunanlılar yenilmiş ve savunma durumuna geçmişlerdir.
- TBMM hakkındaki kuşkular tamamen ortadan kalkmıştır.
- TBMM Mustafa Kemale Gazilik ve Mareşallik ünvanlarını vermiştir. (19 Eylül 1921)
- Mustafa Kemale 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla verilen Başkomutanlık yetkisi süresiz uzatılmıştır.
- İtilaf devletleri üç ay süreyle ateşkes önerisinde bulundular.
- Savaş, Kurtuluş Savaşının son savunma savaşı olmuştur.
- İtalyanlar Anadoluyu tamamen boşalttılar.
- Rusya aracılığı ile Kafkas Cumhuriyetiyle Kars Antlaşması imzalanmıştır.
- İngiltere ile esir Mübadelesi Antlaşması imzalanmış ve Maltadaki Türk esirler serbest bırakılmıştır.
- Fransa ile Ankara Antlaşması imzalanmıştır.
- Ukrayna ile Dostluk Antlaşması imzalanmıştır.
TBMM, 5 Ağustos 1921de çıkardığı yasa ile Mustafa Kemal Paşaya kendi yetkilerinin bir bölümünü üç ay süreliğine devretti. Bu yasa ile Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan (Başkumandan) atandı. Mustafa Kemal Paşanın bu üç aylık süre içinde verdiği kararlar kanun sayılacaktı. Başkomutan artık orduyu Yunan saldırısına karşı bütün olanakları en iyi şekilde kullanarak hazırlamaya başlamıştı.
Başkomutan ilk olarak, Türk ulusunu özveriye çağırdı. 7-8 Ağustosta yayınladığı Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler Buyrukları) ile ulustan özetle şunları istiyordu. Halkın ve tacirlerin elinde bulunan yiyecek ve giyecek maddelerinin yüzde kırkı, bedelleri sonradan ödenmek üzere orduya verilecekti. Öküz ve at arabalarının, binek ve taşıt hayvanlarının yüzde yirmisi teslim edilecekti. Halkın elinde ne kadar silah ve cephane var ise üç gün içinde orduya teslim edilecekti. Eli silah tutan herkes orduya katılacaktır. Teknik elemanların hepsi ordu emrine alınmıştı. Bütün teknik araç ve gereçlerin yüzde kırkına el konulmuştu. Her aile bir takım çamaşır ile bir çift çorap ve çarık hazırlayıp orduya verecekti. İlçelerde Milli Vergi Komisyonu kurulacak, rahat çalışabilmeleri için bölgede İstiklal Mahkemeleri kurulacaktır. Sahipsiz mallar, komisyonun denetiminde olacaktı. Bu emirlerin yerine getirilmesinin denetimini İstiklal Mahkemeleri yapacaktı.
Artık ulus tam anlamı ile bilinçli bir hale gelmişti. Bu sonuçla Başkomutanın bütün emirleri fazlasıyla yerine getirilmiş ve ordunun ihtiyaçları elden geldiği ölçüde giderilmiştir.
Sakarya Savaşı
Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos 1921de Polatlıdaki Cephe Karargahına giderek ordunun başına geçti. Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiği kırıldı. Savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sarılı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı.
14 Ağustos sabahı yunanlılar güçlendirdikleri birlikleriyle ilerlemeye başladılar. Kendilerini oyalamaya çalışan Türk kuvvetlerini önlerine alarak geldikleri Sakarya ırmağının kıyısında 23 Ağustosta Türk ordusu ile karşı karşıya geldiler. Asıl savaş o gün başladı. Çünkü Yunanlılar Sakarya ırmağını aşmaya başlamışlardı.Yunanlılar Ankaraya ulaşmak için var gücüyle saldırıyordu. Özellikle Sakaryanın doğusunda şiddetli çarpışmalar oluyordu.
Yunanlılar bir ara Ankaraya 50 km. kadar yaklaştı. Ancak her seferinde önlerine yeni birlikler yetiştirilerek durdurulmaları başarıldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa her seferinde değişik taktikler uygulayarak yeni savunma çizgileri oluşturdu. Bu taktiksel anlayışını Türk ordusuna ve milletine şu sözleriyle ifade ediyordu, Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz
Yirmi iki gün, yirmi iki gece süren ağır çatışmaların ardından Yunanlılar yenilerek geri çekilmeye başladılar. 13 Eylülde Sakarya Irmağının doğusunda tek bir yunan askeri bile kalmamıştı. Sakarya zaferi, geri çekilmenin durduğu, ileri gidişin başladığı noktayı oluşturmuştur.
Sakarya Savaşının Türk Ulusu açısından tarihsel önemi
Eğer bu savaş yitirilseydi Anadoluda Türk varlığı tamamen sona erecekti. Yunanlıların Ankaraya ulaşması demek, İngilizlerin yardımı ile Türk varlığının Anadolu topraklarından silinmesi işleminin hız kazanması demekti.
Sakarya Savaşının Sonuçları
- 22 gün süren savaş sonucunda Yunanlılar yenilmiş ve savunma durumuna geçmişlerdir.
- TBMM hakkındaki kuşkular tamamen ortadan kalkmıştır.
- TBMM Mustafa Kemale Gazilik ve Mareşallik ünvanlarını vermiştir. (19 Eylül 1921)
- Mustafa Kemale 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla verilen Başkomutanlık yetkisi süresiz uzatılmıştır.
- İtilaf devletleri üç ay süreyle ateşkes önerisinde bulundular.
- Savaş, Kurtuluş Savaşının son savunma savaşı olmuştur.
- İtalyanlar Anadoluyu tamamen boşalttılar.
- Rusya aracılığı ile Kafkas Cumhuriyetiyle Kars Antlaşması imzalanmıştır.
- İngiltere ile esir Mübadelesi Antlaşması imzalanmış ve Maltadaki Türk esirler serbest bırakılmıştır.
- Fransa ile Ankara Antlaşması imzalanmıştır.
- Ukrayna ile Dostluk Antlaşması imzalanmıştır.
Büyük Taarruz (Başkomutanlık Meydan Muharebesi)
Türk ordusunun Sakarya Savaşında elde ettiği başarı kamuoyunda büyük ses getirmiş, TBMMnde taarruza kalkılması gerektiği yönünde fikirlerin beyan edilmesine neden olmuştur. Elbetteki Türk ordusu Sakarya Savaşını kazanarak büyük bir moral içerisine girmiş ve bir an evvel düşmanı yurttan atmanın hesaplarını yapar hale getirmiştir. Ancak Büyük Taarruz öncesi bazı şartların oluşması gerektiğini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, acele edilmemesi gerektiğini 4 Mart 1922de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında yaptığı şu konuşma ile açıkça ifade ediyordu, Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.
Sakarya Savaşında Yunan ordusunun saldırma ve ilerleme gücünün iyice zayıflamış olması henüz yurdun kurtarılmış olması anlamına gelmiyordu. Anadoludan tamamen sökülüp atılması gerekiyordu.1922 yılının Haziran ayı ortalarına gelindiğinde Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa,artık taarruza geçilmesi gerektiği kararını almıştı. Büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen çalışmalarda düşmanın kuvvetlerinin dikkati başka yönlere çekiliyordu. Diğer taraftan Türk ordusu büyük bir zaferi sağlayacak olan bir taarruz hareketi için var gücüyle çalışıyordu. Mustafa Kemal Paşa ordu birlikleri arasında düzenlenecek futbol müsabakaları bahanesiyle tüm ordu komutanlarını Akşehire davet etti. 28 Temmuz gecesi ordu komutanları ile yapılacak taarruz hakkında bir toplantı yapan Mustafa Kemal Paşa, gereken talimatlarını burada ordu komutanlarına iletti. Basına 21 Ağustos günü Çankaya Köşkünde bir çay daveti verileceği haberi bildirilmişti.
Böylelikle gizli bir şekilde yürütülen Büyük Taarruz hareketinde son aşamalara hızla geliniyordu. Mustafa Kemal Paşa 20 Ağustos 1922de Ankaradan Akşehire giderek, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi. 26 Ağustos sabahı ordumuz Afyonkarahisar Kocatepede taarruza tam bir baskın şekline başlamış, düşman tam bir şaşkınlık içerisine girmişti. Sabah saat 04:30da topçu birliklerinin taciz ateşi ile başlattığı harekat, saat 05:00de önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti. Piyadelerimiz, Sabah 06:00da Tınaztepeye hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp, işgalci Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra, Tınaztepeyi ele geçirdiler. Daha sonra, saat 09:00da Belentepe, ardından Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi. Taarruzun birinci günü, 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepeden Çiğiltepeye kadar on beş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5.Süvari Kolordusu, düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu. Aynı zamanda 2.Orduda cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.
26 Ağustos günü Türk Ordusunun Büyük Taarruzu, Genelkurmay Başkanlığınca TBMMne bildirilmiş büyük bir sevinç ve gurur duyulmasına sebep olmuştur.
Genellikle süngü hücumları ile gerçekleştirilen taarruz harekatı, 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk Ordusunun bütün cephelerde yeniden taarruza geçmesi ile devam etmiştir. 27 Ağustos saat 18:00de, Afyon 8.Tümen tarafından kurtarıldı. Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyona taşındı. 28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı ile düşmanın 5.Tümeni tamamen çevrildi. 29 Ağustos gecesi yapılan toplantıda hızla harekete geçilerek artık muharebenin sonlandırılması gerektiği sonucuna varıldı. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar. Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruzun son safhası askeri tarihimize Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.
30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınarda Gazi Mustafa Kemal Paşanın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta yok edilmiş bir kısmı da esir alınmıştı. Böylelikle Büyük Taarruz hedeflendiği gibi 5 gün gibi kısa bir sürede gerçekleştirilerek kesin sonuç elde edilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, kaçan düşman askerlerinin takip edilmesini uygun görerek o ünlü sözünü söylemiştir, Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir İleri
Yunan ordusu kesin yenilgi ile kaçarken acımasızca geçtikleri yerdeki halkı öldürüyor ve her yeri yakıp yıkıyorlardı. İzmire doğru kaçan Yunan askerlerinin bir kısmı ve Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis esir olarak ele geçirilmişti. Ordumuz bu muharebede, on beş günde 400 kilometre katederek, 9 Eylül 1922 sabahı İzmire girdi. Sabuncu Belden geçen 2.Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmire doğru akarken, bunun solunda 1.Tümen de Kadife Kaleye doğru yürüyordu. Bu Tümenin 2.Alayı Tuzluoğlu Fabrikasından geçerek Kordonboyuna ulaştı. Yüzbaşı Şeref Bey Hükümet Konağına, 5.Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık dairesine, 4.Alay Komutanı Reşat Beyde Kadife Kaleye bayrağımızı çektiler.
Askerlerimiz İzmirde coşku ve sevinç gösterileri arasında çiçeklerle karşılandı. Süvarilerimizin Kordon boyundan geçişi çok görkemli idi. Kurtuluş zaferinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmirin kurtuluşunu Belkahveden seyretti. Türk Ordusunun, 400 kilometrelik bir mesafeyi savaşarak kat edip İzmire ulaşması yurt içinde ve yurt dışında hayret ve takdir uyandırdı.
Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmayı ve Türklerin haklı isteklerini yerine getirmeyi kendi çıkarlarına uygun buldular. 11 Ekim 1922de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla, silahlı çatışma durdurulmuş, Edirne dahil Trakyanın da Türkiyeye bırakılacağı ve bir ay içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacağı kabul edilmişti. Bu gelişmeler üzerine, Anadoluda Yunan politikasını yürüten İngiltere Başbakanı Lloyd George, istifa etti.