Din, hiçbir dönemde ayak bağı olduğu görülmemiştir. Ancak devlet zaafa uğrayınca, devleti ele geçirmek ve çıkarlarını işletmek hevesinde olan birtakım kişiler, dini silah halinde kullanma yolunu tutarlar. Osmanlı İmparatorluğu'nda da bu böyle olmuştur. 18.yüzyıldan başlayarak gittikçe zayıflayan devlet, "Din elden gidiyor." safsatası ile çıkarcıların yağmasına uğradı.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel fikirleri içine laikliği alırken, devleti üç tehlikeden korumak istiyordu..
1-Devlet kuvvetliyken, bu devlete güvenip İslamiyet'in temel fikirlerinden olan 'Gaza' düşüncesine kapılmanın kapılarını kapamak ve böylece Ümmetçilik'in yolunu kesmek... (Çünkü, bir çeşit emperyalizm olan gazanın Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" temel düşüncesiyle çatıştığı açıktır.)
2-Hangi sebeple olursa olsun, devletin zaafa uğraması halinde, devleti ele geçirme hevesine kapılacak insanların din silahı ile üstünlük sağlamalarına engel olmak, böylece politikada fırsat eşitliğini korumak.
3-Toplumda ve devlette kesin biçimde aklın hakimiyetini egemen kılmak.. Çünkü ''Laik Devlet'' demek, toplumun bütün ihtiyaçlarına, sadece akla dayanan kanunlara cevap vermek demektir.''
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel fikirleri içine laikliği alırken, devleti üç tehlikeden korumak istiyordu..
1-Devlet kuvvetliyken, bu devlete güvenip İslamiyet'in temel fikirlerinden olan 'Gaza' düşüncesine kapılmanın kapılarını kapamak ve böylece Ümmetçilik'in yolunu kesmek... (Çünkü, bir çeşit emperyalizm olan gazanın Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" temel düşüncesiyle çatıştığı açıktır.)
2-Hangi sebeple olursa olsun, devletin zaafa uğraması halinde, devleti ele geçirme hevesine kapılacak insanların din silahı ile üstünlük sağlamalarına engel olmak, böylece politikada fırsat eşitliğini korumak.
3-Toplumda ve devlette kesin biçimde aklın hakimiyetini egemen kılmak.. Çünkü ''Laik Devlet'' demek, toplumun bütün ihtiyaçlarına, sadece akla dayanan kanunlara cevap vermek demektir.''