Çirkin Kral
Forum Tutkunu
Atatürk, nakit varlığını ve bununla aldıklarının gelirinin tamamını yatırım yaparak değerlendirmiştir. Aldığı topraklarda çiftlikler kurmuş, çiftlik ürünlerini kendisi dahi parayla satın almış, bunların gelirlerini kendi gelirleri içine hiç katmamıştır. Öyleyse bu çiftlikleri neden kurdu denebilir? Gayet basit, kendisi için değil, ülkesi için kurdu. Tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olan Anadolu'ya modern tarımı ve hayvancılığı getirmek, Türk köylüsüne örnek ve rehber olmak için kurdu.
1927 yılında çiftliklerinin gelirini C.H.P'ne bıraktı. O dönemde, partinin devlet bütçesinden ödeneği yoktu. Bununla, halka siyasi terbiye versin diye kurduğu partinin üstlendiği görevi yerine getirmesini sağladı. Başka bir deyişle, kişi saltanatının izlerini henüz silememiş Türk insanının demokrasiye yatkınlaşmasını sağladı.
1937 yılında da mal varlığını hazineye bağışladı, yani milletine verdi. Bağışladığı mal varlığının sadece toprak miktarı 154729 dönüm idi.
Atatürk'ün neden taşınmaz mal edindiği, bunları kullanma şeklinden anlaşılıyor. Ayrıca, mallarını hazineye bağışlama başvurusu üzerine BMM'nde yapılan konuşmalar ve sonrasındaki yazışmalar, bu durumun nedenini ve Atatürk'ün mala bakışını belgeler niteliktedir.
Başbakan İsmet İnönü'nün konuşmasından:
"... Bu çiftlikler, değeri milyonlar ifade eden bir servet halindedir. Bu çiftlikleri, Atatürk senelerden beri tasarrufu altında ve bilhassa şahsi emeğiyle meydana getirmiştir.
Anadolu ortasında herkesin buradan nasıl verim alınacağına kötümserlikle baktığı sırada, ilimle ve çalışma ile büyük verim alınacağına ve büyük servet edinileceğine şahsen örnek vermek hevesi senelerden beri kendisini meşgul etmekte idi. Çiftliklerin maddi olarak çok yüksek olan değerleri, ancak bu kanaatle ve şahsi çalışma ile sağlanmıştır. Bu eserler ortaya çıktıktan ve yüksek değerde oldukları anlaşıldıktan sonra, Atatürk bunları maddi değerlerine bakmaksızın, tümüyle devletin istifadesine (terketmiştir).
Atatürk, her türlü kişisel çıkarların, kendisine yönelik her türlü faydaların daima üstünde kalmış ve daima üstünde kalacak olan milli bir varlıktır.
Atatürk'ün bu eserleri meydana getirdikten sonra, bunları hazineye bedelsiz ve karşılıksız terketmesinde, esaslı, büyük ve siyasi bir ideali vardır...
O, bu çiftliklerin, yeni ziraati köylüye öğretmek yolunda çok kıymetli bir ortam ve araç olacaklarını düşünmüştür...
Atatürk, bize bir defa daha (hazineye bağış ile) kendi huzur ve rahatının, vatandaşların refahında olduğunu söylüyor; Atatürk, bize bir defa daha şan ve şerefin, vatanın şan ve şerefinde ve kudretinde olduğunu gösteriyor..."(5)
Milletvekili Refik Şevket İnce'nin konuşmasından:
"Çok ahlaki ve hakikaten bugün yaşayanlara ve yarın yaşayacaklara verilmiş eşsiz, yeni bir ders karşısında bulunuyoruz.
Bunun hocası Atatürk, talebesi de bugün bizleriz, fakat her zaman bu milletin evlatları olacaktır.
Atatürk; çiftliklerini, fabrikalarını, bizim gibi, bir mülk olarak görmüyor. O, mülkü dahi bizim tanıdığımız gibi şahsiyetimizin muhafazası için bir vasıta değil, milletine icabında fayda vermek için toplanılmış, meydana getirilmiş bir vasıta olarak kullanıyor..."(6)
Milletvekili İnce, bizim aradığımızı ; yani Atatürk'ün mala bakış açısını; çok açık ve kesin şekilde belirtiyor. Atatürk mal edinmek için mal edinmiyor, malı ülkesine hizmet için ediniyor; kendisini düşünerek değil, ülkesinin gereksinimlerini düşünerek çiftlik, fabrika kuruyor. Bunun böyle olduğu; bu işletmelerin gelirinden hiç yararlanmaması, hatta bunların ürünlerini parasını vererek satın alması, gelirlerini 1927'den 1937'ye kadar C.H.P'ye bırakması ve 1937'de de tesislerinin tümünü hazineye bağışlaması ile de anlaşılmaktadır.
Atatürk'ün bağışı üzerine B.M.M.'nde yapılan görüşmede Başbakan ve 13 milletvekili konuşma yapar, sonunda Atatürk'e teşekkür edilmesi kararlaştırılır.
B.M.M. Başkanı Abdülhalik Renda, teşekkür amaçlı gönderdiği telgrafta şöyle der:
"Memleketin zirai kalkınmasına yardım olmak üzere yıllardan beri bizzat uğraşarak yetiştirdiğiniz çiftlikleri ve içinde bulunan fabrika, hayvanlar, aletlerin, makinaların ve diğerlerinin tümünü, ziraatın gelişimi ve ilerlemesi uğrunda Hükümetçe alınmakta olan tedbirlerin başarısını kolaylaştırmak gayesi ile bağışladıkları hakkındaki haber, Kamutay'da (BMM) derin heyecan uyandırmış ve duygularının ve derin teşekkürlerinin yüksek huzurunuza sunulmasına ittifakla karar verilmiştir. Derin saygılarımla arz ederim."(7)
Atatürk'ün bu teşekküre yanıtı çok kısa ve anlamlıdır ve de konumuza açıklık getirir özelliktedir:
"Yapılan bir vazifedir."
Bu yanıt, Atatürk zengin olma hırslısıdır diyenlere bir şamardır.
Başbakan İnönü de bir teşekkür telgrafı gönderir. Atatürk verdiği yanıtta, bağışlamayı Türk köylüsü için yaptığını belirttikten sonra şöyle der:
"Söz konusu olan armağan, yüksek Türk ulusuna, benim asıl vermeyi düşündüğüm armağan karşısında, hiçbir değere sahip değildir. Ben gerektiği zaman en büyük armağanım olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim."(8)
Dediğini yapmıştır. Ulusuna malını da vermiştir, canını da. Genç yaşta ölümü, hizmet aşkındandır. Mal edinme hırslısıdır gibi sözler saçmalıktır. O, ülke sevdalısı, ulus sevdalısıdır.
1927 yılında çiftliklerinin gelirini C.H.P'ne bıraktı. O dönemde, partinin devlet bütçesinden ödeneği yoktu. Bununla, halka siyasi terbiye versin diye kurduğu partinin üstlendiği görevi yerine getirmesini sağladı. Başka bir deyişle, kişi saltanatının izlerini henüz silememiş Türk insanının demokrasiye yatkınlaşmasını sağladı.
1937 yılında da mal varlığını hazineye bağışladı, yani milletine verdi. Bağışladığı mal varlığının sadece toprak miktarı 154729 dönüm idi.
Atatürk'ün neden taşınmaz mal edindiği, bunları kullanma şeklinden anlaşılıyor. Ayrıca, mallarını hazineye bağışlama başvurusu üzerine BMM'nde yapılan konuşmalar ve sonrasındaki yazışmalar, bu durumun nedenini ve Atatürk'ün mala bakışını belgeler niteliktedir.
Başbakan İsmet İnönü'nün konuşmasından:
"... Bu çiftlikler, değeri milyonlar ifade eden bir servet halindedir. Bu çiftlikleri, Atatürk senelerden beri tasarrufu altında ve bilhassa şahsi emeğiyle meydana getirmiştir.
Anadolu ortasında herkesin buradan nasıl verim alınacağına kötümserlikle baktığı sırada, ilimle ve çalışma ile büyük verim alınacağına ve büyük servet edinileceğine şahsen örnek vermek hevesi senelerden beri kendisini meşgul etmekte idi. Çiftliklerin maddi olarak çok yüksek olan değerleri, ancak bu kanaatle ve şahsi çalışma ile sağlanmıştır. Bu eserler ortaya çıktıktan ve yüksek değerde oldukları anlaşıldıktan sonra, Atatürk bunları maddi değerlerine bakmaksızın, tümüyle devletin istifadesine (terketmiştir).
Atatürk, her türlü kişisel çıkarların, kendisine yönelik her türlü faydaların daima üstünde kalmış ve daima üstünde kalacak olan milli bir varlıktır.
Atatürk'ün bu eserleri meydana getirdikten sonra, bunları hazineye bedelsiz ve karşılıksız terketmesinde, esaslı, büyük ve siyasi bir ideali vardır...
O, bu çiftliklerin, yeni ziraati köylüye öğretmek yolunda çok kıymetli bir ortam ve araç olacaklarını düşünmüştür...
Atatürk, bize bir defa daha (hazineye bağış ile) kendi huzur ve rahatının, vatandaşların refahında olduğunu söylüyor; Atatürk, bize bir defa daha şan ve şerefin, vatanın şan ve şerefinde ve kudretinde olduğunu gösteriyor..."(5)
Milletvekili Refik Şevket İnce'nin konuşmasından:
"Çok ahlaki ve hakikaten bugün yaşayanlara ve yarın yaşayacaklara verilmiş eşsiz, yeni bir ders karşısında bulunuyoruz.
Bunun hocası Atatürk, talebesi de bugün bizleriz, fakat her zaman bu milletin evlatları olacaktır.
Atatürk; çiftliklerini, fabrikalarını, bizim gibi, bir mülk olarak görmüyor. O, mülkü dahi bizim tanıdığımız gibi şahsiyetimizin muhafazası için bir vasıta değil, milletine icabında fayda vermek için toplanılmış, meydana getirilmiş bir vasıta olarak kullanıyor..."(6)
Milletvekili İnce, bizim aradığımızı ; yani Atatürk'ün mala bakış açısını; çok açık ve kesin şekilde belirtiyor. Atatürk mal edinmek için mal edinmiyor, malı ülkesine hizmet için ediniyor; kendisini düşünerek değil, ülkesinin gereksinimlerini düşünerek çiftlik, fabrika kuruyor. Bunun böyle olduğu; bu işletmelerin gelirinden hiç yararlanmaması, hatta bunların ürünlerini parasını vererek satın alması, gelirlerini 1927'den 1937'ye kadar C.H.P'ye bırakması ve 1937'de de tesislerinin tümünü hazineye bağışlaması ile de anlaşılmaktadır.
Atatürk'ün bağışı üzerine B.M.M.'nde yapılan görüşmede Başbakan ve 13 milletvekili konuşma yapar, sonunda Atatürk'e teşekkür edilmesi kararlaştırılır.
B.M.M. Başkanı Abdülhalik Renda, teşekkür amaçlı gönderdiği telgrafta şöyle der:
"Memleketin zirai kalkınmasına yardım olmak üzere yıllardan beri bizzat uğraşarak yetiştirdiğiniz çiftlikleri ve içinde bulunan fabrika, hayvanlar, aletlerin, makinaların ve diğerlerinin tümünü, ziraatın gelişimi ve ilerlemesi uğrunda Hükümetçe alınmakta olan tedbirlerin başarısını kolaylaştırmak gayesi ile bağışladıkları hakkındaki haber, Kamutay'da (BMM) derin heyecan uyandırmış ve duygularının ve derin teşekkürlerinin yüksek huzurunuza sunulmasına ittifakla karar verilmiştir. Derin saygılarımla arz ederim."(7)
Atatürk'ün bu teşekküre yanıtı çok kısa ve anlamlıdır ve de konumuza açıklık getirir özelliktedir:
"Yapılan bir vazifedir."
Bu yanıt, Atatürk zengin olma hırslısıdır diyenlere bir şamardır.
Başbakan İnönü de bir teşekkür telgrafı gönderir. Atatürk verdiği yanıtta, bağışlamayı Türk köylüsü için yaptığını belirttikten sonra şöyle der:
"Söz konusu olan armağan, yüksek Türk ulusuna, benim asıl vermeyi düşündüğüm armağan karşısında, hiçbir değere sahip değildir. Ben gerektiği zaman en büyük armağanım olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim."(8)
Dediğini yapmıştır. Ulusuna malını da vermiştir, canını da. Genç yaşta ölümü, hizmet aşkındandır. Mal edinme hırslısıdır gibi sözler saçmalıktır. O, ülke sevdalısı, ulus sevdalısıdır.