• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Azerbaycan

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
AZERBAYCAN
aerbaycan-bayrak.webp

BAYRAĞI


Resmi İsmi: Azerbaycan Cumhuriyeti
İngilizce İsmi: Azerbaijan
Kendi Dilindeki İsmi: Azarbaycan Respublikasi
Başkenti: Bakü
Dini: Şii İslam
Dili: Azerice, Rusça
Para Birimi: 1 manat = 100 kopek
Nüfusu: 8,467,000
Yüzölçümü: 87,000 km2​


Azerbaycan resmî adıyla Azerbaycan Cumhuriyeti (Azerice: Azərbaycan Respublikası, /ˈɑz.æˌɾ.bɑj.dʒɑn ˈɾes.pˌub.lika.sɯ/), Güney Kafkasya'da bulunan bir Türk devleti. Kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Gürcistan, batıda Ermenistan, güneyde İran ve batıda (Azerbaycan'a bağlı olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile komşu olan) Türkiye ile komşudur. Doğu sınırını Hazar Denizi çizmektedir. Hem Avrupa hem Asya'da toprağı bulunan Azerbaycan, bir Türk halkı olan Azerilerin yoğun şekilde yaşadığı ikinci ülke konumundadır. Bununla birlikte Azerbaycan Asya'nın gelişmiş ülkelerindendir. Ülkenin başkenti Bakü'dür.

Müslüman dünyasındaki ilk demokratik ve laik devlet olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1918 yılında kurulmuş; fakat 1920'de Sovyetler Birliği topraklarına katılmıştı.Azerbaycan 1991'de bağımsızlığını tekrar kazandı. Azerbaycan, (Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye, ve Türkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerinden biri olup Türk Konseyi ve TÜRKSOY'un üyesidir. 158 ülkeyle diplomatik ilişkisi ve 38 uluslararası kuruluşa üyeliği vardır

Etimoloji

Azerbaycan sözcüğünün kökeni konusunda birçok değişik görüş bulunmaktadır. Bunların arasında önde gelen görüşler şunlardır:

Eski Asların adından kaynaklanır ve “Aser yurdu”, “Aserler yurdu” demektir.
Azer, Eski Türkçe'de "yüksek" baynan "zenginlerin oturduğu yer" olarak geçer.
Ahameniş İmparatorluğu'nda Midya bölgesine valilik yapmış ve imparatorluğun Büyük İskender tarafından fethinden sonra görevine devam etmiş Atropat'ın adından kaynaklanır.

Tarihçe

Azerbaycan'da Kuruçay kültürü adı ile tanınmış ilk insan meskeni, Yeni Taş Çağı'na uzanan Azıh Mağarası'nda belirtilmiştir.

Türklerin Azerbaycan'ı kendilerine yurt edinmesi milattan önceki çağlara kadar iner. M.Ö. yedinci yüzyılda Türk kavimlerine mensup topluluklar Azerbaycan'a Kafkasların kuzeyinden Derbend yoluyla gelip yerleşmişlerdir. Bu sebeple Derbend'e Türk kapısı denmiştir.

Selçukluların Azerbaycan'da görülmeleri ise 1015-1021 yılları arasındadır. Bu dönemde Oğuzların göçleri ile birlikte Azerbaycan'ın Türkleşme ve İslamlaşma süreci hızlanmıştır. Bölge 1136'da İldenizliler tarafından Tebriz'de kurulan atabeyliğin egemenliğine girmiştir. Moğol istilalarından sonra İlhanlıların egemenliğine girmiş ve bir süre Altın Orda'nın hakimiyetinde kalmıştır. 14. yüzyılda Karakoyunlular ve Akkoyunluların egemenliklerine girmiştir.

1828'de Rusya İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir. 1918-1920'de Kafkasya Kurultayı'nı toplamış ve 28 Mayıs 1918'de de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır. Bu devlet Orta Doğu'da ilk cumhuriyet olmuştur. Ancak 1920'de Kafkasya ötesi Sosyalist Sovyet Cumhuriyetler Birliği'ne katılmıştır. 30 Ağustos 1991'de SSCB çöküşüyle bağımsızlığını yeniden ilan etmiştir.

Bugüne kadar Kafkaslarda Türkçülük hareketlerinin merkezi hep Bakü olmuştur. Bu düşüncenin önde gelenler Hüseynzade Ali Turan, Ahmet Ağaoğlu, Alimerdan Topçubaşov idi.

Azerbaycan Milli Meclisi

Sovyetler Birliği'nin son döneminde Ermenistan SSC’nin Azerbaycan SSC’ye Dağlık Karabağ'da hak iddia etmesi etnik çatışmalara yol açtı ve bu karmaşık koşullar altında 18 Ekim 1991'de Azerbaycan bağımsızlığını ilan etti. Ağustos 1993’te referandum ile Elçibey'in görevi resmen geri alındı ve Ekim ayındaki seçimlerde Haydar Aliyev %99 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Ermeni-Azeri savaşı 1994'te Rusya'nın dayattığı ateşkesle sona erdi.

Daha sonra Haydar Aliyev Süret Hüseynov'dan desteğini çekecek ve vatana ihanetten yargılanan Hüseynov müeebete mahkûm olacaktır. 10 yıl hapis yattıktan sonra İlham Aliyev tarafından 2005 yılında Hüseynov'un cezası affedilmiştir.


Azerbaycan'ın idari bölümleri

Azerbaycan Cumhuriyeti üniter devlettir. Rayon adı verilen, il ve ilçelere karşılık gelen idari bölgelere ayrılmıştır. Bir Özerk Cumhuriyet (Nahçıvan), 66 rayon, 13 şehir rayonu, 70 şehir(11 büyükşehir) mevcuttur.

Her rayon Azerbaycan Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı tarafından atanan Rayon İcra Hakimiyyetinin Başçısı (rayon başkanı) tarafından idare edilmektedir.

Coğrafi konumu

Azerbaycan 39° 24' kuzey enlemleri ile 44° 46' doğu boylamları arasındaki coğrafı bölgeye yerleşmiştir. Sınırların uzunluğu 2013 km dir. Azerbaycan'ın İran'la 611 km, Türkiye ile 9 km, Rusya ile 284 km, Gürcistan ile 321 km ve Ermenistan ile 787 km sınırı vardır[30][31]. Doğusunda ise Hazar Denizi ile çevrilmiştir. Dorukları 5000[32] metrenin üstünde ve buzul kaplı olan Büyük Kafkaslar, kara yolculuğunu önemli derecede sekteye uğratmaktadır. Azerbaycan'ın yüzölçümü 86.600km²dir.

Güneyde Ermenistan' ın dağ kütleleri, kuzeyde ise yüksek Kafkas Dağları vardır. Azerbaycan'ın dağları; Büyük Kafkas Sıradağları (4.000-5.000 m.) içinde yeralan Bazardüzü (4.466 m), Şahdağ (4.243 m), Pazaryurdu (4.126 m), Tufan (4.191 m), Yarıdağ (4.116 m), Ragdan (4.020 m) dağları, Küçük Kafkas Sıradağları içinde yeralan Kapıcık (3.906 m.), Gazangeldağ (3.829 m), Biçenek Aşırımı (2.346 m), Karabağ Volkanik Yaylasında yeralan Delidağı (3.616 m), Murovdağ silsilesinde yeralan Kamışdağ (3.724 m), Hinal dağı (3.367 m), Kepez (3.066 m), Zengezur Sıradağları içinde yeralan Büyük Işıklı (3.550 m), Talış Sıradağları silsilesinde yeralan Kömürköy (2.493 m.) ve Kızyurdu (2.433 m) dağlardır. Azerbaycan'ın en uzun nehri 1.364 km Hazar Denizi'ne dökülen Kura Nehri'dir. Aras Nehri ise 1.072 km'dir. En büyük doğal gölü 67,0 km² ile Sarısu Gölü'dür. En büyük yapay gölü 605,0 km² ile Mingeçevir Baraj Gölü'dür.

Çevresinin dağlar ve yüksek tepelerle çevrili olmasına rağmen Azerbaycan'ın büyük bir bölümü ovadır ve topraklarının en verimli yerleri arasında Kura ve Aras nehirlerinin karıştığı deltadır.

Azerbaycanda ılıman bir iklim varıdır fakat Hazar Denizinden içeriye doğru, yüksek dağlarda ve diğer yüksek kesimlerde sert bir iklimle karşı karşıya kalınır. Yüksek kesimlerde kışlar uzun, soğuk ve kar yağışlı, yazlar ise serin geçer. Ovalarda ise kışlar serin ve yağmurlu ve bazen karlı, yazlar sıcak ve kurak geçer.

Azerbaycan ülkesi ovalarda genellikle bozkırdır, %25 ise bir bölümü dağlarda olmak üzere ormanlarlarla kaplıdır. Kuzey ve güney kesimlerinde dağların 2000 metre yüksekliğine kadar ormanlar görülür. Azerbaycan'ın doğal hayatında çoğunlukla bulunan hayvanlar, kızıl geyik, alageyik, karaca, dağ keçisi, karapaça, bizon, yaban domuzu, pars, Avrasya vaşağı, yaban kedisi, boz ayı, kurt, kızıl tilki, dağ faresi, sincap, Kafkas köstebeği Kafkas sivriburunlu faresi.

Azerbaycan iklimi dünyadaki 11 iklim çeşidinden 9'una sahiptir. Yıllık ortalama sıcaklığı 10 °C'ın üzerindedir.

Ulus çoğunluğunu Türk halkı olan Azeriler oluşturuyor.Azerilerin son 50 yıl da arttığını göstermektedir ve diğer etnik grupların sayı ve oran olarak azaldığını göstermektedir.

Toplam nüfus büyüme oranı %0,89'dur.

Yaş grubu - Toplam nüfustaki payı

0-14 - 33.0
15-29 - 28.9
30-44 - 17.7
45-59 - 12.0
60 + - 8.4

Azerbaycan nüfusunun %54 e yakın kısmı kentlerde, %46 ya yakın kısmıda köylerde yaşamaktadır. Şehirleşme hızı son dönemlerde oldukça yavaş seyretmekte olup, kentlere fazla hızlı olmasa bile göç almakta, ancak kırsal kesimde nüfus artışı daha yüksek olduğu için denge sürmektedir.
Toplam nüfusun %60 a yakın kısmı 30 yaşın altındadır.

Dağlık Karabağ

Yüzölçümü: 4.388 km²
Nüfusu: 187.769 (1989 nüfus sayımı; 145.403 kişi Türk + 40.316 kişi Ermeni + 2050 kişi diğer milletler olmakla )

De jure olarak Azerbaycan'ın toprağı sayılan Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen de facto Dağlık Karabağ Cumhuriyeti tarafından yönetmektedir. Yaklaşık 800.000 Azerbaycanlı bölgeden göç ettirilmiştir. Bu nedenle Dağlık Karabağ'da artık hemen hemen hiç Azerbaycanlı yaşayamamaktadır.

Din

14. yüzyıldan kalma Keykubad Camisi

Azerbaycan Cumhuriyeti laik devlettir.[ Halkın %96'sı Müslüman (%85'i Şii Caferi), %3-4'ü Hıristiyandır (çoğunluğu Rus Ortodoks Kilisesi, Gürcü Ortodoks Kilisesi ve Malakan). Çok küçük bir bölümü ise Yahudidir . Fakat Azerbaycan'da dinsel bağlılık nominal olduğu için, pratikteki taraftar oranları çok daha düşüktür.

Azerbaycan'da nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan Azerbaycan Türkleri, Müslümandırlar. Ancak yaklaşık 70 yıllık komünist yönetim tarafından yapılan yoğun ateizm propagandası ile İran İslam Cumhuriyeti'nden kaynaklanan köktendinci İslami propagandaya karşı oluşan tepki sebebiyle, dinsel yönelişler, İslami bir nitelik kazanmaktan ziyade bir kültürel renk biçiminde bulunmaktadır. Ancak bu, radikal köktendinci hareketlerin Azerbaycan'da bulunmadığı anlamına gelmemektedir.

Ekonomik ve sosyal yapı

Petrol Azerbaycan ekonomisinde önemli bir yere sahiptir

1991'de bağımsızlığını kazandıktan sonra, özellikle geçiş döneminin ilk yıllarında ekonomik alanda düşüşler olmuş ve para birimi olarak Manat'a bağlı kalmıştır. Ancak Azerbaycan, verimli tarım arazileri ve doğal gaz, petrol ve demir cevheri bakımından zengin kaynaklara sahip bulunmaktadır. Ham petrol üretimi 2006'da günlük 600,000 varile ulaşmıştır. Ayrıca, petrokimya, yiyecek, giyim gibi hafif sanayi de vardır.

Doğal gaz üretimi ise 1991'de 11 milyar m³ tür. Toplam doğal gaz rezervi 2 trilyon m³, petrol rezervlerin de 8 milyar varil{fact} olduğu savunulmaktadır.

Turizm potansiyeli yüksek bir ülkedir.
Bankacılık ve sigortacılık gelişme süreci göstermektedir.
En önemli ihracatı petroldur.
Petro-kimya ürünleri de ihracatta önemli yer tutmaktadır.

ayrıca inşaat sektöründe farklı gelişmeler olmuştur.

İlk teleferik 2007 yılında Balaken'de hizmete açılmıştır.

Tarım ve Hayvancılık

Azerbaycan'ın yüzde 7'si tarıma elverişli topraklara sahiptir. Bu tarım topraklarının büyük bölümü de Kura ve Aras nehirleri çevresindedir ve ülkede, tarım büyük ölçüde sulamaya dayanmaktadır. Yetiştirilen başlıca ürünler tahıl, meyve, pamuk, çay, tütün ve üzümdür. Ayrıca, dut ağacından yılda 5.000 ton ipek kozası elde edilmektedir.

Azerbaycan tarımında ve ekonomisinde hayvancılığın da önemli yeri bulunmaktadır. En son verilere göre Azerbaycan'da 1,5 milyon sığır, 5 milyon koyun, 30 milyon kümes hayvanı bulunmaktadır. Arıcılık gelişmiştir

Sanayi

Azerbaycan'da sanayi sektörü, net maddi üretimin % 48,3'ünü oluşturmaktadır.

Ağır Sanayi: Enerji, metalurji, makina, imalat, kimya, orman ürünleridir.

Hafif Sanayi: Dokuma, dikiş, deri, kürk, kundura'dır.

Azerbaycan tarımsal ürenler, Petrol( nift ) alt ürünlerini işleme, Elektronik ürünler üretiminde 2005 yılından sonra büyük gelişmeler yaşamış ülke halkı fabrika ortamıyla tanışmaya ve alışmaya başlamıştır.

Son yıllarda silah sanayinde de büyük gelişmelerin yaşandığı Azerbaycan'da silah üzerine modern üretim tesisleride bulunuyor.

Ulaşım

Azerbaycan gelişmiş bir ulaştırma sistemine sahiptir.

Demiryolu: 2.090 km.
Kara Ulaştırması: Karayolu 30.400 km.
Deniz Ulaştırması: Hazar Denizi yoluyla yapılır.
Hava ulaştırması: Merkezi olarak Gence Havalimanı ve Bakü Haydar Aliyev Havalimanı olmak üzere iki büyük havalimanına sahiptir. Bakü ve Gence hava limanlarından Ankara, İstanbul, Londra, Paris, Moskova, Taşkent, Astana, Bişkek, Pekin, Dubai, Milano, Kiev gibi dünyanın diğer bölgelerine uçuşlar yapılmaktadır. Azerbaycan Hava Yolları, Azerbaycan'ın en büyük hava yolu şirketi olup şirketin merkez ofisi Baküde bulunan Bakü Haydar Aliyev Havalimanında bulunmaktadır. Hava limanlarının sayısı bakımından Kafkasya'da birinci olan Azerbaycanın Lenkeran, Şeki, Yevlah, Nahçıvan, Zaqatala, Hankendi şehirlerinde de hava limanı bulunmaktadır.

Eğitim

Azerbaycan'da eğitimin tüm diğer Türk devlet ve topluluklarına göre çok ileri düzeyde olduğu görülür. 1991 istatistiksel verilere göre 4.775 okulda 1.503.000 öğrenci okumaktadır. Bugün okul sayısı 5.000'e, öğrenci sayısı 1.600.000'e ulaşmıştır.

Azerbaycan'da 6.500 kültür tesisi, 4.605 kütüphane, 125 müze, 125 müzik okulu, 43 halk tiyatro salonu, 3.680 kültür evi bulunmaktadır. Okuma yazma oranı %99,5'tir.

Bakü-Azerbaycan Devlet Üniversitesi ve bağlı enstitüleri bütün Uygulamalı Matematik ve Ekonomik Sibernetik, Kimya, Jeoloji, Biyoloji, Tarih, Filoloji, İlahiyat, Coğrafya, Gazetecilik, Hukuk, Mekanik ve Matematik, Fizik, Sosyal Bilimler ve Psikoloji, Felsefe, Kütüphane Çalışmaları, Uygulamalı Matematik Bilimsel Araştırma Enstitüsü, Doğu Çalışmaları, kollarında eğitim-öğretim yapmaktadır.

Özel ve devlet olmak üzere toplam 49 tane kanuni üniversite mevcuttur ve bu üniversiteler birçok türk ve yabancı öğrenciye eğitim vermekte, doğu bloğu ülkeler arasında kaliteli eğitim veren ülkeler arasında sayılmaktadır.

Azerbaycan'da bulunan belli başlı üniversiteler aşağıda olduğu gibidir.

Bakü Azerbaycan Devlet Diller Üniversitesi
Bakü Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi
Bakü Azerbaycan Devlet Kültür ve Güzel Sanatlar Üniversitesi
Bakü Azerbaycan Devlet Neft Akademisi
Bakü Azerbaycan Mimarlık Ve İnşaat Üniversitesi
Bakü Azerbaycan Teknik Üniversitesi
Azerbaycan Tıp Üniversitesi
Bakü Devlet Üniversitesi
Bakü Slavyan Üniversitesi
Gence Devlet Üniversitesi
Sumgayıt Devlet Üniversitesi
Nahçıvan Devlet Üniversitesi
Özel Kafkas Üniversitesi
Özel Garp Üniversitesi
Özel Hazar Üniversitesi
Azerbaycan Devlet Agrar Üniversitesi

Sağlık

Azerbaycan'da sağlık hizmetleri verilirken üçlü bir sistem uygulanmaktadır.

İlk müdahale sağlık memurlarıyla yapılmakta,
Bunların yetersiz kalması halinde hastalar, hastahanelere gönderilmekte,
Hastahanelerin yetersizliği durumunda ise hastalar üniversitelerdeki araştırma hastahanelerine yollanmaktadır.

Sosyal Güvenlik

Azerbaycan'da sosyal güvenlik ağı maliyetleri oldukça yüksek olup, GSMH % 18'ini tutmaktadır. Emeklilik yaşı olarak kadınlarda 55 yaş, erkeklerde ise 60 yaş koşulu aranmaktadır.

Bugün Azerbaycan Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlık kavramını benimsemiş ve 1991'den sonrada serbest piyasa ekonomisine geçerek dünyayla bütünleşmek istemiştir.

Ayrıca, özel mülkiyete izin verilmiş, borsa yasası çıkarılmış, devlet tahvilleri hazırlanmış, toprak kanunu ile topraksız çiftçiler topraklandırılmıştır. Kendi merkez bankasını kurmuş, düzenli bir vergilendirmeyi getirmiş ve ülkeye yabancı sermaye akışını sağlamıştır.Birleşmiş Milletler, AGİT, IMF gibi kuruluşların da üyesidir.

Kültür

Müzik


Yaklaşık 1.000 yıllık geçmişi olan Azerbaycan müziği ritmik ve farklı melodiler üretmiş, müziğinin konularını Azeri halkının yaşantıları ve karşılaştıkları sosyal olaylarından konu almıştır. Azeri dili çoğunlukla, Türk, Arapça ve daha çok Farsça kökenli sözcüklerden etkinlendiğinden yapılan geleneksel Azeri müziklerde de Kafkas,Orta Asya ve İran ağırlıklı etkileri göze çarpmaktadır. Geleneksel Azeri müziklerinde çalgı olarak tar ,kemençe , ut, bağlama, balaban, zurna, kaval , nağara, garmon , tütek, tef ve davul kullanılmaktadır. Ayrıca davul, garmon (küçük akordeon), tutek (düdük flüt), daf (davullar) ve nagara çalgılarıda melodilerde sıkça kullanılabilen enstrümanlardandır.
Almanya 'nın Düsseldorf kentinde düzenlenen 2011 Eurovision Şarkı Yarışması 'nda sahne performanslarıyla Eldar ve Nigar.

Azerbaycan 2011 yılında Eurovision Şarkı Yarışması 'nda ülkeyi temsilen yarışan Eldar ve Nigar'ın seslendirdiği Running Scared adlı şarkıyla birinci olmuştur. Ülkenin ayrıca, Reşid Behbudov, Müslüm Magomayev gibi tanınmış Azeri sanatçıları da vardır.

Karabağ sorunu

Karabağ Sorunu, 1980'lerin ikinci yarısında SSCB'nin dağılma sürecine girdiği dönemde Ermenistan'ın Azerbaycan'a ait Karabağ bölgesinin dağlık kısmında yeniden hak iddia etmesiyle ortaya çıkmıştır. 1988 Ocak ayında, Ermenistan Azerbaycan'a karşı baskısını arttırdı. 6 Mayıs 1989 tarihli Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulunun kararı ile Dağlık Karabağ yönetiminde görevli olan bütün Azeriler bölgeden çıkarıldı. Ermenilerin Dağlık Karabağ üzerindeki hak iddiaları buralardaki nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları kabulünden oluşmaktadır. 1989 sayımına göre Dağlık Karabağ nüfusunun %75'i Ermenilerden, %25'i Azerbaycan Türklerinden oluşmaktadır. 30 Kasım 1989'da Еrmenistan Meclisi SSCB’nin onayı[kaynak belirtilmeli] ile Karabağ'ı kendi topraklarına katma kararı aldı. 20 Ocak 1990’da Sovyet yönetimi aldığı kararla Sovyet ordu birlikleri kanlı bir olayla Bakü'ye girdi. 8 Ağustos 1991'de Еrmenistan’da bulunan son Türk köyü olan Nüvedi de boşaltıldı.
 
Azeri Alfabesi

Azerbaycan Türkçesi'nin alfabesi (Azerbaycan dilinde: Azərbaycan əlifbası), Azerbaycan Cumhuriyeti'nde 1991'den bu yana Azerbaycan Türkçesi'nin yazımında kullanılan Latin alfabesine dayanan alfabedir. Bu tarihten önce Kiril alfabesiden geliştiriilmiş bir alfabe kullanılıyordu.

Tarih ve Gelişme

10. yüzyılda İslamiyeti kabul eden Selçuklular gibi diğer Oğuz boyları da Arap alfabesini kabullenmişlerdir. Güney Azərbaycan (Azerice: جنوبی آذربایجان - گونئی آذربایجان ; Cənubi Azərbaycan)'da Azeriler, Fars dilinde öğrenim görme mecburiyetinde kalmışlar ve Arap alfabesini öğrenmişlerdir. 19. yüzyılda Azeri aydınlarından olan Mirza Fatali Mammad Taghi oğlu Akhundov (Azerice: Mirzə Fətəli Axundov), Arap alfabesini değiştirip, yerine yeni bir Latince Alfabe yaratmıştır. En son 1922 yılında, Baku'da Yeni türk əlifba komitəsi (Јени түрк əлифба комитəси; Yeni Türkçe Alfabesi Heyeti) tarafından yeni bir Latin alfabesi yaratıldı.

1929'dan 1939'a kadar Aa, Bв, Cc, Çç, Dd, Ee, Əə, Ff, Gg, Ƣƣ, Hh, Ii, Ьь, Jj, Kk, Qq, Ll, Mm, Nn, Oo, Ɵɵ, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Vv, Xx, Yy, Zz, Ƶƶ
1939'dan 1958'e kadar Аа, Бб, Вв, Гг, Ғғ, Дд, Ее, Ёё, Әә, Жж, Зз, Ии, Йй, Кк, Ққ, Лл, Мм, Оо, Өө, Пп, Рр, Сс, Тт, Уу, Үү, Фф, Хх, Һh, Цц, Чч, Ҷҷ, Шш, Щщ, ъ, Ыы, ь, Ээ, Юю, Яя, ' (apostrof)
1958'den 1991'e kadar Аа, Бб, Вв, Гг, Ғғ, Дд, Ee, Әә, Жж, Зз, Ии, Ыы, Јј, Кк, Ҝҝ, Лл, Мм, Нн, Оо, Өө, Пп, Рр, Сс, Тт, Уу, Үү, Фф, Хх, Һһ, Чч, Ҹҹ, Шш, ' (apostrof)
1991'den 1992'ye kadar Aa, Ää, Bb, Cc, Çç, Dd, Ee, Ff, Gg, Ğğ, Hh, Xx, Iı, İi, Jj, Kk, Qq, Ll, Mm, Nn, Oo, Öö, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Üü, Vv, Yy, Zz
1992'den sonra Aa, Bb, Cc, Çç, Dd, Ee, Əə, Ff, Gg, Ğğ, Hh, Xx, Iı, İi, Jj, Kk, Qq, Ll, Mm, Nn, Oo, Öö, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Üü, Vv, Yy, Zz
Azeri alfabesi, sesleri Türkçe'de bulunmayan ə, x, ve q haricinde Türk alfabesi'nin aynısıdır. İlginç olan, hâlâ Çeçence'de de bulunan schwa (Әә) hecesinin varlığıdır.

Başka alfabeyle yazımda karşılaştırma

İran'daki Azerbaycan Türkleri ise Arap alfabesini kullanmaktadırlar. Kiril ile Latin alfabeleri arasında aşağıda gösterildiği gibi bire bir ilişki vardır (ancak Kiril alfabesinde harflerin sırası değişiktir)
 
Azerbaycan Ulusal Marşı, [/B]Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ulusal marşıdır.
30 Ocak 1920’de ulusal marş için açılan yarışmada seçilen marş, ülkenin 28 Nisan1920’de Sovyet yönetimine girmesi üzerine kullanılamamıştı. 27 Mayıs 1992’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine 1919’daki kısa bağımsızlık döneminde yaratılan marş ülkenin ulusal marşı oldu. Sözleri Ahmet Cavad, bestesi Üzeyir Hacıbeyov'a aittir.

Azerbaycan, Azerbaycan,
Ey qehreman övladın şanlı veteni!
Senden ötrü can vermeye cümle hazırız.
Senden ötrü qan tökmeye cümle qadiriz.

Üç rengli bayrağınla mesud yaşa!
Minlerle can qurban oldu,
sinen herbe meydan oldu.
Hüququndan keçen esger,
here bir qehreman oldu.
Sen olasan gülüstan,
sene her an can qurban.

Sene bir çox mehebbet,
sinemde tutmuş mekan.
Namusunu hifz etmeye,
bayrağını yükseltmeye
Cümle gencler müştaqdır.

Şanlı veten, şanlı veten,
Azerbaycan, Azerbaycan.
 
AZERBAYCAN' IN TARİHÎ ARKAPLANI

Azerbaycan tarihi, iktidar merkezlerinin kesişme alanında bulunan diğer ülkelerin tarihleriyle benzerlik gösterir. Hareketli bir coğrafya üzerinde bulunan ülkenin tarihi, bir iktidar mücadelesi ve savaşlar tarihidir. Bugünün Azerbaycan’ının sosyo-politik durumunu anlayabilmek, ancak Azerbaycan topraklarının sahne olduğu çatışmaları, bölünmüşlüğü anlamakla mümkündür. Azerbaycan’ın bu özel jeopolitik durumu, bilhassa 17. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti, İran ve Rusya arasındaki nüfuz mücadelesinin sonuçları, ülkenin modern dönemde karşı karşıya kaldığı sorunları kavramamızda yardımcı olacaktır.

Azerbaycan’da kurulan ilk devlet, M.Ö. 800 yılında Urartular tarafından son verildiği bilinen Manna Krallığı’dır. Azerbaycan toprakları daha sonra sırasıyla Medlerin ve Pers İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. Daha sonra bölgede kurulan Atropatene Krallığı’nın bugün Azerbaycan’a ismini veren krallık olduğu düşünülmektedir. İslam’ın yayılmasından önce bölge, Büyük İskender tarafından işgal edilmiş, İran’da Sasanilerden önce iktidara gelen Parthlar tarafından yönetilmiş, ardından Sasaniler tarafından ele geçirilmiştir. Antropatene Krallığı’nın başkenti Gazaka’ya bir mabet yaptıran Sasaniler, burayı Zerdüştiliğin önemli merkezlerinden biri haline getirmişlerdir. Zaman zaman kısa bağımsızlık dönemlerine sahne olan bu işgaller süreci, Azerbaycan’ın zengin kaynaklarının sonucu olan jeostratejik önemini gözler önüne sermektedir.

Bugünkü Azerbaycan topraklarında 4. ve 10. yüzyıllar arasında Hristiyanlık, Mazdeism ve İslam olmak üzere üç din hüküm sürmüştür. Hristiyanlık ve Mazdeism zaman içerisinde bölgede hakimiyetini kaybetmiş ve İslamiyet’in hakimiyeti kalıcı olmuştur. 6. ve 7. yüzyıllarda Bizans ve Sasani İmparatorlukları Azerbaycan toprakları üzerinde defalarca savaşmışlardır. Azerbaycan’ın fethi, 642’de Hz. Ömer döneminde gerçekleştirilmiştir. Bizans İmparatoru Herakleios, Arap fethine uzun bir süre direnmiş, fakat Bizans İmparatorluğu’na karşı bölgeyi ele geçirmenin önemini bilen Arap kuvvetleri, mücadelede ısrarcı davranmıştır. Azerbaycan, Emeviler döneminde fetihlerde üs olarak kullanılmıştır. İslamiyet’in beraberinde getirdiği canlı şehir hayatı ve ticaret bölgede etkisini göstermiştir. Fakat Abbasilerin zayıflamasıyla bölgede mahalli hanedanlıklar kurulmuştur.

Bu dönemden sonra, bölgeyi yakıp yıkan Moğol istilasına kadar bölgede Selçuklu Türklerinin hakimiyetini görmekteyiz. Aslında Türklerin bugünkü Azerbaycan topraklarına yerleşmesi, 5. ve 7. yüzyıllar arasında gerçekleşmiştir. Gelen ilk Türk boyu olan Sakalar (İskitler), uzun süre bölgede yaşamıştır. Ancak 10. ve 11. yüzyıllarda Türkler, bölgede hakim etnik grubu oluşturmaya başlamışlardır. Başlangıçta zorunlu olarak kuzeydeki kurak bölgelerden göç ederek bölgeye yerleşen Oğuzlar, Azerbaycan’daki yerel hanlıkların iktidarına bir tehdit oluşturmamış; bölgenin şehir hayatından dışlanmış şekilde kırsal kesimlerde yaşayan Türk boyları ile bütünleşmişlerdir. Ancak Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1020’lerde bugünkü İran topraklarının, 1054’te ise Azerbaycan topraklarının önemli bir kısmının hakimiyetini ele geçirmiştir. Tuğrul Bey’den sonra başa geçen Alparslan ise Azerbaycan topraklarının tamamını Selçuklu egemenliği altına almıştır.

Selçuklu iktidarı ile birlikte Azerbaycan’da siyasal iktidar Türklerin eline geçmiş ve Türkler hakim etnik grup olmuşlardır. Lakin Selçuklular döneminde devlet, eğitim ve edebiyat dili olarak ne Türkçe, ne Arapça kullanılmış, bunun yerine Farsça tercih edilmiştir. Fars edebiyatı gelişme göstermiş, bazı Selçuklu sultanları Farsça şiirler kaleme almışlardır.

Anadolu ve Mezopotamya ile birlikte Azerbaycan’ı da istila eden Moğollar, 1222 ve 1231 yıllarında bölgeye iki sefer düzenlemişlerdir. Ancak Azerbaycan, istilaya maruz kalan diğer bölgelere nazaran daha az zarar görmüş ve bölgenin Moğol İmparatorluğu’na dahil olma süreci 1250’de başlamıştır. Bunun bir sebebi, Moğol hükümdarı Hülagü’nün, güçlerini büyük ölçüde Mezopotamya’ya ve Abbasilere yöneltmesidir. Moğollar ilk dönemlerde Arapça ve Farsça’yı yasaklayarak yerine Moğolca ve Uygur Türkçesi’ni koymuşlardır. İlhanlılar döneminde Moğollar, İslamiyet’i kabul etmiş ve bu dönemde Farsça tekrar kullanılmaya başlanmıştır. Moğolların Azerbaycan’daki iktidarı Timur’un ölümüyle birlikte sona ermiştir. Moğol istilası topluma zarar vermiş, halkı yokluk içerisinde bırakmıştır. Bununla birlikte bazı direniş hareketleri ortaya çıkmış, bölgede gizli de olsa dervişlerin öncülüğünde tasavvuf hareketleri canlanmıştır. Bölge daha sonra Harzemşahlar ve Timurluların hakimiyetine girmiştir. Celaleddin Harzemşah 1225’te Tebriz’i ele geçirmiş, şehir bu dönemde dünyanın en gözde ilim, sanat ve ticaret merkezlerinden biri haline gelmiştir.

Moğolların ardından bölgede önce Karakoyunlu (1380–1468), sonra da Akkoyunlu (1340–1514) idaresi görülmüştür. İki devletin bölge üzerindeki mücadelesi 18 yıl sürmüş, 1453’te bugünkü Azerbaycan topraklarını kendi aralarında paylaşmışlardır. Anlaşma sonucunda bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti toprakları Akkoyunluların idaresinde kalmıştır. 16. yüzyılın başında Akkoyunluların yıkılmasıyla Azerbaycan toprakları Safevilerin eline geçmiştir. Safevilerin Şiiliği devlet mezhebi ilan etmeleriyle bu mezhep Azerbaycan topraklarında da yayılmıştır. Böylece Şiilik, Azeriler için birincil kimlik haline gelmiştir. Safeviler döneminde tarım ve komşu ülkelerle ticari ilişkiler gelişmiş, Moğol istilasının bıraktığı yıkım büyük ölçüde telafi edilmiştir. Safevi hükümdarı Şah İsmail’in Tebriz’i başkent yapması ile şehir zenginleşmiştir.

Fakat 15. yüzyılın sonlarında Safeviler ile Osmanlı İmparatorluğu arasında başlayan savaşlar halkın refahında yeniden gerilemeye yol açtı. Bu savaşlar aralıklarla yaklaşık 150 yıl devam etti ve Azerbaycan toprakları kimi zaman Osmanlı, kimi zaman Safevi idaresine girdi. Şii-Sünni mücadelesinin en yoğun olduğu dönemde, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim Şah İsmail’i Çaldıran’da yenilgiye uğratarak Tebriz ve Güney Azerbaycan’ı Osmanlı topraklarına kattı. Kısa bir süre sonra tekrar Safevilerin idaresine giren bölge, Kanuni döneminde yeniden Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. Kanuni’nin 1534 yılında gerçekleştirdiği Irakeyn Seferi ile Azerbaycan’ın tamamı Osmanlı Devleti idaresi altına girmiştir. Ancak Şirvan, Dağıstan ve Tiflis hanlıklarının Safevilere karşı isyan etmeleri ve Osmanlı Devleti’nden yardım istemeleri üzerine Osmanlı-Safevi mücadelesi yeniden başlamıştır. Azerbaycan’da Osmanlı yönetimi tam olarak kurulamadığından ve Osmanlı Devleti iç meseleleriyle fazlaca meşgul olduğundan, bölgedeki Osmanlı hakimiyeti kesintiye uğramış ve bölge zaman zaman Safevilerin yönetimine geçmiştir. Bununla birlikte Safevi Devleti Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi ödemek şartıyla elindeki topraklarda hakimiyetini devam ettirmiştir. IV. Murat döneminde Osmanlı’nın Azerbaycan’ı tekrar ele geçirmek gibi bir girişimi olduysa da, bölgeyi Safevi idaresinden geri almak mümkün olmamıştır. Bu dönemde bölge toprakları üzerinde Safeviler, Osmanlılar ve Rusya birbirleriyle daimi bir mücadele içinde olmuşlardır.

Safeviler ve Osmanlılar arasındaki mücadele ve bu mücadelenin beraberinde getirdiği Şii-Sünni ayrımı, Azeri toplumsal yapısı üzerinde belirleyici rol oynadı. Rus egemenliği öncesinde bölgede görülen bu etki iledir ki, 20. yüzyıl başına kadar İslam, toplumsal kimliği belirleyici unsur olmuş, halkın grup kimliğini belirleyici temel unsur, etnisiteye ya da dile dayalı farklılıkların önem taşımadığı ümmet birliği olarak ortaya çıkmıştır.

1747’de Safevi hükümdarı Nadir Şah’ın ölümü ile Azerbaycan’da Safevi hakimiyeti sona ermiştir. Bundan sonraki 50 yıl boyunca Azerbaycan siyasi çekişme ve iç savaşlara sahne olmuştur, zira birbirinden bağımsız farklı hanedanlıklar bölge topraklarını paylaşma konusunda mücadele etmiştir. Kuzey Azerbaycan’da Karabağ, Şeki, Gence, Bakü, Derbend, Kuba, Nahcıvan, Taliş ve Revan hanlıkları ile güneyde Tebriz, Urmiye, Erdebil, Hoy, Makü ve Meraga hanlıkları bu dönemde kurulmuştur. Bu hanlıklardan hiçbiri Azerileri bir çatı altında toplama gücüne sahip olamamış ve dolayısıyla Azeriler kendilerini yöneten dış güçlere boyun eğmek mecburiyetinde kalmışlardır.

Rusya’nın Kafkasya’daki işgalleri 18. yüzyılda başlamış, dünyadaki sömürgecilik faaliyetlerine paralel olarak 19. yüzyılda hız kazanmıştır. Güney Kafkasya’da bulunan Azerbaycan da bu faaliyetlerden nasibini almıştır. Azerbaycan’a ilk Rus akını Safeviler yönetimi döneminde 1735’te gerçekleşti. II. Katerina döneminde (1768–1796) Rusların güneye doğru ilerlemesi devam etti. Katerina döneminin ardından Azerbaycan hanlıkları zaman zaman Rus ordularına saldırdılar. Ancak Ruslar, 1805’te Gence Hanlığı ile yaptıkları savaştan sonra bölgeyi ele geçirdiler. İşgal sırasında Gence halkı katledildi, camiler kiliseye çevrildi. Ruslar 1806’da da Derbend ve Kuba hanlıklarını topraklarına kattı. Özellikle Gence ve Bakü hanlıkları, Rus işgaline karşı direnmişlerdir. 1803–1813 Rus-İran savaşlarının sonunda imzalanan Gülistan Anlaşması ile Gence, Şeki, Bakü, Derbend, Kuba ve Taliş hanlıkları Rusya’ya, Güney Azerbaycan hanlıkları ise İran hakimiyetine bırakıldı. Ruslar İran ordusunu yenerek Tebriz’i ele geçirince, iki ülke arasında Türkmençay Antlaşması (1828) yapıldı. Bu anlaşma ile Azerbaycan toprakları, Aras nehri ve Taliş dağları sınır olmak üzere Çarlık Rusyası ile İran arasında paylaşılmış oldu. Revan ve Nahçıvan hanlıkları Rusya’ya bırakıldı, Hazar denizi de Rus egemenliğine geçti. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet ve İngiliz askerleri güney Azerbaycan’ı işgal etmiş ve Sovyetlerin desteğiyle 1945’te Muhtar Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilmiş olsa da, İran 1946’da bölgeyi tekrar ele geçirdi ve cumhuriyetin varlığına son verdi.

İran’da yaşayan Azerilerin sayısı, bugün Azerbaycan Cumhuriyeti olarak adlandırdığımız topraklarda yaşayan Azerilerin sayısından fazladır. Bu nedenle pek çok Azeri tarafından kuzeybatı İran, bugün hâlâ Güney Azerbaycan olarak da adlandırılmaktadır. İran nüfusunun %40’ını Azeriler oluşturmaktadır ki, bu da dünya Azerbaycanlılarının %75’ine karşılık gelmektedir. Azerilerin çoğunluğunun bugünkü İran topraklarında yaşaması ve Azerbaycan’ın Türkmençay Antlaşması ile ikiye bölünmesi, Azerbaycan halkı açısından bölünmüş bir toprak üzerinde yaşayan bölünmüş bir halk sonucunu doğurmuştur. Kuzey ve Güney Azerbaycan arasındaki farklılık sadece coğrafi bir bölünmüşlük değildir. Azerbaycan halkı, Avrupa ile Asya, İslam ve Hristiyanlık, Rusya ve Ortadoğu, Türkler ve İranlılar, Şii ve Sünni İslam arasındaki çekişmelere dayalı bir bölünmüşlük yaşamıştır.

Rus işgali ve idaresi döneminde Azerbaycan halkının yaşadığı değişim ve dönüşüm, Azerbaycan tarihi ve bugünkü halkın kimliği açısından büyük önem arz etmektedir. 19. yüzyılda Rusya, bütün Kafkasya ile birlikte Azerbaycan’da da sömürgecilik faaliyetlerinde bulunmuş, eş zamanlı olarak dünyada da yaygınlaşmaya başlayan fikir akımları aydınlar üzerinde etkisini göstermeye başlamıştır. Bilhassa Panislamizm, Pantürkizm ve Rus aydınlarının ihtilalci görüşleri, Azeri aydınları üzerinde etkili olmuştur. Bu nedenle 20. yüzyıl başları Azeri toplumunda, özellikle aydın kesim arasında değişim rüzgarlarının estiği ve yeni arayışların ortaya çıktığı bir dönem olarak nitelendirilebilir.

Rusya’da esmeye başlayan meşrutiyet rüzgarı ve demokrasi talepleri sonucunda 1905 yılında Çarlık Rusyası’nın meşrutiyet ilan etmek zorunda kalması ve Rusya’da Duma Meclisi’nin kurulması üzerine Azeriler de bazı toplumsal hakları talep etmeye başlamışlardır. Bu dönemde sosyal ve siyasi düşüncede ilerlemeler olmuş, gazeteler kurulmuş, basın yoluyla kamuoyu oluşmaya başlamıştır. Ermeni ihtilalcilerin Azerbaycan topraklarını hedef almaya başlaması ile ülkede nefsi müdafaa bilinci oluşmuş, siyasi birleşmeye yönelik olarak çeşitli parti ve cemiyetler kurulmaya başlamıştır. İlk olarak 1904’te, Bakü’de kurulmuş olan Rus Sosyal Demokrat Partisi’nin Bakü komisyonuna bağlı olarak çalışan Himmet Partisi kurulmuştur. 1905 yılında Bakü’de sonradan Dıfai Partisi olarak anılan gizli Fedai Cemiyeti, ardından da bütün Rusya vatandaşları arasında hukuki eşitlik ve kültür sahasında gelişme isteğiyle Rusya Müslümanları İttifakı kurulmuştur. Ancak Rus Çarı, 1907’de Duma’yı feshederek baskı politikalarına geri dönmüş, Müslümanların ortak din etrafında birleşmesini önlemeye yönelik politikalar uygulamaya başlamıştır.

Azerbaycan ulusal hareketi, iki partinin programında birincil hedef olarak karşımıza çıkmaktadır: Himmet Partisi ve 1911 yılında kurulan Musavat Partisi. Musavat Partisi, kuruluşunda milliyetçilik, istiklalcilik, halkçılık, cumhuriyetçilik gibi ilkeleri benimsemiştir. Partinin lideri Mehmet Emin Re-sulzade Rusya Müslümanlarına hitap eden bir yazısında, “Bağımsız milletler olarak var olmak isteyen milli toplumların, her şeyden önce kendilerini bilmeleri, belirli fikirler ve gayeler etrafında birleşmeleri gerektiğini, bu güç ve inançtan yoksun toplumların kimseye söz dinletemeyeceğini” belirtmiştir. Bu fikirlerin etkisiyledir ki parti, 1917’de Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla Bakü’nün Kızıl Ordu tarafından işgaliyle Sovyet yönetimine girmesi arasında geçen iki yıllık sürede Azerbaycan’ın bağımsızlığını elde etmesinde temel rolü oynamıştır.

Rusya’da 1917’de gerçekleşen Bolşevik Devrimi ile birlikte Kafkas halklarının özgürlük hareketlerinde yeniden bir canlanma görüldü. Bu hareketler bir temelden yoksun değildi, zira Bolşevikler yayımladıkları ihtilal beyannamesinde herkesin eşit şartlarda olacağını belirtmiş, şu ifadelerde Kafkasya ve Orta Asya halklarına umut vaat etmişlerdir: “Rusya Müslümanları, Volga boylarının, Kırım’ın Tatarları, Sibirya’nın ve Türkistan’ın Kırgızları ve Sartları, Kafkas ötesi Türkleri, Tatarlar ve Azeriler, Kafkasların Çeçenleri ve Dağıstanlılar, Rus Çarlarının zalimleri tarafından camileri, minberleri yıkılmış, dinleri, adetleri çiğnenmiş olanlar, biz sizlere hitap ediyoruz… Bundan böyle sizin akide ve adetleriniz, milli ve medeni bütün müesseselerinizin hür ve her türlü taarruzdan masun olduğu ilan olunuyor. Yani milli hayatınızı hür ve mümanaatsız olarak tesis ediniz. Sizin buna hakkınız vardır…” Bolşeviklerin bağımsızlık taleplerine karşı olumsuz tepkileri ve yönetimleri döneminde Azeriler de dahil olmak üzere halkların karşılaştığı baskı ve kısıtlamalar bu sözlerin gerçekliğinin olmadığını ortaya çıkardı. Ancak bu sözlere dayanarak bağımsızlık arzuları canlanan Kafkas halkları, devrimin ilk yıllarında bağımsızlık yolunda adımlar atmaya başladılar. 1–11 Mayıs 1917’de Moskova’da Rusya Müslümanları Kongresi toplandı. Mehmet Emin Resulzade, kongrede her milletin kendi kaderini tayin hakkını hararetle savundu ve bu büyük kabul gördü. Azerilerin Ermeni ve Gürcülerle bir araya gelerek oluşturdukları Seym Meclisi, Nisan 1918’de Güney Kafkasya Federal Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan etti. Ancak bu cumhuriyet iki ayda dağıldı. Musavat Partisi içerisinde Resulzade başkanlığında oluşturulmuş olan Müslüman grubu, Azerbaycan Milli Şurası ismini alarak 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan etti.

Yeni cumhuriyetin hükümeti, 4 Haziran 1918’de Osmanlı Devleti ile Batum’da bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma gereğince ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamak amacıyla Osmanlı kuvvetleri bölgeye geldi ve Rusların elindeki Bakü’yü 15 Eylül 1918’de ele geçirdi. Mondoros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesi ile Bakü İngilizler tarafından ele geçirildi ve yeraltı ve petrol kaynakları İngilizler tarafından kullanıldı.

Self-determinasyona dair verdikleri sözleri unutan Bolşevikler, Kızıl Ordu’yu göndererek 27 Nisan 1920’de Azerbaycan’ı işgal ettiler ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ne son verdiler. 28 Nisan 1920’de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Böylece Azerbaycan için Sovyetler Birliği dönemi başladı.

Sovyetler Birliği dönemi, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak Azerbaycan üzerinde derin etkiler bıraktı. Sovyetler döneminde Azerbaycan, SSCB’nin sosyo-ekonomik sistemine hızla entegre edildi. Moskova’dan yönlendirilen sanayileşme ve kültürel devrimle toplum hayatı dönüşüme uğradı. Ruslar zaten 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Azerbaycan’ı Rus ekonomisinin önemli merkezlerinden biri haline getirmişlerdir. Ülke, bilhassa zengin petrol rezervleri ile dikkat çekmektedir. Bölge, 1880’lerde dahi dünya petrollerinin %50’sini üretmekteydi. Sovyetler Birliği döneminde de 1920’lerden 40’lara kadar, SSCB’de çıkarılan petrolün %50-60’lık bir kısmı Azerbaycan’da çıkarılmaktaydı. Sovyetler Birliği 70 yıllık yönetimi süresince Azerbaycan’ın kaynaklarından, verimli topraklarından azami düzeyde faydalanmıştır. Özellikle oluşturduğu 100 farklı üretim sektörüyle sanayileşme potansiyelini kullanmıştır. Bu sayede Azerbaycan’da ticaret ve ulaşım sektörleri de gelişme göstermiştir.

Bu dönemde eğitim ve kültür hayatı da merkezî olarak Moskova’dan yönetilmiş, tüm toplum Sovyet yönetiminin istediği doğrultuda şekillendirilmiştir. Eğitime verilen önem dolayısıyla okuma yazma oranı %100’e çıkmış, sektörlerin planlandığı gibi işleyebilmesi için pek çok kalifiye eleman yetiştirilmiştir. Ancak eğitimin içeriği Sovyetleştirme politikasını destekleyecek şekilde hazırlanmıştır. 1939’da resmi olarak Kiril alfabesine geçilmiş, böylece yeni neslin geçmişiyle ve Türkiye’yle olan bağları koparılmıştır. Kiril alfabesi, Ruslaştırmanın önemli bir aracı olmuştur. Daha önce resmi olarak Türkî adı verilen dilin adı, Kiril alfabesine geçilmesiyle birlikte Azerbaycan dili olarak değiştirilmiştir.

Sovyet yönetimi yalnızca Pantürkizm’e karşı değil, Panislamizm’e karşı da resmi baskı ve propaganda yürütmüştür. Dinî faaliyetler yasaklanmış, cami ve medreseler kapatılmıştır. Özellikle 1930 ve 40’larda din adamlarına yönelik yoğun bir tahliye ve baskı süreci yaşanmıştır. Ruslaştırma politikalarına karşı çıkan aydınlar 1933–1937 yılları arasında ya sürgüne gönderilmiş ya da öldürülmüştür. Eğitim kurumlarında ateizm empoze edilmiş, yetişkinler de ateizmi empoze eden kurslara tabi tutulmuşlardır. İslam’a yönelik baskılar İran İslam devriminden sonra daha da artmıştır.

Sovyetler Birliği Mikail Gorbaçov’un 1985’te ülkenin başına geçerek başlattığı açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) politikalarıyla çöküş sürecine girmiş; buna paralel olarak Azerbaycan’da da Komünist Partisi’ne muhalif teşkilatlar kurulmaya başlanmıştır. Böyle bir ortamda, Temmuz 1989’da Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) kurulmuştur. Moskova’da 1991’de gerçekleşen darbenin ardından Azerbaycan’a 1918–1920 yılları arasında sahip olduğu bağımsızlık statüsü verilmiştir. 1992’de gerçekleşen seçimlerle Azerbaycan komünist dönemi geride bırakmıştır.
 
Âzerî Türkçesi Edebiyatı

Oğuzca adıyla anılan Batı Türkçesi zamanla iki ana devreye ayrılmıştır. Bu ayrılma, Batıda Osmanlı Türk Edebiyatını meydana getirirken, Doğuda da Âzerî Türk Edebiyatı teşekkül etmiştir. Aslında gerek Doğu, gerekse Batı Oğuzcası 13, 14 ve 15. yüzyıllarda pek farklılık göstermez. Selçuklular'dan sonra ortaya konulan edebiyatta her iki Oğuz ağzının temelini teşkil eden dil unsurları mevcuttur. Onun içindir ki, Eski Anadolu Türkçesi diye adlandırdığımız Batı Türkçesi'nin ilk zamanlarında ayrılık görülmez ve bu devir Türkçesi her iki ağzı birleştiren bir husûsiyete sâhiptir. Fakat zamanla Oğuz Türkçesi içinde ortaya çıkan iki dâire, belirli dil unsurlarını kendilerinde umumileştirerek, ayrılma yoluna gitmiştir. Bu ayrılma, ilk zamanlar pek ileri değildir. Hattâ, tarih içinde güçlü ve devamlı bir edebiyat olan Osmanlı Edebiyatı, sadece Âzerî sahasında değil diğer Türk illerinde de kendisini hissettirmiştir. Bu irtibat sadece kültür sahasında olmamış, Osmanlı, yeri geldikçe son zamanlarda bile elinden gelen yardımı bu Türk ülkelerine esirgememiş, Türkçe'nin ve Türk Edebiyatının gelişmesinde mühim rol oynamıştır. Hattâ Halîlî gibi meşhur şâirler Osmanlı sarayı tarafından da himâye edilmiştir. Âzerbaycan'ın siyâsî ve kültür tarihinde Osmanlı'nın bu bakımdan mühim bir yeri vardır. Bütün Türk dünyasında olduğu gibi, Âzerbaycan ile olan münasebet, bugünkü kardeş Türk Dil ve Edebiyatının temelini teşkil etmiştir. Bu noktadan hareket eden Gaspıralı İsmâil ve diğer Türk kültür birlikçileri, Türk dünyasını tek bir yazı dilinde birleştirmek fikrinde, kısa zamanda başarıya ulaşmışlar ve Osmanlı Türkçesi'nin tek bir yazı dili olmasını istemişlerdir. Bu ise Osmanlı Türklüğünün, diğer Türk illerini görüp gözetmelerinin ve onlara duydukları yakınlığın neticesinden başka bir şey değildir. Sırf bu irtibatı koparmamak için bazı Osmanlı şâirleri Doğu Türkçesinde (Çağatay Türkçesi) gazeller bile yazmışlardır. Zamanla ayrılmaya başlayan Âzerî Türkçesi, dil coğrafyası itibariyle Doğu Anadolu, Güney Kafkasya ve Kafkas Âzerbaycanı, İran Âzerbaycanı, Kerkük ve Irak-Suriye Türklerini içine almaktadır. Âzerî Edebiyatı, daha çok şiir dili olarak kuvvetliliğini kurmuştur. Bu bakımdan Âzerî sahasında Türk Edebiyatının çok kuvvetli şâirleri yetişmiştir.

Âzerî sahası Türk Edebiyatı, 14. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar pekçok şâir, nâsir ve sanatkâr yetiştirmiştir.
 
Azerbaycan'nın Eski Paraları

Bu paralar 1922 lere aittir , Azerbaycan'nın kızıl ordu tarafindan isgal edildigi dönemlerde kullaniliyorlardi.

azeri2.webp

azeri3.webp

azeri4.webp

azeri5.webp

azeri6.webp

azeri7.webp

azeri8.webp

azeri9.webp

azeri10.webp

azeri11.webp
 
Azerbaycan Mutfağı​
Yazar Eser Saka



Çin’den İran’a , oradan Azerbaycan’a, Kafkas boylarına ve ülkemize kadar uzanan tarihi ipek yolu birçok kültür unsuru gibi mutfak kültürlerinin de kaynaşmasına sebeb olmuş. Bu yüzden yemekleri (dolma çeşitleri, pilavları, hamur işleri) bizim Türk mutfağıyla çok benzeş. Malzemeler bile neredeyse aynı, yalnız kişniş, safran gibi baharatlar çok daha sıklıkla kullanılıyor Azerilerde. Ancak Ülkemiz insanı kadar kadar şanslı değiller, bizim sahip olduğumuz Akdeniz mutfağının doyumsuz zeytinyağlı yemeklerinin tadlarını bilmiyorlar.

Murat Belge’nin “yemek kültürü” kitabında okuduğum “Azerbaycan’da en hoşuma giden şey, lokantada siz söylemeden önünüze taze kişniş yaprağı, reyhan gibi yeşillikler konması” sözü, daha önce duyup da abartılı bulduğum Azerilerin sofralarında 300 çeşit yeşillik olduğu söylemini doğruluyor. Bakıyorsunuz pilavlarında bile yeşillik var. İçine mis gibi kokan bir bağ dereotunun boca edildiği Azerbaycan pilavı’nı tattım. Gerçekten muhteşem. Halk arasında “parmaklar yemeğin tadını hisseder’’ diyen Azeriler, parmak uçlarının yemeğin esas lezzetini verdiğini söylüyorlar ve pilavı elle yiyebiliyorlar. Ama ben beceremeyeceğimden emin olduğumdan çatalla yedim. Belki 30 çeşidi bulan pilavlarından bazıları:


Tike pilav: koyun eti, hindi eti ve av kuşları etiyle de yapılır.

Şüyüd pilav: dereotunun eşlik ettiği, tencerenin dibine hamur açılıp, üzerine pilav dökülerek pişirilir.

Sebzeli pilav: yine altına hamur yapılarak, üzerine et ve ıspanak, kuzu kulağı gibi sebze ilaveleriyle hazırlanır.

Azerilerin zengin mutfaklarında o kadar çok yemek çeşidi var ki:

Dovga: ince kıyılmış ıspanak, dereotu, kişnişli yoğurtlu çorba.

Bakü Pitisi: koyun eti, nohut, patates, soğan ve sumakla hazırlanan güveç.

Bastırma koyun kebabı: Koyun eti şişlere takılacak şekilde doğranarak ince ince doğranmış soğan ve baharatla bekletildikten sonra şişlere takılarak, kömürde pişirilir. Fevkalade lezzetlidir. Babam da bu usule orta asya usulü deyip, aynı şekilde kebap yaptığından, bu lezzeti gayet iyi bilirim. Türk şiş kebabından farkı, soğanlarıyla beraber kebap edilmesidir. Fevkalade lezzetlidir.
Bir de bizim portakal kabuğu reçelini andıran, karpuz kabuğu reçelleri ve de ceviz reçelleri meşhur.
 
2013 azerbaycan Nüfusu



Azerbaycan Nüfus rakamları 2013




Azerbaycan Güney Kafkasya'da bulunan bir Türk devletidir. Kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Gürcistan, batıda Ermenistan, güneyde İran ve batıda (Azerbaycan'a bağlı olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden) Türkiye ile komşudur. Doğu sınırını Hazar Denizi çizmektedir. Hem Avrupa hem Asya'da toprağı bulunan Azerbaycan, bir Türk halkı olan Azerilerin yoğun şekilde yaşadığı ikinci ülke konumundadır. Ülkenin başkenti Bakü'dür.

2009 yılında yapılan ölçümlere göre Azerbaycan'ın nüfusu: 8.922.400 dür. Nüfus büyüme oranı her yıl ortalama %0,89'dur.

Azerbaycan'ın nüfusunun 2013 yılında da aynı büyüme hızıyla ilerlemesi beklenmektedir.
 
Azerbaycan Türkçesi

Azerbaycan'da 8 milyon, İran'da ise 32 milyon kişi tarafından konuşulan Türkçenin Oğuz (Batı) lehçelerinden biri olan Azerice, Azerbaycan'ın resmi dilidir. Iraklı Türkmenler'in ve Kars ve çevresinde yaşayan Terekeme ve Karapapak adıyla bilinen grupların dili de Azerbaycan Türkçesine benzer.

Azerbaycan Türkçesinde Günlük Konuşmalar

Selamlaşma
-Salam
Selam/Merhaba/Günaydın
-Sabahın xeyir/Sabahınız xeyir
İyi sabahlar/Günaydın
-Gecən xeyir/Gecəniz xeyir/Gecəniz xeyrə qalsın(giderken)
İyi geceler
-Necəsən?
Nasılsın?
-Necəsiniz?
Nasılsınız?
-Yaxşıyam.
İyiyim.

Tanışma
-Adın nədir?
Adın ne?
-Adınız nədir?
Adınız nedir?
-Adım Ulduzdur.
Adım Yıldız.
-Məmnun oldum./Çox şadam.
Memnun oldum.
-Neçə yaşın var?
Kaç yaşındasın?
-Neçə yaşınız var?
Kaç yaşındasınız?
-Yirmi üç yaşım var.
Yirmi üç yaşındayım.
-Evlisiniz?
Evli misiniz?
-Evliyəm.
Evliyim
-Subayam.
Bekârım.

Türkiye Türkçesinden Farklı Bazı Kelimeler
axı: ?
Axı belə də olmur. - Ama böyle de olmuyor.
Sən nə deyirsən axı? Sen ne diyorsun.
Sən tapşırıqları həll eləmisən? Yox. Axı sabah dərs yoxdu(r). Sen ödevleri yaptın mı? Hayır. Yarın ders yok ki.
axtarmaq: aramak
Axtardığımı tapa bilmirəm. Aradığımı bulamıyorum.
bacarmaq: becermek, yapabilmek
Bunu istəsəm də bacarmaram. Bunu istesem de yapamam.
balaca: küçük; az
Balaca qız küçədə anası ilə gedir. Küçük kız sokakta annesiyle gidiyor.
Bir balaca sus. Biraz sus.
başa düşmək: anlamak
Mən səni başa düşmürəm. Ben seni anlamıyorum.
başa salmaq: anlatmak
Mənə hər şeyi başa sal. Bana herşeyi anlat.
biabır: rezil, aşağılık
Məni biabır elədin. Beni rezil ettin.
biabırçılıq: rezillik, rezalet
Bu biabırçılığa son verin.Bu rezilliğe son verin.
çaşmaq: şaşmak, şaşırmak
Mənim ağlım çaşıb. Benim aklım şaştı.
çaşdırmaq: şaşırtmak
Məni çaşdırırsan. Beni şaşırtıyorsun.
çörək: ekmek
Çörək itirən çörək tapmaz. Ekmek yitiren ekmek bulmaz. (Atasözü)
dal/dalı: arka; geri
Dalımızca danışırlar. Arkamızdan konuşuyorlar.
Dala qayıtdım. Geriye döndüm.
danışmaq: konuşmak
Siz nə danışırsınız? Siz ne konuşuyorsunuz?
dayanmaq: durmak
Vitrinin qabağında dayandım. Vitrinin önünde durdum.
dayandırmaq: durdurmak
Fəaliyətimi dayandırmışam. Faaliyetimi durdurdum.
dözmək: dayanmak, tahammül etmek
Sən gedib qayıdana qədər dözə bilmərəm. Sen gidip dönene kadar dayanamam.
elə bil: sanki
Elə bil yuxudayam. Sanki rüyadayım.
eləmək: eylemek, yapmak, etmek
Naz eləmə. Naz eyleme.
Niyə elə elədin? Niye öyle yaptın?
fikirləşmək: düşünmek
Siz bu barədə necə fikirləşirsiniz? Siz bu konuda nasıl düşünüyorsunuz?
gic: aptal, budala
Gic gic danışma. Aptal aptal konuşma.
harada: nerede
Harada yaşayırsan? Nerede yaşıyorsun?
haradan: nereden
Haradan bilirsən? Nereden biliyorsun?
həmişə: hep, her zaman
Həmişə belə olur. Hep böyle oluyor.
indi: şimdi
Mən indi səni başa düşdüm. Ben şimdi seni anladım.
isti: sıcak
Yayda isti, qışda da soyuq. Yazın sıcak kışın da soğuk.
iy: koku
Sarımsağın iyi ətdə qalmır. Sarımsağın kokusu ette kalmıyor.
iylənmək: kokmak
Balıq başdan iylənər. Balık baştan kokar.
kar: sağır
Kar yoxdur, eşidirik. Sağır yok, duyuyoruz.
kimi: gibi; olarak; kadar
Oxucularımızdan bizə bunun kimi maraqlı suallar gəlib. Okuyucularımızdan bize bunun gibi ilginç sorular geliyor.
Bir kafedə ofisiant kimi işləyir. Bir kafede garson olarak çalışıyor.
İndiyə kimi nəyi düz deyib ki? Şimdiye kadar neyi doğru söylemiş ki?
kişi: erkek, adam
Atan yaşında kişiyəm, məni ələ salırsan? Baban yaşında adamım, beni alaya mı alıyorsun?
kömək: yardım
Mənə kömək edin. Bana yardım edin.
küçə: sokak
Küçə uşaqlarına yardım edilir. Sokak çocuklarına yardım ediliyor.
laylay: ninni
Anam körpəyə laylay dedi. Annem bebeğe ninni söyledi.
maraq: ilgi, merak
Ədəbiyyata olan marağım daha da artdı. Edebiyata olan ilgim daha da arttı.
maşın: araba
Bir köhnə maşınım var, onu sürürəm. Bir eski arabam var, onu sürüyorum.
mat qalmaq: şaşırıp kalmak
Bu sözləri eşidəndə mat qaldım. Bu sözleri duyunca şaşırıp kaldım.
nəfər: kişi
Ailədə səkkiz nəfərik. Ailede sekiz kişiyiz.
oxşamaq: benzemek
Sən yaxşı birinə oxşayırsan. Sen iyi birine benziyorsun.
ötmək: geçmek
Günlər, aylar ötdü. Günler, aylar geçti.
öyrəşmək: alışmak
Bakıya öyrəşə bilmisənmi? Bakü'ye alışabildin mi?
öz: kendi
Özümü itirdim. Kendimi kaybettim.
pis: kötü, fena
Vəziyyət o qədər də pis deyil. Vaziyet o kadar da kötü değil.
pişik: kedi
Pişiyin ağzı ətə çatmayanda deyər iy verir. Kedi erişemediği ciğere mundar der. (Atasözü)
pul: para
Ona 20 min manat pul veriblər. Ona 20 bin manat para vermişler.
qabaq: ön, önce
Papağını qabağına qoyub fikirləş. Şapkanı önüne koyup düşün.
qayıtmaq: dönmek
Tez evə qayıtdım. Hemen eve döndüm.
qulaq asmaq: dinlemek
Radioya qulaq asırdı. Radyo dinliyordu.
qurtarmaq: bitmek; kurtarmak
Mən dedim, qurtardı! Ben dedim, bitti!
Bizi qurtar. Bizi kurtar.
soruşmaq: sormak
Məndən heç nə soruşma. Bana hiçbir şey sorma.
tapmaq: bulmak
Səni harada olsan taparam. Seni nerde olsan bulurum.
tələ: tuzak, kapan
Bizə tələ qururlar. Bize tuzak kuruyorlar.
televizora baxmaq: televizyon seyretmek
Bir az televizora baxıram. Biraz televizyon seyrediyorum.
tor: ağ
hörümçək toru örümcek ağı
Tora bir balıq düşüb. Ağa bir balık düştü.
uşaq: çocuk
Hirsindən uşaq kimi ağlayırdı. Sinirinden çocuk gibi ağlıyordu.
yadına salmaq: hatırlamak
Ötən günləri yadına salır. Geçmiş günleri hatırlıyor.
yadına düşmek: hatırlamak, hatırına gelmek
Bu gecə birdən yadıma düşdün. Bu gece birden hatırıma geldin.
yadına gəlmək: hatırlamak
Elə belə yadıma gəlirsən. Seni şöyle böyle hatırlıyorum.
yaxşı: iyi; peki
Yaxşı dostu yaman gündə sına. İyi dostu kötü günde sına.
yay: yaz
Qışa hazırlıq yayda başlayıb. Kışa hazırlık yazdan başlamış.
yekə: büyük
Nənə sənin gözlərin niyə belə yekədi? Büyükanne senin gözlerin neden bu kadar büyük?
yuxu: uyku; rüya
Yuxum gəlib. Uykum geldi.
Xəyal kimi hər gün girdin yuxuma. Hayal gibi hergün girdin rüyama.
 
Geri
Top