Bağlaçsız Aşk!
Üşüyorum! Gecenin bir saati yalnızım. Üstelik hastayım. Vücudumun her yanı acıyor. Öksürük de bir dakika huzurlu uyutmuyor.
Sana nasıl ihtiyacım olduğunu bilemezsin sevdiğim. İnsan böyle zamanlarda daha da çok arıyor. Şimdi burada olsan, bir tas sıcak çorba verirdin. Sanırım ateşim var. Alev alev yanıyorum. Bundan olsa gerek içimin titremesi, üstelik kaç kat battaniyenin altındayım. Ateşim bu kadar yüksekken üstümü açmam lazım ama yapamıyorum. O kadar çok üşüyorum ki!
Senin gittiğin ilk gece de böyle üşümüştüm. Ruhum donmuştu sensizlikten. Bir daha gelmeyeceğini anladığımda aynı böyle titremiştim. Aşkın da bende ateşim kadar yüksekmiş demek ki! O zaman da, üstümdeki hüzün yorganını atıp kalkmam gerekiyordu, yapamadım!
Yokluğa alışılır derler ya, varlığa alışıldığı gibi, ben bir türlü beceremedim. Nereye baksam senden izler görüyorum. Şu karşı koltukta otuyorsun. Elinde bir kitap var. “ Bu ışık yanlış tarafta duruyor, okuma ışığı soldan gelmeli!” diye söyleniyorsun. Kafamı kaldırıp bakıyorum yüzüne, yüzündeki o çocuksu hali seyrediyorum. Nasıl muzır bir suratın vardır senin, her an kalkıp bir yaramazlık yapacakmış gibi durursun.
Mutfağa gidiyorum. Gözümün önüne geliyor anılar. Çayı bardağa koyarken yanıma geliyorsun. Elimden alıp demliği kokluyorsun. “Daha demlenmemiş bu çay!” diye mızmızlanıyorsun. Demin renginin koyu olduğunu söylediğimde, çay demlemenin adabından bahsediyorsun. Gülümsüyorum..Seni çok özlüyorum. İçim gidiyor adını her söylediğimde. Burnumun direği sızlıyor. Hasretinde öğrendim ki, gerçekten burun sızlarmış. Neşeli olduğun zamanlar ne güzel güldüğünü anımsıyorum. Tüm aksiliğine, huysuzluğuna rağmen seni çok sevdim. Zaten sevmek, “rağmen” yapılmaz mı? Her şeyine rağmen sevmek, gerçek sevgi değil midir?
Benim sevdam bağlaçlarla şartlandırılmayacak kadar gerçek. “İçin” sevmiyorum seni; bana iyi davrandığın için, sen de beni sevdiğin için, bana güzel bir hayat yaşattığın için…. “-sa”’lı da sevmiyorum seni. Bana iyi davranırsa, romantik olursa, parası varsa….
Ben seni içine çıkar koymadan, akıl süzgecinden geçirip onaylamadan, sadece kalbimle ve ruhumla seviyorum. Seni değiştirmeden, olduğun gibi seviyorum. Eğer gerçek aşk bu değilse, ben aşk hakkında hiçbir şey bilmiyorum!
Üşüyorum! Gecenin bir saati yalnızım. Üstelik hastayım. Vücudumun her yanı acıyor. Öksürük de bir dakika huzurlu uyutmuyor.
Sana nasıl ihtiyacım olduğunu bilemezsin sevdiğim. İnsan böyle zamanlarda daha da çok arıyor. Şimdi burada olsan, bir tas sıcak çorba verirdin. Sanırım ateşim var. Alev alev yanıyorum. Bundan olsa gerek içimin titremesi, üstelik kaç kat battaniyenin altındayım. Ateşim bu kadar yüksekken üstümü açmam lazım ama yapamıyorum. O kadar çok üşüyorum ki!
Senin gittiğin ilk gece de böyle üşümüştüm. Ruhum donmuştu sensizlikten. Bir daha gelmeyeceğini anladığımda aynı böyle titremiştim. Aşkın da bende ateşim kadar yüksekmiş demek ki! O zaman da, üstümdeki hüzün yorganını atıp kalkmam gerekiyordu, yapamadım!
Yokluğa alışılır derler ya, varlığa alışıldığı gibi, ben bir türlü beceremedim. Nereye baksam senden izler görüyorum. Şu karşı koltukta otuyorsun. Elinde bir kitap var. “ Bu ışık yanlış tarafta duruyor, okuma ışığı soldan gelmeli!” diye söyleniyorsun. Kafamı kaldırıp bakıyorum yüzüne, yüzündeki o çocuksu hali seyrediyorum. Nasıl muzır bir suratın vardır senin, her an kalkıp bir yaramazlık yapacakmış gibi durursun.
Mutfağa gidiyorum. Gözümün önüne geliyor anılar. Çayı bardağa koyarken yanıma geliyorsun. Elimden alıp demliği kokluyorsun. “Daha demlenmemiş bu çay!” diye mızmızlanıyorsun. Demin renginin koyu olduğunu söylediğimde, çay demlemenin adabından bahsediyorsun. Gülümsüyorum..Seni çok özlüyorum. İçim gidiyor adını her söylediğimde. Burnumun direği sızlıyor. Hasretinde öğrendim ki, gerçekten burun sızlarmış. Neşeli olduğun zamanlar ne güzel güldüğünü anımsıyorum. Tüm aksiliğine, huysuzluğuna rağmen seni çok sevdim. Zaten sevmek, “rağmen” yapılmaz mı? Her şeyine rağmen sevmek, gerçek sevgi değil midir?
Benim sevdam bağlaçlarla şartlandırılmayacak kadar gerçek. “İçin” sevmiyorum seni; bana iyi davrandığın için, sen de beni sevdiğin için, bana güzel bir hayat yaşattığın için…. “-sa”’lı da sevmiyorum seni. Bana iyi davranırsa, romantik olursa, parası varsa….
Ben seni içine çıkar koymadan, akıl süzgecinden geçirip onaylamadan, sadece kalbimle ve ruhumla seviyorum. Seni değiştirmeden, olduğun gibi seviyorum. Eğer gerçek aşk bu değilse, ben aşk hakkında hiçbir şey bilmiyorum!