Balıkçı Hıdır çocuk masalı

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri

Balıkçı Hıdır ve Konuşan Balıklar


Bir zamanlar, deniz kenarında şirin mi şirin bir köyde, Hıdır adında, kocaman göbeği ve kırmızı burnuyla tanınan bir balıkçı yaşarmış. Hıdır, her sabah erkenden kalkar, sandalına atlar ve denize açılırmış. Ama Hıdır'ın diğer balıkçılardan farklı bir özelliği varmış: O, balık tutmak yerine balıklarla konuşmayı severmiş!

Bir gün, yine her zamanki gibi denize açılmış. Ağlarını atmış ve sabırla beklemiş. Derken, ağlarına bir şeyler takılmış. Hıdır, heyecanla ağları çekmeye başlamış. Bir de ne görsün! Ağlarında rengarenk, parıl parıl parlayan bir sürü balık! Ama bu balıklar, bildiğimiz balıklara hiç benzemiyormuş. Gözleri kocaman, dudakları kıvrık ve en tuhafı da konuşuyorlarmış!

"Merhaba, balıkçı amca!" demiş, pulları turuncu olan en öndeki balık. "Bizi yakaladığın için teşekkürler!"

Hıdır, şaşkınlıkla gözlerini kocaman açmış. "Siz... siz konuşabiliyor musunuz?" diye kekelemiş.

"Elbette," demiş, mavi pullu bir başka balık. "Biz, denizdeki konuşan balıklarız. Adımız Çıtçıt, PıtPıt, CıvCıv ve ŞıpŞıp. Sen de kimsin?"

Hıdır, bu durumu hala tam olarak kavrayamamış olsa da kendini tanıtmış. "Ben Hıdır, balıkçıyım. Ama... ama hiç konuşan balıkla karşılaşmamıştım."

Çıtçıt gülmüş. "O zaman çok şey kaçırmışsın! Bizimle konuşmak çok eğlencelidir."

Ve o gün, Hıdır'ın balıkçılık hayatı bambaşka bir hal almış. Her sabah denize açılır, ağlarını atar, ama artık balık tutmak yerine konuşan balıklarla sohbet edermiş. Balıklar, ona denizin derinliklerinde gördükleri acayip şeyleri, komik yengeçlerin maceralarını, denizanasının dansını ve hatta en yaşlı kaplumbağanın hikayesini anlatırmış. Hıdır da onlara köydeki dedikoduları, yaramaz çocukları ve en sevdiği yemekleri anlatırmış.

Bir gün, Hıdır, balıklara, "Bugün köyde büyük bir şenlik var. Keşke siz de gelebilseniz," demiş üzüntüyle.

Çıtçıt, PıtPıt, CıvCıv ve ŞıpŞıp birbirlerine bakmışlar. Sonra Çıtçıt, "Aslında," demiş, "biz de karada yürüyebiliriz. Ama bunun için biraz sihire ihtiyacımız var."

Hıdır, bu duyduklarına çok şaşırmış ama aynı zamanda heyecanlanmış. "Sihir mi? Nasıl bir sihir?"

Balıklar, "Sihirli deniz yosunundan yapılma bir pelerine ihtiyacımız var. Eğer onu giyersek, karada yürüyebiliriz," demişler.

Hıdır, hemen kolları sıvamış. Bütün gün deniz kıyısını dolaşarak en güzel deniz yosunlarını toplamış. Akşam olduğunda, köydeki en iyi terzi olan Nine Zeliha'ya giderek yosunlardan pelerin yapmasını istemiş. Nine Zeliha, bu kadar ilginç bir şey görmediği için önce çok şaşırmış ama sonra da Hıdır'ın ısrarına dayanamayıp pelerini dikmiş.

Ertesi sabah, Hıdır, pelerini alıp balıkların yanına gitmiş. Balıklar, pelerini giyer giymez kuyrukları ayaklara dönüşmüş ve karada yürümeye başlamışlar! Hıdır, konuşan balık arkadaşları ile birlikte köy meydanına gitmiş. Köylüler, konuşan balıkları görünce önce çok şaşırmışlar, sonra da hayretle izlemeye başlamışlar.

O gün, şenlik çok daha eğlenceli geçmiş. Balıklar, köylülerle dans etmiş, onlara deniz şarkıları söylemiş ve en sonunda da onlara deniz derinliklerindeki maceralarını anlatmışlar. Köylüler, o kadar çok gülmüşler ki, karınları ağrımış!

Akşam olunca, balıklar tekrar deniz yosunu pelerinlerini giyip denize dönmüşler. Hıdır, o günden sonra her zaman balık arkadaşlarıyla konuşmuş ve onlardan yeni maceralar dinlemiş. Köydeki herkes de Hıdır'ın konuşan balıklarını çok sevmiş ve onlarla birlikte denizdeki hayatın ne kadar renkli olduğunu öğrenmişler.

Ve böylece, Balıkçı Hıdır'ın hayatı, konuşan balıklar sayesinde her zaman komik ve macera dolu devam etmiş. Onlar, denizdeki en iyi arkadaş olmuşlar ve birbirlerine her zaman destek olmuşlar. Kim bilir, belki siz de bir gün denize gidip konuşan balıklarla tanışırsınız!

Balıkçı Hıdır ve Kaybolan Denizaltı Sandviçi

Balıkçı Hıdır ve konuşan balık arkadaşları, Çıtçıt, PıtPıt, CıvCıv ve ŞıpŞıp, o şenlikten sonra daha da yakın arkadaş olmuşlardı. Hıdır, her gün balıklarla denizde buluşur, sohbet eder ve onlara köydeki en son dedikoduları anlatırdı. Balıklar da ona denizdeki en komik olayları aktarırlardı.

Bir gün, Hıdır, denize açılmadan önce kendine devasa bir sandviç hazırlamıştı. İçinde salam, peynir, domates, salatalık, turşu ve hatta biraz da acı biber vardı. Sandviç o kadar büyüktü ki, Hıdır neredeyse iki eliyle zor taşıyordu. "Bu sandviç, balıklarla paylaşılacak kadar lezzetli," diye düşünerek, sandviçi teknesinin en güvenli yerine yerleştirdi.

Denize vardığında, her zamanki gibi balık arkadaşları Hıdır'ı karşıladı. "Merhaba Hıdır!" dediler hep bir ağızdan. Hıdır da neşeyle cevap verdi: "Merhaba dostlarım! Bugün size harika bir sürprizim var! Bakalım ne olduğunu tahmin edebilecek misiniz?"

Balıklar merakla birbirlerine baktılar. Çıtçıt, "Yoksa bir deniz yosunu pastası mı yaptın?" diye sordu. PıtPıt, "Belki de yeni bir deniz kabuğu koleksiyonu buldun," dedi. CıvCıv, "Ya da karideslerin en komik fıkrasını mı öğrendin?" diye merak etti. ŞıpŞıp ise, "Belki de balık tutmayı bırakıp, denizaltı taksi şoförü olmaya karar verdin," dedi gülerek.

Hıdır, kahkahalarla güldü. "Hayır, hayır! Hepiniz yanlış tahmin ettiniz. Bakın bakalım!" diyerek, sandviçi sakladığı yere doğru uzandı. Ama bir de ne görsün! Sandviç yoktu! Yok olmuştu!

Hıdır, gözlerine inanamayarak baktı. "Ama... ama... sandviçim buradaydı! Koskocaman bir sandviçti, nasıl kaybolabilir ki?"

Balıklar da şaşkınlıkla etraflarına baktılar. Çıtçıt, "Acaba sandviçi bir denizanası mı yedi?" diye sordu. PıtPıt, "Belki de bir ahtapot sandviçi kaçırmıştır," dedi. CıvCıv, "Ya da bir yengeç sandviçi yuvasına götürmüştür," diye ekledi. ŞıpŞıp ise, "Bence sandviç, su altı denizaltısına binip, dünya turuna çıktı," dedi gülerek.

Hıdır, bu komik tahminlere gülerken aynı zamanda üzülüyordu. O sandviçi çok merak ediyordu. "Peki, şimdi ne yapacağız?" diye sordu.

Çıtçıt, "Hadi hep beraber sandviç dedektifi olalım!" dedi. PıtPıt, "İpuçlarını takip edelim!" diye ekledi. CıvCıv, "Gizemi çözelim!" diye heyecanlandı. ŞıpŞıp, "Ve sandviçi bulalım!" diyerek ekledi.

Böylece, Hıdır ve konuşan balıklar, kayıp sandviçin izini sürmeye başladılar. Önce deniz tabanında iz aradılar, sonra yengeçlerin saklandığı kayalıkları kontrol ettiler, sonra da denizanası sürülerine soru sordular. Ama ne iz buldular, ne de sandviçi gören oldu.

Tam umutlarını kaybetmek üzereyken, ŞıpŞıp birden bağırdı: "Durun bir dakika! Bakın şuraya!"

Herkes ŞıpŞıp'in gösterdiği yere baktı. O da ne! Bir yunus, ağzında kocaman bir sandviçle denizin içinde süzülüyordu! Sandviç, aynen Hıdır'ın hazırladığı gibiydi. Yunus, sandviçi yavaş yavaş yiyordu.

Hıdır, şaşkınlıkla yunus'a baktı. "Hey! O benim sandviçim!" diye seslendi.

Yunus, Hıdır'ı duyunca gülümsedi ve sandviçin yarısını Hıdır'a uzattı. "Üzgünüm, sandviç o kadar güzel kokuyordu ki, dayanamadım!" dedi.

Hıdır, sandviçi yunus'tan alırken hem gülüyordu hem de şaşkındı. Bu kadar komik bir olayla karşılaşacağını hiç düşünmemişti. Balık arkadaşları da kahkahalarla gülüyorlardı.
 
Geri
Top