BALIKESİR EFSANELERİ
SARIKIZ EFSANESİ
SARIKIZ EFSANESİ
Evliya olduğu kabul edilen bir efsane kahramanın adı. Sarıkız ile ilgili değişik söylentiler vardır.En yaygını Edremit körfezi yakınında Kaz dağında yaşayan Tahtacı yörükleri tarafından söylenilenlerdir.
Alevi geleneğine göre Sarıkız ,Kan kalesinde savaşırken Halife .Ali'ye aşık olan bir kral kızıdır.
Başka bir söylentiye göre Selman-i Farisi'nin eşidir.Yahut da Halife Ali'ye aşık olduğu için onun eşi ve Hz.Muhammed'in kızı Fatıma'nın canını sıkmış ve bu yüzden öldürülmek üzere Kaz dağına çıkarılmış bir suçlu kızdır.Kimse bu kızla birlikte yaşamamış ,babasına "Öldür bunu" diye baskı yapılmıştır. Kızının masumluğuna inanan baba ,bir kaz sürü ile O'nu dağa çıkarmış ve yalnız bırakarak kaçmıştır.O dağın doruğunda kimse bir geceden fazla yaşayamazmış.Ama Sarıkız ve kazları ölmemiş .Edremitliler O'nun yaşadığını her gece dağın doruğunda yanan bir ışıktan farketmişler.
Kızını dağda bıraktığı için pişman olan baba ,onu aramaya çıkmış,ormanda kaybolduğu sırada önünde beliren ışığı takip ederek kızının saklı olduğu tepeye varmış.Orada ışık silkinince Sarıkız oluvermiş.Baba ne kadar ısrar etti ise de kızını aşağıya indirememiş .Tahtacı yörükleri ,masum ve temiz aşkları temsil eden Sarıkız makamında her yıl toplanarak büyük törenler yaparlar.Bu törenlere yabancılar katılamaz.Dağa Sarıkız'ın kazlarından dolayı bu isim verildiği söylenir.
BALIKESİR EFSANESİ
Tarihçilere göre Balıkesir adı, Bizans imparatoru Hadrianus’un av partilerinde kullanmak için yaptırdığı Paleo Kastro (Eski Hisar) sözcüğünden kaynaklanmaktadır. Tarihî bir gerçekliği de bulunan bu ad, daha sonra halk etimolojisi sayesinde değişik rivayet ve yorumlara da konu teşkil etmiştir. Biz bu rivayetlerden birkaçını kısaca anlatmak istiyoruz.Balıkesir adı daha çok bal, balık, kesir ve hisar kelimeleri üzerinde yapılan oynamalarla izah edilmektedir. Bir rivayete göre Balıkesir’in adı eskiden Balık Hisar şeklindeymiş. Buradaki balık sözü Eski Türkçe‘de şehir, kale veya saray anlamı taşımaktaymış. Kale Şehri anlamını veren bu rivayete göre bu ad, XI. yüzyıldan sonra kullanılmaz olmuştur. Gerçekten de Orta Asya’da Beşbalık gibi bazı Uygur devrine ait yer isimlerinde balık kelimesinin şehir anlamında kullanıldığı dikkati çekmektedir.
Diğer bir rivayete göre ise Balıkesir adı, balı kesir, yani balı çok, bol anlamındaki söz grubundan gelmektedir. Buna göre Balıkesir’in balının bol ve lezzetli oluşu bu adı almasına sebep olmuştur.
Başka bir rivayet ise Balıkesir’in ilk kurulduğu yıllarda buraya gelen bir yabancının iyi muamele görmemesi üzerine balı keser, yani hatır, gönül tanımaz adını verdiği şeklindedir. Buna göre bal, Arapça’da hatır, gönül anlamını taşımaktadır.
Bunların dışında bölgede bir süre hakim olan İran hükümdarı Balı Kisra veya civardaki Yılanlı Dağ’ın eski adı olan Balcea ya da Pelecas’ın Balıkesir adının ilk şekli olduğu ileri sürülmektedir. Fakat bunlar uzak ihtimaller olarak değerlendirilmektedir.
Bütün bu rivayetler içinde en mantıklı olan, buraya yerleşen Türk oymaklarının Orta Asya hatıralarını canlı tutmak için koymuş olabilecekleri Balık Hisar adıdır.
İlimizin Balıkesir dışında tarihte daha çok anılan bir adı daha vardır. Bu ad yörede bir süre hakim olan Karesioğulları Beyliği’nin kurucusu Karasi Bey’den kaynaklanan Karesi adıdır. İlimiz gerek beylik, gerekse Osmanlı sancaklığı döneminde daha çok bu adla anılmıştır. Bir rivayete göre de Karesi beyinin oturduğu kaleye Beylik Hisar adı verildiği için bu ad değişerek bugünkü Balıkesir şeklini almış olduğu söylenir.
HASAN BABA EFSANESİ
Anadolu'da öyle yatırlar vardır ki, etrafındaki her şey değişse de o yatır bulunduğu yerde kalır; hiç kimse ona dokunamaz. İşte Hasan Baba da böyledir. Önceleri Ekin Pazarı'nda, daha sonra Hasan Baba Çarşısı adı verilen arastada ve son olarak da aynı yerde inşa edilen modern iş hanındaki yerini korumuş, bugüne kadar yeri değiştirilmemiştir. Kabri hakkında pek çok efsane anlatılan bu Hasan Baba kimdir?
M.Yasa ile H.Korkut, Şakayık-ı Numaniye'den naklen Hasan Baba hakkında bilgi verirlerken, şu hususları aktarırlar:
"Bursa'da medfun Emir Buhari hazretleriyle münasebet tesis etmiştir. Emir Sultan vefat edeceği zaman yanındaki muhipleri irşat için makamlarına birini tavsiye veya tayin etmesini söylediler. Bunun üzerine Emir Sultan Hazretleri buyururlar:
"Öldüğüm zaman sırra vakıf olan filan kimseyi bulursunuz. İşte ancak o zatın vereceği cevaba bağlıdır. Bunun üzerine Sultan'ın tarif ettiği şahsı bulup, arzularını söylerler, kabul etmesi için ricada bulunurlar: İlk defa bunu reddeden Hasan Baba, Emir Sultan'ın vasiyetini söylediklerinde kabul eder ve sırra vakıf olduğunu göstermek için ve diğerlerinin arzusu ile şöyle buyururlar:
Onlara "semaya bakınız," buyurdular. OI taife dahi çeşm-i zahir ile savb u semaya nazar idüp dide-yi batınla arş-ı muallaya teveccüh eylediklerinde Emir Sultan ile hocası Hasan'ı bir yerde cülus eylemiş gördüler. Bu vaka üzerine Hasan Baba'nın halifeliğe layık birisi olduğu anlaşılır"
Büyük veli Emir Sultan'ın halifesi olduğunu böylece öğrendiğimiz Hasan Baba'nın fevkalade dindar ve alim birisi olduğunu söylemeye bilmem gerek var mıdır? O, şimdi kabrinin bulunduğu ve o zamanlar Arap Hanı'nın bir odası olan yerde yaşadığı için "Öldüğüm zaman beni buraya gömersiniz" diye vasiyet etmiş, öldükten sonra da bu vasiyeti yerine getirilmiş. Hasan Baba'nın halife olmadan önce Zağnos Paşa Camii'nin helalarını temizlediği de söylenmektedir. Münzevi bir hayat sürmesine rağmen son derece alim bir zat olduğu, ilimizde Ayak Dedesi adıyla bilinen yatırın sahibi Şeyh Semseddin Efendi'nin müridi olduğu da bilinmektedir.
Bu tarihi bilgilerin yanı sıra Hasan Baba hakkında pek çok efsane ve inanış da vardır. Bunlardan en önemlisi kabrinin yerinin değiştirilemeyişi hakkında anlatılanlardır. 1932 yılında Hasan Baba'nın kabrinin bulunduğu yer bir mezarlıkmış. Belediye buraya bir hal yaptırmak istemiş. Fakat yatıra kimse el sürememiştir. Hatta belediye bir ameleye mezarı kaldırması için talimat vermiş. Fakat amele mezarın başına geldiği vakit, her tarafını bir titreme alıp, kazayı kabre vuramamış. Gece ise Hasan Baba, amelenin rüyasına girmiş. Bizim son yıllarda derlediğimiz bir efsaneye göre ise Hasan Baba'nın kabrinin yeri belirsizmiş. Bir asker bir gün yemek için karpuz ile peynir alıp bir ağacın dibine oturmuş. Yemeğini yedikten sonra kalkmak istemiş, ancak bir türlü yerinden doğrulamamış. Etrafına toplanan insanların yardımına rağmen asker bir türlü yerinden kalkamamış. Sonunda halktan birisi:
"Karpuzun kabuklarını temizle!" demiş. Ancak temizlik yapıldıktan sonra asker kalkabilmiş.
Bu olaydan sonra burada Hasan Baba'nın kabri olduğu anlaşılmış. Ondan sonra buraya yerden bir iki metre yükseklikte, beyaz sıvalı, üst tarafı yeşil renkli sanduka şekilli bir kabir yapılmış.