Ne kadar
ihmal ettiğimi
Asabiyet
içinde serdedettiğim
serkeşlik ve densizlikleri
Düşünmek adına
hoyrat ve kurak izan ve
sine-i melalimimden zerkettiklerimi
Mahcubiyetin
en bariz misalini,
gönlüme sancı veren idrak
ve ibret hikayelerimi hasrederken
Ne kadar vefalıydın
Sanki azmin ve sadakatin
en masum halinden serdin
Hiç şikayetlenmedin,
sukutunla ömre bedel
bir merebbi edasında ki naiftin
Neden
bin hüzün içinde
virane halime sabrettin,
ümidini terketmek adına çaba göstermedin
Sanki ben
efendi, sen ise köleydin
Tahakküm
etmek adına ne kadar
cefa varsa yüklendin
Gözyaşlarına
geceler şahittir, nefesin
kaline hüccet nasıl gereklidir, yüz çevirmedin
Belki
nasibimdir dedin,
kanaat etmek için bir ömür çile
çektin, asabiyete hiç tenezzül etmedin
Senin halinde
edebi ve irfanı anladım
Yıllarca
sukun bırakan hadsizliğimi
ne kadar zarifçe anlattın
Ne düşünürsün,
ne istersin, nasıl heslarini
saklarsın, hiç mi başkalarına bakmazsın
Hiç sızlanmadın,
yüzünü ekşiltip çaka satmadın,
kanaati ve sabrı yeniden dirilişin için arlandın
Seni düşününde
utanmamın vaktidir
Kul olmam için hangi zaman
kalbime inşirah verecek zahittir
Okuduğun kitaplar,
vaktine nispet eden uykusuzluklar,
sabrı kışkırtan dayanık kalmalar
Senin azminin
ve teslimiyetinin şiarıydı, eğer edep
halime nazar ederse kalbinden nükseden farktı
Şimdi nazar
ederken sana üzülüyorum
En taze
zamanlarını heba ettim,
yordum ve bin hüzün vererek yıprattım
Bilmem ki
bağışlar mısın, hadsiz
ve hudutsuz tavırlarımdan
çektiğin ezaları yüreğinden atar mısın
Sevgi
senin en tabii halindi,
güle bezenmiş sessiz melalindi,
gözlerin yaşla dolarken umut seninleydi
Artık her
halimle sana muhtacım
Fersiz gözle, takatsiz dizle,
vefasız kalple,futursuz dilimle duacıyım
Ben ki
karalanmış bir sayfa misali
lekeleri içimde taşırım ve hırçınlığımla yol alan canım
Sen ki hak
ve hakikat adına gönlünden geçen,
hevesini kesen, vaktini rızaya havale eden fırsatsın
Mustafa CİLASUN