İlin ilk adı Ela Khan idi. Bu isim zamanla telaffuz değişikliğine uğrayarak İluh şeklini almıştır. Daha sonra yakınından geçen Batman Çayı ismi buraya verilmiştir. Diğer bir rivayette burada yapılan petrol araştırmaları sırasında, kurulan ambar yerin çökmesi ile batmış, daha sonra İluh köyünü de içine alan bölgeye Batman ismi verilmiştir.
Her iki minare de yükseldikçe, ihtişamları da belirğinleşmeye başlar. Ancak kalfa, yapmakta olduğu minarede herkesten saklı tuttuğu bir ayrıntıyı özenle korumaktadır. Minareler, ilk bakışta dış görünüş itibariyle birbirine benzemektedir. Ancak halk, zarafet ve estetik açısından minareleri karşılaştırınca, kalfanın yapmakta olduğu minarede daha güzel ve göze hoş gelen desenler bulmaktadır. Zaman ilerledikçe, her iki minarenin inşaatı da hızlanmaktadır. Bir süre sonra minareler birlikte tamamlanır. Usta yaptığı minarenin açılışını, başta Melik olmak üzere kentin ileri gelenlerinin iştirakiyle gayet şatafatlı ve görkemli bir törenle açar. Kalfa ise yaptığı minarede sır gibi sakladığı bir inşaat tekniğini yalnız ustasının görmesini istemektedir.
Bu nedenle minarenin açılışını yapmadan önce, ustasına karşı duyduğu saygıyı ön planda tutarak ve mütevazi bir tavırla ustayı açılışa davet eder ve minarenin açılışını ona yaptırır. Minarenin açılışından sonra usta, minarenin merdivenlerini kontrol etmek ve rahat olup olmadığını anlamak için minarenin tepesine çıkar. Birde ne görsün, kalfada minarenin tepesinde kendisini beklemektedir. Bu durumu hayretle karşılayan usta, kalfaya “ buraya nasıl çıktığını” sorar. Kalfa da her zaman olduğu gibi tevazuyu elden bırakmadan ustasına “ şu yan tarafta bulunan ikinci yoldan çıktım” der. Bunun üzerine usta, şöyle bir yan tarafına bakar ki birde ne görsün minarede çift yol yapılmış. Üstelik bu yollardan çıkan ve inen birbirlerini görmeyecek şekilde bir inşaat tekniği kullanılmış. Oysaki kendisinin yaptığı minarede böyle bir teknik kullanılmamış ve yalnızca minaresinde bir yol vardır. Bu durum karşısında ne yapacağını şaşıran usta, kalfasının bu şahane eserini takdir edeceği yerde gururuna yenik düşerek geçirdiği bunalım sonucu minarenin tepesinden aşağıya atlamış ve intihar etmiştir. Bu nedenle, Hasankeyf’te bulunan minareler, işte böyle tatlı ancak sonu dramatik olan bir rekabet anlayışı içinde yapıldığı için üstün bir inşaat tekniğine ve üstün bir sanat değerine sahiptir.
İKİ YOLLU MİNARE
Sultan Süleyman bin Turan Şah Eyyubi’nin hükümdarlığı döneminde yapılan Sultan Süleyman Camii minaresi, daha inşaat halinde iken usta ile kalfa arasında inşaat tekniği açısından bir anlaşmazlık çıkar. Minarenin henüz dikdörtgen kaidesi yapılmakta iken usta ile kalfa arasında başlayan bu tatlı çekişme, kalfanın usta tarafından kovulmasıyla son bulur. Bu olay kalfanın çok zoruna gider. Ancak buna karşılık vermek için Dicle Nehrine hakim kayalıklar üzerinde bulunan El Rızk Camiinin minaresini yapmayı üstlenir.Kalfanın buradaki amacı, ustasının yapmakta olduğu minareden daha güzel bir minare yapmaktır. Nitekim öylede olur.Usta ile kalfa minarelerini birlikte yapmaya başlarlar.Her iki minare de yükseldikçe, ihtişamları da belirğinleşmeye başlar. Ancak kalfa, yapmakta olduğu minarede herkesten saklı tuttuğu bir ayrıntıyı özenle korumaktadır. Minareler, ilk bakışta dış görünüş itibariyle birbirine benzemektedir. Ancak halk, zarafet ve estetik açısından minareleri karşılaştırınca, kalfanın yapmakta olduğu minarede daha güzel ve göze hoş gelen desenler bulmaktadır. Zaman ilerledikçe, her iki minarenin inşaatı da hızlanmaktadır. Bir süre sonra minareler birlikte tamamlanır. Usta yaptığı minarenin açılışını, başta Melik olmak üzere kentin ileri gelenlerinin iştirakiyle gayet şatafatlı ve görkemli bir törenle açar. Kalfa ise yaptığı minarede sır gibi sakladığı bir inşaat tekniğini yalnız ustasının görmesini istemektedir.
Bu nedenle minarenin açılışını yapmadan önce, ustasına karşı duyduğu saygıyı ön planda tutarak ve mütevazi bir tavırla ustayı açılışa davet eder ve minarenin açılışını ona yaptırır. Minarenin açılışından sonra usta, minarenin merdivenlerini kontrol etmek ve rahat olup olmadığını anlamak için minarenin tepesine çıkar. Birde ne görsün, kalfada minarenin tepesinde kendisini beklemektedir. Bu durumu hayretle karşılayan usta, kalfaya “ buraya nasıl çıktığını” sorar. Kalfa da her zaman olduğu gibi tevazuyu elden bırakmadan ustasına “ şu yan tarafta bulunan ikinci yoldan çıktım” der. Bunun üzerine usta, şöyle bir yan tarafına bakar ki birde ne görsün minarede çift yol yapılmış. Üstelik bu yollardan çıkan ve inen birbirlerini görmeyecek şekilde bir inşaat tekniği kullanılmış. Oysaki kendisinin yaptığı minarede böyle bir teknik kullanılmamış ve yalnızca minaresinde bir yol vardır. Bu durum karşısında ne yapacağını şaşıran usta, kalfasının bu şahane eserini takdir edeceği yerde gururuna yenik düşerek geçirdiği bunalım sonucu minarenin tepesinden aşağıya atlamış ve intihar etmiştir. Bu nedenle, Hasankeyf’te bulunan minareler, işte böyle tatlı ancak sonu dramatik olan bir rekabet anlayışı içinde yapıldığı için üstün bir inşaat tekniğine ve üstün bir sanat değerine sahiptir.