Beklemek mi gitmek mi oldu adın, hiç bilmedim.
Gittiğim zamanların bekleyeniydi yerin,
Geldiğim zamanların gideni.
Kocaman uğultuların gözü yaşlı sessizliğiydi sende durmak, sana bakmak, ve belki her gelişte senden gitmek.
Deniz gözlü bir kız olurdu sende kent ve sen kente her düşüşünde, ben sana her dönüşümde işli hatıraları çalardı şarkılar; sen susar, ben susar biz ağlardık…
Katran karası acıların şu üstüne düşmüş silüetiydi tenin ve sana yaslanmış bir hayatın ezim ezim ezilmesi olurdu kayganlığında gezinmek... Bir valiz dolusu kimsesizliği sırtlanmaktı sana gelmek; kente bırakılan yalnızlıkları umuruna bile almadan… Yalnızlık basamak olurdu kimsesizliğime ve sen kimsesizliğim olurdun.
Gelmek alacanın beyaza döndüğü bir gülümseyiş, gitmek akşam kızıllığı kaplı bir ağlamaktı senin yüzünde ve sana her bakışta basamak basamak tırmanırdı gözyaşlarım yerçekimine inat gözlerimden gözlerine.
Sen belli belirsiz bir yeşile dalardin, ben içinin duman kokan
pencerelerinden bitip tükenmek bilmeyen bir maviliğe… Sana bakmak denize bakmaktı ve gözlerimin sana her değişinde şu yeşile çalar, zaman durur, an yosun kokardı.
Sesine de sessizliğine de yoldaş ederdin kıyına gelmiş çığlıkları. İnleyen her vapur düdüğü, yalnızlığına tecavüzdü. Sen kalabalıklaşır, ben yalnızlaşırdım...
Bazen bir kaçıştın sen. İçinin duvarlarına suçumu haykırdığım. Kaçandım..Tanıktın.. İş rengi sesin ihbar ederdi beni, kimseler duymazdı…
…………
Ve ne zaman sana baksam gözlerimden avuçlarıma küsüyorum geçmiş diye içime kilitlediklerimi. Siyah beyaz hayaletler dans ediyor hayat ayamda. Müzik kırgın, gitar ağlamaklı…
Nasıl bir senfoniydi yaşamak seni aşkın kimsesizliğinde. Can çekişen
ruhlardan yapılma uğultuların ortasında kulağa fısıldanmış sevişmelerdi terimize bulaşan. Her dokunuşun içinde bin ah gizliydi dilimizden sakındığımız. Aynı söylemlerle açmışken kapılarımızı, ayrılığın pimi şimdi neden gözlerimde. Patlasa, tüm renkler dönecek ya kızıla. Oysa en çok yeşil yakışırdı hem sana, belki biraz da bana…
Bir şarkının dizelerinden aşıyorum kendimi boşluğa. Ellerin yok. Sesin gömülmüş içine. Bağır şimdi. Bağır çağır… Sustur çığlıklarımı sana...
Yan,yak.Bırakma öyle;oleyim gitmelerin ertesinde.
Bil sözlerin düştüğünden beri içime, an’ in gerçekliğinde Hak’ ti her şey. Kelimelere asılı heceler tersine döndü, gizlendi isimler.
Yüreğimin kalemiyle yazıyorum; gözlerini yumarak oku...
ALINTI
Gittiğim zamanların bekleyeniydi yerin,
Geldiğim zamanların gideni.
Kocaman uğultuların gözü yaşlı sessizliğiydi sende durmak, sana bakmak, ve belki her gelişte senden gitmek.
Deniz gözlü bir kız olurdu sende kent ve sen kente her düşüşünde, ben sana her dönüşümde işli hatıraları çalardı şarkılar; sen susar, ben susar biz ağlardık…
Katran karası acıların şu üstüne düşmüş silüetiydi tenin ve sana yaslanmış bir hayatın ezim ezim ezilmesi olurdu kayganlığında gezinmek... Bir valiz dolusu kimsesizliği sırtlanmaktı sana gelmek; kente bırakılan yalnızlıkları umuruna bile almadan… Yalnızlık basamak olurdu kimsesizliğime ve sen kimsesizliğim olurdun.
Gelmek alacanın beyaza döndüğü bir gülümseyiş, gitmek akşam kızıllığı kaplı bir ağlamaktı senin yüzünde ve sana her bakışta basamak basamak tırmanırdı gözyaşlarım yerçekimine inat gözlerimden gözlerine.
Sen belli belirsiz bir yeşile dalardin, ben içinin duman kokan
pencerelerinden bitip tükenmek bilmeyen bir maviliğe… Sana bakmak denize bakmaktı ve gözlerimin sana her değişinde şu yeşile çalar, zaman durur, an yosun kokardı.
Sesine de sessizliğine de yoldaş ederdin kıyına gelmiş çığlıkları. İnleyen her vapur düdüğü, yalnızlığına tecavüzdü. Sen kalabalıklaşır, ben yalnızlaşırdım...
Bazen bir kaçıştın sen. İçinin duvarlarına suçumu haykırdığım. Kaçandım..Tanıktın.. İş rengi sesin ihbar ederdi beni, kimseler duymazdı…
…………
Ve ne zaman sana baksam gözlerimden avuçlarıma küsüyorum geçmiş diye içime kilitlediklerimi. Siyah beyaz hayaletler dans ediyor hayat ayamda. Müzik kırgın, gitar ağlamaklı…
Nasıl bir senfoniydi yaşamak seni aşkın kimsesizliğinde. Can çekişen
ruhlardan yapılma uğultuların ortasında kulağa fısıldanmış sevişmelerdi terimize bulaşan. Her dokunuşun içinde bin ah gizliydi dilimizden sakındığımız. Aynı söylemlerle açmışken kapılarımızı, ayrılığın pimi şimdi neden gözlerimde. Patlasa, tüm renkler dönecek ya kızıla. Oysa en çok yeşil yakışırdı hem sana, belki biraz da bana…
Bir şarkının dizelerinden aşıyorum kendimi boşluğa. Ellerin yok. Sesin gömülmüş içine. Bağır şimdi. Bağır çağır… Sustur çığlıklarımı sana...
Yan,yak.Bırakma öyle;oleyim gitmelerin ertesinde.
Bil sözlerin düştüğünden beri içime, an’ in gerçekliğinde Hak’ ti her şey. Kelimelere asılı heceler tersine döndü, gizlendi isimler.
Yüreğimin kalemiyle yazıyorum; gözlerini yumarak oku...
ALINTI