gülüşüm
Uzman
“Nefy-i nefy ispattır” buyrulur.
Yâni, inkârı inkâr etmek ispata götürür.
Kötüyü kötüleyen güzele varır. Yanlışın yanlışlığını ortaya koymak doğruya erdirir.
Ters yönün tersine gitmek insanı düze çıkarır.
Nefis kendini övmekten ve övülmekten zevk duyar, o halde onun kötülenmesi lâzım geliyor.
Nefis ibadetten hoşlanmaz; buna karşı onun ellerini bağlamak, belini bükmek, yüzünü sürtmek gerek.
Ve nefis, bıkmadan usanmadan “ben” der durur.
Öyleyse insan Hakk’ı çok zikretmeli, kalbiyle, ruhuyla bütün duygularıyla hep O’na teveccüh etmelidir.
Belki de bunun için olsa gerek, tarikat ehli “hu” (O) zamirini vird edinirler.
Nefis ben dedikçe, onlar O derler.
O (hu) demek için, mutlaka zikir halkasına girmek şart değil.
Her hâdisenin nefse ve dünyaya bakan yönünden yüz çeviren insan O’nu bulur, O’na varır ve O’nu zikretmiş olur.
Meselâ, yemekten sonra, Allah’a şükreden bir mü’min, nefsine şu mesajı vermiştir:
Bu nimet senin kudretinle vücut bulmadı. Bunu bana ihsan eden sen değilsin, ancak O!..
Bir başka misal: İnsanın önünde iki yol var:Ya, “ben kuvvetliyim” diyecek,
yahut “kudret sahibi ancak Allah’tır, bendeki bu kuvvet de O’nun lütfu, O’nun ihsanıdır.”
diyerek nefsine haddini bildirecektir.
Bu yollardan birincisi insana “ben” dedirtir, ikincisi "O".
İlmî Heyet
Yâni, inkârı inkâr etmek ispata götürür.
Kötüyü kötüleyen güzele varır. Yanlışın yanlışlığını ortaya koymak doğruya erdirir.
Ters yönün tersine gitmek insanı düze çıkarır.
Nefis kendini övmekten ve övülmekten zevk duyar, o halde onun kötülenmesi lâzım geliyor.
Nefis ibadetten hoşlanmaz; buna karşı onun ellerini bağlamak, belini bükmek, yüzünü sürtmek gerek.
Ve nefis, bıkmadan usanmadan “ben” der durur.
Öyleyse insan Hakk’ı çok zikretmeli, kalbiyle, ruhuyla bütün duygularıyla hep O’na teveccüh etmelidir.
Belki de bunun için olsa gerek, tarikat ehli “hu” (O) zamirini vird edinirler.
Nefis ben dedikçe, onlar O derler.
O (hu) demek için, mutlaka zikir halkasına girmek şart değil.
Her hâdisenin nefse ve dünyaya bakan yönünden yüz çeviren insan O’nu bulur, O’na varır ve O’nu zikretmiş olur.
Meselâ, yemekten sonra, Allah’a şükreden bir mü’min, nefsine şu mesajı vermiştir:
Bu nimet senin kudretinle vücut bulmadı. Bunu bana ihsan eden sen değilsin, ancak O!..
Bir başka misal: İnsanın önünde iki yol var:Ya, “ben kuvvetliyim” diyecek,
yahut “kudret sahibi ancak Allah’tır, bendeki bu kuvvet de O’nun lütfu, O’nun ihsanıdır.”
diyerek nefsine haddini bildirecektir.
Bu yollardan birincisi insana “ben” dedirtir, ikincisi "O".
İlmî Heyet