Duvencik ve Yaramazlık Rüzgarı
Köyün en güzel zamanlarıydı. Gökyüzü masmavi, tarlalar altın sarısı, kuşlar cıvıl cıvıldı. Bu şenlikli günlerde, küçük bir köyde yaşayan, adı Duvencik olan bir çocuk vardı. Duvencik, tıpkı rüzgar gibi yaramaz, tıpkı güneş gibi neşeliydi. Köydeki diğer çocuklar gibi o da oyun oynamayı çok severdi ama onun bir de gizli tutkusu vardı: Düven sürmek.Düven, köyün en değerli araçlarından biriydi. Buğday hasadından sonra sapları ve taneleri birbirinden ayırmak için kullanılırdı. Köyün yaşlı amcaları, düveni büyük bir dikkat ve özenle sürerlerdi. Duvencik de onların bu işi yapışına hayran kalır, her seferinde büyük bir merakla izlerdi. “Bir gün ben de süreceğim!” diye iç geçirirdi.
Bir gün, köyün en büyük hasat zamanı gelmişti. Tarlalar buğdayla dolup taşıyordu. Yaşlı amcalar, tarlaların ortasında düvenlerini sürüyorlardı. Duvencik, her zamanki gibi heyecanla onları izliyordu. Bir ara, köyün en yaşlı amcası olan Hasan Amca, dinlenmek için düveni kenara çekti. Duvencik, bu fırsatı kaçırmadı. Usulca düvene yaklaştı, merdivenine tırmandı ve kendini düvenin tepesinde buldu. Gözleri parlıyordu.
Duvencik, heyecanla düvenin tahta dizginlerini eline aldı. Kalbi küt küt atıyordu. Yavaşça, hayvanları yönlendiren ipleri çekti. Düven, bir anlık tereddütten sonra, hareket etmeye başladı. Duvencik, büyük bir coşkuyla gülüyordu. Ama bu coşku, çok geçmeden yerini korkuya bıraktı. Düven, Duvencik'in kontrolünden çıkmıştı. Hayvanlar hızla dönmeye başlamış, düven de tarlanın içinde savruluyordu. Duvencik, dizginleri tutmaya çalışsa da, düven bir sağa bir sola yalpalıyordu.
Tarladaki diğer amcalar, durumu fark edince şaşkınlıkla bakakaldılar. Hasan Amca hemen koşarak Duvencik'i kurtarmak istedi. Ama düven o kadar hızlı dönüyordu ki, yaklaşmak mümkün değildi. Duvencik korkuyla bağırmaya başladı.
O anda, köyün en yaşlı ve bilge ninesi, Ayşe Nine, tarlaya doğru geldi. Yüzünde sakin bir ifade vardı. Ayşe Nine, düvenin etrafında dönerek, elindeki sopayla yere vurarak hayvanları yavaşlatmaya çalıştı. Duvencik, onun bu sakin davranışından cesaret alarak dizginleri sıkıca tutmaya çalıştı. Ayşe Nine'nin rehberliğinde, düven yavaş yavaş durmaya başladı.
Duvencik, düvenden indiğinde bacakları titriyordu. Hasan Amca hemen ona sarıldı. “Oğlum, çok korkuttun bizi,” dedi. Duvencik, suçlu bir şekilde başını yere eğdi. Ayşe Nine, Duvencik’e gülümsedi. “Evladım,” dedi, “Her şeyin bir zamanı vardır. Düven sürmek de sabır ve tecrübe ister. Ama merakın güzel, hevesin de. Sadece biraz daha sabırlı olman gerekiyordu.”
Duvencik, Ayşe Nine'nin sözlerini dikkatle dinledi. O günden sonra, düven sürme merakı devam etti. Ama bu sefer, daha sabırlıydı. Köyün yaşlı amcalarının düven sürüşlerini izlerken daha dikkatliydi. Onlardan çok şey öğrendi. Bir gün, Hasan Amca, Duvencik'i yanına çağırdı. “Artık biraz düven sürmeye hazır gibisin,” dedi.
Duvencik’in gözleri parladı. Hasan Amca, düvenin başına geçti, Duvencik’e nasıl dizgin tutulacağını, hayvanları nasıl yönlendireceğini öğretti. Duvencik, yavaş yavaş düveni sürmeye başladı. İlk başta biraz zorlandı, ama Hasan Amca’nın sabırlı rehberliğiyle, düveni kontrol etmeyi başardı. O gün, Duvencik hem çok şey öğrenmiş, hem de en büyük hayalini gerçekleştirmişti.
Duvencik artık yaramazlık yaparken bile daha dikkatliydi. Her şeyin bir zamanı olduğunu, sabrın önemini öğrenmişti. Düven sürmek, sadece bir araç kullanmaktan öte, bir sorumluluk olduğunu anlamıştı. O günden sonra, Duvencik, köyün en yardımsever ve çalışkan çocuklarından biri oldu. Hem yaramazlık yapmayı, hem de büyümeyi öğrenmişti. Köydeki diğer çocuklara da sabırlı olmayı ve heveslerinin peşinden gitmeyi ama her zaman dikkatli olmayı öğretti. Ve böylece, Duvencik'in yaramazlık rüzgarı, köyün şenlikli günlerine güzel bir anı olarak yazıldı.