Bıyıklı Abla ve Kayıp Sakız Baloncuğu

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Minik bir kasabanın, rengarenk evleri ve kocaman bahçeleriyle ünlü yerleşim yerinin tam ortasında, herkesin "Bıyıklı Abla" diye çağırdığı, güleryüzlü ve tatlı bir kadın yaşardı. Bıyıklı Abla'nın bıyıkları, aslında pek de bıyık sayılmazdı. O, dudağının hemen üzerinde, incecik, sevimli birkaç tüyden ibaretti. Ama kasaba çocukları ona bu lakabı takmaktan ve onu çok sevmekten geri durmazdı.

Bıyıklı Abla'nın en sevdiği şey, kocaman sakız balonları üflemekti. Her renkten, her boyuttan sakız balonları yapardı. Hatta bazı günler, balonları o kadar büyütürdü ki, balonlar neredeyse kendisinden bile büyük olurdu! Kasaba çocukları, onun balonlarını izlemeye bayılırdı.

Bir gün, Bıyıklı Abla, en sevdiği, gökkuşağı rengindeki sakızını çiğnerken, etrafındaki çocuklar da onu izliyordu. Ağzında kocaman bir balon büyütmeye başladı. Balon, önce pembeleşti, sonra turuncuya, sonra sarıya, yeşile, maviye ve sonunda mora döndü. Balon o kadar büyüktü ki, sanki havaya uçacakmış gibiydi! İşte tam o sırada, rüzgar aniden esti ve Bıyıklı Abla’nın sakız balonu, ipinden kurtulmuş bir uçurtma gibi havalanmaya başladı.

"Aaah!" diye bağırdı Bıyıklı Abla. "Balonum! Gökkuşağı balonum!"

Çocuklar da endişeyle balona baktılar. Bıyıklı Abla'nın gökkuşağı balonunun, havalanıp gittikçe küçüldüğünü gördüler. Balon, ağaçların tepelerini aşıp, kasabanın evlerinin üzerinde süzülerek uzaklaştı.

Bıyıklı Abla, hemen harekete geçti. "Haydi çocuklar," dedi. "Gökkuşağı balonumuzu bulmaya gidiyoruz!"

Bütün çocuklar, Bıyıklı Abla'nın peşine takıldılar. Kocaman bahçeleri aştılar, minik dereleri geçtiler. Hatta, kasabanın en huysuz kedisi Mırnav'ın kulübesinin yanından bile geçmek zorunda kaldılar. Mırnav, onlara dil çıkardı ama çocuklar ve Bıyıklı Abla yılmadılar.

Yolda, bir yandan balonlarını ararlarken, bir yandan da komik olaylar yaşadılar. Bıyıklı Abla, bir ara büyükçe bir karpuz kabuğuna basıp kaydı ve şapkasını havaya fırlattı. Şapkası, bir ağaca takılıp kaldı. Çocuklar, şapkaya ulaşmak için bir insan piramidi oluşturdular. Ama tam şapkayı alacaklarken, piramit sallandı ve hepsi birden yere yığıldılar, kahkahalarla gülmeye başladılar.

Sonunda, çocuklar ve Bıyıklı Abla, kasabanın dışındaki tarlaların kenarında bir yere geldiler. Tarlalarda, korkuluklar vardı. Ama korkuluklar, hiç de korkutucu değildi. Sanki dans ediyorlardı. Bir rüzgar esince, kolları ve bacakları hareket ediyor, komik sesler çıkarıyorlardı. Çocuklar ve Bıyıklı Abla, korkulukların yanında bir süre dans ettiler.

İşte tam o anda, Bıyıklı Abla'nın gözüne bir şey çarptı. Tarlalardan birinin ortasında, kocaman bir şey parlıyordu. Yaklaşınca, bunun, gökkuşağı renklerindeki kayıp sakız balonu olduğunu anladılar. Balon, tarlanın ortasındaki korkuluğun şapkasına yapışıp kalmıştı.

Bıyıklı Abla ve çocuklar, sevinç çığlıkları attılar. Bıyıklı Abla, bir sandalye buldu, sandalyenin üzerine çıktı ve balonu korkuluğun şapkasından almayı başardı.

O gün, Bıyıklı Abla ve kasaba çocukları, hep birlikte kocaman bir gökkuşağı sakız balonu patlattılar. Ve o gün anladılar ki, en komik maceralar bile, birlikte yaşanınca çok daha eğlenceli oluyordu. Bıyıklı Abla, bir daha hiçbir zaman sakız balonunu kaçırmadı ama çocuklar, onunla her maceraya atılmaya hazırdılar.

Ve tabii ki, Bıyıklı Abla'nın bıyıkları, o gün daha da sevimli görünüyordu. Belki de, gökkuşağı sakız balonu onlara renk bulaştırmıştı, kim bilir?
 
Bıyıklı Abla'nın Bıyıkları ve Gizli Bir Hikaye

Hikayemizdeki sevgili Bıyıklı Abla, aslında her zaman Bıyıklı Abla olarak bilinmiyordu. O, kasabanın en neşeli ve en yardımsever insanıydı. Gerçek adı, Ayşe'ydi. Ayşe Teyze, herkesin sevgi ve saygıyla yaklaştığı birisiydi. Ama o, bir gün, minik bir tesadüf sonucu "Bıyıklı Abla" olarak anılmaya başlandı.

Olaylar, Ayşe Teyze'nin çocukluk yıllarında, çok eski bir yaz gününde başlamıştı. O zamanlar, Ayşe daha minicik bir kız çocuğuydu. Kardeşi Ali ile birlikte, dedelerinin eski oyuncak kutusunu karıştırıyorlardı. Kutunun dibinde, bir tiyatro kostüm sandığı buldular. Sandığın içinde, çeşit çeşit peruklar, renkli kumaşlar, parlak taşlar ve hatta sahte bıyıklar vardı!

Ayşe ve Ali, kendilerini bir anda tiyatro oyununda buldular. Ayşe, kocaman bir şapka taktı, renkli bir elbise giydi ve tabii ki, o sahte bıyıklardan birini dudaklarının üstüne yapıştırdı. Aynanın karşısına geçip kendisine hayranlıkla baktı. Bıyıklarıyla bambaşka biri olmuştu! Kendini bir anda çok komik ve çok eğlenceli hissetti.

O gün, Ayşe ve Ali, tüm gün boyunca tiyatro oyunu oynadılar. Kasaba sokaklarında şarkılar söylediler, komik danslar ettiler. Ayşe, bıyıklarıyla her zamankinden daha cesur, daha eğlenceliydi. Hatta o gün, bir arkadaşının kedi yavrusunu ağaçtan kurtarmasına bile yardım etmişti. Bıyıklarını taktığında, sanki her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyordu.

Günler geçti, Ayşe büyüdü. Tiyatro kostümleri sandıkta kaldı ama Ayşe, o günkü cesaretini ve eğlencesini hiç unutmadı. Yıllar sonra, artık yetişkin bir kadın olduğunda, dudaklarının üzerinde minik tüyler belirmeye başladı. Bu tüyler, aslında pek de dikkat çekici değildi. Ama kasabanın çocukları, Ayşe'yi o günkü o eğlenceli, bıyıklı haliyle hatırlıyorlardı.

Bir gün, kasabanın minik yaramazı Mehmet, Ayşe Teyze'yi gördüğünde, birden "Aaa, Bıyıklı Abla!" diye bağırdı. Ayşe Teyze önce şaşırdı. Ama sonra gülümsedi. Çocukların aklında, hala o eğlenceli bıyıklı kız olarak kaldığını fark etti. O günden sonra, tüm kasaba çocukları, Ayşe Teyze'ye "Bıyıklı Abla" demeye başladılar.

Ayşe Teyze, yani Bıyıklı Abla, bu lakaptan hiç rahatsız olmadı. Aksine, çok hoşuna gitti. Bıyıklı Abla olmak, ona o eski, eğlenceli günleri hatırlatıyordu. Bıyıklı Abla, bıyıklarıyla gurur duyuyordu. Çünkü bıyıkları, onun hem eğlenceli, hem de cesur kalbinin bir sembolüydü.

Bazen, kasabanın büyükleri "Neden ona Bıyıklı Abla diyorsunuz?" diye sorarlardı. Çocuklar da gülerek, "Çünkü o çok komik ve çok cesur! Tıpkı o eski tiyatro günündeki gibi!" derlerdi. Ve böylece, Bıyıklı Abla'nın bıyıkları, kasabanın en sevilen efsanelerinden biri haline geldi.

İşte böyle, Bıyıklı Abla'nın bıyıkları, sadece birer tüy yığını olmaktan öte, bir hikayeye, bir anıya, bir sevgi göstergesine dönüştü. Ve kasaba çocukları, Bıyıklı Abla'nın bıyıklarına her baktıklarında, onun ne kadar eğlenceli ve ne kadar özel olduğunu bir kez daha hatırladılar. Çünkü onlar biliyorlardı ki, Bıyıklı Abla, kalbinde hep o bıyıklı, cesur ve eğlenceli küçük kızı taşıyordu. Ve o kalbiyle, tüm kasabaya neşe saçmaya devam ediyordu.
 
Geri
Top