İstanbul'un fethinden sonra, Fâtih Sultan Mehmed Han, hocasını ziyârete gitmişti. Sohbet esnâsında;
"Muhterem hocam! Elhamdülillah büyük yardımlarınızla İstanbul'u fethettik. Artık beni talebeliğe, dervişliğe kabûl buyurmanızı istirhâm ediyorum." dedi. Akşemseddîn hazretleri;
"Sultânım, sen bizim tattığımız lezzeti tadacak olursan, saltanâtı bırakırsın. Devlet işlerini tam yapamazsın. Dîn-i İslâmı yayma işi yarım kalır. Müslümanların rahat ve huzûr içinde yaşıyabilmeleri için, devletin ayakta kalması şarttır. Talebelikle pâdişâhlığın bir arada yürütülmesi çok güçtür. Seni talebeliğe kabûl edersem, düzen bozulabilir, halkımız perişân olabilir. Bunun vebâli büyüktür. Allahü teâlânın gazâbına mâruz kalabiliriz." diyerek, teklifini reddetti. Bunun üzerine Fâtih Sultan Mehmed Han, hocasına iki bin altın hediye etmek istemiş ise de, bunu da kabûl etmedi.
"Muhterem hocam! Elhamdülillah büyük yardımlarınızla İstanbul'u fethettik. Artık beni talebeliğe, dervişliğe kabûl buyurmanızı istirhâm ediyorum." dedi. Akşemseddîn hazretleri;
"Sultânım, sen bizim tattığımız lezzeti tadacak olursan, saltanâtı bırakırsın. Devlet işlerini tam yapamazsın. Dîn-i İslâmı yayma işi yarım kalır. Müslümanların rahat ve huzûr içinde yaşıyabilmeleri için, devletin ayakta kalması şarttır. Talebelikle pâdişâhlığın bir arada yürütülmesi çok güçtür. Seni talebeliğe kabûl edersem, düzen bozulabilir, halkımız perişân olabilir. Bunun vebâli büyüktür. Allahü teâlânın gazâbına mâruz kalabiliriz." diyerek, teklifini reddetti. Bunun üzerine Fâtih Sultan Mehmed Han, hocasına iki bin altın hediye etmek istemiş ise de, bunu da kabûl etmedi.