e-PaCk
Forum Gururu
1941 Minnesota doğumlu. Bay Abraham ile Bayan Beattie’nin oğlu. İlk ismiyle, Robert Allen Zimmerman. Rusya’dan göç eden Yahudi atalarının niçin bir Alman soyismi taşıdıkları hakkında bir fikri yok. Söylediğine göre, seçtiği yeni soyisminin, Galli şair Dylan Thomas ile bir ilgisi de…
Sonradan “Huzurevine oranla daha fazla kişinin öldüğü yer” olarak tanımlayacağı üniversiteden atıldığında, henüz onsekiz yaşında genç bir adam. Yirmisinde ise dağınık ve kirli saçları, eski püskü giysileri, omzunda gitarı ile New York’ta, “Beatnic”lerin arasında. Ona göre New York “Henüz çok fazla insanın gitmediği, gidenin de geri dönmediği” bir yer ve oraya gitmek, “Aya gitmek gibi bir şey”…
“The Freewheelin’ Bob Dylan” 1963’te piyasaya çıktığında, o artık bir ilah olma yolunda. Albümün kapağında New York sokaklarında sevgilisi Suze Rotolo ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı var. “Blowin’ In The Wind”, herkesin dilinde.
Her seferinde farklı bir şeylerden bahsetti o. Savaşların anlamsızlığından, Tanrı’dan, adaletsizlikten, seksten, aşktan, sevgiden… Ve her seferinde değişik kesimlerin tepkisini çekti. Bu onun kabahati değildi aslında. Bir şeyler söylüyordu; ama bir başka sefer aynı şeyleri tekrarlamıyordu. Sadece içinden geleni yapıyordu. Belki de, kitleler onu görmek istedikleri gibi görüyordu. Folk müziği seçmesinin nedeni de zaten, gitarı ve armonikasından başka hiç bir şeye ihtiyaç duymayacak olmasıydı. Evet, bir bencildi o…
Joan Baez’in söylediğine göre, “gördükleri sadece kendisi için bir şey ifade ediyordu”. “Başkalarının ihtiyaçları için kafa yoran biri değildi.” Yine de Baez ona aşık oluyordu. Geceliği oniki dolarlık izbe bir otel odasında gazetecilere üstünde kocaman siyah ceketi, beyaz gömleği ve mor kol düğmeleri ile röportaj verirken, Baez’in gözünde “Gözleri Tanrı’nınki kadar yaşlı ve kendisi bir kış yaprağı kadar naif”ti. Aşk, demek ki böyle bir şeydi.
Kadınlarından en çok hangisini sevdi acaba? Kendisine Fransız şairlerini tanıtan Suze Rotolo’yu mu, onu anne şekfatiyle kucaklayan Joan Baez’i mi, yoksa Joan Baez’in Woodstock’taki evden almasına izin verdiği mavi geceliğin sahibi olan karısı Sara Lowndes’i mi?
Bu sorunun cevabını bilmiyoruz ama onu belki de en çok öfkelendiren kadın Marianne Faithfull.
1965’te İngiltere turnesi sırasında yanındaki “elit bohemlerle” birlikte Savoy Otel’dedir Bob Dylan. Ve Marianne Faithfull ona yakın olabilmek için otele gider, odada bir köşeye çekilir. Dylan’ın daktilosuna, “eninin ideal mısra ölçüsü olduğunu söylediği” kalın bir tuvalet kağıdı takılıdır. Faithfull onun dikkatini çekmediğini düşünürken, o, sürekli bir şeyler yazmaktadır. Ne yazdığını sorduğunda, aldığı cevaba şaşıracaktır Faithfull. Dylan, onun hakkında bir şiir yazmaktadır.
Dylan’ın teklifi üzerine, yeni albümünü dinlerler bir gece otel odasında. “Onun özel dinleyicisi olmanın” bir bedeli vardır elbette. O gece “Tanrılardan biri Olimpos’tan inmiş, ona kur yapmaktadır”.
Ama Faithfull, bir Tanrı’yla yatmaktan korkar. Üstelik hamiledir ve bir hafta sonra evlenecektir. Faithfull’un o gece gerçeği söylediği için pişmanlık duymasının nedeni, onunla yatamamış olması değil, o tuvalet kağıtlarına kendisi için yazılanları hiçbir zaman öğrenemeyecek olmasıdır.
İngiltere turnesi Joan Baez’le ilşkilerinin de sonu olur. Forest Hill Konseri’ne kendisini davet ederek New York’tan Amerika’ya açılmasına yardımcı olan Joan Baez’i, İngiltere turnesinde sahneye davet etmemiştir.
1973’teki “Pat Garrett and Billy The Kid” albümüne kadar bir süre sessiz kalır. Bu yıl, “Knockin’ on Heaven’s Door” ile Bob Dylan olduğunu bir kez daha hatırlattığı yıldır. Üç yıl sonra gelen Desire albümündeki “One More Cup Of Coffee” ise bir başka klasik olacaktır.
Turnelerle, konser albümleriyle, filmlerle, toplama albümlerle bugüne gelinir.
İnişli çıkışlı hayatını yazıyor şimdi. Yüzyılın büyük şairleri arasında ismi geçiyor.
“Nashville Skyline”’ın kapağındaki o hırpalanmamış çocuk gülümseyişinden ne kadar uzak. Bob Dylan’ın zaman yerleşmiş tenine, bakışlarına. Şimdi bir koca adam.
Victoria’s Secret’in reklamında, gözucuyla sutyenli bir kadına baktı. Kıyamet koptu. Aklından neler geçtiğini hiç bilemeyeceğiz. Muhtemelen gördüğü yine “sadece kendisi için bir şey ifade ediyor”.
O, daktilosuna taktığı tuvalet kağıtlarına şiirler yazan adam. Bir modern zaman filozofu. Klişe bir tanım belki ama, -evet bu doğru- rock’ın yaşayan efsanelerinden.
O, Bob Dylan. Sokaktan gelen adam.
Bütün kadınların seveceği erkeklerden.
Yaşayan Efsane Bob Dylan'nin Hayatı
Müzik dünyasında etkisi kuşaklar boyu devam etmiş kaç efsane müzisyen vardır diye sorsanız, hemen herkesin aklına üç beş tanıdık isim gelir (John Lennon, Elvis Presley vs.). Genel listelerde nadiren yer alan bir isim daha var, Bob Dylan…
Dylan, bir kusağın idoludür, 60’ların başında, henüz 20’li yaşlarında yazdığı “Like a Rolling Stone”, “Blowin’ in the Wind” şarkılarıyla folk ile rock müzik arasındaki geçisi sağlamıştır. Aslında müzik kariyerine bakıldığında bir çok benzer dahi gibi en iyi eserlerini henuz 30 yaşına gelmeden bestelemiş ve ardından uzun süren yaratıcılık krizi yaşamıştır.
Gerçek adıyla Robert Allen Zimmerman, 24 Mayıs 1941'de Minnesota'da dünyaya gelmiştir. Rusya Yahudisi bir göçmen ailenin çocuğudur. 10 yaşında şiirler yazmaya, 12-13 yaşlarındayken piyano ve gitar çalmaya başlar.
1960'ta okulu bırakır ve New York'a gider. Greenwich Village'teki folk klüplerinde sahne almaya başlar. (Bilenler bilir, Greenwich Village, New York'un Ortaköy'üdür).
Gitarla birlikte aynı anda ağız armonikasi çalarak ilginç bir stil yakalar. İşte o sıralarda, sahnede Bob Dylan adını kullanmaya başlar. Kendisi inkar eder ama rivayet odur ki, bu isim Galli şair Dylan Thomas nedeniyle seçilmiştir.
NEW YORK TIMES’DAN GELEN ÖVGÜ
1961'de Bob Dylan adı folk müzik çevrelerinin dışına taşar. 'Gerde's Folk City' adlı klüpte çalarken onu dinleyen eleştirmen Robert Shelton, New York Times'ta bu genç yetenekten övgüyle bahseder. Bir ay sonra da Columbia Records'tan John Hammond gelip Bob Dylan'la kontrat imzalar.
Şarkı yazarlığında henüz kendine pek güvenemeyen Dylan, ilk albümde kendisinin yalnızca iki bestesini seslendirir, geri kalanını Blind Lemon Jefferson ve Bukka White gibi blues şarkıcıların bestelerine ayırır.
İlk albüm ümit verici(!) olsa da hiç kimse 1963 yılında gelen ikinci albüm “The Freewheelin” gibi bir şahesere hazır değildir. Albümde, Amerikan Pop müziğinde o zamana kadar benzeri görülmemiş şiirsel bir ses, "Blowin' in the Wind" ve "A Hard Rain's A-Gonna Fall" gibi sonradan 'marş' niteliği kazanacak parçalar ve "Girl From the North Country" ve "Don't Think Twice, It's All Right" gibi nefes kesen baladlar, yer alır.
Sonraki yıllarda "The Times They Are A-Changin'" ve "Another Side of Bob Dylan" albümlerini çıkarır. Bu ikincisinde yer alan bir de 'Ballad in Plain D' şarkısı vardır ki, Bob Dylan'ın uzatmalı sevgilisi Suze Rottolo'dan ayrılışının acı fakat tek yanlı çizilmiş bir resmi gibidir.
Bu olaydan yirmi küsur yıl sonra Bob Dylan 'Keşke o şarkıyı yayınlamasaydım..' demiştir.
DYLAN, JOAZ BAEZ ILIŞKISI
Kız arkadaşından ayrıldıktan sonra Bob Dylan, Joan Baez ile takılmaya başlar. Duygusal tarafı bir yana, bu ilişki ikisi için de yararlı olur: Baez, Dylan'ın henüz yayınlanmamış bestelerini alır, karşılığında onu kendi konserlerine çıkararak hayranlarına tanıttır.
1965 başlarında Bob Dylan, folk müziğin gerektirdiği akustik sınırların ötesine geçmeyi kafasına takar. Yarı akustik yarı elektrikli seslerden oluşmuş "Bringing It All Back Home" albümünü dokuz kişilik bir grupla kaydeder. Bu albümde yer alan “Mr. Tambourine Man” şarkısını akustik kaydetmiştir. Albümün çıkmasından bir hafta sonra “The Byrds” grubu bu şarkıyı elektrikli seslerle yeniden kaydeder ve folk-rock kategorisinde listebaşı olur.
(Kolomb'un Amerika'ya o kadar yaklaşmışken Bahama adalarında takılıp kalması ve sonra Amerigo Vespucci'nin Amerika anakarasına ayak basan ve kıtaya adını veren ilk kaşif olmasını hatırlattı bu da bana.. Siz okyanuslarca yol geliyorsunuz, 'şu albümün bir kısmını elektrikli aletlerle seslendireyim..' diyorsunuz. Arada her nasılsa akustik sesli bıraktığınız bir şarkıyı sadece bir hafta sonra başka birisi elektrikli seslerle kaydedip malı götürüyor. Bob Dylan herhalde biraz bozulmuştur bu duruma, ne dersiniz?).
“Mr. Tambourine Man” şarkısı daha sonraları “Çağdaş Terimler ve Deyimler Sözlüğü” gibi bir şey olur. Şarkının içerdiği deyimler ve kullandığı kelimelerin zenginliği ve Bob Dylan'ın şair tarafını net olarak anlatır.
LIKE A ROLLING STONE KIRKBEŞLIĞI
Dylan'ın folk şarkıcılığından rock starlığına geçişi sancılı olur.1965'te Newport Folk Festivali'nde yeni şarkılarını Paul Butterfield Blues Band eşliğinde söylerken yuhalanır ve sahneden çekilir.
Kendi ünü Joan Baez'in ününü geçmeye başladığında Joan Baez'le ilişkisinde sorunlar çıkar. (Barbra Streisand ile Kris Kristofferson'un başrolleri paylaştığı 'A Star is Born' filminde işlenen temanın, kadınla erkek rol değiştirmiş versiyonu gibi düşünün) Bob Dylan o sıralarda, menajerinin bir arkadaşı olan Albert Grossman'ın karısı Sara Lowndes ile ilişkiye girer. Kısa süre sonra da evlenirler.
O günlerde çıkardığı "Highway 61 Revisited" albümünde yer alan 'Like a Rolling Stone' ayrıca 45'lik olarak yayinlanir ve Billboard 45'likler listesinde iki numaraya kadar yükselir. Altı dakikadan daha uzun süren bu asabi şarkı, 45'lik olarak çıkmış en uzun süreli şarkıdır.
Bir sonraki albüm, 1966 tarihli “Blonde on Blonde”, bir diğer dönüm noktasıdır. Bob Dylan o sırada henüz 25 yaşındadır ama kendi neslinin “en önemli sesi” olarak görülmektedir. Üstünde bunun inanılmaz baskısını hissetmektedir. 29 Temmuz 1966'da geçirdiği ve neredeyse ölümüne yol açabilecek motosiklet kazasından sonra, Woodstock, New York'taki evinde karısı ve yeni doğan oğlu Jesse ile inzivaya çekilir.
Birkaç yıl sonra çıkardığı "Nashville Skyline" hayranları arasında hayalkırıklığı yaratır. Hele ondan sonra gelen 1970 tarihli "Self Portrait" eleştirmenlerce 'sahici bir felaket' olarak nitelenir. 1971 tarihli "Tarantula" ise, Dylan'ın başarılı çalışmalarından çok uzaktır.
Bob Dylan 1973 sonunda "Planet Waves" albümünü çıkarır ve 1974 Ocak ayından itibaren Amerika turnesine çıkar. Bu albüm Dylan'ın listebaşı olabilen ilk albümüdür. Bu turne sırasındaki konserleri efsane olur. Toplam 40 konserlik seri için toplam 658.000 kişilik yer olmasına rağmen, organizatörlere yazılı olarak iletilen taleplerin sayısı on iki milyon bileti geçmiştir. Konser kayılarından oluşan iki LP'lik "Before the Flood" albümü listelerde 3. Sıraya kadar çıkar.
Dylan’ın 1974 konserleri geri dönüşünün zeminini hazırlar ve 1975 yılında yayınlanan “Blood on the Tracks” isimli albüm (dağılan evliliğinin hikayesininden esinlenerek hazırlamıştır) Dylan’ın listelerde bir numaraya ulaşan ikinci albümü olur.
1980’ler Dylan açısından eski başarılarından uzak geçer. Konserlerine devam etmesine ve her bir kaç yılda bir albüm çıkarmasına rağmen eski bir rock efsanesi, yaratıcılıkta şaşırtıcı derecede zorlanmaktadır.
DOKSANLARIN SONUNDA GELEN GRAMMY ÖDÜLLERI
90’lar boyunca, Dylan zamanını konserlere ve resim yapmaya ayırır. Belli aralıklarla eski folk şarkılarından toplama albümler yayınlasa da Dylan’ın yeni şarkılarını dinlemek için 90’ların sonunu beklemek gerekir.
Dylan’ın yedi yıl aradan sonra yayınladığı ve yeni şarkılarının yer aldığı ilk album olan “Time Out of Mind” 1997 yılında yayınlanır. Son derece iyi yorumlar alan albüm beklenmedik bir şekilde ilk 10 listesine girer. Albümün başarısı Dylan adının yeniden gündeme gelmesini sağlar. 1998 yılında, Time Out of Mind üç dalda Grammy ödülü kazanır, (En İyi Albüm, En İyi Modern Folk Albümü ve En Iyi Erkek Rock Müzisyeni dallarında). Dylan’ın son albümü 2001 yılında “Love and Theft” adıyla yayınlanır.
Bob Dylan'ın Tüm Albümleri
* Highway 61 Revisited
* Blood on the Tracks
* Bringing It All Back Home
* The Freewheelin' Bob Dylan
* Best of
* Modern Times
* Desire
* Another Side of Bob Dylan
* John Wesley Harding
* Nashville Skyline
* Bob Dylan
* Greatest Hits
* Self Portrait
* Time Out of Mind
* The Times They Are A-Changin'
* Bob Dylan's Greatest Hits
* The Essential Bob Dylan
* New Morning
* Dylan
* The Best of Bob Dylan
* Oh Mercy
* No Direction Home: The Bootleg Series Volume 7 (The Soundtrack)
* MTV Unplugged
* Infidels
* Street Legal
* The Minnesota Tapes (disc 1)
* Love and Theft
* Slow Train Coming
* The Minnesota Tapes (disc 2)
* The Ultimate Collection
* The Essential
* World Gone Wrong
* Biograph (disc 2)
* Love & Theft
* Pat Garrett & Billy the Kid
* Planet Waves
* The Essential Bob Dylan (disc 2)
* Hard Rain
* Good as I Been to You
* Natural Born Killers
* The Minnesota Tapes (disc 3)
* Biograph
* The Royal Tenenbaums
* Biograph (disc 3)
* The Big Lebowski
* Greatest Hits Volume 3
* Under the Red Sky
* Empire Burlesque
Bob Dylan'ın En Popüler Şarkıları
* Like a Rolling Stone
* Blowin' in the Wind
* Mr. Tambourine Man
* Subterranean Homesick Blues
* Just Like a Woman
* Tangled Up in Blue
* I Want You
* All Along the Watchtower
* Hurricane
* The Times They Are A-Changin'
* Lay Lady Lay
* Rainy Day Women #12 & 35
* Don't Think Twice, It's All Right
* Knockin' on Heaven's Door
* Shelter From the Storm
* It's All Over Now, Baby Blue
* Maggie's Farm
* Positively 4th Street
* Visions of Johanna
* Ballad of a Thin Man
* Tombstone Blues
* Forever Young
* Desolation Row
* Highway 61 Revisited
* It Ain't Me Babe
* Stuck Inside of Mobile With the Memphis Blues Again
* Simple Twist of Fate
* Masters of War
* She Belongs to Me
* Just Like Tom Thumb's Blues
* If Not for You
* Girl From the North Country
* A Hard Rain's A-Gonna Fall
* Queen Jane Approximately
* Leopard-Skin Pill-Box Hat
* It Takes a Lot to Laugh, It Takes a Train to Cry
* Pledging My Time
* I Shall Be Released
* Idiot Wind
* From a Buick 6
* One of Us Must Know (Sooner or Later)
* Absolutely Sweet Marie
* Gotta Serve Somebody
* I'll Be Your Baby Tonight
* Buckets of Rain
* Meet Me in the Morning
* If You See Her, Say Hello
* Thunder On The Mountain
* 4th Time Around
* You're Gonna Make Me Lonesome When You Go
Sonradan “Huzurevine oranla daha fazla kişinin öldüğü yer” olarak tanımlayacağı üniversiteden atıldığında, henüz onsekiz yaşında genç bir adam. Yirmisinde ise dağınık ve kirli saçları, eski püskü giysileri, omzunda gitarı ile New York’ta, “Beatnic”lerin arasında. Ona göre New York “Henüz çok fazla insanın gitmediği, gidenin de geri dönmediği” bir yer ve oraya gitmek, “Aya gitmek gibi bir şey”…
“The Freewheelin’ Bob Dylan” 1963’te piyasaya çıktığında, o artık bir ilah olma yolunda. Albümün kapağında New York sokaklarında sevgilisi Suze Rotolo ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı var. “Blowin’ In The Wind”, herkesin dilinde.
Her seferinde farklı bir şeylerden bahsetti o. Savaşların anlamsızlığından, Tanrı’dan, adaletsizlikten, seksten, aşktan, sevgiden… Ve her seferinde değişik kesimlerin tepkisini çekti. Bu onun kabahati değildi aslında. Bir şeyler söylüyordu; ama bir başka sefer aynı şeyleri tekrarlamıyordu. Sadece içinden geleni yapıyordu. Belki de, kitleler onu görmek istedikleri gibi görüyordu. Folk müziği seçmesinin nedeni de zaten, gitarı ve armonikasından başka hiç bir şeye ihtiyaç duymayacak olmasıydı. Evet, bir bencildi o…
Joan Baez’in söylediğine göre, “gördükleri sadece kendisi için bir şey ifade ediyordu”. “Başkalarının ihtiyaçları için kafa yoran biri değildi.” Yine de Baez ona aşık oluyordu. Geceliği oniki dolarlık izbe bir otel odasında gazetecilere üstünde kocaman siyah ceketi, beyaz gömleği ve mor kol düğmeleri ile röportaj verirken, Baez’in gözünde “Gözleri Tanrı’nınki kadar yaşlı ve kendisi bir kış yaprağı kadar naif”ti. Aşk, demek ki böyle bir şeydi.
Kadınlarından en çok hangisini sevdi acaba? Kendisine Fransız şairlerini tanıtan Suze Rotolo’yu mu, onu anne şekfatiyle kucaklayan Joan Baez’i mi, yoksa Joan Baez’in Woodstock’taki evden almasına izin verdiği mavi geceliğin sahibi olan karısı Sara Lowndes’i mi?
Bu sorunun cevabını bilmiyoruz ama onu belki de en çok öfkelendiren kadın Marianne Faithfull.
1965’te İngiltere turnesi sırasında yanındaki “elit bohemlerle” birlikte Savoy Otel’dedir Bob Dylan. Ve Marianne Faithfull ona yakın olabilmek için otele gider, odada bir köşeye çekilir. Dylan’ın daktilosuna, “eninin ideal mısra ölçüsü olduğunu söylediği” kalın bir tuvalet kağıdı takılıdır. Faithfull onun dikkatini çekmediğini düşünürken, o, sürekli bir şeyler yazmaktadır. Ne yazdığını sorduğunda, aldığı cevaba şaşıracaktır Faithfull. Dylan, onun hakkında bir şiir yazmaktadır.
Dylan’ın teklifi üzerine, yeni albümünü dinlerler bir gece otel odasında. “Onun özel dinleyicisi olmanın” bir bedeli vardır elbette. O gece “Tanrılardan biri Olimpos’tan inmiş, ona kur yapmaktadır”.
Ama Faithfull, bir Tanrı’yla yatmaktan korkar. Üstelik hamiledir ve bir hafta sonra evlenecektir. Faithfull’un o gece gerçeği söylediği için pişmanlık duymasının nedeni, onunla yatamamış olması değil, o tuvalet kağıtlarına kendisi için yazılanları hiçbir zaman öğrenemeyecek olmasıdır.
İngiltere turnesi Joan Baez’le ilşkilerinin de sonu olur. Forest Hill Konseri’ne kendisini davet ederek New York’tan Amerika’ya açılmasına yardımcı olan Joan Baez’i, İngiltere turnesinde sahneye davet etmemiştir.
1973’teki “Pat Garrett and Billy The Kid” albümüne kadar bir süre sessiz kalır. Bu yıl, “Knockin’ on Heaven’s Door” ile Bob Dylan olduğunu bir kez daha hatırlattığı yıldır. Üç yıl sonra gelen Desire albümündeki “One More Cup Of Coffee” ise bir başka klasik olacaktır.
Turnelerle, konser albümleriyle, filmlerle, toplama albümlerle bugüne gelinir.
İnişli çıkışlı hayatını yazıyor şimdi. Yüzyılın büyük şairleri arasında ismi geçiyor.
“Nashville Skyline”’ın kapağındaki o hırpalanmamış çocuk gülümseyişinden ne kadar uzak. Bob Dylan’ın zaman yerleşmiş tenine, bakışlarına. Şimdi bir koca adam.
Victoria’s Secret’in reklamında, gözucuyla sutyenli bir kadına baktı. Kıyamet koptu. Aklından neler geçtiğini hiç bilemeyeceğiz. Muhtemelen gördüğü yine “sadece kendisi için bir şey ifade ediyor”.
O, daktilosuna taktığı tuvalet kağıtlarına şiirler yazan adam. Bir modern zaman filozofu. Klişe bir tanım belki ama, -evet bu doğru- rock’ın yaşayan efsanelerinden.
O, Bob Dylan. Sokaktan gelen adam.
Bütün kadınların seveceği erkeklerden.
Yaşayan Efsane Bob Dylan'nin Hayatı
Müzik dünyasında etkisi kuşaklar boyu devam etmiş kaç efsane müzisyen vardır diye sorsanız, hemen herkesin aklına üç beş tanıdık isim gelir (John Lennon, Elvis Presley vs.). Genel listelerde nadiren yer alan bir isim daha var, Bob Dylan…
Dylan, bir kusağın idoludür, 60’ların başında, henüz 20’li yaşlarında yazdığı “Like a Rolling Stone”, “Blowin’ in the Wind” şarkılarıyla folk ile rock müzik arasındaki geçisi sağlamıştır. Aslında müzik kariyerine bakıldığında bir çok benzer dahi gibi en iyi eserlerini henuz 30 yaşına gelmeden bestelemiş ve ardından uzun süren yaratıcılık krizi yaşamıştır.
Gerçek adıyla Robert Allen Zimmerman, 24 Mayıs 1941'de Minnesota'da dünyaya gelmiştir. Rusya Yahudisi bir göçmen ailenin çocuğudur. 10 yaşında şiirler yazmaya, 12-13 yaşlarındayken piyano ve gitar çalmaya başlar.
1960'ta okulu bırakır ve New York'a gider. Greenwich Village'teki folk klüplerinde sahne almaya başlar. (Bilenler bilir, Greenwich Village, New York'un Ortaköy'üdür).
Gitarla birlikte aynı anda ağız armonikasi çalarak ilginç bir stil yakalar. İşte o sıralarda, sahnede Bob Dylan adını kullanmaya başlar. Kendisi inkar eder ama rivayet odur ki, bu isim Galli şair Dylan Thomas nedeniyle seçilmiştir.
NEW YORK TIMES’DAN GELEN ÖVGÜ
1961'de Bob Dylan adı folk müzik çevrelerinin dışına taşar. 'Gerde's Folk City' adlı klüpte çalarken onu dinleyen eleştirmen Robert Shelton, New York Times'ta bu genç yetenekten övgüyle bahseder. Bir ay sonra da Columbia Records'tan John Hammond gelip Bob Dylan'la kontrat imzalar.
Şarkı yazarlığında henüz kendine pek güvenemeyen Dylan, ilk albümde kendisinin yalnızca iki bestesini seslendirir, geri kalanını Blind Lemon Jefferson ve Bukka White gibi blues şarkıcıların bestelerine ayırır.
İlk albüm ümit verici(!) olsa da hiç kimse 1963 yılında gelen ikinci albüm “The Freewheelin” gibi bir şahesere hazır değildir. Albümde, Amerikan Pop müziğinde o zamana kadar benzeri görülmemiş şiirsel bir ses, "Blowin' in the Wind" ve "A Hard Rain's A-Gonna Fall" gibi sonradan 'marş' niteliği kazanacak parçalar ve "Girl From the North Country" ve "Don't Think Twice, It's All Right" gibi nefes kesen baladlar, yer alır.
Sonraki yıllarda "The Times They Are A-Changin'" ve "Another Side of Bob Dylan" albümlerini çıkarır. Bu ikincisinde yer alan bir de 'Ballad in Plain D' şarkısı vardır ki, Bob Dylan'ın uzatmalı sevgilisi Suze Rottolo'dan ayrılışının acı fakat tek yanlı çizilmiş bir resmi gibidir.
Bu olaydan yirmi küsur yıl sonra Bob Dylan 'Keşke o şarkıyı yayınlamasaydım..' demiştir.
DYLAN, JOAZ BAEZ ILIŞKISI
Kız arkadaşından ayrıldıktan sonra Bob Dylan, Joan Baez ile takılmaya başlar. Duygusal tarafı bir yana, bu ilişki ikisi için de yararlı olur: Baez, Dylan'ın henüz yayınlanmamış bestelerini alır, karşılığında onu kendi konserlerine çıkararak hayranlarına tanıttır.
1965 başlarında Bob Dylan, folk müziğin gerektirdiği akustik sınırların ötesine geçmeyi kafasına takar. Yarı akustik yarı elektrikli seslerden oluşmuş "Bringing It All Back Home" albümünü dokuz kişilik bir grupla kaydeder. Bu albümde yer alan “Mr. Tambourine Man” şarkısını akustik kaydetmiştir. Albümün çıkmasından bir hafta sonra “The Byrds” grubu bu şarkıyı elektrikli seslerle yeniden kaydeder ve folk-rock kategorisinde listebaşı olur.
(Kolomb'un Amerika'ya o kadar yaklaşmışken Bahama adalarında takılıp kalması ve sonra Amerigo Vespucci'nin Amerika anakarasına ayak basan ve kıtaya adını veren ilk kaşif olmasını hatırlattı bu da bana.. Siz okyanuslarca yol geliyorsunuz, 'şu albümün bir kısmını elektrikli aletlerle seslendireyim..' diyorsunuz. Arada her nasılsa akustik sesli bıraktığınız bir şarkıyı sadece bir hafta sonra başka birisi elektrikli seslerle kaydedip malı götürüyor. Bob Dylan herhalde biraz bozulmuştur bu duruma, ne dersiniz?).
“Mr. Tambourine Man” şarkısı daha sonraları “Çağdaş Terimler ve Deyimler Sözlüğü” gibi bir şey olur. Şarkının içerdiği deyimler ve kullandığı kelimelerin zenginliği ve Bob Dylan'ın şair tarafını net olarak anlatır.
LIKE A ROLLING STONE KIRKBEŞLIĞI
Dylan'ın folk şarkıcılığından rock starlığına geçişi sancılı olur.1965'te Newport Folk Festivali'nde yeni şarkılarını Paul Butterfield Blues Band eşliğinde söylerken yuhalanır ve sahneden çekilir.
Kendi ünü Joan Baez'in ününü geçmeye başladığında Joan Baez'le ilişkisinde sorunlar çıkar. (Barbra Streisand ile Kris Kristofferson'un başrolleri paylaştığı 'A Star is Born' filminde işlenen temanın, kadınla erkek rol değiştirmiş versiyonu gibi düşünün) Bob Dylan o sıralarda, menajerinin bir arkadaşı olan Albert Grossman'ın karısı Sara Lowndes ile ilişkiye girer. Kısa süre sonra da evlenirler.
O günlerde çıkardığı "Highway 61 Revisited" albümünde yer alan 'Like a Rolling Stone' ayrıca 45'lik olarak yayinlanir ve Billboard 45'likler listesinde iki numaraya kadar yükselir. Altı dakikadan daha uzun süren bu asabi şarkı, 45'lik olarak çıkmış en uzun süreli şarkıdır.
Bir sonraki albüm, 1966 tarihli “Blonde on Blonde”, bir diğer dönüm noktasıdır. Bob Dylan o sırada henüz 25 yaşındadır ama kendi neslinin “en önemli sesi” olarak görülmektedir. Üstünde bunun inanılmaz baskısını hissetmektedir. 29 Temmuz 1966'da geçirdiği ve neredeyse ölümüne yol açabilecek motosiklet kazasından sonra, Woodstock, New York'taki evinde karısı ve yeni doğan oğlu Jesse ile inzivaya çekilir.
Birkaç yıl sonra çıkardığı "Nashville Skyline" hayranları arasında hayalkırıklığı yaratır. Hele ondan sonra gelen 1970 tarihli "Self Portrait" eleştirmenlerce 'sahici bir felaket' olarak nitelenir. 1971 tarihli "Tarantula" ise, Dylan'ın başarılı çalışmalarından çok uzaktır.
Bob Dylan 1973 sonunda "Planet Waves" albümünü çıkarır ve 1974 Ocak ayından itibaren Amerika turnesine çıkar. Bu albüm Dylan'ın listebaşı olabilen ilk albümüdür. Bu turne sırasındaki konserleri efsane olur. Toplam 40 konserlik seri için toplam 658.000 kişilik yer olmasına rağmen, organizatörlere yazılı olarak iletilen taleplerin sayısı on iki milyon bileti geçmiştir. Konser kayılarından oluşan iki LP'lik "Before the Flood" albümü listelerde 3. Sıraya kadar çıkar.
Dylan’ın 1974 konserleri geri dönüşünün zeminini hazırlar ve 1975 yılında yayınlanan “Blood on the Tracks” isimli albüm (dağılan evliliğinin hikayesininden esinlenerek hazırlamıştır) Dylan’ın listelerde bir numaraya ulaşan ikinci albümü olur.
1980’ler Dylan açısından eski başarılarından uzak geçer. Konserlerine devam etmesine ve her bir kaç yılda bir albüm çıkarmasına rağmen eski bir rock efsanesi, yaratıcılıkta şaşırtıcı derecede zorlanmaktadır.
DOKSANLARIN SONUNDA GELEN GRAMMY ÖDÜLLERI
90’lar boyunca, Dylan zamanını konserlere ve resim yapmaya ayırır. Belli aralıklarla eski folk şarkılarından toplama albümler yayınlasa da Dylan’ın yeni şarkılarını dinlemek için 90’ların sonunu beklemek gerekir.
Dylan’ın yedi yıl aradan sonra yayınladığı ve yeni şarkılarının yer aldığı ilk album olan “Time Out of Mind” 1997 yılında yayınlanır. Son derece iyi yorumlar alan albüm beklenmedik bir şekilde ilk 10 listesine girer. Albümün başarısı Dylan adının yeniden gündeme gelmesini sağlar. 1998 yılında, Time Out of Mind üç dalda Grammy ödülü kazanır, (En İyi Albüm, En İyi Modern Folk Albümü ve En Iyi Erkek Rock Müzisyeni dallarında). Dylan’ın son albümü 2001 yılında “Love and Theft” adıyla yayınlanır.
Bob Dylan'ın Tüm Albümleri
* Highway 61 Revisited
* Blood on the Tracks
* Bringing It All Back Home
* The Freewheelin' Bob Dylan
* Best of
* Modern Times
* Desire
* Another Side of Bob Dylan
* John Wesley Harding
* Nashville Skyline
* Bob Dylan
* Greatest Hits
* Self Portrait
* Time Out of Mind
* The Times They Are A-Changin'
* Bob Dylan's Greatest Hits
* The Essential Bob Dylan
* New Morning
* Dylan
* The Best of Bob Dylan
* Oh Mercy
* No Direction Home: The Bootleg Series Volume 7 (The Soundtrack)
* MTV Unplugged
* Infidels
* Street Legal
* The Minnesota Tapes (disc 1)
* Love and Theft
* Slow Train Coming
* The Minnesota Tapes (disc 2)
* The Ultimate Collection
* The Essential
* World Gone Wrong
* Biograph (disc 2)
* Love & Theft
* Pat Garrett & Billy the Kid
* Planet Waves
* The Essential Bob Dylan (disc 2)
* Hard Rain
* Good as I Been to You
* Natural Born Killers
* The Minnesota Tapes (disc 3)
* Biograph
* The Royal Tenenbaums
* Biograph (disc 3)
* The Big Lebowski
* Greatest Hits Volume 3
* Under the Red Sky
* Empire Burlesque
Bob Dylan'ın En Popüler Şarkıları
* Like a Rolling Stone
* Blowin' in the Wind
* Mr. Tambourine Man
* Subterranean Homesick Blues
* Just Like a Woman
* Tangled Up in Blue
* I Want You
* All Along the Watchtower
* Hurricane
* The Times They Are A-Changin'
* Lay Lady Lay
* Rainy Day Women #12 & 35
* Don't Think Twice, It's All Right
* Knockin' on Heaven's Door
* Shelter From the Storm
* It's All Over Now, Baby Blue
* Maggie's Farm
* Positively 4th Street
* Visions of Johanna
* Ballad of a Thin Man
* Tombstone Blues
* Forever Young
* Desolation Row
* Highway 61 Revisited
* It Ain't Me Babe
* Stuck Inside of Mobile With the Memphis Blues Again
* Simple Twist of Fate
* Masters of War
* She Belongs to Me
* Just Like Tom Thumb's Blues
* If Not for You
* Girl From the North Country
* A Hard Rain's A-Gonna Fall
* Queen Jane Approximately
* Leopard-Skin Pill-Box Hat
* It Takes a Lot to Laugh, It Takes a Train to Cry
* Pledging My Time
* I Shall Be Released
* Idiot Wind
* From a Buick 6
* One of Us Must Know (Sooner or Later)
* Absolutely Sweet Marie
* Gotta Serve Somebody
* I'll Be Your Baby Tonight
* Buckets of Rain
* Meet Me in the Morning
* If You See Her, Say Hello
* Thunder On The Mountain
* 4th Time Around
* You're Gonna Make Me Lonesome When You Go