Güneş, pencereden içeri süzülüp odanın her köşesini altın sarısı bir ışıkla kaplıyordu. Saat tik tak sesiyle odanın sessizliğini bozuyor, sanki zaman durmuşçasına yavaş ilerliyordu. Etrafındaki her şey aynıydı, ama o, her şeyden farklıydı. Yokluğu, odanın her köşesinde hissediliyordu.
Hatırlıyordu, ilk tanıştıkları günü. Kalbi, onun gülüşüyle birlikte hızla atmaya başlamıştı. Gözleri, onun gözlerinde kaybolmuştu. O an, hayatının geri kalanında onunla olmak istediğine karar vermişti. Ama hayat, bazen en güzel planları dahi altüst edebiliyordu.
Şimdi ise yalnızdı. Etrafında insanlar vardı, ama hiçbiri onun yerini dolduramıyordu. Onunla geçirdikleri anılar, zihninde sürekli canlanıyordu. Ellerinin teninde bıraktığı sıcaklık, kokusu, her şey... O anları yaşamak istiyordu ama olmuyordu.
Geceleri, uykuya dalmakta zorlanıyordu. Tavanı sayarken, onunla ilgili hayaller kuruyordu. Gündüzleri ise, meşgul olmaya çalışıyordu ama içinden bir ses, onu sürekli yalnızlığa itiyordu.
Bir gün, eski fotoğraflarına bakarken göz yaşlarına boğuldu. Her fotoğraf, bir anı taşıyordu. Onlarla birlikte gülmüştü, ağlamıştı, hayaller kurmuştu. Şimdi ise, bu anılar sadece birer hatıra olmuştu.
Zamanla, acısı biraz dinse de, içindeki boşluk hiç kapanmadı. Anladı ki, bazı yaralar asla iyileşmeyebilir. Ama hayat devam ediyordu. Ve o, yaşamaya devam etmek zorundaydı. Belki bir gün, bu acıyı aşacak ve yeniden mutlu olacaktı. Belki de, bu boşluk hayatının bir parçası olarak kalacaktı. Kim bilir?
Hatırlıyordu, ilk tanıştıkları günü. Kalbi, onun gülüşüyle birlikte hızla atmaya başlamıştı. Gözleri, onun gözlerinde kaybolmuştu. O an, hayatının geri kalanında onunla olmak istediğine karar vermişti. Ama hayat, bazen en güzel planları dahi altüst edebiliyordu.
Şimdi ise yalnızdı. Etrafında insanlar vardı, ama hiçbiri onun yerini dolduramıyordu. Onunla geçirdikleri anılar, zihninde sürekli canlanıyordu. Ellerinin teninde bıraktığı sıcaklık, kokusu, her şey... O anları yaşamak istiyordu ama olmuyordu.
Geceleri, uykuya dalmakta zorlanıyordu. Tavanı sayarken, onunla ilgili hayaller kuruyordu. Gündüzleri ise, meşgul olmaya çalışıyordu ama içinden bir ses, onu sürekli yalnızlığa itiyordu.
Bir gün, eski fotoğraflarına bakarken göz yaşlarına boğuldu. Her fotoğraf, bir anı taşıyordu. Onlarla birlikte gülmüştü, ağlamıştı, hayaller kurmuştu. Şimdi ise, bu anılar sadece birer hatıra olmuştu.
Zamanla, acısı biraz dinse de, içindeki boşluk hiç kapanmadı. Anladı ki, bazı yaralar asla iyileşmeyebilir. Ama hayat devam ediyordu. Ve o, yaşamaya devam etmek zorundaydı. Belki bir gün, bu acıyı aşacak ve yeniden mutlu olacaktı. Belki de, bu boşluk hayatının bir parçası olarak kalacaktı. Kim bilir?