Bozulan Türkçe
Türkiye'de milli ülkünün hükümetler eliyle yok edilmesinden ve milli eğitimin başına uzun yıllar kozmopolit unsurların gelmesinden sonra kültürün bütün alanlarında olduğu gibi dil de de bir yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın başladığı bilinen, görülen bir gerçektir.
Türkçeyi Türkleştirmekle, Türkçeleştiriyoruz diye bozmanın birbirine karıştırıldığı zamanımızda, ortada görülen manzara aklın, mantığın ve bilginin safdışı edilmesidir.
Halk Partisi hükümetleri zamanında okullardan Türkçe dilbilgisi (gramer)nin yıllarca kaldırılması neticesinde doğru Türkçe yazamayan birkaç nesil türediği gibi, Türkçeyi Türkçeleştirmek bahanesiyle yapılan bozmaların sonucu da ortaya dil diye gülünç bir ucube çıkarması olmuştur.
Türkçeyi yanlış kullanma hastalığı, bir zamanlar, Mareşel Fevzi Çakmak'ın Genel Kurmay Başkanlığı sırasında askerlik terimlerini makul ve mantıklı bir anlayışla, bilgi ile Türkçeleştiren orduya da bulaşmıştır.
Bunun en belirli örneği rütbe adlarında görülmektedir.Eskiden piyade yüzbaşısı, piyade binbaşısı,topçu albayı denirken ve şüphesiz doğrusu da bu iken şimdi piyade yüzbaşı, piyade binbaşı , topçu albay denilmektedir. Piyade ve topçu kelimeleri hem isim hem de sıfat olduğu için, diyelimki bu rütbe isimlerinde sıfat olarak ele alınmış ve piyade yüzbaşı diyerek sıfatı tamlaması (sıfat terkibi) vücuda getirilmiştir. Fakat istihkam, muharebe, tank, güverte, makine, hava gibi sıfat tarafı olmayıp yalnız isim olan kelimelerle rütbeler bir araya gelince ortaya makine albay, hava general gibi Türkçenin kurallarına ve selikasına asla uymayan, yanlış ve acayip terkipler ortaya çıkmaktadır.
Bu yanlışın tevil tarafı, gerekçesi yoktur. Kısaltmak için yapıldığı da söylenemez. Kutlu bir varlık olan dil, kısaltmak, zamandan kazanmak için bozulamaz.
Bugünkü Türkçede iki isim yan yana gelip toplu bir mana belirttiği zaman ya ikisi ya da en aşağı biri takı alır: Türk cumhuriyeti, Türk bayrağı, evin kapısı, ulusun gözbebeği gibi. Bunların Türk cumhuriyet, Türk bayrak, ev kapı, ulusun gözbebek haline getirilmesi nasıl bir facia ise tank albay, güverte binbaşı da aynı şeydir.
İki isim yan yana geldiği halde ikisi de takı almazsa birinci isim, sıfat sıfat olarak kullanılmış demektir. Demir kapı, gümüş kutu terkipleri kullanılış bakımından büyük yapı veya küçük kutu terkiplerinden farklı değildir.
Coğrafya isimlerinde ikisi de takı almayan isimler isim terkibi olmak halini kaybedip kaynaşmışlar, tek kelime haline gelmişler, birleşik isim olmuşlardır: Kadıköy, Göztepe, Tınaztepe, Adatepe gibi...
Türkçeyi yabancı ve gereksiz kelimelerde temizlerken güdülecek prensip önce Türkiye Türkçesinden, sonra öteki Türkçelerden kelime almak olmadığı taktirde Türkçenin kurallarına, kanunlarına, dil zevkine uymak şartıyla kelime türetmekti.
Acemler böyle yapıyorlar. Son zamanlarda imparotiçe veya kraliçe karşılığı olarak Ferah Diba için kullandıkları şehbanu kelimesi bunlardan biridir.Farsçanın zevkine uygundur. İlk işitende anlar.Bizde ise böyle dil zevki gibi noktalara aldıran yok. İnkılap yerine uydurulan devrim ile hayat yerine uydurulan yaşantı hiç şüphesiz Türkçeyi hiç bilmeyen cehele-i fecerenin kariha-i sabihasından çıkmıştır. Türkistan Türkçesinde inkılap karşılığı zaten mevcut olan özgeriş kelimesi alınsaydı, başka demek olan özge den çıktığı, başkalaştırmak manasına gelen özgermekten yapılmış olduğu için hem doğru türetilmiş olacak, hem de hiç olmazsa eski edebiyatı bilenler tarafından hiç yadırganmadan kabul edilecekti?
Bunun gibi hayat kelimesinin Türkçesi olarak zaten eski metinlerde bulunan dirlik kabul olunsaydı yaşantı ya hiç lüzum kalmayacak, hayatı atmak isteyenlerin elinede mantikı bir koz vermiş olacaktı.
Böyle yapılmadı. Şimdi herkes dili istediği gibi kullanıyor. Bu, istediği gibi kullanma yalnız şahışlara münhasır kalmayıp resmi dairelere de giriyor. İş yalnız kelime uydurmakla kalsa iyi. Türkçenin yapısı, dilbilgisi de bozuluyor ve Milli Eğitim Bakanlığı, Yemliha'yı kıskandıracak tatlı bir uyku ile uyumasına devam ediyor.
Eski Kültür Müsteşarı Adnan Ötüken'in Türk Dili İçin Mücadele başlığı altında yayınladığı iki broşür, bu facianın durdurulması için atılmış ilk adım sayılabilir. Adnan Ötüken bu memlekete bir Milli kütüphane kazandırmış olan şahsiyettir. Bu bakımdan hizmeti büyüktür. Türklüğe hizmetinin en büyük delili ise kültür müsteşarlığı sırasında solcuların ona kültür düşmanı kültür müsteşarılakabını takmalarıdır. Hiç şüphesi uydurma ve iğrenç tilciklerle, tümlerle, ya dalarla konuşan kültür maskaraları Adnan Ötüken'in kültürünü ve milli kütüre hizmetini anlayamazlar, anlasalar da satılmış oldukları merkezlerin direktifi dolayısıyla kabul edemezlerdi.
Türkçenin bugünkü acıklı durumu karşısında çok şey yazılabilirse de burada, yayılmak istidadı gösteren bir tanesini işaret ederek geçeceğim ve söylenecek başka şeyleri ileriye bırakacağım.
Türkçenin bir kaidesi şudur:
Şahıs zamirleri ile, gibi, için, kadar, kelimeleriyle birleştikleri zaman genetif haline geçerler. Yani benle yerine benimle dendiği gibi ben gibi yerine benim gibi demek icab eder.
Yeni nesillerin benimle,seninle,onunla yerine benle, senle, onla diye konuşması Hristiyan azınlıkların Türkçesine benzemekte ve insanı Türkçeden iğrendirmektedir. Gençlere bir ders olmak üzere burada bir kaidenin listesini veriyorum.
YANLIŞ DOĞRU
BENLE / BENİMLE
SENLE / SENİNLE
ONLA / ONUNLA
BİZLE / BİZİMLE
SİZLE / SİZİNLE
BEN GİBİ / BENİM GİBİ
SEN GİBİ / SENİN GİBİ
O GİBİ / ONUN GİBİ
BİZ GİBİ / BİZİM GİBİ
SİZ GİBİ / SİZİN GİBİ
BEN KADAR / BENİM KADAR
SEN KADAR / SENİN KADAR
O KADAR / ONUN KADAR
BİZ KADAR / BİZİM KADAR
SİZ KADAR / SİZİN KADAR
BEN İÇİN / BENİM İÇİN
SEN İÇİN / SENİN İÇİN
O İÇİN / ONUN İÇİN
BİZ İÇİN / BİZİM İÇİN
SİZ İÇİN / SİZİN İÇİN
Zamirin sonuna çoğul takısı gelince bu kaide yürümüyor: Onlarla, onla gibi, onlar kadar, onlar için. İşaret sıfatlarında da bu kaide yürürlükte değildir: O kadar, bu kadar, şu kadar, o gibi, bu gibi, şu gibi...
Türkiye'de milli ülkünün hükümetler eliyle yok edilmesinden ve milli eğitimin başına uzun yıllar kozmopolit unsurların gelmesinden sonra kültürün bütün alanlarında olduğu gibi dil de de bir yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın başladığı bilinen, görülen bir gerçektir.
Türkçeyi Türkleştirmekle, Türkçeleştiriyoruz diye bozmanın birbirine karıştırıldığı zamanımızda, ortada görülen manzara aklın, mantığın ve bilginin safdışı edilmesidir.
Halk Partisi hükümetleri zamanında okullardan Türkçe dilbilgisi (gramer)nin yıllarca kaldırılması neticesinde doğru Türkçe yazamayan birkaç nesil türediği gibi, Türkçeyi Türkçeleştirmek bahanesiyle yapılan bozmaların sonucu da ortaya dil diye gülünç bir ucube çıkarması olmuştur.
Türkçeyi yanlış kullanma hastalığı, bir zamanlar, Mareşel Fevzi Çakmak'ın Genel Kurmay Başkanlığı sırasında askerlik terimlerini makul ve mantıklı bir anlayışla, bilgi ile Türkçeleştiren orduya da bulaşmıştır.
Bunun en belirli örneği rütbe adlarında görülmektedir.Eskiden piyade yüzbaşısı, piyade binbaşısı,topçu albayı denirken ve şüphesiz doğrusu da bu iken şimdi piyade yüzbaşı, piyade binbaşı , topçu albay denilmektedir. Piyade ve topçu kelimeleri hem isim hem de sıfat olduğu için, diyelimki bu rütbe isimlerinde sıfat olarak ele alınmış ve piyade yüzbaşı diyerek sıfatı tamlaması (sıfat terkibi) vücuda getirilmiştir. Fakat istihkam, muharebe, tank, güverte, makine, hava gibi sıfat tarafı olmayıp yalnız isim olan kelimelerle rütbeler bir araya gelince ortaya makine albay, hava general gibi Türkçenin kurallarına ve selikasına asla uymayan, yanlış ve acayip terkipler ortaya çıkmaktadır.
Bu yanlışın tevil tarafı, gerekçesi yoktur. Kısaltmak için yapıldığı da söylenemez. Kutlu bir varlık olan dil, kısaltmak, zamandan kazanmak için bozulamaz.
Bugünkü Türkçede iki isim yan yana gelip toplu bir mana belirttiği zaman ya ikisi ya da en aşağı biri takı alır: Türk cumhuriyeti, Türk bayrağı, evin kapısı, ulusun gözbebeği gibi. Bunların Türk cumhuriyet, Türk bayrak, ev kapı, ulusun gözbebek haline getirilmesi nasıl bir facia ise tank albay, güverte binbaşı da aynı şeydir.
İki isim yan yana geldiği halde ikisi de takı almazsa birinci isim, sıfat sıfat olarak kullanılmış demektir. Demir kapı, gümüş kutu terkipleri kullanılış bakımından büyük yapı veya küçük kutu terkiplerinden farklı değildir.
Coğrafya isimlerinde ikisi de takı almayan isimler isim terkibi olmak halini kaybedip kaynaşmışlar, tek kelime haline gelmişler, birleşik isim olmuşlardır: Kadıköy, Göztepe, Tınaztepe, Adatepe gibi...
Türkçeyi yabancı ve gereksiz kelimelerde temizlerken güdülecek prensip önce Türkiye Türkçesinden, sonra öteki Türkçelerden kelime almak olmadığı taktirde Türkçenin kurallarına, kanunlarına, dil zevkine uymak şartıyla kelime türetmekti.
Acemler böyle yapıyorlar. Son zamanlarda imparotiçe veya kraliçe karşılığı olarak Ferah Diba için kullandıkları şehbanu kelimesi bunlardan biridir.Farsçanın zevkine uygundur. İlk işitende anlar.Bizde ise böyle dil zevki gibi noktalara aldıran yok. İnkılap yerine uydurulan devrim ile hayat yerine uydurulan yaşantı hiç şüphesiz Türkçeyi hiç bilmeyen cehele-i fecerenin kariha-i sabihasından çıkmıştır. Türkistan Türkçesinde inkılap karşılığı zaten mevcut olan özgeriş kelimesi alınsaydı, başka demek olan özge den çıktığı, başkalaştırmak manasına gelen özgermekten yapılmış olduğu için hem doğru türetilmiş olacak, hem de hiç olmazsa eski edebiyatı bilenler tarafından hiç yadırganmadan kabul edilecekti?
Bunun gibi hayat kelimesinin Türkçesi olarak zaten eski metinlerde bulunan dirlik kabul olunsaydı yaşantı ya hiç lüzum kalmayacak, hayatı atmak isteyenlerin elinede mantikı bir koz vermiş olacaktı.
Böyle yapılmadı. Şimdi herkes dili istediği gibi kullanıyor. Bu, istediği gibi kullanma yalnız şahışlara münhasır kalmayıp resmi dairelere de giriyor. İş yalnız kelime uydurmakla kalsa iyi. Türkçenin yapısı, dilbilgisi de bozuluyor ve Milli Eğitim Bakanlığı, Yemliha'yı kıskandıracak tatlı bir uyku ile uyumasına devam ediyor.
Eski Kültür Müsteşarı Adnan Ötüken'in Türk Dili İçin Mücadele başlığı altında yayınladığı iki broşür, bu facianın durdurulması için atılmış ilk adım sayılabilir. Adnan Ötüken bu memlekete bir Milli kütüphane kazandırmış olan şahsiyettir. Bu bakımdan hizmeti büyüktür. Türklüğe hizmetinin en büyük delili ise kültür müsteşarlığı sırasında solcuların ona kültür düşmanı kültür müsteşarılakabını takmalarıdır. Hiç şüphesi uydurma ve iğrenç tilciklerle, tümlerle, ya dalarla konuşan kültür maskaraları Adnan Ötüken'in kültürünü ve milli kütüre hizmetini anlayamazlar, anlasalar da satılmış oldukları merkezlerin direktifi dolayısıyla kabul edemezlerdi.
Türkçenin bugünkü acıklı durumu karşısında çok şey yazılabilirse de burada, yayılmak istidadı gösteren bir tanesini işaret ederek geçeceğim ve söylenecek başka şeyleri ileriye bırakacağım.
Türkçenin bir kaidesi şudur:
Şahıs zamirleri ile, gibi, için, kadar, kelimeleriyle birleştikleri zaman genetif haline geçerler. Yani benle yerine benimle dendiği gibi ben gibi yerine benim gibi demek icab eder.
Yeni nesillerin benimle,seninle,onunla yerine benle, senle, onla diye konuşması Hristiyan azınlıkların Türkçesine benzemekte ve insanı Türkçeden iğrendirmektedir. Gençlere bir ders olmak üzere burada bir kaidenin listesini veriyorum.
YANLIŞ DOĞRU
BENLE / BENİMLE
SENLE / SENİNLE
ONLA / ONUNLA
BİZLE / BİZİMLE
SİZLE / SİZİNLE
BEN GİBİ / BENİM GİBİ
SEN GİBİ / SENİN GİBİ
O GİBİ / ONUN GİBİ
BİZ GİBİ / BİZİM GİBİ
SİZ GİBİ / SİZİN GİBİ
BEN KADAR / BENİM KADAR
SEN KADAR / SENİN KADAR
O KADAR / ONUN KADAR
BİZ KADAR / BİZİM KADAR
SİZ KADAR / SİZİN KADAR
BEN İÇİN / BENİM İÇİN
SEN İÇİN / SENİN İÇİN
O İÇİN / ONUN İÇİN
BİZ İÇİN / BİZİM İÇİN
SİZ İÇİN / SİZİN İÇİN
Zamirin sonuna çoğul takısı gelince bu kaide yürümüyor: Onlarla, onla gibi, onlar kadar, onlar için. İşaret sıfatlarında da bu kaide yürürlükte değildir: O kadar, bu kadar, şu kadar, o gibi, bu gibi, şu gibi...