Budizm başlangıçta yalnızca ahlâkî düşünceler ve bir tür yoga hayatı ya da düzenli ve disiplinli bir yaşam anlayışı ile sınırlanmış ve daha sonra kutsal kast ayrımlarına Tanrı"ya tapınma biçimlerine ve kurban törenlerine dayanan ayrılarak aynı zamanda felsefi bir akım şeklinde gelişmiştir. Buddhizme göre varolan her şey Tanrı"nın hiçbir müdahalesi olmadan mekanik yasalara uygun olarak maddeden meydana gelir. Evrende ne varsa bu şekilde varlığa gelir. Ruh da bu yasalara tabi olmak durumundadır. Başka bir deyişle Buddhizmvarlık görüşünde bireylerin canlı varlıkların ezeli-ebedi bir ruhları olmadığını savunur. Bir Yaratıcının varolmadığına inanan Buddha"ya göre kötülükle acının varoluşu bir yaratıcıya duyulacak inancın önünde aşılmaz bir engel oluşturur.
Buddhizme göre aslında nesneler varlıklar duygular hiçbiri devamlı değildir. Her şey geçicidir ve insanın bağlanabileceği herhangi bir şey yoktur. Madde dünyasında ve ruh dünyasında devamlı hiçbir şey yokturDünya yoktur kainat yoktur ruh yoktur.
Buddhizmin materyalizmden ayrıldığı önemli noktalardan biri de maddenin nihai gerçeklik olmadığını söylemesidir. Buddha şöyle der:
Fiziksel objelerin aslında kendilerinden gerçekliklerinin olmadığını öğretiyorum bunların ancak zihnin ürünleri olduğunu söylüyorumaslında hepsi bir hayal' dir. Bunların duyularla algılandığı ve ayırt edildiği doğrudur fakat aslında diğer yandan hiçbirinin kendiliğinden kendi' doğaları gerçeklikleri yoktur. Onlar gerçekte görülmüyorlar ama zihin tarafından tasarımlanıyorlar'. Bir bakıma kavranabiliyorlar ama bir bakıma da gerçekte kavranamıyorlar
"İnsan İsimlere formlara ve maddesel dünyaya bağlanır ve onların zihnin bir yanılsaması olduğunu zihinde oluştuğunu unutur ve hata yapar böylece zihnin özgürlüğü engellenmiş olur"
Buddhizme göre madde "nihai gerçeklik" değildir maddeden önce "zihin" ve "düşünce" vardı. ("Maddeden önce zihin ve düşünce vardır" ifadesi sadece Mahayana okullarınca kullanılır. Theravada bu ifadeyi fazla karışık bulur onun yerine "Madde ve zihin her an etkileşim halindedir" der.) Madde de aynı ruh Tanrı "ben" inancı gibi zihnin bir yanılsamasıdır. Her şey gerçekte zihnin bir yanılsamasıdır. Haller vardır ve bu haller de nedensellik yasası çerçevesinde kendinden önceki haller tarafından etkilenip meydana getirilir. Bu durumlar oluş halleri geçici olarak bir araya gelir ve sahte kainatı sahte boş bir "ben" i yaratır.
Önemli kutsal Buddhist metinlerinden biri olan "Heart Sutra"da Buddha"nın ciddi öğrencilerinden olan ve Nirvana"ya ulaştığına inanılan kendisine de bazen "Buddha"(aydınlanmış) denilen Bodhisattva Avalokiteshvara Buddha"nın yaptığı derin içe dalış meditasyonunu yaptıktan sonra şunları söyler ve Buddha da bu gerçeği kavradığı için onu över:
"Bütün şekillerformlar "boşluk"tur. Formlar boşluktan başka bir şey değildir. Aynı şey duygular algılayışlar oluşumlar ve bilinç/zihin için de geçerlidir.
Bütün fenomenler aslında "boşluk"tur. Hiçbir şey ne yaratılmıştır ne yok edilmiştirne artar ne azalır. Bu nedenle bu "boşluğa" dahildir her şey. Boşluktan ayrı ne formlar vardır ne duygular ne algılamalar ne oluşumlar ne de zihin vardır. Kulak ta yoktur göz de yoktur zihin şuuru da yoktur. Cehalet yoktur ne yaşlılık vardır ne hastalık ne de ölüm. Ulaşılacak bir şey de yoktur.
Buddhalığa Nirvana"ya ulaşanlar bu gerçekliği kavrarlar."
Avolakiteshvara kendinden değişmez sabit gerçekliği olan hiçbir şey olmadığını her şeyin sebeplere ve koşullara bağlı olduğunu söyler. "Ben" diye bir şey aslında yoktur. Formlar(algıladığımız dış dünya) aslında "gerçek" değildir"Form" olmadan algı da olmayacağından ve zihin kendini ifade edemeyeceğinden kendini anlamlandıramayacağından zihin de aslında bu "boşluğa" dahildir. Ama zihin olmadan da "formlar" hiçbir şey ifade etmeyecektir. Form olmadan zihin diye bir şey olmaz çünkü hiçbir şeye tepki vermez ama zihin olmadan da form hiçbir şey ifade etmez. Bütün dünya aslında 6 organın 6 farkındalık biçiminin (ki bunun içine ayrıca düşünme de dahil edilir) ilüzyonundan ibarettir. Duyu organları ve beynin yarattığı düşünce yetisi de ilgili farkındalık biçimlerini algılar. Ama bunlar "gerçeklik" değildir gerçeklik bunlardan oluşmaz. Buddha"ya göre aslında "gerçek zihin" beyinde yahut vücudun içinde de oluşmaz. Beyinde oluşturduğumuz düşünceler "gerçek saf zihin" değildir dış dünyaya bağlı yorumlardan deneyimlerdendeneyimlemelerden ve egodan "ben" düşüncesinden oluşur.
Buddhizme göre aslında nesneler varlıklar duygular hiçbiri devamlı değildir. Her şey geçicidir ve insanın bağlanabileceği herhangi bir şey yoktur. Madde dünyasında ve ruh dünyasında devamlı hiçbir şey yokturDünya yoktur kainat yoktur ruh yoktur.
Buddhizmin materyalizmden ayrıldığı önemli noktalardan biri de maddenin nihai gerçeklik olmadığını söylemesidir. Buddha şöyle der:
Fiziksel objelerin aslında kendilerinden gerçekliklerinin olmadığını öğretiyorum bunların ancak zihnin ürünleri olduğunu söylüyorumaslında hepsi bir hayal' dir. Bunların duyularla algılandığı ve ayırt edildiği doğrudur fakat aslında diğer yandan hiçbirinin kendiliğinden kendi' doğaları gerçeklikleri yoktur. Onlar gerçekte görülmüyorlar ama zihin tarafından tasarımlanıyorlar'. Bir bakıma kavranabiliyorlar ama bir bakıma da gerçekte kavranamıyorlar
"İnsan İsimlere formlara ve maddesel dünyaya bağlanır ve onların zihnin bir yanılsaması olduğunu zihinde oluştuğunu unutur ve hata yapar böylece zihnin özgürlüğü engellenmiş olur"
Buddhizme göre madde "nihai gerçeklik" değildir maddeden önce "zihin" ve "düşünce" vardı. ("Maddeden önce zihin ve düşünce vardır" ifadesi sadece Mahayana okullarınca kullanılır. Theravada bu ifadeyi fazla karışık bulur onun yerine "Madde ve zihin her an etkileşim halindedir" der.) Madde de aynı ruh Tanrı "ben" inancı gibi zihnin bir yanılsamasıdır. Her şey gerçekte zihnin bir yanılsamasıdır. Haller vardır ve bu haller de nedensellik yasası çerçevesinde kendinden önceki haller tarafından etkilenip meydana getirilir. Bu durumlar oluş halleri geçici olarak bir araya gelir ve sahte kainatı sahte boş bir "ben" i yaratır.
Önemli kutsal Buddhist metinlerinden biri olan "Heart Sutra"da Buddha"nın ciddi öğrencilerinden olan ve Nirvana"ya ulaştığına inanılan kendisine de bazen "Buddha"(aydınlanmış) denilen Bodhisattva Avalokiteshvara Buddha"nın yaptığı derin içe dalış meditasyonunu yaptıktan sonra şunları söyler ve Buddha da bu gerçeği kavradığı için onu över:
"Bütün şekillerformlar "boşluk"tur. Formlar boşluktan başka bir şey değildir. Aynı şey duygular algılayışlar oluşumlar ve bilinç/zihin için de geçerlidir.
Bütün fenomenler aslında "boşluk"tur. Hiçbir şey ne yaratılmıştır ne yok edilmiştirne artar ne azalır. Bu nedenle bu "boşluğa" dahildir her şey. Boşluktan ayrı ne formlar vardır ne duygular ne algılamalar ne oluşumlar ne de zihin vardır. Kulak ta yoktur göz de yoktur zihin şuuru da yoktur. Cehalet yoktur ne yaşlılık vardır ne hastalık ne de ölüm. Ulaşılacak bir şey de yoktur.
Buddhalığa Nirvana"ya ulaşanlar bu gerçekliği kavrarlar."
Avolakiteshvara kendinden değişmez sabit gerçekliği olan hiçbir şey olmadığını her şeyin sebeplere ve koşullara bağlı olduğunu söyler. "Ben" diye bir şey aslında yoktur. Formlar(algıladığımız dış dünya) aslında "gerçek" değildir"Form" olmadan algı da olmayacağından ve zihin kendini ifade edemeyeceğinden kendini anlamlandıramayacağından zihin de aslında bu "boşluğa" dahildir. Ama zihin olmadan da "formlar" hiçbir şey ifade etmeyecektir. Form olmadan zihin diye bir şey olmaz çünkü hiçbir şeye tepki vermez ama zihin olmadan da form hiçbir şey ifade etmez. Bütün dünya aslında 6 organın 6 farkındalık biçiminin (ki bunun içine ayrıca düşünme de dahil edilir) ilüzyonundan ibarettir. Duyu organları ve beynin yarattığı düşünce yetisi de ilgili farkındalık biçimlerini algılar. Ama bunlar "gerçeklik" değildir gerçeklik bunlardan oluşmaz. Buddha"ya göre aslında "gerçek zihin" beyinde yahut vücudun içinde de oluşmaz. Beyinde oluşturduğumuz düşünceler "gerçek saf zihin" değildir dış dünyaya bağlı yorumlardan deneyimlerdendeneyimlemelerden ve egodan "ben" düşüncesinden oluşur.