Bir zamanlar, küçük bir köyde yaşayan ve acı biberlere karşı takıntılı olan Ali adında bir adam vardı. Ali, öyle bir acı biber tutkunuydu ki, evinin bahçesinde her türlü acı biberi yetiştiriyordu. Bahçesinde jalapeno’lar, habanero’lar, hatta dünyanın en acı biberi olarak bilinen Carolina Reaper’lar bile vardı. Köylüler, Ali’nin bu tutkusunu bildikleri için ona “Acı Ali” derlerdi.
Bir gün, köyde bir yarışma düzenlenmeye karar verildi: “Köyün Acı Biber Kralı” olacak kişiyi seçmek için bir acı biber yeme yarışması! Tabii ki, Ali hemen başvurdu. Yarışma günü geldiğinde, köy meydanı kalabalıkla dolmuştu. Herkes, Ali’nin bu yarışmayı rahatlıkla kazanacağını düşünüyordu.
Yarışma başladığında, Ali’nin karşısında birkaç cesur köylü daha vardı. İlk turda jalapeno’lar, ikinci turda habanero’lar yendi. Ali, hiç terlemeden bu turları geçti. Son turda ise Carolina Reaper’lar masaya konuldu. Diğer yarışmacılar, biberi görür görmez pes ettiler. Ama Ali, gururla biberi eline aldı ve büyük bir ısırık aldı.
Ancak o anda beklenmedik bir şey oldu. Ali’nin yüzü kıpkırmızı oldu, gözlerinden yaşlar boşandı ve ağzından alevler çıkmaya başladı sanki! Köylüler şaşkınlıkla onu izlerken, Ali birden “Su! Su!” diye bağırmaya başladı. Köylüler hemen bir kova su getirdiler, ama Ali suyu içmek yerine kafasını kovanın içine soktu ve bir süre öyle kaldı.
Sonra, kafasını sudan çıkardı ve nefes nefese kalmış bir şekilde, “Bu biber gerçekten çok acıymış!” dedi. Köylüler kahkahalara boğuldu. Ali, yarışmayı kazanmıştı ama aynı zamanda köyün en komik anısını da yaratmıştı.
O günden sonra, Ali’ye “Alev Püsküren Ali” lakabı takıldı. Ve her ne kadar acı biberlere olan tutkusu devam etse de, bir daha asla Carolina Reaper’ı tek başına yemeye cesaret edemedi. Köyde her yarışma günü geldiğinde, bu hikaye anlatılır ve herkes kahkahalarla gülmeye devam ederdi.
