Çanakkale'nin geçilmezliğini anlatan bir çocuk masalı

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri

Çanakkale Geçilmez: Deniz Yıldızı'nın Masalı


Güneşin her sabah altın rengiyle boyadığı, masmavi denizin kıyısında, küçük bir köy vardı. Bu köyün minik sakinlerinden biri de Deniz Yıldızıydı. Deniz Yıldızı, meraklı gözleri ve kocaman kalbiyle, her gün yeni maceralara atılmayı severdi. En çok da dedesinin anlattığı kahramanlık hikayelerini dinlerdi. Dedesi, ona hep Çanakkale'nin geçilmezliğini, o topraklarda yazılan destanları anlatırdı.

Bir gün, Deniz Yıldızı dedesine sordu: "Dede, Çanakkale gerçekten geçilmez miydi?"

Dedesi gülümsedi ve "Evet evladım, Çanakkale gerçekten geçilmezdi. Orada öyle kahramanlıklar yazıldı ki, denizler bile şahit oldu." dedi. Sonra da anlatmaya başladı:

"Yıllar önce, kocaman gemiler geldi denizden. Gemilerin üzerinde demir zırhlar, burunlarında ateş püsküren toplar vardı. Bu gemiler, güzel ülkemize girmek istiyordu. Ama Çanakkale, onların geçmesine izin vermedi. Orada, Mehmetçiklerimiz vardı. Onlar, ellerinde sadece bayrakları ve kalplerindeki vatan sevgisiyle, o gemilere karşı durdu."

Deniz Yıldızı gözleri büyüyerek dinliyordu. "Peki, o gemileri kim durdurdu?" diye sordu.

Dedesi, gökyüzüne bakarak devam etti: "O gemileri durduran sadece Mehmetçikler değildi. Onlara yardım eden, kocaman bir yüreği olan, cesur bir ruh da vardı: Çanakkale. Çanakkale, sularını kabarttı, topraklarını savurdu, rüzgarını en sert haliyle estirdi. O gemiler, ne yapsalar da Çanakkale'yi geçemediler. Çanakkale, tüm gücüyle 'Geçilmez!' dedi."

Deniz Yıldızı, heyecanla yerinden zıpladı. "Çanakkale gerçekten çok güçlüymüş!" dedi.

Dedesi, onun saçlarını okşadı: "Evet, evladım. Çanakkale, vatanını seven, kalbi cesaretle dolu herkes gibi güçlü. O gün, vatan toprağı için canını feda eden kahramanlar sayesinde, o gemiler geri döndü ve Çanakkale geçilmedi."

O günden sonra, Deniz Yıldızı her gün Çanakkale'yi düşünür oldu. O da, tıpkı Çanakkale gibi, ülkesini, vatanını çok sevdi. Meraklı gözleriyle her şeyi öğrenmeye çalıştı. Kalbi, vatan sevgisiyle dolu, cesur bir çocuk oldu.

Ve her gece yattığında, dedesinin anlattığı hikayelerle uykuya daldı. Rüyalarında, Mehmetçiklerle omuz omuza vatanını korudu. Çanakkale'nin geçilmezliği, onun için sadece bir hikaye değil, kalbinde taşıdığı en değerli hazine oldu.

Çünkü o biliyordu ki, Çanakkale sadece bir yer adı değil, aynı zamanda vatan sevgisinin, cesaretin ve kahramanlığın sembolüydü. Tıpkı Deniz Yıldızı gibi, her çocuk da kalbinde bu sevgiyi taşıdıkça, Çanakkale'nin geçilmezliği, sonsuza dek yaşayacaktı.
 

Çanakkale Geçilmez


Deniz Yıldızı, dedesinin anlattıklarından sonra, Çanakkale'yi daha yakından tanımak için sabırsızlanıyordu. Her gün deniz kenarına koşuyor, dalgaların sesini dinliyor ve Çanakkale'de yaşananları hayal ediyordu. O topraklarda, dedesinin bahsettiği gibi, kahraman Mehmetçiklerin nasıl savaştığını, denizin nasıl kabardığını, rüzgarın nasıl estiğini gözünde canlandırmaya çalışıyordu.

Bir gün, Deniz Yıldızı, dedesine "Dede, Çanakkale'ye gidebilir miyiz?" diye sordu.

Dedesi, torununun bu isteğini sevinçle karşıladı. "Elbette evladım, en kısa zamanda Çanakkale'ye gideceğiz. Orada, o kahramanlıkların yaşandığı topraklara kendi gözlerinle şahit olacaksın." dedi.

Günler sonra, Deniz Yıldızı ve dedesi, Çanakkale'ye doğru yola çıktılar. Yol boyunca, dedesi ona Çanakkale'nin tarihini, orada yaşanan savaşları daha detaylı olarak anlattı. Deniz Yıldızı, her kelimeyi dikkatle dinliyor, zihninde Çanakkale'nin resmini tamamlıyordu.

Çanakkale'ye vardıklarında, Deniz Yıldızı gördüklerine inanamadı. O güzelim topraklar, sanki o günkü kahramanlığı hala içinde taşıyordu. Şehitlikleri ziyaret ettiler, dedesi ona orada yatan kahramanların hikayelerini anlattı. Deniz Yıldızı, o topraklara dokunurken, sanki geçmişle bağ kurduğunu hissetti. Kalbi heyecanla, gururla ve biraz da hüzünle doluydu.

O gün, Deniz Yıldızı, Seyit Onbaşı'nın anıtını gördü. Dedesi, ona Seyit Onbaşı'nın nasıl kocaman top mermilerini tek başına kaldırdığını, omuzladığını ve düşman gemilerini vurduğunu anlattı. Deniz Yıldızı, o kahramanlığı dinlerken gözleri yaşlarla doldu. O, sadece bir çocuk olmasına rağmen, o an omuzlarına kocaman bir sorumluluk yüklendiğini hissetti: Vatanını sevmek ve onu her zaman korumak.

Çanakkale'nin denizine baktığında, dalgaların o günkü gibi köpürdüğünü hayal etti. Sanki o dalgalar, o kahramanlık günlerini hala anlatıyordu. Oradaki her taş, her ağaç, sanki o büyük savaşın sessiz birer şahidiydi. Deniz Yıldızı, o gün Çanakkale'nin sadece bir yer değil, aynı zamanda bir umut, bir kahramanlık ve bir vatan sevgisi olduğunu anladı.

Çanakkale'de geçirdikleri günler boyunca, Deniz Yıldızı, vatan sevgisinin ne demek olduğunu daha derinden öğrendi. Dedesinin anlattığı hikayeler, orada yaşadığı duygular, onu bambaşka bir insan yapmıştı. Eve döndüklerinde, Deniz Yıldızı artık sadece bir çocuk değildi. O, kalbinde Çanakkale'nin geçilmezliğini taşıyan, cesur ve vatansever bir çocuk olmuştu.

Her gece yattığında, Çanakkale'nin kahramanlarını düşünüyordu. Onların cesaretini, fedakarlığını, vatan sevgisini kalbinde yaşatıyordu. Deniz Yıldızı, tıpkı ataları gibi, vatanını her zaman seveceğine ve koruyacağına dair söz verdi. Ve o sözünü, hayatı boyunca hiç unutmadı.

Yıllar geçti, Deniz Yıldızı büyüdü, kocaman bir adam oldu. Ama o, kalbinde hala Çanakkale'nin o küçük Deniz Yıldızı'ydı. Her zaman, o topraklardaki kahramanlığı, vatan sevgisini ve cesareti hatırladı. Ve o da, kendi çocuklarına, torunlarına Çanakkale'nin geçilmezliğini anlatmaya devam etti.

Çünkü o biliyordu ki, Çanakkale'nin geçilmezliği, sadece bir savaşta kazanılan bir zafer değil, aynı zamanda kalplerde yaşatılan bir sevgi, bir umut ve bir kahramanlık destanıydı. O destan, Deniz Yıldızı ve onun gibi tüm vatanseverler sayesinde, sonsuza dek yaşayacaktı.
 
Geri
Top